resim
Ryan Guno Babel
Takım:-
Mevki:Sol Kanat
Yaş:37
Boy:1.85
Uyruk:Hollanda
  • 1827
    yahu bu adamdan memnun kalmadık eyvallahta satmak konusunda bedavaya da vermeyelim be dostlar. fulham 6 ay için beşiktaşa 2 milyon kusur euro verdi en basitinden.

    e bu adam da iyi kötü hollanda milli takımında oynuyor mu oynuyor.
    avrupa piyasasında ismi de var. hiç bilinmeyen bir futbolcu da değil.
    önünde de avrupa şampiyonasi var hirslanacaktir da.

    sözlük içi konuşmasam da bazen elimizdekileri öyle kotuluyoruz ki anlatamam...
  • 1828
    hiçbir kulübün bizim verdiğimiz maaş + imza parasını vereceğini düşünmediğim futbolcu. eskiden olsa bir ihtimal çin derdim ama gelen kısıtlamalardan sonra orası da yalan oldu.

    bu saatten sonra babel'i değerlendirmemiz gereken tek pozisyon forvettir. zaten başından beri de öyle olmalıydı.

    diagne'nin dönüşü gerçekleşecek mi bilmiyorum ama eğer olmazsa falcao'yu yedekler veya gerektiğinde 4-4-2'ye dönebiliriz.
  • 1830
    hollanda milli takımının avrupa elemelerinde oynadığı maçlarda, genç ve dinamik bir düzen içinde takımının hücum yükünü çeken başlıca etmenlerden biriydi kendisi. hücum yelpazesi açısından, olağan şartlarda kendisinden daha klas bir oyuncu transfer edilebileceğini düşünmek sadece hayalcilik olabilir. ligde ve avrupadaki kötü gidişatın, statik oyun yapısının suçlusu olarak babel ve sadece iki üç oyuncuyu göstermek, büyük resmi görememek, problemin özünü halının altına itmek anlamına gelir.
  • 1831
    futbolculuk işini bir kenara bırakıp youtuber işleriyle uğraşması beni haylice sinir ediyor şahsen yönetim olarak bu işleri yasaklarım futbolcu sadece futbola odaklanmalıdır. yalnız performans konusuna gelince babel tarzı futbolcular ( bruma, rodrigues, onyekuru) gibi topu önüne alıp geniş alanda oynamak isterler geniş alan yaratmak için orta sahanız hızlı ve dikine oynamalı gel gör ki bu sezon ki orta saha o kadar yeteneksiz ki koca bir selçuk inan'a dönüştü al yana ver yana ve bazen onu dahi yapamıyorlar galatasaray-ankaragücü maçında belhanda yeterince beni çıldırtmıştır ki o maçı hatırlamak dahi istemiyorum 2-0 iken çıktığım staddan metroya çıktığımda 2-2 olduğunu öğrenince 1 hafta komadan çıkamadım.

    işin özü iyi bir orta saha kurgusuyla babelden hala verim alınabileceği kanaatindeyim. tabi sezonun başlarında şampiyonlar ligi ve fenerbahçe maçlarında yaptığı bencillikleri bırakmalı.
  • 1833
    cüzzi bir bonservis ve yarım sezonluk alacağını bırakması şeklinde bir teklif gelse gözümüzü kırpmadan kabul etmemiz gereken 1986 doğumlu, haziran 2022’ye kadar sözleşmesi olan futbolcu. 2020 avrupa futbol şampiyonasından sonra kafa olarak futbolu bırakacaktır. umarım maaşını ödeyebilecek ve oynayabileceği bir takım bulunur. zararın neresinden dönersen kar.

    devre* boyunca maçlarda dakikalarca sadece kendisini izlediğim oldu. temposuzluğu, takım aidiyeti, defans yardımı, üretkensizliği ve kazanma isteği bir kenera, adam; arkasından birisi lastikle çekiyormuş gibi koşuyor. teknik olarak hızlı koşmak için, tabiri caizse topukların popoya değmesi ve popliteal bölge denen diz arkasındaki bölgenin mümkün olduğunca kapanması gerekir. kendisi mümkün olsa ayaklarını zeminde kaydırarak gidecek.
  • 1834
    beşiktaş’ta aynı galatasaray’da olduğu gibi tutarsız performansından dolayı taraftar tarafından istenmeyen oyuncu ilan edilmiş ve devre arası fulham’a transfer olmuştu. beşiktaş transferinden hatrı sayılır bir miktar kazanmıştı. bakalım biz ne yapacağız, başımızda dursun olsaydı sözleşmeyi feshedip yollardı bakalım ne olacak. yabancılara yer açmak için kesinlikle yollarımız ayrılacaktır.
  • 1835
    takımda en haz etmediğim futbolcu kendisi, hemde 1 numaraya yarım sezonda gelmeyi başardı, tebrik etmek lazım.

