internetin yaygınlaştığı, facebook'un hayatımıza iyice yerleştiği, herkesin kameraman olduğu günlerde patlayıveren tezahüratlardan. hep uzaklardan takip eden bizler için önemli gelişmelerdi tabi. şehrimizdeki "uni"lerden, ara sıra maçlara giden arkadaşlardan ya da internet forumlarından bölük pörçük duyduğumuz çok da yayılmamış tezahüratları öğrenme ihtimalinin heyecanı yerini bu arkadaşın verdiği duygu sağanağına bırakmıştı.
bu arada konu açılmışken, iyi ki facebook zaman tüneli öncesi veritabanını en azından ortalık yerden kaldırdı. yoksa o dönemin heyecanlarıyla kimlerin ne rezil halleri amansızca saçılıyordu ortalığa. 36 karelik makaradan digital makinelere geçişin yarattığı şokun üzerine bir de yarım günde bir kare fotoğrafı internete koyabilmenin yerine gelen facebook albümü şoku eklenince, o dönemlerde çok travmatik fotoğraflarla karşılaşmak mümkündü.
bu tezahürat da aslında biraz o yılların ruh halini yansıtan bir eserdi. abuk sabuk da olsa her tezahürat internete düşüyordu o günlerde ve internete düşen her tezahürat bir şekilde tribüne çıkıyordu. yemek yiyen arkadaşını, onun zoomlanmış halini, çatalı zoomlanmış halini falan paylaşan "bakın benim dijital fotoğraf makinem var" albümleri tadındaydı. biz eğlenceliyiz, marjinaliz, on numara makaramız var falan havaları vermeye çalışıyordu ama işte öyle 15 sene sonra bakınca aşırı acıklı bir feryattı aslında...
hoş ertesi sezon, hem de gelen giden orta asya takımlarına maç başı 5 tane atıp yeni barcelona sandığımız dönemlerde patlayan
sen var ya sen yanında bu hakikaten eser kalır ya. o da apayrı bir vaka aslında. ama ali sami yen stadı'nın son halindeki eski açık'ta bin kişi bile bağırsa ses yumruk gibi sahaya vurup stadı doldurabiliyordu. şimdi kale arkasında beş bin kişi bile bağırsa uzaklardan belli belirsiz bir uğultu gibi kalıyor. ama bir yandan da, ne kadar saçma olursa olsun insanlar tezahüratlara katılıyordu.
artık twitter'da 140 karakterle "bu ne sikimsonik tezahürat" diye dalga geçip mention kovalamak daha cazip geliyor...