• 5
    yıllardır galatasaray forması altında izlediğim en kaliteli kadın basketbolcudur. özellikle 6 ocak 2013 galatasaray fenerbahçe kadın basketbol maçı 3. çeyreğinde fenerbahçe büyük bir hırsla saldırır, delicesine potasını savunur durumdayken ayakta kalmış, çok net şutlar atmış, milli takımın en değerli oyuncularından biri olacağını cümle aleme göstermiştir.

    sinan abi'den geliyor şeboooo için ;

    http://www.youtube.com/watch?v=e9611RsqtgM
  • 6
    ahmet ilhan özek'in kariyerinden daha ilginç bir kariyeri var. basketbola ara vermesi garip bir durum olsa da o süreçte boş durmamış ve gene basketbolun içinde kalmaya çalışmış. koçluk eğitimi almış. bunu yaparken hukuk okumuş, iktisat okumuş. bu alanlarda çalışmış. basketbola ara vermeseydi ne olurdu bilmiyorum. verdiği ara ciddi bir ara çünkü. istesen 4 çocuk yaparsın. neslihan'ın çocuk ara'sından sonra voleybola nasıl dönemediğini biliyoruz. sonra sonra toparlasa da 1 yılda epey geriye gitmişti. şebnem ara vermese ne olurdu acaba demeyeceğim. belki ara vermesi kendisi açısından iyi olmuş olabilir. ara vermese bugün bambaşka bir noktada da olabilirdi ama o süreçte kendini mental olarak geliştirdiği çok açık. sahadaki diğer 9 basketbolcudan başka bir oyun oynuyor şebnem.

    http://www.youtube.com/watch?v=vqfvbe6tBjg

    6 ocak 2013 galatasaray fenerbahçe kadın basketbol maçından sonraki röportajı :( kadın sporcular özellikle de böylesine gürültülü ortamlarda seslerini daha fazla duyurabilmek için daha fazla bağırırlar. tabiatı itibariyle zaten sevimsiz olan kadın sesi, röportaj sırasında daha da tizleşir ve dünyanın en kötü sesine dönüşür. dikkat ettiyseniz röportajı yapan arkadaş da ilk sorudan sonra röportajı kesmiş :( zor çünkü.

    http://s1.directupload.net/.../130106/8rwfgxda.swf

    baksana şu swf'ye. hakikaten zor yani. kadınların her şeyine, tüm garipliklerine alıştım. alışıyoruz.
    da bu ses olayına bir şey yapılması lazım artık.
  • 13
    şebo ablam benim be, fenerbahçe'ye downtown'dan koyduğu üçlük sırasında yurtta izliyordum maçı, totem niyetine kantin kapısının önünde. o üçlükten sonra kapıyı dövdüğümü ve kendimi yere attığımı hatırlıyorum. böyle bir anıydı, iyi ki amerikalardan geri dönmüş bize.

    atadurasın. :(

    http://s7.directupload.net/.../140413/wo6q3w95.swf
  • 14
    hakkında girilen 86 entrynin 70 tanesi şebnem kimyacıoğlu'nun fenerbahçe'ye attığı üçlük hakkında girilen entrylerden ibaret olan ablamız. bu istatistiklere bakınca sırf ezeli rakibe avrupa finalinde iki basket attığı için övülen boş adam izlenimi yaratsa da, işin aslı çok daha farklıdır. lise takımıyla bölge şampiyonlukları yaşayıp efsane olmuş, basketbola sevgisinden dolayı biyoloji yerine ekonomi okumayı seçmiş, sakatlık sonrası araya bir de hukuk diploması sokabilmiştir. alt kademelerde harikalar yaratıp daha sonra hayatın bir köşeye savurduğu yeteneklere ya da şişirilip şişirilip a takıma çıkınca balon gibi sönen yalandan yıldızlara alışkın olan topraklar için fazlasıyla sıradışı bir figürdür aslında. amerikada yetişmiş her sporcu gibi hem olayın fundamental kısmına hakim, hem de basketbolcudan önce bir "atlet"tir ki 3 sene basketbola ara verdikten sonra kaldığı yerden devam edebilmesini büyük oranda buna borçludur. maç başı 20 sayı ortalaması tutturamayan forvete illa ki dudak büken biz tabela taraftarının "bu kim lan" diyebileceği türden süre ve istatistiklere sahip olsa da aslında mükemmeli yaratan ayrıntılardan biridir.