    gerek kağnı hızında adam takip etmesi, gerek 10 maçta attığı bir gol sonrası taraftara el hareketi yapması, gerekse 3 günlük ödeme gecikmesi nedeniyle ihtar çekmesi kendisini en iticiler listesinde hızla 1 numaraya taşıdı.

    umarım en kısa zamanda kendine yeni bir takım bulur, bizde denedik olmadı diyip unutur gideriz.

    seni hiç sevmedim pembe kafa...
  • 1836
    geçen gün bir makalenin ekran goruntusunu yollamistim, bugun vakit buldum, açıklama yapayım. diyor ki rory smith, twitter'dan ceza alan ilk oyuncu babel, yeni bir cagi başlattı. doğru da diyor, akla ilk gelenler melo ve fatih terim.

    https://www.nytimes.com/...view-rory-smith.html

    edit: bu da sozu gecen tweet: https://twitter.com/.../1086167569004941312

    buraya da makaleyi ingilizce ve google translate elverdiğince türkçe yapistiriyorum:

    --- türkçe ---

    karakterlerle tanımlanan futbol on yılı
    tarafından rory smith 2 ocak 2020
    son 10 yılda futbol, ​​saha içinde ve dışında tanınmayacak şekilde değişti, çünkü eskiden spor olarak kullanılan şey içerik haline geldi.

    istemeden fırtınanın başladığı kafa: ryan babel.
    istemeden bir fırtınanın başladığı kafa: ryan babel.hnah mckay / reuters
    gelen kutunuzda daha fazla futbol mu istiyorsunuz? rory smith’in haftalık bültenine kaydolun, her cuma size gönderelim.

    futbolun modern döneminin başlangıcı kesin olarak tarihlenebilir: 9 ocak 2011. tam olarak da bulunabilir: hollandalı ileriye doğru bir kekik liverpool takımı için oynayan ryan babel'in twitter beslemesine. o zaman, eski dünya anında yeniye karıştığında, her şey değişti.

    unutmanız durumunda: o gün, liverpool (on yılın başlangıcında olduğu gibi, sık sık geri döndüğü gibi) manchester united'a bir f.a. kupası maçı kaybetti. son derece tartışmalı çağrılarla işaretlenen çirkin bir oyundu: o zamanlar ingiltere'nin en saygın hakemi howard webb, ilk dakikada united'a bir ceza verdi ve daha sonra liverpool kaptanı steven gerrard'ı göndermeye devam etti.

    liverpool, webb’in karar alma sürecini fazla düşünmüyordu. kulübün yöneticisi kenny dalglish, ceza kararını “şaka” olarak nitelendirdi. babel, öfkesini biraz farklı bir şekilde havalandırdı. twitter özetinde manchester united forması giyen webb'in doktorlu bir resmini yayınladı. ve bu basit eylemde yeni bir çağ başlattı.

    futbolun 2010'larda olduğu kadar hızlı ve çok değiştiği bir on yılı düşünmek zor. her şeyin nasıl gerçekleştiği ve ne anlama geldiği hakkında her türlü nostaljik deneme için bol miktarda malzeme var: taktik, finansal olarak, saha dışında ve üzerinde.

    ispanya'nın, dipsiz sabrıyla dünyayı fethetmesiyle başlayan, tiki-taka'nın acımasız hipnozuyla rakipleri yıpratan on yıl, futbolun, almanya ve arjantin'deki okullarından gelen pres ve karşı baskı rahipleri kadar hızlı ve daha çılgınca sona erdi. - ortodoksiyi bozdu. soccer, 2010'lara topa hakim olma alıştırması olarak girdi ve alanı kontrol etmek için bir egzersiz bıraktı.

