dünyanın en sabırsız taraftar grubudur belki de. ama tepkilerini bütün takıma yöneltirler.
6 mart 2024 real madrid leipzig maçı’nda olduğu gibi mıy mıy bir futbol görürlerse 30.dk’da ıslıklara başlarlar. ama hiçbiri de teknik direktörlüğünü ilan edercesine belli isimleri linç etmez. oyun kötüdür, gidişat kötüdür, taktik kötüdür, tercihler kötüdür, birçok sebebi olabilir ama bunu çözmesi gereken sahadaki takım ve teknik direktördür. oyuncu linçlemeye varmaz kolay kolay işler.
takımları ise bu tepkiyi hem kısa vadede, hem de uzun vadede alır. o maç genelde bir şekilde istedikleri şekilde biter, uzun yıllara yayılan başarılardan söz etmeye gerek bile yok. yeri geldiğinde zayıf halkalar gider, en iyiler gelir, gelen en iyiler tutunamazsa onlar da gider.
galatasaray taraftarı’na gelecek olursak, ki bu aslında türk insanının profilinden de kaynaklanıyor, tepki linç kültürü üzerine şekilleniyor. işler tökezlediği anda bir drama üçgeni devreye girer. taraftar suçlayıcıdır, bir kurban bulur ve yüklenir. sorunu hiçbir zaman önce sistemde veya takım oyununda görmez, göremez çünkü. bir de kurtarıcı vardır, o güzel olan yegane şeydir o dönemde ve olmak zorundadır da. çünkü mantıken her şeyin aynı anda kötü olması pek mümkün değildir, veya bazı şeyler daha az kötüdür.
kurban ve kurtarıcı rolleri zamanla aynı isimlere gidebilir. bu isim
gheorghe hagi de olabilir,
fernando muslera da olabilir, hatta bu dönemde yaşıyor olsa
metin oktay bile olabilir.
bu davranışın kötü sonuçlarını da kestiremez. hem teknik direktörün seçimlerini baskı altına alır, hem sahadaki oyuncuları gereksiz yere strese sıkar, hem de sorumluluk alma konusunda demotive eder.
bence farklar bunlar özetle. beklentiyi yükseltmek, vasatı kabullenmemek ile, bu terimleri içi boş bir şekilde savunduğunu zannederek ağzından salya akıtmak arasında ince bir çizgi var ve bizim topraklarımızda benimsenen yöntemin kabul edilebilir bir tarafı yok.