    derdini meramını doğru düzgün anlatabildiği bir röportajı için;

    https://www.youtube.com/watch?v=ffvBL3b2jZ8

    arada bir başlığına girip ezeli rakibe sallamalı entry girmek ne kadar kolay dedirten bir biyografisi için;

    (bkz: #1386396)

    o değil de nezahat ne arar la amerika'da ?
  • 19
    --- alıntı ---

    a milli kadın basketbol takımımız 2016 fiba kadınlar olimpiyat elemeleri hazırlıklarını yoğun bir tempoda sürdürürken milli formayı dokuz senenin ardından tekrar taşıyacak olan şebnem kimyacıoğlu, tbf.org.tr için açıklamalarda bulundu.

    a milli kadın basketbol takımımızın slovenya’da gerçekleştirdiği bir haftalık kampın ardından tecrübeli oyuncu şebnem kimyacıoğlu, en son 2007 yılında taşıdığı milli takım formasını tekrar giymenin kendisine hissettirdiklerini samimiyetle paylaştı. amerika’da avukatlık mesleğini de sürdürdüğü için milli takım’dan uzun bir süre ayrı kalan kimyacıoğlu, başantrenör ekrem memnun’un mükemmeliyetçi bir yapısı olduğunu ve onun istediklerini sahaya yansıtmak için ellerinden geleni yapacaklarını söyledi.

    slovenya’da bir hafta süre ile çok yoğun bir çalışma temposu geçirdiniz. kampın ardından takımınız adına nelerin değiştiğini gözlemledin?

    şebnem kimyacıoğlu: bir hafta çok kısa bir süre gibi görünebilir ama biz bu yedi günde hem kondisyonumuz açısından hem de teknik açıdan o kadar çok mesafe kat ettik ki… rahatça maça çıkabilecek hale geldiğimizi söylesem yanlış olmaz. kulüp takımları ile geçirdiğimiz sezonlarda bir hafta hiçbir şey ifade etmeyebilir ama bence milli takımın şansı takımın temelini oluşturan, yıllardır bu formayı başarı ile taşıyan isimlerin olması…

    tekrar a milli kadın basketbol takımı ile beraber olmak sana neler hissettiriyor?

    şebnem kimyacıoğlu: türkiye’nin en başarılı kadın basketbolcularının arasına seçilmek benim için çok büyük bir onur… ülkemi temsil etmek noktasında yaşadığım gururu zaten kelimelerle tarif edemem. her şey bir yana, bizim bir araya gelmemizin bir amacı var ve bu amacı gerçekleştirme yolunda sorumluluk duygusu da hissediyorum tabii ki.

    milli takım mesaine verdiğin dokuz senelik aranın ardından tekrar ekibin içinde olmak sana mutlaka daha özel bir duygu yaşatıyordur… tabii bu durum senin amerika’da basketbol dışında bir meslek hayatın olmasından kaynaklandı değil mi?

    şebnem kimyacıoğlu: basketbolcu kimliğimin yanında, amerika’da avukatım. mesleğimden kopmak istemediğim için yaz aylarında orada avukat olarak çalışıyorum… ekrem memnun, benim için çok özel bir insandır. bu yaz kurduğu kadroya beni layık bulması benim burada olmamın sebebidir. onunla beraber çalışmak bana çok büyük bir mutluluk veriyor.

    ekrem memnun’u senin için özel kılan nedir?

    şebnem kimyacıoğlu: çok saygı duyduğum biri. ekrem ağabey ile bulunduğum her ortamda sürekli yeni bir şeyler öğreniyorum ve ben öğrenmeyi seven bir insanım. örneğin hukuk tahsilimi almadan önce de ekonomi üzerine okudum. sürekli yeni şeyler öğrenmek, keşfetmek istiyorum. öğrenmiyorsam canım sıkılıyor ve ilgilendiğim konudan soğuyorum… belki bu durum hayatımın ilerleyen yıllarında benim için yorucu hale gelebilir ama bugüne dek hep böyle oldu. neticede ekrem ağabey’i benim için özel kılan onunla belki üç, üç buçuk sene kadar beraber çalışmış olmama rağmen her an ondan yeni şeyler öğrenebiliyor olmam… kendisi bence türk kadın basketbolu ve türk kadın basketbolunun geleceği için çok önemli bir isim. onunla çalıştığımız için hepimiz çok şanslıyız.

    peki, geride kalan sezonu da katarak kendini şu anda kondisyon olarak nasıl hissettiğini öğrenebilir miyiz?