    zenginlerin daha da zenginleştiği ve aslında fakirlere hiç ihtiyaç duymadıklarını düşünmeye başladığı süper kulüplerin yaşı oldu. barselona, ​​real madrid ve bayern münih'in her yıl şampiyonlar ligi'ni kazandığı on yıl, ancak üçü, ingiltere dışındaki her büyük iç lig şampiyonluğun alayı haline geldiğinde ve diğerine rakip olacak bir kulüp olan ajax, avrupa'nın “prestijli” yabancı olarak en prestijli rekabetinin dördüne ulaşabilirdi.

    ve lionel messi ve cristiano ronaldo'nun süper oyuncularının da on yılı oldu, büyük olasılıkla tüm zamanların en büyük iki oyuncusu - bana göre - birbirlerini her geçen yıl yeni, gülünç tarihlere itmek . messi'nin 12 ayda 91 gol attığını veya ronaldo'nun iki haftada bir rekor kırdığı anlaşıldığında bu büyüyü hatırlıyor musunuz? birlikte, büyüklüğün neye benzediğini yeniden tanımladılar; sonsuza dek varislerinin ulaşması gereken çıtayı sonsuza dek yükseltmişler.

    gittiklerinde cristiano ronaldo ve lionel messi'nin yerini almayacaklar.
    gittiklerinde cristiano ronaldo ve lionel messi'nin yerini almayacaklar. shriederstock aracılığıyla friedemann vogel / epa
    manchester city ve paris st.-germain'in bir dış politika kolu haline geldiği zaman, futbol takımlarının ve futbol turnuvalarının toplanıp sadece plütonlar ve tayfunlar ve büyüciler tarafından değil, aynı zamanda ulus devletler tarafından da satın alındığı bir on yıl oldu. kulüpler ve oyuncular aniden çin hükümetinin gazabına girebileceklerinden endişe etmek zorunda kaldıklarında.

    tüm bunlar ve daha fazlası oldu, ancak sporda sosyal medyanın gelişinden daha önemli bir değişiklik düşünmek zor. bu babil hikayesini yeniden okurken - bir hafta kadar sonra twitter'da bir şey söylediğinde para cezasına çarptırılan ilk oyuncu olacaktı; zamanla, bu, dünyadaki yönetim organları için zengin bir gelir kaynağı haline gelecektir - ne kadar saf olduğumuzu çarpıcı hale getiriyor.

    o zamanlar twitter, “sosyal ağ sitesi” veya “mikroblog” için bir yer olduğunu kaydetti. babel, yayınına değil, “twitter web sitesinde” yayınladı. futbol federasyonu'nun yetkilileri, onu cezalandırırken, twitter'da yayınlanan her şeyin “ulusal bir gazetede röportaj vermek” ile aynı olduğunu açıkladı.

    dokuz yıl sonra, sosyal medya, kulüplerin hayranlarla iletişim kurma şeklini, oyuncuların halkla nasıl etkileşimde bulunduğunu ve sporu nasıl kullandığımızı, hem çimde hem de ondan uzak olanları temelden değiştirdi: ısırık büyüklüğünde parçalar , kısa altı saniyelik aksiyon klipleri, abartıyı ve oyunun her küçük yönünün, haberlerin her bir tahılının, konuşulan her kelimenin, yapılan her işin yakınlığını arttırıyor.

    ama bundan daha fazlasını yaptı: sahte haberler için bir pota kanıtladı - bazılarımızın aslında sporda başladığını iddia edebileceği bir fenomen.

    --- türkçe ---

    --- ingilizce ---

    a soccer decade defined by characters
    by rory smithupdated jan. 2, 2020
    soccer has changed beyond recognition in the last 10 years, on the field and off, as what used to be a sport has become content.

    the head that unwittingly started a storm: ryan babel.
    the head that unwittingly started a storm: ryan babel.hannah mckay/reuters
    want more soccer in your inbox? sign up for rory smith’s weekly newsletter and we will send it to you every friday.

    the start of soccer’s modern era can be dated precisely: jan. 9, 2011. it can be located exactly, too: to the twitter feed of ryan babel, the dutch forward then playing for a stuttering liverpool team. that was when, and where, everything changed, when the old world blended, instantly, into the new.

    in case you have forgotten: on that day, liverpool lost (as it did, often, back at the start of the decade) an f.a. cup match to manchester united. it was a fractious game marked by hotly debated calls: howard webb, then the most highly regarded referee in england, awarded united a penalty in the first minute, and would later go on to send off steven gerrard, the liverpool captain.

