benim için ilk hayal kırıklığıdır.
kendimi bilmeye, galatasaray'ı tutmaya ve maçlarını izlemeye başladığım ilk yıl. takımda semih yuvakuran da var. hatta izlerken trt'nin karlı çekimlerinden olsa gerek
ismail demiriz ile karıştırırdım her daim kendisini. yıllarını hatırlamadığım o sezon bitti ve semih'in fenerbahçe'ye transfer olduğunu öğrendim. nedenini bilmediğim bir şekilde severdim semih'i ve fenerbahçe'ye gidişi de epey bir üzmüştü beni çocuk halimle. herhalde sevgimden ötürü de fenerbahçe'ye gitmesine rağmen galatasaraylı olduğuna inanırdım.
bir gün ataşehir'de bir bankamatikte sıradayım. önümde sarı saçlı, yeleli bir abi bankamatikten para çekiyor. hayatımda en nefret ettiğim ve kasıldığım durumlardan birisidir bankamatikte ikinci sırada olmak. her zaman para çeken kişiye huzursuzluk verdiğimi düşünür ve gerilirim. ama bu abi inceden tanıdık gelince şöyle sola doğru açılıp profilinden yakaladım ve kendisinin semih olduğunu anladım.
yıllardır içimi kemiren soruyu sormanın tam sırasıydı. kalp atışlarım hızlanmış, inceden heyecan yapmış, bankamatikteki işini bitirmesini bekliyordum. döndü ve masmavi gözleriyle çakmak çakmak bakmaya başladı. öhöm, pardon, o başka bir hikayeydi. döndü ve döner dönmez merhaba semih abi diye seslendim. merhaba canım, hoşbeş derken sorumu sordum. abi gerçekten hangi takımlısın?
verdiği cevap yine canımı acıttı ama artık yıllardır aldatılıp aldatılmadığını bilmeyen adamın, eski sevgilisiyle yıllar sonra karşılaşması sonucu gerçeği öğrenmesi misali rahatlamıştım. semih cevabını bir de fenerbahçe kongre üyesi olduğunu vurgulayarak sağlamlaştırınca kendisinin galatasaray formalı günlerini hafızamdan silmenin vakti geldiğini anladım.