resim
Sabri Sarıoğlu
Görev:Teknik Direktör
Takım:Türkiye U19
Yaş:40
Uyruk:Türkiye
  • 1901
    ben mevkisinde oynatılmayan oyuncunun yaptıklarına kızmam. evet sabri ilk dönemlerinde göbekte oynamış olabilir, fakat yıllardır bu takımda çizgide oynayan bir oyuncuyu, orta sahanın ortasına koyup 360 derece oynamasını bekleyemezsiniz. ortada oynadığında hep bunun sıkıntısını yaşıyor. paslarının hızını ayarlayamıyor örneğin. hemen sağında taç çizgisi olduğunu bilen adamın oyunu daha farklı olur. ya dümdüz ileri gider, ya da içe doğru aktarır topu. pasları verirken seçeneği daha azdır. ama merkez orta saha oynadığında, sağından biri kaçar, soldan biri bindirir, yanındaki oyuncu top ister, forvet arayı gösterir, rakip oyuncu baskıyı çoktan kurmuştur. bu bölge güçlü bir mental yapı gerektirir hızlıca en doğru kararı vermek için. sabri'de bunun olmadığını hepimiz biliyoruz. bu da onun suçu değil, her oyuncunun özellikleri farklıdır.

    hagi onun özellikleriyle orta sahanın agresifliğini arttırmak isterken takımın yaratıcılığını ve üretkenliğini düşürüyor. fakat her maç serkan'ın yerine yekta'yı alıp, sabri'yi yerine çektiğinde ise oyunun rengi değişiyor. bu durum böylesine ortadayken bu inadından vazgeçmeli. yoksa ne sabri'den, ne de yekta'dan verim alamayacağız.
  • 1903
    kendisi gibi hayvan gibi hızlı fakat oyunu okuma becerisi ve top tekniği de aynı oranda dar olan bir oyuncu neden orta sahanın ortasında oynar anlam veremiyorum... sabri'yi çok severim ama bir takımın orta sahasının ortası en teknik, en zeki ve en "beyin" oyunculardan kurulmalıdır... orta sahanın ortası için hızlı, mücadeleci ve güçlü olmak bunlardan sonra gelmektedir...

    hani dünyanın en güçlü fakat en aptal adamı ile dünyanın en güçsüz fakat en akıllı adamı kavga etse ikincisi kazanır hesabı...

    not: sanki seçenek çok da illa sabri oynuyor diyenler de olabilir, herkes haklı... ben sadece fikrimi söyledim...
  • 1904
    sağ bek olarak türkiye'nin en iyisi diyorum ofsayt manyağı yapılıyorum. ulan ben bu adamı 3 sene önce isminin s sini duyduğum anda nefretim tavan yaparken bugün bunu diyorum.
    bugüne kadar oynadğı uluslararası maçlarda hiç sırıtmamıştır, sayısız yıldız futbolculara karşı oynamıştır ve görevini yapmıştır. çoğu kişinin beğendiği gökhan gönül ise oynadığı bütün uluslararası maçlarda hep sırıtmıştır, hızlı ve yetenekli oyuncular karşısında madara olmuştur. ligde bucaspora karşı hücuma desteği sonucunda dünyanın en iyi 3 sağ beki ilan ediliyorum.

    hadi len oradan.
  • 1906
    o kadar kilit özelliklere sahip ki aslında...
    eğer en başından kendini geliştirmek isteseydi, şu an kimbilir nasıl bir futbolcu olurdu.

    eskiden deli ederdi, artık biz alıştık, o da biraz daha olgunlaştı, itiraz etmeyi, rakiple-hakemle didişmeyi falan bıraktı, ortaları bile güzelleşti eskiye göre, evlilik de yaradı herhalde. artık o kadar kızmıyor, kızamıyorum sabri'ye. kornerlerde geride kalıp da rakibin uzaklaştırdığı topu aldığında ya da biraz baskı gördüğünde kaleciye elli metrelik geri paslar atmasını hariç tutuyorum tabii, o anlarda çıldırıyorum resmen.