    liverpool did not think much of webb’s decision-making. kenny dalglish, the club’s manager, called the penalty decision a “joke.” babel vented his anger a little differently. he posted a doctored picture of webb, wearing a manchester united jersey, on his twitter feed. and in that simple act, he ushered in a new age.

    it is hard to think of a decade in which soccer has changed so much, so quickly, as the 2010s. there is plenty of material for all manner of nostalgic essays about how it all happened, and what it all meant: tactically, financially, off the field and on.

    a decade that started with spain conquering the world with its bottomless patience, wearing down opponents through the brutal hypnosis of tiki-taka, ended with soccer faster and more frenetic than ever as the priests of pressing and counterpressing — from their schools in germany and argentina — subverted the orthodoxy. soccer entered the 2010s as an exercise in dominating the ball and left it an exercise in controlling space.

    it has been the age of the superclubs, in which the rich got ever richer and started to think that, actually, they did not need the poor at all. a decade in which barcelona, real madrid and bayern munich won the champions league in every year but three, when every major domestic league apart from england’s became a procession to the title, and when ajax, a club with a history to rival any other, could reach the final four of europe’s most prestigious competition as a “plucky” outsider.

    and it has been the decade of the super players, too, of lionel messi and cristiano ronaldo, quite possibly the two greatest players of all time — don’t @ me — pushing each other to new, ridiculous feats of history with every passing year. remember that time messi scored 91 goals in 12 months, or that spell when ronaldo seemed to break a record every two weeks? together, they have redefined what greatness looks like; they have forever raised the bar their putative successors will need to reach.

    there will be no replacing cristiano ronaldo and lionel messi when they are gone.
    there will be no replacing cristiano ronaldo and lionel messi when they are gone.friedemann vogel/epa, via shutterstock
    it has been a decade in which soccer teams, and soccer tournaments, were squabbled over and bought up not only by plutocrats and tycoons and magnates but also by nation states, when manchester city and paris st.-germain became an arm of foreign policy, when clubs and players suddenly had to worry that they might incur the wrath of the chinese government.

    it has been all that and more, but it is hard to think of a more substantive change to the sport than the advent of social media. reading back through that babel story — he would, a week or so later, become the first player ever to be fined for saying something on twitter; in time, that would become a rich source of revenues for governing bodies the world over — it is striking how naïve we were.

    twitter is a “social networking site,” or somewhere for “microblogging,” reporters noted at the time. babel did not post it to his feed, but on his “twitter website.” the football association’s officials, in punishing him, declared that anything published on twitter was the same as “giving an interview in a national newspaper.”

    nine years later, social media has fundamentally altered the way that clubs communicate with fans, how players interact with the public and how we consume the sport, both the stuff that happens on grass and the stuff that happens away from it: bite-size chunks, brief six-second clips of action, ramping up the hyperbole and the immediacy of every tiny aspect of the game, every grain of news, every word spoken, every deed done.

    but it has done more than that: it has proved a crucible for fake news — a phenomenon that some of us might argue actually started in sports

    --- ingilizce ---
  • 1839
    fatih terim'in kafaya taktığı oyuncuları transfer ettirme fetişi yüzünden transfer edilmiş futbolcu. tüm hücum yükünü bu adamın üzerine yıktığı için de başarısız olması kaçınılmaz oldu.
    maalesef fatih terim'in kafayı taktığı ve ne pahasına olursa olsun transfer ettirdiği adamlar var ve istisnasız hepsi başarısız oldukları gibi galatasaray'ın maddi olarak da şaftını kaydırmıştır.
  • 1840
    şunu öğrenmemiz lazım;

    futbolcu performansı biraz da içinde bulunduğu ortam ve teknik direktörün onu değerlendirme tarzına bağlıdır.

    19/20 sezonuna hakikaten çok kaliteli bir kadro ile başladık. ben kötü oynayan oyuncularımızın çoğunda kusur bulmuyorum. bu işin vebali malesef ligin ilk yarısında fatih terim'de. mesela bir belhanda. aslında sonlara doğru performansı da arttı. ama sezon başında kondisyonu yerlerde, fizik kalitesi bitik bir takımda oynamaya çalışıyordu. bu yetmediği gibi çoğu maçta orta sahada futbolu bırakmış selçuk inan'ı taşımak zorunda kaldı. üstelik bunu kırık çeneyle yaptı. oysa kadroda bile olmayıp dinlenmesi gerekiyordu. puan kayıplarımızın çoğunun son dakikalarda gelmesinin sebebi selçuk inan'ın takımın enerjisini emmesiydi. 10 kişiyle oynamak kötüdür. var - ama yok bir futbolcu ile oynamak ise çok daha kötüdür. neticede orada bir kale var. kalenin kapıları var. sizin kapalı sandığınız bir kapı aslında açık. kapı olmasa orası boşluk olsa topunuzla tüfeğinizle o bölgeyi savunursunuz. biz savunamadık ve rakipler de istediklerini aldılar.