    şebnem kimyacıoğlu: biliyorsun ben geçen sezonun ikinci yarısında geldim bilyoner.com kbl’de forma giymek için… amerika’daydım ondan önce, avukatlık yapıyordum. o dönemde zaten iyi bir kondisyon yakaladığıma inanıyorum. sezon sonunda amerika’ya döndükten sonra da bir kondisyoner ile çalışıyordum, ve onunla çalıştığım süre de beni bir hayli besledi. milli takım ile olimpiyat elemeleri yolunda çalışmak için türkiye’ye hazırlıklı döndüm diyebilirim. zaten benim haricimdeki on yedi arkadaşım da son derece hazırlıklı gelmişlerdi kampa, herkes en yüksek performansını yansıtmaya odaklı çalışıyor… bu yaz hedeflerimiz çok büyük. bunun ciddiyeti ile hareket ediyoruz.

    söz ettiğin gibi hedeflerin büyüklüğü ve sizin bunun bilincinde hareket etmeniz antrenmanlarınızın kalitesini en yüksek seviyede tutuyor olsa gerek?

    şebnem kimyacıoğlu: kesinlikle. antrenmanlarımız çok tempolu geçiyor ve herkes en yüksek motivasyonu ile çalışıyor. tabii hepimiz aday kadronun ardından nihai kadroda da olmak istiyoruz. o seçim süreci de eminim teknik ekibimiz için çok zor olacaktır… onların yerinde olmak istemezdim.

    nihai kadroda olup olimpiyat elemelerinde başarı için çalışmak ve umuyoruz ki olimpiyat mücadelesi vermek senin için ne ifade ediyor?

    şebnem kimyacıoğlu: çocukluğumdan beri hayallerimde olan bir şeydir olimpiyatlarda oynamak. küçükken basketbolcu olmak istediğime karar verdiğimde bile ‘olimpiyatlarda basketbol oynamak istiyorum’ derdim. şimdi bu hayalime sadece bir adım uzaktayım. bunu düşününce bile tüylerim diken diken oluyor. neticede herkes bizim kadar şanslı değil. bu fırsata sahip olmak her sporcuya nasip olmuyor. aramızdan on iki kişi, ülkemizi dünyanın en büyük spor organizasyonunda temsil etme fırsatına sahip olacak. bir de orada başarıya ulaşabilirsek, bundan daha güzel bir duygu yoktur herhalde.

    röportaj: şansın tokyay
    fotoğraf: ahmet tokyay

    --- alıntı ---

    http://jwsbasketball.org/...-cocukluk-hayalimdi/
  • 21
    fucking turkish mentality'yi paramparça eden yine muhteşem bir röportaj vermiş olan ablamız. bir de keşke daha girişken olsam falan demiş, en olmadık anda el üstünden iki üçlük atıp tarih yazan insan diyor bunu. bir de girişken olsa dünya kaldırmaz herhalde...

    --- alıntı ---

    2014 eurolig finalinin en kritik anlarında fenerbahçe potasına attığı iki inanılmaz 3’lükle takımına kupayı getiren oyunculardan biri olarak hatırlarsınız..
    yaşamını sürdürdüğü amerika’da avukatlık yaptığını..
    sık sık türkiye’ye gelip gittiğini..
    şimdilerde ise a milli kadın takımı’nın rio yolundaki en güvenilir isimlerinden biri olduğunu da anımsarsınız..
    ama biz şebnem’i size biraz da ‘’pek de konuşulmayan tarafları’’ ile karşınıza getireceğiz..
    karşımızda, kendinden emin, sevecen, heyecanlı, insani duyguları tavan yapmış biri var.
    kendi alçak gönüllülük yapsa da onun yürüdüğü yoldan yürüyecek, yüzlerce, binlerce kıza ilham kaynağı olacak bir rol model var..