    ama ne bileyim... sabri dedin mi artık daha çok bir burukluk hissediyorum. bu sevimli adam çok, çok daha iyi bir futbolcu olabilir, göğsümüzü kabartabilirdi...
  • 1912
    öncelikle belirtmek isterim ki sabri'yi çok seviyorum ben. sağ bekte de geçen yıl çok iyi bir performans sergilemişti sakatlanmadığı dönemler dışında. ancak bu yıl özellikle son haftalarda sabri'de aşırı bir form düşüklüğü var. sadece orta sahada oynadığı maçlardan da bahsetmiyorum, orta sahadan sağ beke döndüğü maçlarda da bu form düşüklüğünü çok net görebildim dikkatle izleyince. mesela normalde hep en çok koşanlar arasında olan sabri son zamanlarda hiç listede bile olmuyor. arkasını çok boşaltıyor ve sadece bazı anlarda parlayıp pres yapıyor. maçın büyük bir kısmında yorgun gibi görünüyor. bence birşeyler var bu çocukta, belki de hagi bu yüzden serkan'a tahammül ediyor. yekta'yı neden tercih etmediğini de çok düşündüm, ben olsam tercih ederdim ama sanırım gaziantepspor maçının ilk yarısındaki kötü performansı yüzünden baya gözünden düştü yekta hagi'nin. bu
  • 1914
    galatasaray'ın takım ruhunun belki de en önemli ismi, taraftarımızın da sevdiği bir isimdir. ama kendisini bir türlü galatasaray kaptanlığına yakıştıramıyorum. pozisyonları yalan eden o isabetsiz şutları bir yana, lider özellikli bir futbolcu değil. en önemlisi diğer futbolcularımıza sözünü dinletebilecek ve onlara liderlik edebilecek bir görüntü de yok sabri de. arda ve ayhan'ın olmadığı her maçta kaptan kendisi. gelecek sezon ayhan'la da yolların ayrılcağını düşünürsek ikinci kaptan da o olacak. nedense sabri'yi bir kaptan olarak gözümde canlandıramıyorum. çok istedim ama olmadı. bunun dışında galatasaray'da görmekten her zaman memnun olacağım garip bir adam kendisi.
  • 1921
    durumu kötüyken hemen hastaneye gitmek yerine koltuk değnekleriyle yedek kulübesine gidip takımını yalnız bırakmamıştır. şu anki 4 takım kaptanının içinden o ünvanı tek hak eden kendisidir. umarım mr sonuçları iyi çıkar. zira o da olmazsa, ayhan da ilk 11'den büyük ihtimalle kesik yiyeceğinden galatasaray takımının başında kaptan olarak sürekli servet çetin'i göreceğiz.

    edit: sağ ayak bileği çatlamış. o acıyla o kadar beklediği için bir kere daha helal olsun.
  • 1925
    sezon 02-03. ikinci terim dönemi. galatasaray altyapısı 96-97 sezonundan beri en büyük yıldız adayına sahip. bu yıldız adayı sağ kanatta kendini oldukça göstermiş. emre belözoğlu'ndan daha yetenekli tanımlamaları yapılıyor kendisi için. okan buruk'tan çok daha iyi bir top tekniğine sahip deniliyor. sağ kanat olarak değil de sağ açık olarak oynatılırsa galatasaray'ın ondan daha fazla yararlanabileceğini söylüyor otoriteler. geleceğin süper yıldızı olarak bakılıyor kendisine.

    ilk olarak 02-03 sezonunun son iki haftasında forma giyiyor ve taraftarların sempatisini kazanıyor bu genç.
    03-04 sezonunda formayı kapıyor ve çalışkanlığıyla taraftarın gözüne tamamiyle giriyor.
    3. sezonunda geçtiğimiz sezona paralel bir oyun sergiliyor çoğunlukla. zaman zaman kötü oynasa da genel olarak iyi maçlar çıkarıyor.

    bu sezondan sonra duraklama dönemi başlıyor sabri için. kendisinden beklenen o asıl patlamayı bir türlü yapamıyor. bu dönemde taraftar yavaş yavaş eleştirmeye başlıyor sabri'yi. ama o ses çıkarmadan işini elinden geldiğince yapmaya çalışıyor. belki kendini geliştiremiyor, ama çalışkanlığından bir şey kaybetmiyor. inişli çıkışlı performanslar ortaya koyuyor hep. bir maçta ortaları tabir-i caizse dağa taşa giderken, bir sonraki maçta adrese teslim oluyor.

