veliahtı yoktur. evet
judd trump çok büyük bir heyecan yarattı. ama ronnie öylesine farklı bir adam ki...
dünya üzerinde hangi sporcu, mensubu olduğu spor dalının en önemli şeylerinden birini yerine getirmek üzereyken, ''bunun para ödülü kaç hacı? yok mu? eytere beeaaa!'' diyerek ondan vazgeçebilir?
evet, 147 yapmak üzereyken, 147 için ekstra para ödülü yok diye o son siyahı pot yapmayacaktı bu adam. hakemin ısrarı üzerine potu gerçekleştirdi. paragöz olduğu için değil, 147 gibi özel bir olaya gereken değer verilmediği için. üstelik öyle sıradan bir 147 de değildi.
stephen hendry ile paylaştığı ''en çok 147'ye sahip olma'' rekorunu tek başına ele geçirecekti.
efem,
john higgins şu gözlerin seyrettiği en komple oyuncudur. snookerın her vuruşuna hakimdir. her türlü sinir harbinden galip çıkabilir. güvenli oynanacaksa güvenli oynar, hızlı oynanacaksa hızlı oynar, psikolojik savaşın kralını verebilir, snooker bırakma ve çözme konularında seyreyleyeni mest edebilir... şu şike meselesi olmasaydı, gelmiş geçmiş en büyük oyuncuydu gözümde.
ama ronnie... kimse o beyaz topa ronnie gibi hükmedemez. hani, gününde olduğunda izlemeye doyamazsınız da... gününde olmadığı zaman da keyiflidir bu adam, aykırı hareketleriyle, jestleriyle, mimikleriyle... sizi ya yeteneğin, keyfin, güzel oyunun doruklarında dolaştırır; ya da umursamazlığıyla, boşvermişliğiyle çileden çıkartır. sonuçta her durumda heyecanlandırır, oyunun içine alır. kaybetmek onun için dünya'nın sonu değildir. keyif almak, keyif vermek için oynuyor çünkü. keyif almadığında maçı yarıda bırakıp gidebilecek kadar üstelik...
onu anlatmak için kalın kalın kitaplar yazmak gerek. çalkantılı özel hayatını değil, sırf o yeşil masada yaptıklarını anlatmak için...