    türk milli takımı’nda oynuyorsun ama hakkında fazla bir bilgi yok. örneğin ailenden söz ederek başlayalım?. şebnem nezahat kimyacıoğlu kim? sonuçta bu kızı leylekler getirmedi?
    -babam tübitak’ta elektronik mühendisiydi.. araştırma bölümünde odtü mezunları çalışıyordu. abd’deki silikon vadisi’nden teklif geliyor. ilk olarak babam, annemi de alıp gitti.. sonra diğer çalışanlardan da gelen oldu. topluca silikon vadisi’ne transfer oluyorlar. ilk olarak ablam doğdu. sonra ben, sonra kız kardeşim. 3 kız kardeşiz. aradan bir süre geçtikten sonra türkiye’ye yavaşça dönme kararı alıyor annem ve babam. bir yıl da londra’da yaşıyoruz. türkiye’ye dönme zamanı gelince, babamı arkadaşları türkiye’ye değil, ama amerika’ya dönmeye ikna ediyorlar. hep birlikte yeniden amerika’ya dönüyoruz..

    ''kader basketbol hayatımdaki şanslı anların bir parçası''

    kadere inanır mısın?. çünkü ben bu olayda senin de kaderinin değiştiğini görüyorum. londra’dan türkiye’ye dönsen farklı bir şebnem olarak karşımıza çıkacaktın, şimdi abd’de yaşayan daha farklı bir şebnem olarak buradasın.
    -çok inanırım. kardeşim de, benim gibi burslu okudu. ablam dünya’nın en büyük hukuk bürolarından birinde çalışıyor. california’nın silikon vadisi gibi teknolojinin merkezi olan bir yerde bursla okumak, kadınlara eşit imkanların sunulması, ne olmak istersem odaklanıp yapabileceğimi hissi veren bir yerde büyümek ve okumak, bugünkü konumumda önemli etkinlerdi. kader hem bunların, hem de basketbol hayatımdaki yaşadığım şanslı anların bir parçası olduğuna inanıyorum. tabii ki, kadere güvenip fırsat değerlendirilmezse, o zaman bir şey gerçekleşmeyeceğine de inanıyorum.

    ilginç bir kariyerin var. türkiye’ye geliyorsun, oynuyorsun. sonra yeniden abd’ye dönüyorsun sonra yine geliyorsun. vallahi benim başım döndü.
    -basketbola hasretimden farklı şeyler yaşadım. 2005 yılında amerika’dan ilk olarak beşiktaş’a geldim. 2.5 yıl oynadım sonra amerika’ya geri döndüm. o aralar kafamda sadece eğitim vardı. basketboldan soğumuştum. bir gün nevin nevlin’le eşi emre vatansever beni ziyarete geldiler. emre bana basketbola dönüp dönmeyeceğimi sordu. kendisi galatasaray’da asistan antrenördü. dönmeye sıcak baktım. baro sınavları sonrası istanbul’a geldim. eurolig seviyesinde bir oyuncu olup olmadığımı bilmiyordum. ekrem abiyle (memnun) görüştüm. onun çalışma tarzı, fikirleri bana hitap ettiğini anladım ve onun sisteminde istatistikte katkım olmasa bile, diğer yönlerden değerli olabileceğimi anladım. biraz oynama fırsatı buldum. benim için her saniye önemliydi. eurolig şampiyonluğundan sonra şimdi de birlikte olimpiyat’a gidiyoruz..

    -sonrasında galatasaray’da 1 yıl daha oynadım. basketbolu 2014-2015 sezonu sonunda bırakmayı düşünüyordum. abd’ye dönüp, yeniden hukuka başlayacağım, yeni bir sektörde çalışacağım diye düşünüyordum. o 2014-15 senesi oynarken aynı zamanda odeabank’ta haftada 2 gün avukat olarak da çalıştım. yani bir anlamda burada işimi de yaptım. sezon sonunda amerika’ya dönüp avukatlığa başladım. 2015-16 sezonun ortasında yakın doğu üniversitesi’nden 2-3 aylık bir teklif aldım. o aralar abd’de bağlı olduğum bir işim olmadığı için teklifi kabul edip geldim. bunu da kaderin bir parçası olarak görüyorum.