    velhasıl babel de benim ezelden beri tarzını sevmediğim bir isim olsa da işi bilenin elinde etkili bir silah. çok da sakatlık yaşadık. ama bu futbolcunun oyun stili, yaşı falan düşünüldüğünde aslında bir çok maça yedek kulübesinde başlaması gerekirdi. öne geçtiğimiz maçlarda ikinci devre forvet olarak sahaya sürsek bizi çok rahatlatırdı. nitekim geçen sezon premier ligde de geniş alan oyununda çok başarılı oldu. babel'i bu kadar durağan bir takımda anca böyle kullanırsınız.

    alınmasına, kontrat süresine, hele o yaşta bu maaşla alınmasına çok karşıydım. ama artık göndermediğimiz sürece bizim futbolcumuz. bana göre ligin ikinci devresinde golü bulduğumuz maçlarda falcao'ya alternatif olarak yedek kulübemize ciddi zenginlik katacaktır.

    son tahlilde baya hareketli bir takım olduk. orta sahada şu an forvet arkasında oynayabilecek taylan ve emre akbaba var ki bu iki futbolcu da zekalarıyla, doğru yere attıkları koşularla fark yaratıyorlar. solda onyekuru ve saracchi en azından dinamik bir ikili olacaklar gibi duruyor. saracchi'yi hiç izlemedim. defansif anlamda büyük zaafiyetler yaratmazsa bu şekilde bir sol hat takımı ciddi anlamda rahatlatacaktır. ancak unutmamak lazım ki onyekuru falcao'yu besleyecek bir futbolcu değil. topu aldığı zaman %75-80 oranında bireysel performans ile sonuç almaya gayret ediyor.

    sağda linnes-şener ikilisi bizim ligin standartların üzerinde. ben her ne kadar linnes'in sol bek oynaması gerektiğini düşünsem de sağda da sanırım mariano'nun durağanlığından sonra fark yaratacaktır. önlerinde feghouli'nin performansı artacak diye düşünüyorum. sekidika ne verir hiç bir fikrim yok. ancak linnes de aslında bir sol ön alternatifi.

    en zengin ve kaliteli bölgemiz orta sahamız. lemina, seri, taylan üçlüsü formanın en güçlü adayı. emre akbaba ikinci devrenin ortalarına doğru performans yükseltecektir. ben belhanda'dan umudu kesen tayfadan değilim. her ne kadar asistin asisti reyiz diye dalga geçilse de beğendiğim bir futbolcu. son iki şampiyonlukta ciddi anlamda iş yaptı. her zaman formayı almaya aday. ömer baydam ilk yarıda formayı ciddi anlamda hak edenlerdendi. ben kendisini lemina'nın yedeği olarak görüyorum. lemina performans devamlılığı olan bir oyuncu değil ama oynadığında ciddi kalite katıyor. ama eminim sakatlık sorunu yaşadığında ömer bayram yerini dolduracaktır. hem dikine attığı çalımlarla, hem enerjisiyle net şekilde orta sahada kanatta olduğundan daha verimli bir oyuncu.

    diagne döner mi bilmiyorum. dönerse bana göre skoru bulamadığımız anlarda falcao'nun alternatifi olur. ama skoru bulduğumuzda oyun gerektiriyorsa işte o noktada bu takım içerisinde babel bizim için ciddi bir silah haline dönüşecektir. ayrıca ligin ilk yarısında adem'in gösterdiği performanstan çok memnunum. diagne için bir paragraf daha açmak istiyorum. bence bu sezonun başında diagne ile alakalı taraftar olarak ciddi bir yanlış yaptık. bu yanlışa da malesef yöneticiler ön ayak oldu. sanki oyuncudan 10-15 milyon eu para gelecekmiş, kesin satılacakmış gibi bir hava yarattılar. satılsaydı harika olurdu. ama bana göre diagne'yi satmadan falcao hamlesi çok gereksizdi. falcao kalitesi tartışılmayacak bir oyuncu ama yarattığı maliyet inanılmaz. forvetinizi iyi beslediğinizde diagne de bu takımın hücum hattını taşıyabilecek bir futbolcu. hal böyleyken diagne'yi satmadan falcao'yu almak malesef israftı.

