---
hıncal uluç'un bir köşe yazısından alınmıştır ---
bir anı naklediyorum,
galatasaraytaraftarı ayhan izmirli'nin kaleminden..
"
metin oktay'ın
palermo'ya gidişinin ardından baba recep
galatasaray'a transfer olmuştu. o zamanlar kapalı tribün biletleri 225 kuruş. az sayıda
galatasaraylı kapalı tribünün açıkla birleştiği sol tarafı kapatır, ancak en fazla ikinci direğe kadar bir yer kaplardık.
beşiktaştaraftarlarının bulunduğu kısım oyuncuların çıkış tünelinin tam üstündeydi.
o yıl yapılacak ilk
galatasaray-
beşiktaşmaçı iki camianın olduğu kadar, medyanın da ilgi odağıydı. beşiktaş'ta 'baba' lakabı almış
recep adanır ilk kez
galatasarayformasıyla sahaya çıkıp eski takımına karşı oynayacaktı. gecenin bir vaktinde stadın kapısında yorgan döşek yatarak ertesi sabah içeri girdiğimizi hatırlarım.
maç saatine yakın,
galatasaray,
beşiktaştribününe çok yakın bir yerden sahaya çıktı. biz her zaman kendi yıldızlarımızı tribünlere çağırırdık. bu ya
metin oktay olurdu ya da
turgay şeren. bu kez baba recep'i çağırdık. baba recep bir an duraksar gibi oldu. bize doğru koşarak geleceğini sanarak iki misli bağırmaya ve 'baba recep buraya' demeye başladık.
baba recep birden
beşiktaştribünlerine doğru koştu. bir anda stat sessizliğe büründü. ne yapacağını herkes merakla bekliyordu.
beşiktaştribünlerinin önüne gelince sağ ve sol elini havaya kaldırdı ve iki eliyle bütün
beşiktaştribününü içine alırcasına bir jest yaptı. ardından ellerini sıkıca yüreğinin üstüne bastırdı ve sonra tekrar açıp kalbini sanki beşiktaşlılara uzattı. biz derin bir sessizliğe bürünmüştük.
beşiktaştribününden 'baba recep' sesleri yükseldi. baba recep sonra koşa koşa tribünün ta öbür tarafına gelip tam bizim önümüzde durdu. gene iki elini açıp
galatasaraytribünlerini içine alacak bir hareket yaptı ve sonra iki eliyle iki bacağını gösterdi.
baba recep, 'yüreğim
beşiktaş'la ama ayaklarım
galatasaray için koşacak' diyordu.
işte o anda hem
galatasaray, hem de
beşiktaştribünleri ayağa kalktı, 'baba recep çok yaşa' sesleri yeri göğü inletti."
---
hıncal uluç'un bir köşe yazısından alınmıştır ---
metin oktay'ın
galatasaray'ın teklifini kabul etmesinin ardından yapılan üç-dört katı teklifleri "galatasaray'a söz verdim" diye reddetmesini ve bu anıyı şimdiki futbolculara milyon kere anlatacaksın ki iş ahlakının, dürüst olmanın daha doğrusu atatürk'ün tanımladığı gibi ahlaklı bir sporcu olmanın ne demek olduğunu anlasınlar ama nerede o zamanın futbolcuları, nerede şimdiki paragözler ?