    şöyle ki, 23 eylül 2006 trabzonspor galatasaray maçı sonrasında taraftarlar kendisi için;
    "orta yapmayı dahi beceremiyor bu arkadaş. trabzon maçında diğer arkadaşlarının zar zor getirip orta yapsın diye verdiği topları kale arkası tribünlerine, ne bileyim, korner direğine ortalayan sabri ne derece galatasaray oyuncusudur?" yorumlarında bulunuyorlar.

    aradan 4 gün geçiyor. yalnızca 4 gün. 27 eylul 2006 liverpool galatasaray maçı oynanıyor. galatasaray'ımız 3-2 kaybediyor. ama müthiş oynuyor sabri. hem de performansından ötürü liverpoollu taraftarların kop sitesinin forumunda "son 5 yıldaki anfield'ı ziyaret etmiş en iyi rakip oyuncular" başlığına, maç sonrası "sabri sarıoğlu bu başlığı maçtan önce okumuş olmalı." yazılmasına neden olacak kadar müthiş bir maç çıkarıyor.

    sonrasında bir kaç kötü maç daha. ardından 3 aralık 2006 fenerbahçe galatasaray maçı'nda ikinci yarıda oyuna giriyor. fenerbahçe sol kanadını otobana çeviriyor resmen. sabri ateşliyor, galatasaray aslanlar gibi oynuyor. ama o şanssız kadıköy maçlarından biri daha oluyor ve galatasaray'ımız kaybediyor.

    taraftarlar ikiye bölünmeye başlıyorlar bu genç için. bir kısmı bu adam istikrarsız, onun iyi olduğu günü mü bekleyeceğiz; bazı maçlar orta bile yapamıyor diyor. diğer bir kısımsa, çok koşuyor bu adam, çok mücadele ediyor, kötü oynasa bile takımı ateşlemeye çalışıyor diyor.

    teknik direktörler değişiyor. terim gidiyor, hagi geliyor. hagi gidiyor, gerets geliyor. ama o sürekli takımda forma şansı buluyor. sağ kanat olan bu genci teknik direktörlerimiz kimi zaman sağ bek olarak deniyorlar. gel zaman git zaman sabri devşirme bir sağ bek oluyor. ama hiç itiraz etmiyor. yeni mevkisinde de canla, başla mücadele etmeye çalışıyor. iyi oynuyor, kötü oynuyor... istediklerini sahaya yansıtamadığı maçlar çoğunlukta oluyor. sağ kanat oynadığı maçlarda istikrar sorunu yaşayan sabri, sağ beke geçtiği zaman mevkisine adapte olmakta zorlanıyor başlarda. ve dolayısıyla kötü oynadığı maçlar çoğunlukta oluyor. hırsıyla, mücadelesiyle, çalışkanlığıyla bunu kapatmaya çalışıyor. elinden geleni yapıyor, ama sağ bekte yetenekleri kısıtlı olduğundan bir türlü istenilen performansı sahaya yansıtamıyor.

    bu dönemde sabri'ye eleştiriler oldukça artıyor, sanal ortamda sabri'yi rencide edici paylaşımlar yapılıyor. sabri, taraftarla tartışıyor. hatta 08 sezonunda karl heinz feldkamp tarafından kadro dışı bırakılıyor. başka bir takıma kiralık gönderilmesi hatta satılması gündeme geliyor. bir zamanların yıldız adayı sabri, taraftarın takımda istemediği adam oluyor. neyseki bir kaç hafta sonra feldkamp tarafından affediliyor. o sezon feldkamp, sağlık sebeplerinden dolayı sezonu tamamlayamıyor. takımın başına cevat güler geçiyor. galatasaray'ımız kalan 6 maçın tamamını, üstdüzey bir performans göstererek kazanıyor ve şampiyon oluyor. sabri de bu 6 maçlık seride çok iyi oynuyor. taraftarla arası biraz olsun düzeliyor.