    artık kendimizi eğitmeliyiz. babel'e, belhanda'ya, diagne'ye yaptığımız muamele doğru değil. galatasaray bu futbolculara ciddi yatırım yaptı. yatırımlarımızı korumalıyız. onlardan maksimum verimi almalı ve takıma uymayanları da en iyi şekilde elden çıkarmaya bakmalıyız. oyuncuyu itin götüne sokmak, tüm dünya önünde ıslıklamak kimseye bir şey kazandırmaz. bu adamların kontratları var. maaşları garanti. onlar kaybetmez. biz kaybederiz. şu var ki en azından oyuncuların geçmişine değil geleceğine yatırım yapmalıyız derken bir takım dersler alınmış gibi.

    önümüzde atlatmamız gereken 20/21 sezonu var. sonrasında ffp anlaşmamız sona erecek. o zaman gerçek manada 20-30 milyon eu ayırıp genç ve yetenekli oyuncular transfer edebiliriz. eğer o seçimleri doğru yaparsak transfer ettiğimiz oyuncuların her biri 20-30 milyon eu edecektir. galatasaray tarihinin en kritik transfer sezonlarından biri diye bakıyorum 21/22 sezonuna. işte 19/20 sezonunun ikinci devresi ve gelecek sezon bu işi öğrenme süremiz. zamanı gelene kadar da her futbolcumuz değerli. her futbolcumuz bize lazım.

    görünen o ki dinamizmi artan galatasaray'da saracchi, onyekuru, emre akbaba, linnes transferlerinden sonra en büyük eksik luyindama iyileşene kadar yarım sezonluğuna tecrübeli bir stoper takviyesi. bulabilir miyiz, bulursak o isim kim olur bekleyip göreceğiz. sekidika ise süpriz yumurta. ama en azından devre arası kampı başlamadan kadro olarak hazırız.

    umarım fatih terim artık futbolcuları doğru yerde ve doğru taktiklerle kullanır. hak edene hak ettiği yerde formayı teslim eder. hak etmeyeni kayırmaz. ligin ikici devresinde iyi futbol oynayalm, gerekirse ikinci olalım. bu iskelet ikinci de olsa turları geçip şampiyonlar ligine gider. takımı oturtursak zaten eldeki kadro önümüzdeki sezon çok sayıda transferi gerektirmiyor. sivas spor takviyeleri yeterli olacaktır.
  • 1841
    transferi fatih terim'le onunla bununla değil direkt olarak everton'ın onyekuru'ya bonservis bedeli ile bırakmak istemesi ve ligi tanıyan, uyum sorunu yaşamayacağı düşünülen babel'in bonservissiz olmasıyla ilgilidir. öyle şeyler yazılıyor ki sanırsın sadio mane falan serbestti de biz burun kıvırıp babel'e yüklendik. bazen yazarlar hocayı eleştirecem diye cidden saçmalıyorlar. 5 milyon gibi paraya 13 tane oyuncu getiriyorsun. en ucuz olanları seçiyorsun haliyle. ama sanki seçme şansın varmış gibi birileri çıkıp adını takıntı koyuyor.

    asıl takıntı sizin fatih terim'e yaptığınız.
  • 1842
    anti-terim tayfa'nın ağzına sakız olmuş 'dedeleri doldurdu takıma' mottosundaki dedelerden biri.

    sezon başında 'cengiz başkanım mis gibi kadro teslim etti terim'in eline'

    ilk yarı sonunda 'hoca dedeleri doldurdu takıma tabi tempo yapamayız'

    bonservisle oyuncu transferi yapamadığımız bir ortamda ligi tanıyor şampiyonlar tecrübesi de var diye imza parasına transfer edilmiş adamın koşacak hali yoksa bunun sorumlusu hoca mı oluyor?

    pardon ya tabi ki o olacak bu tarih boyunca ne zaman değişti ki.

    transfer iyi çıkarsa başkanlar kötü çıkarsa terim yapmıştır. sekmez.
  • 1843
    2019 2020 sezonunun ilk yarısında yaşanan hayal kırıklığına ve kaybettiğimiz puanlara direkt veya dolaylı olarak varlıkları, yoklukları, sakatlıklarıyla sebep olan isimleri sıralamam gerekirse benim nazarımda önem sırasına göre şöyle bir liste var.

