• 79
    digitürk iptalinden sonra aklıma gelen eylem. şöyle bir geriye doğru baktığımda 2000’lerin başından başlamak üzere 13-14 yıl aralıksız yaptığım ve şimdi düşündüğümde inanılmaz zevk aldığım eylem. hele dönüşümlü maç yayınlarında diğer maçlarda gol olduğunda anlatılan maçın yarıda bırakılıp merkezin falanca maçındayız demesi yok mu üstelik galatasaray maçıysa adrenalin tavan yapardı bende. radyo yayını oldumu birde trt radyo 1’de orhan ayhan’ın sesiyle bir başka güzeldi.
  • 80
    2005-2006 sezonunun 33. ve 34. haftalarında yaparak inanılmaz keyiflendiğim ve bir o kadar da stres yaşadığım eylem. 33. haftada fenerbahçe erciyes karşısında 4 gollü net bir galibiyete doğru giderken biz ise inönü'de tümer'in golüyle yenik duruma düşmüş ve kısa süre içerisinde hasan kabze ile beraberlik golünü bulmuştuk.* maçın böyle biteceğini düşünüp gözlerim dolarken show radyo spikerinin ikinci defa gol diye haykırması ile leğenden çıplak bir şekilde fırlamıştım. malum küçüktük ve annem üşümeyeyim diye sobayı yakıp içeride yıkamıştı beni. (u: :(((((()

    34. hafta ise bundan da beterdi. o yıllarda galatasaray maçlarında stresten altıma kaçırma geleneğim bu hafta da devam ediyor, biz rahat bir şekilde kazanırken denizli'den gelecek olası fenerbahçe golünün korkusuyla idrar kesesinden birazcık fire veriyordum.* bildiğim tüm duaları ettiğim sırada * spiker denizli'den gol haberi olduğunu söyledi ve denizli'ye bağlandı. istanbul'dan denizli'ye bağlanılan bu kısa süre içerisinde fenerbahçe'nin gol attığını düşünerek göz yaşlarımın gözlerimden akmasına engel olamıyordum ki, spikerin "mustafa keçeliiiiiii" diye bağırmasını duyana kadar. o neydi lan? fenerbahçe'nin böyle futbolcusu yoktu ki? bu golu denizlispor atmıştı. o an ağlama modunu bırakarak babamın kucağına atlamış hunharca golün sevincini yaşıyordum. 16 dakika uzayacağından habersiz bir şekilde şampiyonluk kutlamalarına bağlamıştım bile. oysa gerçek şuydu ki, şampiyonluk kutlaması için 16 dakika daha bekleyecek ve ömrümüzden bir beş yıl daha verecektik.

    velhasıl kelam, radyodan maç dinlemek bambaşka bir şeydir efendim.
  • 82
    26 ağustos 1990 fenerbahçe aydınspor maçı lige yeni yükselen aydınspor'un ligdeki ilk maçı. köyde kahvedeyiz. kahve bomboş çünkü yaz günü. herkes tarlada. kahvede ben ve benden 4-5 yaş büyük bir fenerli var. tv yayını yok radyodan dinliyoruz. fenerli rahat, ben umutsuz. çünkü rakip ligin yeni ve zayıf takımı aydınspor. maçın başlarında aydınspor öne geçiyor ve ilk yarı 1-0 bitiyor. ben çevirirsiniz diyorum, fenerli de hala rahat zaten. 2. yarının başında 2-0 oluyor. ben daha çok var döner bu maç diyorum ama artık totem modundayım o zamanlar totem nedir bilmesek de. biraz sonra fenerin golü geliyor ardından da peşpeşe atakları. fenerli umutlu, ben tedirgin. tabi fener açık da veriyor sürekli.. dakikalar 81 olduğunda aydınspor hala 2-1 önde. fenerli en azından beraberlik demeye başlıyor ama aydınspor son 9 dakikada 4 gol daha atıyor. maçı canlı izleyemesek de ban canlı canlı dağ gibi bir delikanlının 9 dakikaya sığan çöküşünü izliyorum zevkle...
  • 84
    birçoğumuz için güzel hatıralara sebep olsa da benim için genelde uğursuz sonuçlara gebe olan canlı maç takip yöntemidir.annemin ilk maaşıyla aldığı 1980lerin ilk yıllarından kalma bir radyo kaset çalar.bu uğursuzdan iki kere beni hüsrana uğratan maç dinlemişliğim vardır.birisi 2002 yılında ismi lazım gelmeyen malum maç diğeri de bir uğursuzluk abidesi olimpiyat stadındaki 4 nisan 2004 tarihinde oynanan ali aydın tarafından beşiktaş'a iki kere penaltı verilerek 1-2 yenilmemize sebep olan maçtır.bu iki travma sonrası kaset çalar-radyonun eskimiş olmasını bahane edip o lametli aleti kömürlüğe indirdim ve yerine gazeteden kupon biriktirip bir müzik seti aldım.hala cesaret edip maçı radyodan dinlemem.şimdilerde de eve yetişip ip tvden şikayet etme şansım yoksa telefondan skora bakarım arada ama yolda gelirken radyodan maçı takip etmemeyi tercih ederim.
  • 86
    maçlarımızın çoğu cuma, zaman zaman da pazartesi oynanıyor. mesai dönüşü, ortamlara akış, arkadaşlarla buluşma derken tv başına geçemeyenlerin, arabasında futbola kavuştuğu iletişim eylemi.

