sezon 02-03. ikinci terim dönemi. galatasaray altyapısı 96-97 sezonundan beri en büyük yıldız adayına sahip. bu yıldız adayı sağ kanatta kendini oldukça göstermiş.
emre belözoğlu'ndan daha yetenekli tanımlamaları yapılıyor kendisi için.
okan buruk'tan çok daha iyi bir top tekniğine sahip deniliyor. sağ kanat olarak değil de sağ açık olarak oynatılırsa
galatasaray'ın ondan daha fazla yararlanabileceğini söylüyor otoriteler. geleceğin süper yıldızı olarak bakılıyor kendisine.
ilk olarak 02-03 sezonunun son iki haftasında forma giyiyor ve taraftarların sempatisini kazanıyor bu genç.
03-04 sezonunda formayı kapıyor ve çalışkanlığıyla taraftarın gözüne tamamiyle giriyor.
3. sezonunda geçtiğimiz sezona paralel bir oyun sergiliyor çoğunlukla. zaman zaman kötü oynasa da genel olarak iyi maçlar çıkarıyor.
bu sezondan sonra duraklama dönemi başlıyor sabri için. kendisinden beklenen o asıl patlamayı bir türlü yapamıyor. bu dönemde taraftar yavaş yavaş eleştirmeye başlıyor sabri'yi. ama o ses çıkarmadan işini elinden geldiğince yapmaya çalışıyor. belki kendini geliştiremiyor, ama çalışkanlığından bir şey kaybetmiyor. inişli çıkışlı performanslar ortaya koyuyor hep. bir maçta ortaları tabir-i caizse dağa taşa giderken, bir sonraki maçta adrese teslim oluyor.
şöyle ki,
23 eylül 2006 trabzonspor galatasaray maçı sonrasında taraftarlar kendisi için;
"orta yapmayı dahi beceremiyor bu arkadaş. trabzon maçında diğer arkadaşlarının zar zor getirip orta yapsın diye verdiği topları kale arkası tribünlerine, ne bileyim, korner direğine ortalayan sabri ne derece galatasaray oyuncusudur?" yorumlarında bulunuyorlar.
aradan 4 gün geçiyor. yalnızca 4 gün.
27 eylul 2006 liverpool galatasaray maçı oynanıyor. galatasaray'ımız 3-2 kaybediyor. ama müthiş oynuyor sabri. hem de performansından ötürü liverpoollu taraftarların kop sitesinin forumunda "son 5 yıldaki anfield'ı ziyaret etmiş en iyi rakip oyuncular" başlığına, maç sonrası "
sabri sarıoğlu bu başlığı maçtan önce okumuş olmalı." yazılmasına neden olacak kadar müthiş bir maç çıkarıyor.
sonrasında bir kaç kötü maç daha. ardından
3 aralık 2006 fenerbahçe galatasaray maçı'nda ikinci yarıda oyuna giriyor. fenerbahçe sol kanadını otobana çeviriyor resmen. sabri ateşliyor, galatasaray aslanlar gibi oynuyor. ama o şanssız kadıköy maçlarından biri daha oluyor ve galatasaray'ımız kaybediyor.
taraftarlar ikiye bölünmeye başlıyorlar bu genç için. bir kısmı bu adam istikrarsız, onun iyi olduğu günü mü bekleyeceğiz; bazı maçlar orta bile yapamıyor diyor. diğer bir kısımsa, çok koşuyor bu adam, çok mücadele ediyor, kötü oynasa bile takımı ateşlemeye çalışıyor diyor.
teknik direktörler değişiyor. terim gidiyor, hagi geliyor. hagi gidiyor, gerets geliyor. ama o sürekli takımda forma şansı buluyor. sağ kanat olan bu genci teknik direktörlerimiz kimi zaman sağ bek olarak deniyorlar. gel zaman git zaman sabri devşirme bir sağ bek oluyor. ama hiç itiraz etmiyor. yeni mevkisinde de canla, başla mücadele etmeye çalışıyor. iyi oynuyor, kötü oynuyor... istediklerini sahaya yansıtamadığı maçlar çoğunlukta oluyor. sağ kanat oynadığı maçlarda istikrar sorunu yaşayan sabri, sağ beke geçtiği zaman mevkisine adapte olmakta zorlanıyor başlarda. ve dolayısıyla kötü oynadığı maçlar çoğunlukta oluyor. hırsıyla, mücadelesiyle, çalışkanlığıyla bunu kapatmaya çalışıyor. elinden geleni yapıyor, ama sağ bekte yetenekleri kısıtlı olduğundan bir türlü istenilen performansı sahaya yansıtamıyor.
bu dönemde sabri'ye eleştiriler oldukça artıyor, sanal ortamda sabri'yi rencide edici paylaşımlar yapılıyor. sabri, taraftarla tartışıyor. hatta 08 sezonunda
karl heinz feldkamp tarafından kadro dışı bırakılıyor. başka bir takıma kiralık gönderilmesi hatta satılması gündeme geliyor. bir zamanların yıldız adayı sabri, taraftarın takımda istemediği adam oluyor. neyseki bir kaç hafta sonra feldkamp tarafından affediliyor. o sezon feldkamp, sağlık sebeplerinden dolayı sezonu tamamlayamıyor. takımın başına
cevat güler geçiyor. galatasaray'ımız kalan 6 maçın tamamını, üstdüzey bir performans göstererek kazanıyor ve şampiyon oluyor. sabri de bu 6 maçlık seride çok iyi oynuyor. taraftarla arası biraz olsun düzeliyor.