    ''yakın doğu güzel bir tecrübeydi''
    -yakın doğu’nun teklifini kabul etmemin büyük bir parçası 2015’in yaz aylarında kuzey kıbrıs’ta peace players international isimli bir hayır kurumunun basketbol kampına katılıp, oradaki insanları tanımamdı. kuzey kıbrıs’ın sıcak kanlı insanlarını çok sevdim. takımın da belirli hedefleri vardı. onlara yardımcı olabileceğimi düşündüm. benim için çok güzel bir tecrübeydi. en önemli hedefimize ulaştık ve yöneticilerden takım arkadaşlarıma, çok iyi insanlar ile tanıştım. aynı zamanda orada oynamak milli takım’a yeniden dönme kapısını bana açtı. yine kaderin bir parçası…

    amerika’da amerikalı şebnem, türkiye’de türk şebnem misin? yoksa abd’de türk gibi mi yaşıyorsun?
    -ben nerede olursam fark etmiyor, ayni insanım. hem abd hem türkiye farklı güzelliklere sahip… ben küçükken utangaç bir tiptim. türk kültürü daha sıcak, daha cana yakın, daha samimi. ben insanlarla kaynaşmayı seviyorum, ama sessiz olduğum için insanlara ısınmam vakit alıyor. türk arkadaşlarım benim o kalıbımdan biraz çıkmama yardımcı oldular. türk kültürünün beni iyi yönlerde geliştirdiğine inanıyorum. yine de tam türk ya da tam abd’li kültüre sahip değilim. her zaman ikisinin arasında bir yerde kalmışımdır…

    ''şeb veya şebi''

    buradaki lakabın şebo.. orada seni nasıl çağırıyorlar?. örneğin hidayet türkoğlu’na hedo diyorlardı. senin böyle bir lakabın var mı?
    -şeb veya şebi diyorlar. maç içinde daha kısa diye şeb, normal hayatta şebi. annem bile bana şebi diye hitap eder.

    ismin tam olarak şebnem nezahat kimyacıoğlu. ortadaki nezahat nereden gelme?
    -hem anneannemin, hem babaannemin isimleri de nezahat. aslında annem ve anneannem istemiyorlarmış göbek isminin konulmasına. ancak dedem ve babam doğum sertifikasına yazdırmışlar. örneğin ablam ve kardeşim de böyle bir şey yok. onlar tek isimli.

    escp6055

    stanford üniversitesi’nde ekonomi, santa clara üniversitesinde hukuk eğitimi aldın. abd’de avukatlık yapıyorsun bildiğim kadarıyla. duruşmalara giriyor musun?
    -suçla ilgili mahkemelere girmiyorum. benim işim daha çok işletme, şirket hukuku, sözleşme ihtilafları ile. yani öyle jüri falan gibi şeyler yok. avukat olan ablam ise tam mahkeme işleri yapıyor.

    -aslında ablam çalıştığı şirkette 2 bin den fazla avukatın içindeki tek türk avukatlardan biri. ‘türk müvekkilimiz var, gel yardımcı ol’ diyorlar. ablam hayatımdaki önemli örneklerinden biri…

    koçluk eğitimi de almışsın.
    -resmi eğitim almadım ama genç takımda koçluk yaptım.

    ''ceza şutlarını yüzdeli atmaya çalışıyorum''

    senin için çok iyi 3’lükçü diyorlar?. bütün oyun felsefen 3’lük atmak üzerine mi kurulu?
    -biraz yaşım ilerledi ve öyle oldu. 2005-2008 araları oynarken daha farklı yönlerden katkım oluyordu. bırakıp geri döndüğümde ise bu rolüm normal olarak değişti ve onu benimsedim. takım drive, screen yaparken, boşta kalan oyuncu olup, ceza şutlarında yüzdeli atmaya, savunmada doğru pozisyonlarda bulunmaya çalışıyorum. genel olarak, takım arkadaşlarımın sahada her konuda güvenebileceği birisi olmaya çalışıyorum.

    ''şebnem bunu atar!''

    oyun stilin itibariyle seni stojakoviç’e benzetenler var
    -bundan haberim yoktu. ama nba’i izlerken stajakoviç’i de izlerdim. oyuncu olarak çok seviyordum ve bu benzetmeye onur duyuyorum. siz onun 10 üçlük attığı maçı bahsettiniz ama benim kafamda 10 tane 3’lük atmak değil, maçın en kritik anında ne gerekiyorsa onu atıp takıma faydalı olmak var. bu atışları yaparken takımın bana güveni olduğunu görmek, ‘şebnem bunu atar’ demeleri, ve o şutları sokabilmem daha önemli.

    başkaları gibi forma numaralarına takıntın var mı?. genelde hep 33 numarayı giyiyorsun.
    -takıntım yok ama 33’ü tercih ederim. nantes’te olimpiyat elemeleri’nde 8 numaralı formayı giydim. 8, iki tane 3’ün ters ve düz birleşmesi. basketbolu 33 numaralı forma ile noktalamak güzel olacak.

    ''elimden geleni yapmak''

    türkiye’de bir dönem lakabın ‘’nöbetçi 3’lükçü’ ye çıkmış. bunun da sebebi bazı maçlarda oyuna sonradan girip, attığın birkaç 3’lükle maçı takımına kazandırman. (13 nisan 2014 fenerbahçe maçı. son anlarda iki kritik üçlük)
    -benden o gün ne isteniyorsa onu yapmaya çalışıyorum. belki bazı maçlarda 0 dakika sahada olacağım, belki 20 dakika. benim için hep hazır durumda olup, sahaya girdiğimde elimden geleni yapmak olur.

    şöyle bir baktığında ilginç bir hayatın olduğunu söyleyebilir misin? yoksa sıradan bir yaşantı mı sürüyorsun?
    -baştan başlarsak, hayatım sıradandı. basketbolu oynadım ve bıraktım. 2008’den sonra ise ilginç olmaya başladı. sporcular spor yapar sonra hayatına devam eder. basketbola ara verdikten sonra geri dönüşüm biraz farklı oldu. 2012’de bir iş teklifini kabul etmiştim. bir yol ayrımı oldu. bıraksam mı, bırakmasam mı? 2016 sezon sonrası için iş teklifini kabul etmiştim. karşıma hep yol ayrımları çıktı. o kararların iki tarafında da risk vardı. ve o riskleri göze almaya karar verdim. doğru yaptığımı düşünüyorum. yanlış da olabilir. her işte bir hayır vardır diye düşünüyorum. 2008’de basketbolu bıraktığımda yanlış karar verip vermediğimi sorguluyordum, ama kişisel gelişmem için en iyi verebileceğim karar olduğuna şimdi inanıyorum. 2012’de dönüş yapmak nasip oldu. o verdiğim karar 2014’te eurolig şampiyonluğunu ve 2016 olimpiyatları’nın yolunu açtı bana…

    img_1871452

    hayat felsefen neyin üstüne kurulu?
    -temeline her zaman güven olan bir yaşam tarzı. annem ve babam kişilik ve karakter üzerine çok güzel bir temel kurdu ve ona güvenerek, ona dayanarak yaşamak, her zaman en emniyetli seçeneği seçmemek, hesaplanmış risk almak ve bir yola karar verdikten sonra hiç pişmanlık duymayacak şekilde o yolu kovalamak. hiç geriye bakıp, keşke daha fazla çalışsaydım demek istemiyorum. benim için hukuk okumak ve sonrasında basketbola geri dönmek öyle yaklaşımım oluğu kararlardı.

    sana eline bir kağıt kalem verip bir hikaye yaz deseler nereden başlarsın?
    -ben geriye doğru giderek, ailemin tarihini yazmak isterdim. çok bilmediğim şeyler var ve onları öğrenmek isterdim.

    ''rüyamda mutlu anları görmek isterim''

    gece uyuduğunda bir rüya göreceksen, bunun ne tür bir rüya olmasını dilersin?
    -nadir rüya gören birisiyim. kardeşim çok rüya görür, kıskanırdım. hep mutlu anları görmek isterim. olimpiyatlarda bir madalya hayalim var. onu görmek isterim. 2 gün önce bir yeğenim oldu. ailemin ve sevdiklerimin yanında onu görmek, kucaklamak isterim.

    kendinde en beğenmediğin özelliğin.
    -biraz önce söylediğim gibi, insanlara ısınmam vakit alıyor. keşke biraz daha girişken olsam…

    ''şebnem iyi birisidir''

    arkadaşların senin en çok neyini beğenirler?
    -tam bilmiyorum ama ‘şebnem iyi birisidir’ derler. bundan daha iyi iltifat olamaz.

    stanford mezunu birkaç arkadaşınla bir şirketiniz var. hem bireysel ders veriyorsunuz, hem de antrenörlük yapıyorsunuz. imkanı olmayan fakir kızlarla çalışıp, onların öz güvenini yükseltmeyi hedefliyorsunuz. farklı ülkelerde bu işi yapmak istiyorsunuz. ilk gittiğiniz ülke de surinam olmuş. ne oldu o proje?
    -proje şu an durdu. benimle birlikte şirketi kuran kız chiago’ya işletme master’ını almak için gitti. biz bunu san francisco’da yapıyorduk. ders tarafı duruyor, biz hayır tarafındaydık. surinam’a gittik. oraya gittiğimizde basketboldan da yakaladığımız özgüven ile sporda kadın olmanın katkılarını gerçek dünyada göstermek istedik. mesela, surinam’da kadın antrenör yoktu. oraya bir ekip olarak gittik. kızlar bizi örnek olarak gördüler. bire bir oynadık. 3 gün kamp yaptık. hem kızlar, hem biz çok etkilendik. inşallah ileride yine yapacağız. biraz önce basketbolla alakalı hayır şirketi bassettim – peace players internatıonal. kıbrıs, israil, güney afrika ve kuzey irlanda’da ofisleri var. orada birbirlerine normalde karşı olan gençleri kaynaştırıyorlar. birbirlerinden farklı olmadıklarını göstermeye çalışıyorlar. basketbolun sadece saha içini değil, hayata bakış açısını da göstermeye çalışıyorlar. biz basketbol oynuyoruz. takım arkadaşım hangi ırktan, dinden, nereden gelmiş önemli değil, hep birlikte ve birbirimize dayanarak ortak hedeflere odaklanıyoruz. bu çok önemli bir şey… spor kültürü toplum için önemli bir örnek. böyle projelerin parçası olmaya devam etmek isterim.

    ''normal zamanlarda evde otururum''

    şebnem kimyacıoğlu’nun türkiye’de ve abd’de 1 günü nasıl geçiyor?
    -normalde çok sıkıcı. yaz aylarında bir farklılık oluyor. los angeles’te bir arkadaş grubum var. hafta sonları bir araya geldiğimizde plaj voleybolu oynuyoruz. güneş, deniz ne ararsan var. herkes hafta içinde ne yaptığını anlatıyor. biri uzay merkezinde çalışıyor, biri hollywood’da oyuncu, bir diğeri filmlerle alakalı bir işte. bazıları antrenör. farklı insanlar bir araya geliyor. yazın çoğu hafta sonları beni en çok mutlu eden olaylardan biri bu. cumartesi-pazar arkadaşlarla birlikte olmak. normal zamanlarda ise evde oturan biriyim. sabah kahvemi programlayıp hazır olduğunda çok sevinirim. türkiye’de boğaz’ın karşısında bir kafede, özellikle de kuruçeşme’de aşk cafe’de oturmayı, kitap okumayı, kahve içmeyi çok seviyorum. bence istanbul gibi bir şehir dünyanın hiçbir yerinde yok. california’nın güzel plajları var. ama ben akdeniz’in sıcak ve köpek balıksız sularına bayılıyorum..

    abd’de mi yaşamak daha kolay, türkiye’de mi?
    -her iki tarafın da kolaylıkları var. abd’de alıştığım bir ortam var. ama türkiye’de gerçek komşu hissi var. yanındaki oturanları hiç tanımasan bile, bir şeye ihtiyacın olsa, tereddüt etmeden yardımcı olacaklarını biliyorsun. türklerin yardım severliği ve misafirperverliği amerika’dan farklıdır.

    ''istanbul'u özlüyorum''

    oradan bakınca burası nasıl gözüküyor?.
    -ben oradan bakınca istanbul’u özlüyorum. kalbimde çok ayrı bir yeri var. beyoğlu’nu, boğaz manzarasını özlüyorum. farklı kültürlerden, farklı ırklardan insanlar var türkiye’de. gerçekten farklı insanların olmasını seviyorum. california’da da çok çeşitli insan var ama istanbul’da bu kesişmeleri izlemeyi seviyorum.

    ya buradan bakınca orası?
    -işi bir kenara bırakırsak, en yakın arkadaşlarım orada. sosyal medya var ama 10 saat de fark var. mecburen bir kopukluk oluyor. günün her saati mesajlaşamıyorsun. pause düğmesine basmış, bekliyorum. o beni üzüyor.

    basketbolu bıraktıktan sonra türkiye’ye sadece tatil için mi geleceksin?
    -ideal bir iş için hem amerika’da hem türkiye’de bir ayağım olursa çok mutlu olurum.

    bir gün türkiye’de avukatlık yapar mısın?
    -denklik almam gerekir. bu yüzden o olasılık düşük. fırsatları aktif olarak kovalamıyorum. ama bir iş fırsatı çıksa düşünürüm.

    ''avukatlığa yeni başladım''

    şebnem kimyacıoğlu hangisinde daha başarılı. basketbolculukta mı, avukatlıkta mı?
    -başarı bakımından basketbol. daha avukatlığa yeni başladım. inşallah orada da farklı olacak. spor dünyasında avukat olarak çalışmak isterim.

    olaylara hangi gözle bakarsın?. avukat gözüyle şüpheli mi, sporcu gözüyle daha iyimser mi?
    -hukuk insanı bozuyor. her gördüğümü kanuni mesuliyet gözü ile bakıyorum artık. bu yüzden avukat olmayan arkadaşlarımın etrafımda kendimi tutmaya çalışıyorum. yoksa, yanımdakileri çok sıkarım.

    ''türkiye'de futbol, amerika'da basketbol''

    türkiye ile abd’nin kıyaslamasını sık sık yapar mısın?. örneğin basketbollarını?
    -aklıma ilk gelen en büyük fark; abd’deki sistemde üniversite tahsilini alabilmek için ikisini de bir arada yürütmek zorundasın. biri olmazsa diğeri de olmaz. abd’de okul hayatında belirli bir seviyenin altına düşersen, takımdan da otomatikman düşersin. nba’ye direkt gidenler 10 sene geçse bile dönüp tahsillerini tamamlıyorlar. sokakta, türkiye’deki çocuklar futbol, abd’dekiler basketbol oynuyorlar. milli spor olarak farklı yetenekler çıkıyor orada ortaya. ancak abd u 17 takımı dünya şampiyonası’nda avustralya’ya kaybetti. atletik oyuncular var ama avustralya’ya karşı yetenek bakımından geri kaldılar. türkiye’deki gibi spor okulu eğitiminde oyuncuların yetenekleri gelişeceğinden emin olabilirsin. abd’de bazen şansa kalıyor. türk milli takımı’nın geleceği parlak olabilir. aradaki farklar azalıyor. wnba dünyanın en iyi liglerinden biri. ama 3 aylık bir lig. abd milli takımı’ndan çoğu oyuncu türkiye’de oynuyor. şampiyonalarda abd takımları ile karşılaşınca, daha önce defalarca karşı veya birlikte oynadığımız oyunculara karşı oynuyoruz. bu başarıya yol açan bir tecrübe.

    önceliklerini bir sıralama yapsan ilk sıralara neleri koyarsın?
    -öncelik olarak kahve. kahvesiz günüm geçmez. kamp ortamlarında sabah ilk iş kahvaltıda bir birimizi görüyoruz ve arkadaşlarım uykulu halimi görüp sorun var mı diye soruyor. kahvemi içince gözlerim açılacağını belirtirim. ama bu kamp sürecinde herkes bu halime alıştığını düşünüyorum.

    sporcular abd’de mi daha çok eleştiriliyor, türkiye’de mi?. yoksa ikisinden birden mi?
    -sosyal medyada her zaman bir eleştiri var. anonim bir şekilde eleştir yapabilince, insanların ne yazık ki bazen çirkin tarafları çıkabiliyor. bu her yer için geçerli.

    --- alıntı ---

    http://www.tbf.org.tr/...giri%C5%9Fiken-olsam
App Store'dan indirin Google Play'den alın