    bir ayda dört maç oynuyoruz, kaçını evde, keyifle, tv karşısında izleyebiliyorsunuz? demem o ki; kulağınız radyoda, alınteriyle kazandığınız helal paranız cebinizde olsun... (bkz: bein sports üyeliklerini iptal ediyoruz kampanyası)
  • 90
    ekstra gerilim ve heyecan. orta sahada bile top çevrilirken nasıl oluyorda heyecanlı anlatabiliyor hala anlamıyorum.
    meşhur 16.şampiyonlukta denizli-fener maçını dışarda radyodan dinlemiştim. evimin önünde bekçi kulübesinde. ulan eve çıkarken bişey kaçırırım diye mıhlanmış gibi durmuştum. spikerin nefes almadan son dakikaları anlattığını hatırlıyorum.
  • 92
    aklıma altan aksoy'u getirir hep. altan izmir'den abimlerin mahalleden arkadaşıydı. bu yüzden galatasaray'a transfer olduğunda kendisini çok desteklemişlerdi. ben de onlardan duyduklarımla sıkı bir altan fanı olmuştum, bir kere dahi izlemeden. altan'ın galatasaray'a transfer olduğu sezonun* ilk maçında yazlıktaydık ve maçı izleyemiyorduk. ben de telefonun radyosundan maçı dinliyordum, göremediğim halde bütün odağım altan'daydı. 4-5 hafta boyunca sadece radyodan ve özetlerden takip edebildim maçları. pür dikkat dinlerdim hatta gol de atmıştı altan ligin başlarında. sonra eve döndük artık maçları izleyebiliyordum ama bu sefer de altan sakatlandı. bir daha da oynayamadı zaten neredeyse. ulan altan.
  • 93
    çocukken bolca yaptığımız hadise. o kadar mac dinledim radyodan ama aklımda kalan tek mac ise ezelin rakibin bir maçı :(
    o gun yine dışarıda oyun mu oynuyordum neydi. eve geldim kostur kostur aksama dogru. radyoyu açtım.
    spiker evet sayın seyirciler durum 6-1 dedi maçın son anları dedi. vay be adamlar fark atmış dedim. tam radyoyu kapatırken skorun kimin lehine olduğunu söyledi. çok şaşırmıştım. bi daha söylesin diye de maçın bitmesini bekledim. evet yanlış anlamamıştım aydınspor fenerbahçe'yi hem de fenerbahçe'nin sahasında 1-6 yenmişti. deliler gibi sevindiğimi hatırlıyorum. mahalledeki fenerli arkadaslarla cok dalga geçmiştim.
    (bkz: 26 ağustos 1990 fenerbahçe aydınspor maçı)
  • 94
    benim de çok yaptığım, tadı kesinlikle ayrı olan ve televizyondan maç seyretmeyle kıyaslandığında çok çok daha zor olan hadisedir.

    evet radyodan maç dinlemek zordur. çünkü spikerin her anlatışında pozisyonları zihninde canlandırırsın. mesela top orta sahadadır ama spiker öyle bir anlatır ki; gol pozisyonu zanneder, korkarsın. kendi takımındaysa top; gol olsun diye heyecanlanırsın, ama ortada ne pozisyon vardır ne bir şey. bu şekilde 90 dakika boyunca hop oturur, hop kalkarsın.

    ayrıca; "orta sahanın kendi yarı alanına bakan dilimi" ifadesi maç içinde tasvir amaçlı bolca kullanılır ve dillere pelesenk olur. hatta bazen spikerler; dinleyenler zihninde canlandırsın diye takımların hangi kalede oynadıklarını stada göre tarif ederler. "galatasaray sami yen'de otoban tarafındaki kaleyi savunuyor" gibi.

    radyodan takip ettiğim en efsane maç 12 mayıs 2012 fenerbahçe galatasaray maçıdır. o gün topun fenerbahçe'de olduğu her an, öldüm öldüm dirildim. asla unutamam o günü ve kazandığımız şampiyonluğu.