    1. fatih terim (baştan sona tüm tercihleri, kadro planlaması, oyuncu tercihi, sistem oturtamaması vs.)
    2. selçuk inan (oynadığı tüm maçlarda kaybedilen puanların başlıca sebebi)
    3. belhanda (isteksiz oyunu, top kayıpları, takımı direkt 10 kişi oynatması)
    4. feghouli (takımdan ayrı düz koşu yapması, mariano*'yu maçın tamamında yalnız bırakması, maçların görünmeyen kaybettireni)
    5. mariano (yetersizlik, pas hataları, savunma ve hücumda yokları oynaması)
    6. falcao (çok büyük beklenti olmasına rağmen sakatlanarak takımı aylarca eksik bırakması)
    7. nagatomo (ciğer sönmesinden sonra eski performansından uzaklaşması)
    8. seri (bekleneni verememesi, kesik yedikten sonra iyice kaybolması)
    9. nzonzi (takımın kötü performansından dolayı tamamen kopması)
    10. marcao (anlamsız müdahaleleri*, kendini kolay yere bırakması sonucu takımı riske atması)
    11. babel (kritik anlardaki pas tercihleri, gol şanslarını değerlendirememesi, sabit kalması)

    babel'in performansı benim için de hayal kırıklığı. kendisi için devre arası bonservis kazanabileceğimiz bir teklif gelirse, kendi arabamla gider hava alanına bırakırım. sol kanatta kendisi yerine onyekuru'nun gelişini halaylarla karşıladım. ama (kocaman bir ama) bence ilk yarıda yaşanan rezillikte en az paya sahip olanlardan. kendisinin varlığı kaç puanımızın gitmesine sebep oldu bilemiyorum ama kendisi hiç olmasaydı bu sezon konyaspor ile berabere kalamaz, kayserispor ve 10 kişi kalan sivasspor'u kesinlikle yenemezdik. yukarıda yaptığım listedeki isimlerin çoğundan milyon kat verimli olmuştur. yaşanan rezilliğinin faturasının bizde hiç bir hatrının olmaması sebebiyle kendisine kesilmesini çok acımasız buluyorum. onyekuru'nun gelişi sonrası kendisinin forvette veya hamle oyuncusu olarak değerlendirilmesinden yanayım. temizlik yapacaksak kendisine sıra gelmesine baya var bence.

    adamın o kadar üstüne gidildi ki sözlükte bu entryden sonra kendimi böyle hayal etmekten geri duramıyorum.
    https://gss.gs/zzC.jpg
  • 1844
    onyekuru’nun gelmesiyle kendisinin forvete çekileceğini düşünüyorum. zira ilk yarıdaki kanat performansı gerek savunma gerekse hücum yönünden oldukça zayıftı. eski hızını da kaybettiği için artık neredeyse sadece fizik gücüyle oynamaya çalışan bir babel bize forvette daha çok katkı sağlar. rekabet ortamıyla da ikinci yarı kendisini toparlayabileceğini düşünüyorum çünkü formda olduğu zaman gayet düzgün bir ayağı var. ayrıca da babel ve falcaolu bir 4-4-2 taktiği de iç sahadaki nispeten kolay maçlarda uygulanabilir bir taktik.
    ek olarak diagne’nin dönüp ikinci forvet olarak kullanılmasındansa babel’i her türlü tercih ederim. sahada ruhsuz ve gamsız bir diagne görmektense(ki taraftarın ilk yarıdaki en büyük şikayetimiz ruhtu), en azından babel ile devam edilmesi daha hayırlı olur.
  • 1850
    babel'in sadece youtube ve instagram sayfalarını takip eden bir insan için, dünyanın en iyi oyuncularından birisiymiş gibi bir izlenim bırakabilir.

    ancak, futbolculuğun sadece fiziksel çalışma ve pr ile olmayacağını çok iyi gözler önüne sermiş -inşallah- ex-oyuncumuz.

    sahaya ruhunu, hırsını ve hedeflerini ortaya koyarak çıkmazsan hiçbir büyük kulüpte barınamazsın.

    vlogger ya da youtuber olarak geri kalan hayatında başarılar dilerim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın