1
türk futbolunda çok yanlış yorumlanan olay. gelecek sezon için bir emare olarak değerlendirilir bu. tabii bu mevzunun şampiyonu fenerbahçe'dir ülkemizde. yarıştan kopar, kimse umursamaz, taraftar stada gitmez ve fenerbahçe seri galibiyetler almaya başlar. sonraki sene de hayıflanırlar. ''ya geçen sezon son 10 haftadaki kadro, hoca'' diye başlar genelde bu cümleler. 20/21, 21/22 sezonu en yakın örnekleri ama çok vardır bunlardan fenerbahçe'de.
bakın bu tarz açıklamalar ya salağa yatmaktır ya da futbolun ruhundan hiç anlamamaktır. galatasaray, fenerbahçe gibi camialarda zaten en önemli şey baskı yönetimidir. yönetimde de teknik ekipte de futbolcuda da. baskı anında, stres anında nasıl tepki gösteriyor? panik yapıyor mu, eli ayağına dolaşıyor mu, sorumluluktan kaçıyor mu, kazanan karakteri ortaya koyabiliyor mu vs.
şampiyonluk yarışında olan bir takımın 60. dakikaya 1-0 geride girmesiyle yarışta olmayan bir takımın 1-0 geride girmesi arasında dağlar kadar fark var. futbolcunun ruh halinden teknik heyetin alacağı karara, taraftarın reaksiyonuna kadar bir ton fark var. sadece o takım da değil, rakip takımın ruh halini dahi etkiler bu işler. bütün ülkenin izlediği, şampiyonluk yarışını etkileyecek bir maça çıkmakla normal bir maça çıkmak aynı etkiyi yapar mı?
dolayısıyla bu durum sonraki sezonla ilgili hiçbir şeyin göstergesi olamaz. bizim, fenerbahçe'nin, beşiktaş'ın zaten kadrosu genellikle iyidir ve ligdeki en iyi kadrolardır. geçen seneki kadromuz gibi istisnalar hariç. dolayısıyla baskının, stresin olmadığı maçları zaten kazanır bu takımlar. rakip takımın da daha az motive olduğu maçlar bunlar. he camia olarak biz zaten yarıştan kopunca tamamen kopuyoruz. o da bizim camia karakterimiz.
beşiktaş bu durumda şimdi de. bakın beşiktaş gelecek yıl şampiyon olabilir, o ayrı ama son bilmem kaç maçın kaçını kazanmışlar. lan zaten beşiktaş'ın iyi bir hocası var, iyi bir kadrosu var. bir de üstüne stres, baskı olmayınca kazanırlar tabii. beşiktaş'ın maçını beşiktaşlılar hariç kim izliyor son 2-3 aydır? beşiktaşlılar arasında bile sırf aboubakar için izleyen bir sürü insan vardır. yani bu sezon bir emare göstermez gelecek sezon için.
fenerbahçeliler ismail kartal övüyor ''geçen sezon 2. devrenin şampiyonu'' diye. bir de böyle bir şey uydurmuşlar. lan taraftarın beklentisi yok, gerilim yok, futbolcular kafa olarak rahat. ismail kartal böyle bir ortama gelmiş. fenerbahçe böyle bir camia mı normalde? insanlar baskı altında iş yapmanın ne kadar büyük bir zorluk olduğunun farkında değil herhalde.
bu okan hoca için de geçerli. evet hoca gittiği bütün takımlara imkanlar dahilinde iyi top oynattı, çok büyük işler başardı. akhisar ile kupa aldı hatta başakşehir ile şampiyon oldu. bunlar galatasaray'a hoca olması için yeterli ancak asıl olarak bizdeyken de kanıtlaması gereken bir şey vardı: baskı yönetimi. hoca asıl sınavını o konuda verdi zaten.
yazımı fatih terim'in 19 mayıs 2019 galatasaray başakşehir maçı sonrası röportajındaki şu kısımla bitirmek istiyorum: ''basınla, sosyal medya ile camia içindeki muhaliflerle, dışarıdaki düşmanlarla, sakatlarla, bunların hepsiyle uğraşmak kolay değil. kaybettiğimizde baskı olmayan, maddi sorunları olmayan bir yerde çalışmıyoruz. büyük takımların büyük dertleri olur. ama mahcup olmadık.''
bakın bu tarz açıklamalar ya salağa yatmaktır ya da futbolun ruhundan hiç anlamamaktır. galatasaray, fenerbahçe gibi camialarda zaten en önemli şey baskı yönetimidir. yönetimde de teknik ekipte de futbolcuda da. baskı anında, stres anında nasıl tepki gösteriyor? panik yapıyor mu, eli ayağına dolaşıyor mu, sorumluluktan kaçıyor mu, kazanan karakteri ortaya koyabiliyor mu vs.
şampiyonluk yarışında olan bir takımın 60. dakikaya 1-0 geride girmesiyle yarışta olmayan bir takımın 1-0 geride girmesi arasında dağlar kadar fark var. futbolcunun ruh halinden teknik heyetin alacağı karara, taraftarın reaksiyonuna kadar bir ton fark var. sadece o takım da değil, rakip takımın ruh halini dahi etkiler bu işler. bütün ülkenin izlediği, şampiyonluk yarışını etkileyecek bir maça çıkmakla normal bir maça çıkmak aynı etkiyi yapar mı?
dolayısıyla bu durum sonraki sezonla ilgili hiçbir şeyin göstergesi olamaz. bizim, fenerbahçe'nin, beşiktaş'ın zaten kadrosu genellikle iyidir ve ligdeki en iyi kadrolardır. geçen seneki kadromuz gibi istisnalar hariç. dolayısıyla baskının, stresin olmadığı maçları zaten kazanır bu takımlar. rakip takımın da daha az motive olduğu maçlar bunlar. he camia olarak biz zaten yarıştan kopunca tamamen kopuyoruz. o da bizim camia karakterimiz.
beşiktaş bu durumda şimdi de. bakın beşiktaş gelecek yıl şampiyon olabilir, o ayrı ama son bilmem kaç maçın kaçını kazanmışlar. lan zaten beşiktaş'ın iyi bir hocası var, iyi bir kadrosu var. bir de üstüne stres, baskı olmayınca kazanırlar tabii. beşiktaş'ın maçını beşiktaşlılar hariç kim izliyor son 2-3 aydır? beşiktaşlılar arasında bile sırf aboubakar için izleyen bir sürü insan vardır. yani bu sezon bir emare göstermez gelecek sezon için.
fenerbahçeliler ismail kartal övüyor ''geçen sezon 2. devrenin şampiyonu'' diye. bir de böyle bir şey uydurmuşlar. lan taraftarın beklentisi yok, gerilim yok, futbolcular kafa olarak rahat. ismail kartal böyle bir ortama gelmiş. fenerbahçe böyle bir camia mı normalde? insanlar baskı altında iş yapmanın ne kadar büyük bir zorluk olduğunun farkında değil herhalde.
bu okan hoca için de geçerli. evet hoca gittiği bütün takımlara imkanlar dahilinde iyi top oynattı, çok büyük işler başardı. akhisar ile kupa aldı hatta başakşehir ile şampiyon oldu. bunlar galatasaray'a hoca olması için yeterli ancak asıl olarak bizdeyken de kanıtlaması gereken bir şey vardı: baskı yönetimi. hoca asıl sınavını o konuda verdi zaten.
yazımı fatih terim'in 19 mayıs 2019 galatasaray başakşehir maçı sonrası röportajındaki şu kısımla bitirmek istiyorum: ''basınla, sosyal medya ile camia içindeki muhaliflerle, dışarıdaki düşmanlarla, sakatlarla, bunların hepsiyle uğraşmak kolay değil. kaybettiğimizde baskı olmayan, maddi sorunları olmayan bir yerde çalışmıyoruz. büyük takımların büyük dertleri olur. ama mahcup olmadık.''