• 47
    sosyal medya hesabı pek iyi yönetilmeyen e-dergi. büyümek istiyorlarsa bunun en önemli ayaklarından birisi olan sosyal medyayı daha iyi kullanmaları gerekiyor. çok zor bir iş gibi görünmese bile aslında attığın fotoğrafın boyutuna kadar düşülüp tasarlanılması gerekiyor.

    mesela en basitinden sosyal medya hesabının kullanıcı adının tamamı küçük harflerden oluşmalı. çünkü isim ve kullanıcı adının birebir aynı olması göze hoş gelmiyor. ben kendilerine demarke'yi örnek almalarını öneriyorum sosyal medya konusunda. çünkü gerçekten çok başarılılar.

    atılan fotoğraflar biraz daha özenli seçilmeli, ayrıca her atılan tweet için bir fotoğraf koymak için zorlamaya gerek yok, bazen koymamak daha iyidir. ve bazı tweet'ler plase dergi'ye özel yapılmış şık bir template'in içinde atılmalı.

    şimdilik görüşlerim bunlar, umuyorum büyümeye devam ederler.
  • 81
    içlerindeki bazı insanların fatih terim'e sallamasından, her şeyin en iyisini istemekten öte olmak zorundaymış gibi davranmasından bıkıp ayrıldığım oluşum.

    ancak içinde kötü niyetli hiçbir yazar yok. merak etmeyin. çöküş var diyorlarsa bunu art niyet olmadan düşünüyorlardır. benim içlerinde yer almama nedenim sabah akşam fatih terim kötüdür soslu cümlelerden bıkmamdı. ama bu adamlar kötü diyorsa cidden öyle düşünüyorlardır. yanlış mı? bence evet. zaten o yüzden artık aralarında yer almıyorum.

    bu arada paylaştıkları yazıyı okumadım, o görüşü paylaşmadığım için merak da etmiyorum ancak yazanı ve ne yazdığını tahmin ediyorum.
  • 95
    sözlük bünyesinden doğup büyüyen plase dergi'de monacoprensi nickli yazar, çok tartışılan bir fatih terim yazısı yazmıştı yakın zaman önce. fatih terim hakkında yazdığı o yazı için onu ekşisözlükte de burada da eleştirdim. daha doğrusu onu değil, yazıyı eleştirdim. sabretmek gerektiğini, herkesin üzerimize geldiği şu dönemde sakin kalıp birlik olmak gerektiğini düşünüyordum. hala aynı fikirdeyim ama bir fark var, sakin kalamıyorum. benim sabrımı taşıran şey tek bir isim; belhanda. hocanın belhanda inadı yüzünden 27.10.2019 tarihinde oynanan beşiktaş maçı öncesi kadroyu gördüğüm anda 2 3 hafta sözlüğe bir şey yazmayacağımı belirten bir entry girdim. zira hocaya saygısızlık etmek istemiyordum ama belhanda ısrarı beni delirtmişti artık dün akşam.

    şimdi bu entryi girme nedenime gelelim. kıyısından köşesinden katkı vermeye çalıştığım plase dergi'nin tık almasını, yazıların okunmasını elbette istiyorum. zaten okunmasın diye yazacak, emek verecek halimiz yok. dolayısıyla da o çok tepki çeken(tepki gösterenlerden biriydim) fatih terim yazısı için söylenen ''tık alacaklar, istedikleri oldu'' eleştirilerine katılmıyorum. elbette tık almak istiyorlar yazanlar ama galatasaray sözlük bünyesinden doğmuş bir oluşumun, tık almak uğruna galatasaray'a saldıracağını düşünmek bence mantıklı değil. peki o halde neden o kadar sert bir yazı yazıldı? geldiğimiz noktada o eleştirel yazının nasıl bir motivasyonla yazıldığını gayet iyi anladığımı düşünüyorum, çünkü dün akşam sabırlı davranmayıp da maç sonrasında belhanda ya da fatih terim başlığına bir şeyler yazsaydım, o yazıdan çok daha sert bir şey çıkartırdım ortaya. tarafsız olmak isteyen, hatta bir bakıma seçtiği yol düşünüldüğünde tarafsız olması gereken bu oluşum, aslında tam olarak taraf olduğu için o yazı yazıldı. salt mantıkla değil, duygularla yazıldı.

    fatih hocayı seviyorum. babamın oğlu diye değil, galatasaray'a katkı verdi diye, hepimizin hayalini kurduğu başarıları bize yaşattı diye seviyorum. ama sadece bu sene değil 2 senedir kötü oynuyor galatasaray ve dahası bir arpa boyu yol da alamıyor. ekşisözlükte de yazar olmam ve bu sözlük sayesinde tanıdığım bazı yazarların yazılarını orada paylaşmam konusundaki ricalarına karşılık hep dediğim bir şey var; abi siz yazın, ben beğendiğim bir yazıyı zaten paylaşırım, ama içime sinmeyen bir yazıyı paylaşmam. görüşlerinize katılmasam da nesnel bilgilerle destekli yazıları, iyi kotarıldığını düşündüğüm yazıları paylaşırım dedim, paylaşıyorum da. bunu tık alalım diye yapıyorum, tıpkı bu sözlükte yazan yazarların okunmak istemeleri gib, fav almak istemeleri gibi; tıpkı twitter'da, instagram'da like almak istemek gibi. işte bu yazıyı da tık alsın diye paylaşıyorum ama onca yazı arasından bunu seçiyorsam bir nedeni var. benim 2 senedir kötü oynadığını düşündüğüm galatasaray'ın neden kötü oynadığını anlatan bir yazı bu, tıpkı o çok tepki çeken fatih terim yazısı gibi. o yazının sorunu giriş kısmıydı, hocanın karakterinden bahsetmesiydi. gelgelelim o gün tepki gösterdiğim o karakter analizine belhanda sevdası sebebiyle katılacak durumu geldim neredeyse.