    nedense radyodan maç dinlemek bana çok nostaljik gelir. özledim beeee!!!
  • 95
    öncelikle şunu ifade etmem lazım ki, sonraları ortaya çıkan, şifreli de olsa tv'den naklen yayımlanan bir maçın stat atmosferinden uzak, ses ve tribün efektleri ile bezeli bir şekilde stüdyo ortamında radyodan anlatımını, bu "radyodan maç dinlemek" kategorisinin dışında kabul ediyorum.
    şahsi kanaatimce geçmişte (80lerin sonu ve 90ların başı) radyodan maç dinlemenin keyfini aldıysak bunun temel gerekçeleri;
    - o maçların canlı tv yayınının olmaması (büyük maç olacak da, trt lütfedip kırkı yılda bir maçı yayınlama zahmetinde bulunacak da.... ölme eşeğim ölme..)
    - dolasıyla maçı radyodan nakledecek spikerin mecburen statta olması (o atmosferi hissetmesi ve hissettirmesi)
    - ve en önemlisi o dönemlerde bırakın maçın canlı skorunu takip edebilecek maçkolik, canlı skor vari uygulamaları, henüz cep telefonunun bile icat edilmemiş ya da yaygınlaşmamış olması...

    yaşı 40 ve üzeri olanlar daha iyi hatırlarlar;
    o dönemler bugünkü gibi cumadan p.tesiye oynanmazdı maçlar.
    genelde c.tesiye bir, maksimum iki maç konur, gerisi pazar günü, gece maçı da olmadığından, genelde öğlenleri aynı saatte başlardı.
    bu nedenle radyo yayınında merkez stüdyo olur, oradaki spiker arkadaşın yönetiminde sürekli "mikrofonlarımız -atıyorum- konya'da, adana'da.....vs." diye 2-3 dkda bir her maça bağlanılırdı.
    tabii görece haftanın öne çıkan bir maçı olursa, derbi gibi veya şampiyonluğu / küme düşmeyi yakından ilgilendiren bir maç gibi, o maçta sürece daha uzun kalınırdı
    hatırlıyorum da, galatasaray - xspor ile içerde oynadığında, o sırada başka bir maçın anlatımı varken, merkez stüdyodaki spikerin ani olarak o yayını kesip (ki ani olarak yayını kesmek mütemadiyen önemli bir gelişme olması anlamına gelirdi -ki o da genelde gol olması olurdu) "mikrofonlarımız ali sami yen stadında" ya da "ali sami yen stadında gol var" dediğinde, stada bağlantı olup da maçı nakleden spikerin konuşmaya başlaması için geçen o aradaki 5-6 saniyelik boşlukta, arkadan coşkulu bir tribün hışırtısı geliyorsa, tahmin ederdik ki galatasaray golü atmış, ya da galatasaray özelinde olmasın, yayın ani kesilip, gelen gol haberi üzerine başka bir stada bağlanıldığında, arkadan coşkulu bir tribün hışırtısı gelirse anlardık ki ev sahibi takım, arka fonda bir sessizlik hakimse anlardık ki deplasman takımı gol atmış, ki genelde de öyle olurdu..
    büyük heyecandı doğrusu...

    kısaca ne teknoloji ne başka bir haberleşme imkanı, tamamen o radyodaki spikerlerin anlatımlarıyla haberdar olurduk maçların gidişatından ve skorlardan.
    pazar akşamları da trt'de yer alan "spor stüdyosu" programında maçların 1-2 kamera açısıyla çekilmiş 2-3 dklık özetleri olurdu. doğru düzgün görüntü olmadığından ne hakem kararları konuşulurdu ne başka bir şey, ama değerli olan bir şey vardıki o da; maçları seyredemeyip, sadece 2-3 dklık özetleri görebildiğimizden, bugünün goygoycu spor programlarının yanında o günün spor yorumcularının oyunun nasıl oynandığına ilişkin yorumları daha değerli olurdu, özellikle görüşlerine güvenilen rahmetli coskun özarı, vedat okyar, can bartu gibi spor yazarlarını daha ilgiyle takip ederdik o dönemlerde.
    ...hey gidi günler hey...
  • 99
    yamulmuyorsam en son 24 mart 2017 ydü bgd galatasaray kadın basketbol maçı vesilesiyle gerçekleştirdiğim hadise. şantiyede akşam nöbetçisiydim ve son anda iteklenen bir mesai vardı. en sevdiğim galatasaray takımı kendisinden 5 gömlek yukarda bir takımla oynuyordu, üstelik rakip kuzey kıbrıs takımı olduğu için anlatım alabildiğine taraflıydı.

    sevdadandır dedik herşeye sabrettik ama, olmadı...
App Store'dan indirin Google Play'den alın