    08-09 sezonunda takımın başına michael skibbe geçiyor. sezon sonu performansından dolayı taraftarın sabri'yle arası iyi sezon başında. ancak sabri bu sezona da oldukça istikrarsız başlıyor. taraftarla arası daha da kötüye gidiyor. sezon arasında skibbe gidiyor, efsane kaptan bülent korkmaz geliyor takımın başına. galatasaray'ımız ligde çok iyi gitmese de avrupa'da iyi bir sezon geçiriyor. uefa kupası 3. turunda bordeaux'la eşleşiyoruz. berabere biten ilk maç sonrası sabri yine eleştiriliyor. derken turun rövanş karşılaşması 26 şubat 2009 galatasaray girondins de bordeaux maçı geliyor. tur gitti denilen anda 90. dakikada sabri sahneye çıkıyor ve takımımıza galibiyeti getiriyor. bu maçtan sonra taraftarla tekrar barışıyor sabri. sezon sonuna kadar da taraftarla arası iyi gidiyor.

    09-10 sezonunda takım köklü değişiklilere gidiyor. kaptan bülent'le yollar ayrılıyor ve yerine dünyaca ünlü teknik adam frank rijkaard getiriliyor. rijkaard'ın gelmesi en çok sabri'ye yarıyor. sağ bek olarak en istikrarlı sezonunu geçiriyor. rijkaard döneminde sabri taraftarın en çok sahip çıkmaya başladığı futbolcuların başında geliyor. ilk sezon galatasaray'ımız yeni yapılanma dolayısıyla başarıyı yakalayamıyor. rijkaard'la 2. yıla giriliyor. ancak ne yazık ki başarısız olunan ilk sezondan sonra yönetim ve futbolcuların büyük bir kısmı rijkaard'ın arkasında durmuyor. alınan başarısız sonuçlardan sonra rijkaard'la da yollar ayrılıyor. takımdaki son haftalarına doğru rijkaard'ın babası vefat ediyor. rijkaard buna rağmen takımın başında sahaya çıkıyor. lakin rijkaard'ın bu acı gününde futbolculardan bazıları patavatsızca eğleniyorlar. sabri de o futbolcuların arasında bulunuyor.

    bu durumdan dolayı sabri yine taraftarlar arasında tartışılmaya başlıyor. bu şekilde davranmasını taraftarlar kendisine yakıştıramıyorlar. diğer oyuncuların patavatsızlığı normal karşılanırken; sabri'nin, bu davranışı düşüncesizce yaptığı görüşüne varıyor büyük bir çoğunluk. rijkaard'ın görevine son verilmesinden sonra takımın başına bir kez daha gheorghe hagi geçiyor. sabri rijkaard'la bulduğu formu devam ettiriyor. devre arası geliyor. takımda hagi etkisini hissettirmeye başlıyor. hagi belki kadro sıkıntısından, belki de sabri'den daha fazla verim alabileceğini düşünüp onu orta sahanın sağ iç tarfında oynatmaya başlıyor.

    ***

    galatasaray'ımızda halen 2. hagi dönemi. ve sabri sarıoğlu doğrusuyla, yanlışıyla bu takımın vazgeçilmezlerinden. teknik adamlarımız ne görev verirse iyisiyle, kötüsüyle o görevi yapmaya devam ediyor. şu anki görevi yeni mevkisine adapte olmak. bunun için çalışıyor sabri sarıoğlu. yeni mevkisinde başarısız olduğu her maç sonrası hâlâ eleştirilmeye devam ediyor onu bazı kesimler. ama o her dönemde olduğu gibi elinden gelenin en iyisini yapmaya
    çalışıyor. iyi oynuyor, kötü oynuyor ama mücadele ediyor.

    bir gün sağ bekte, bir gün sağ kanatta, bir gün sağ açıkta, bir gün sağ içte hatta ve hatta bir gün sol bekte bile görebilirsiniz onu. hani zaten iyi oynadığı zamanlarda direk göze girer sabri. yetenekli bu çocuk dersiniz. hissettirir farkını. bazen de isabetsiz paslar atan, defansif futbol bilgilerinin eksikliğini gördüğünüz, orta açamayan; ama her topun peşinden koşan, her hatasını telafi etmeye çalışan, hırs küpü birini görürseniz sahada, bilin ki sabri'dir o.

    iyidir. kötüdür. hatalıdır. başarılıdır. ama galatasaray'ın hırsıdır sabri.
App Store'dan indirin Google Play'den alın