galatasaray formasını 38 kere terletmiş 4 gol 2 asist ile oynamış. toplamda 14 sarı kart görmüş. yumuşak bir defans anlayışı ile oynamadığını düşünürsek hiç kırmızı kart görmemiş olması çok düzel bir detay.
serdar aziz oynadığı takımlarda
* formayı terletmeyi seven, ter'in hakkını veren bir oyuncudur.
formanın hakkını vermenin yanı sıra karakter olarak, saha içi ve saha dışı duruş olarak son derece güven veren bir oyuncu profili çiziyor. saha içinde rakibi ısırır, güreşir, tekmeye kafa atar, saha dışında ise tam bir aile babasıdır, efendidir, olay falanda çıkarmaz.
gelelim futbol özelliklerine;
herkesin bildiği gibi çok fazla sakatlık geçiren bir oyuncu. cam adam diye boşuna demiyoruz.
menisküs yırtığı
*, antrenman eksikliği
*, yirtik acl
*, kirik burun, tendon tahrişi, burun operasyonu, bilinmeyen sakatlık
* olmak üzere toplam 32 resmi maç kaçırmıştır. kronik sakat diyemem çünkü sakatlıklar genelde farklı bölgelerde gerçekleşmiş. dip not düşmek gerekirse tolga ciğerci gibi parmağım ağrıyor diyip 3 ay yatmak yerine kırık burun ile sezonu tamamlayan bir adam bu. yani keyfinden sakatlandığını asla düşünmüyorum talishsizlik diyelim.
ilk alındığından beri bu adam'a atıp tutanlar var yok pasları iyi değil yok pozisyon alamıyor cart curt falan. beğenmeyen varsa gitsin ahmet çalık, cris falan izlesin. maicon'u da bu listeye bir nebze alabiliriz tabi.
serdar aziz'in hava topları lig için fazlasıyla yeterli, şampiyon ligi için ise işimizi görür vaziyette.
saha hakimiyeti, pozisyon bilgisi, markaj bilgisi, ayak düzgünlüğü gibi diğer etmenler ise ne çok iyi ne çok kötü. abi hepsinden olsun ama azar azar olsun şeklinde eşit bölmüş sanki kendisine.
dolayısıyla 'şampiyonlar liginde oynayamaz yeaaa' diyen sevgili renktaşlardan gerard pique, varane, ramos gibi oyuncuları kadroya katamadığımız için özür diliyorum. bu adamlar bizde oynasın, arkamıza yaslanarak gelsinler baba defansı zaten geçemezler kafasında maç izlemeyi bende isterdim fakat galatasaray kulübü olarak sınırlarımız var, haddimizi aşamayız. ilerleyen yıllarda olur mu büyük transferler tabiki olur, olacaktırda.
bir kaç sene dişimizi sıkarız ait olduğumuz seviyeye* ulaşır hepimizin arkasına yaslanarak maç izlediği günlere geliriz.
bunun için önce sabretmeli sonra elimizdekilerin kıymetini bilmeliyiz.
edit: düzenleme