08-09 sezonunda takımın başına
michael skibbe geçiyor. sezon sonu performansından dolayı taraftarın sabri'yle arası iyi sezon başında. ancak sabri bu sezona da oldukça istikrarsız başlıyor. taraftarla arası daha da kötüye gidiyor. sezon arasında skibbe gidiyor, efsane kaptan
bülent korkmaz geliyor takımın başına. galatasaray'ımız ligde çok iyi gitmese de avrupa'da iyi bir sezon geçiriyor.
uefa kupası 3. turunda
bordeaux'la eşleşiyoruz. berabere biten ilk maç sonrası sabri yine eleştiriliyor. derken turun rövanş karşılaşması
26 şubat 2009 galatasaray girondins de bordeaux maçı geliyor. tur gitti denilen anda 90. dakikada sabri sahneye çıkıyor ve takımımıza galibiyeti getiriyor. bu maçtan sonra taraftarla tekrar barışıyor sabri. sezon sonuna kadar da taraftarla arası iyi gidiyor.
09-10 sezonunda takım köklü değişiklilere gidiyor. kaptan bülent'le yollar ayrılıyor ve yerine dünyaca ünlü teknik adam
frank rijkaard getiriliyor. rijkaard'ın gelmesi en çok sabri'ye yarıyor. sağ bek olarak en istikrarlı sezonunu geçiriyor. rijkaard döneminde sabri taraftarın en çok sahip çıkmaya başladığı futbolcuların başında geliyor. ilk sezon galatasaray'ımız yeni yapılanma dolayısıyla başarıyı yakalayamıyor. rijkaard'la 2. yıla giriliyor. ancak ne yazık ki başarısız olunan ilk sezondan sonra yönetim ve futbolcuların büyük bir kısmı rijkaard'ın arkasında durmuyor. alınan başarısız sonuçlardan sonra rijkaard'la da yollar ayrılıyor. takımdaki son haftalarına doğru rijkaard'ın babası vefat ediyor. rijkaard buna rağmen takımın başında sahaya çıkıyor. lakin rijkaard'ın bu acı gününde futbolculardan bazıları patavatsızca eğleniyorlar. sabri de o futbolcuların arasında bulunuyor.
bu durumdan dolayı sabri yine taraftarlar arasında tartışılmaya başlıyor. bu şekilde davranmasını taraftarlar kendisine yakıştıramıyorlar. diğer oyuncuların patavatsızlığı normal karşılanırken; sabri'nin, bu davranışı düşüncesizce yaptığı görüşüne varıyor büyük bir çoğunluk. rijkaard'ın görevine son verilmesinden sonra takımın başına bir kez daha
gheorghe hagi geçiyor. sabri rijkaard'la bulduğu formu devam ettiriyor. devre arası geliyor. takımda hagi etkisini hissettirmeye başlıyor. hagi belki kadro sıkıntısından, belki de sabri'den daha fazla verim alabileceğini düşünüp onu orta sahanın sağ iç tarfında oynatmaya başlıyor.
***
galatasaray'ımızda halen 2. hagi dönemi. ve sabri sarıoğlu doğrusuyla, yanlışıyla bu takımın vazgeçilmezlerinden. teknik adamlarımız ne görev verirse iyisiyle, kötüsüyle o görevi yapmaya devam ediyor. şu anki görevi yeni mevkisine adapte olmak. bunun için çalışıyor sabri sarıoğlu. yeni mevkisinde başarısız olduğu her maç sonrası hâlâ eleştirilmeye devam ediyor onu bazı kesimler. ama o her dönemde olduğu gibi elinden gelenin en iyisini yapmaya
çalışıyor. iyi oynuyor, kötü oynuyor ama mücadele ediyor.
bir gün sağ bekte, bir gün sağ kanatta, bir gün sağ açıkta, bir gün sağ içte hatta ve hatta bir gün sol bekte bile görebilirsiniz onu. hani zaten iyi oynadığı zamanlarda direk göze girer sabri. yetenekli bu çocuk dersiniz. hissettirir farkını. bazen de isabetsiz paslar atan, defansif futbol bilgilerinin eksikliğini gördüğünüz, orta açamayan; ama her topun peşinden koşan, her hatasını telafi etmeye çalışan, hırs küpü birini görürseniz sahada, bilin ki sabri'dir o.
iyidir. kötüdür. hatalıdır. başarılıdır. ama galatasaray'ın hırsıdır sabri.