altyapımızdan yetişmiş, tekmeye kafa sokan cesur yürek lakaplı
bülent korkmaz'dan sonra kaptanlığın en çok yakışacağı cengaverimiz.
26 mart 2013 türkiye macaristan maçı'nda yaptığı hata sebebiyle pek çok eleştiri almış. futbolla hiç alakası olmayanlar yazılı ve görsel medyada yazılanları okusa, her şey o kadar harika giderken milli takımı yakan adam bu diyecekler! sevgili futbol severler, lütfen silkinip kendinize geliniz. milli takımın kaybettiği maçlar semih yüzünden miydi ? son maça bakalım; baskıyı kurduk, saldırdık ama ikinci yarı zar zor golü bulduk. golü yedikten sonra peki ? statla birlikte futbolcular da motivasyonu kaybetmediler mi ? ya son dakikalarda yaptığımız oyuncu değişikliğine ne demeli ? kurtarıcı olarak giren kerim'den bahsediyorum. oyunu soğutmak için yapılan değişiklik gibi olan hani.. konuyu fazla dağıtmayalım, semih'in bir buçuk yılda gösterdiği performans gerçekten göz kamaştırıcı. kartal'a kiralık verilip geri dönüp
galatasaray'da banko oyuncu olmak kolay iş değil. belki de en büyük şansızlığı
tomas ujfalusi'nin sakatlığı oldu. benim inancım ondan daha çok şey öğreneceği yönündeydi. kendini geliştirmesi anlamında büyük bir kayıp. yaşı uygun olanlar,
bülent korkmaz'ın
gheorghe popescu'dan çok şey öğrendim dediğini hatırlar. ki o zamanlar bizim büyük kaptanın yaşıyla semih'in yaşı mukayese edilemez.
semih, genç ve tecrübesiz olduğu için söylemler mevcut basında. bizim genç ve tecrübe algımız avrupayla uyuşmuyor. gerek milli takımlar düzeyinde gerekse kulüp bazında onlarca maça çıkmış, şampiyonlar ligi gibi avrupanın en üst kategorisinde her maç ilk onbir çıkan bir futbolcuya bu yapılan düpedüz karalama ve itibarsızlaştırma çabasıdır. avrupanın dört büyük liginde yirmi yaşında bir futbolcu, genç diye nitelendirilmezken bizim en süper ligimizde (!) karşı yakanın gedikli yedeği yirmialtı yaşına kadar genç (!) sıfatıyla anıldı.
yine yaşı müsait olanlar
emre aşık'ın bir avrupa maçında yaptığı inanılmaz hatasını da hatırlayacaklardır. topun auta çıkmasını istemiş ama rakip topu çizgide kapıp golü atmıştı. o zamanlar emre aşık'ın yaşı semih'ten bir hayli büyüktü. velhasılıkelam fener medyasının gazına gelmemek gerekiyor. bizler bir yandan yabancı kontenjanını tartışırken bir yandan yerli futbolcumuzu bitirmeye çalışan bir garip toplumuz işte.
gelelim deplasmanda oynanan ve bizi çeyrek finale taşıyan schalke 04 maçına. ikinci yarının başında müthiş bir baskı yemiş ve ikinci golü yemiştik. bu skor bizi çeyrek finale taşır derken semih'in sakatlığı ekranlara geldi. bir pozisyonda rakibin kramponu başına gelip bayıldı. bilinci kapalı bir vaziyette sedyeyle dışarı alındı. maç benim için orada koptu. hastaneye götürüldüğü söylendi. inanın maçı bıraktım o anda. deli gibi semih'i merak etmeye başladım. bir yandan
ercan taner'den gelen bir bilgiyi paylaşmasını beklerken bir yandan semih için oynayın be aslanlarım diyordum. inanın o maçta elenmeyi, semih'e bir şey olmayacaksa seve seve kabul ederdim. sahadan sedye içinde bilinci kapalı taşınırken sanki kardeşim hastaneye götürülüyormuş gibi üzüldüm. beyin travması şüphesiyle götürüldüğü çok açıktı. maçın son dakikaları oynanırken iyi olduğu haberi geldi. bu sefer takım istanbul'a dönerken bir gün müşahede altında tutulup almanya'da kalır diye üzüldüm. ama korktuğum başıma gelmedi. tüm takım eksiksiz döndü yurda.
gelelim bugüne, önümüzde şampiyonluk için çok kritik lig maçlarıyla birlikte şampiyonlar liginde yarı finali için real madrid maçlarımız var. bu süreçte her zamankinden daha çok ihtiyacımız var semih kaya'ya. satılmış medyanın gazına gelip öz evladımız harcamayalım. benim semih ile ilgili tek dileğim, başka bir takım forması giymeden kaptanlık yapıp galatasaray'da jubilesini yapmasıdır.