    http://plasedergi.com/analiz/galaanaliz/

    ne olur eleştirin bu yazıyı, haksız deyin, yanılıyor deyin, çürütün bu yazıyı. ben fatih terim gibi bir hocanın 2 senedir kötü futbol oynattığına inanmak istemiyorum artık çünkü, ne yazık ki inanıyorum ama. çok kötü oynuyoruz.
  • 102
    bu sözlükte sürekli reklamı yapılıyordu başlarda. açıkçası ben böyle reklamları sevmem, samimiyetten yanayım tabii samimiyetin en büyük samimiyetsizliğe dönüşmemesi kaydıyla. ancak paydamız galatasaray olduğundan baştan beri hep desteklemeye çalıştım kendimce. fakat yazılarında bağlaç hataları gözüme çarpıyordu, bunu da bu başlığa girdim, anında geri dönüş geldi, zamanınız varsa yazıları redakte etmek ister misiniz diye. kendimi anlatan bir yazı ve kontrol için gönderilen bir metni redakte edip geri gönderdim, hemen başla abi dediler. bu şekilde başladım baya da süre geçti ama açıkçası işlerin bu kadar büyüyeceğini hiç düşünmemiştim. ben ki mesleğimi bile etiket olarak hiç kullanmazdım (benim meslek sosyal medyada etiket olarak sık kullanılan bir meslek çünkü) plase dergi ismini kullanmaya başladım artık.

    dergiye yönelik eleştirilere cevap verebilecek bilgim de fikrim de yok, içeriğe yönelik eleştirilere cevap verecek bilgim ve fikrim var ama. her ne kadar sözlük bünyesinden çıkmış olsa da galatasaraylı bir oluşum değil, tarafsız kalmak isteniyor ama herkesin tuttuğu bir takım var nihayetinde ve okuduğum yazılarda, dinlediğim podcastlerde bunun yansımalarını net şekilde görüyorum ben, çoğunluk da galatasaraylı, o çok net.

    başladıkları nokta ile geldikleri nokta arasında katedilen mesafe, tamamen gönüllülük esasıyla hereket eden bir oluşum için bence muazzam. kendime bir paye çıkarabilmeyi isterdim aslında ama son yaptıkları işte hiçbir katkım yok ne yazık ki. spor medyasından isimlerle podcast serilerine başlamışlar, mükemmel kayıtlar mı? bence değil, kısmen içlerinden biri olarak söylüyorum bunu, ama üniversite öğrencilerini, gelecekte spor medyasında yer alma hayali kuran gençleri bu isimlerle buluşturmaları, tanıştırmaları, onlarla söyleşi yapma şansı vermeleri bence harika bir iş. buna benzer şeyleri onlara da söyledim, ekipteki içerik üreticilerine de söyledim, bir de buradan belirteyim, hem bir tür destek de olmuş olur bu. sen kimsin adı altında 3 podcast paylaştılar ki biri eski hakem seçim demirel, biri nevzat dindar, biri can ayhan ve devamı da geliyor. mehmet ayan var, ılgaz çınar var bildiğim kadarıyla. benim çok sevdiğim bir kadın olan banu yelkovan olabilir deniyor vs.

    dediğim gibi eksikler var, başta bu podcastleri bir çalma listesi şeklinde düzenleyebilirler mesela ki bunu ilettim kendilerine. daha iyi sorular sorulabilirdi, daha iyi ekipmanlar kullanılabilirdi ki zaten bunu yaparım diyen herkese de kapılar açık. ama her şeyden öte benim önemsediğim kısım üniversite öğrencilerine bu fırsatı yaratmış olmaları ve bu zamana kadar yaptıklarıyla da bu insanlardan o olumlu dönüşleri alabilmiş, bu podcastleri kaydedebilmiş olmaları. kurucular, yönetimdekiler isteselerdi biz yapacağız bunları diyebilirlerdi ama bağlantıyı kurup izinleri alıp tamamen öğrencilere, yeni mezunlara bıraktılar ki muhtemelen o isimleri ikna etmelerinde bu tavrın da etkisi oldu.

    https://open.spotify.com/...1CgD7oEb0KJveNgXxxEo

    bir an önce bu serinin bir çalma listesine dönüştürülmesi dileğiyle.
  • 46
    internet sitelerinde 23 nisan 2018 tarihinde kurulduklarını belirten dergi. yolları açık olsun diyorum.

    futbola ilişkin daha önce bir kaç kez yazı yazmışlığım vardı ancak bunlar genellikle endüstriyel futbol ile ilgiliydi. müsait zamanda alt-kültür ve futbol ilişkisi üzerinden kuzey avrupa, orta doğu, güney amerika ve kuzey afrika özelinde bu saydığım coğrafyalar üzerinde doğup büyümüş oyuncuları karşılaştıran bir yazı yazmayı düşünüyordum.

    james demeo'nun saharasya kuramını referans noktası olarak almayı düşündüğüm yazı eğer düzgün bir şeye benzerse şayet 100-150 lira telif için herhangi bir dergiye göndermektense kendilerine göndermeyi düşünebilirim. tabii ki yayımlama takdiri kendilerine aittir.

    genel itibariyle büyüyüp gelişmelerini ve bu işten iyi de paralar kazanmalarını dilediğim dergi.

    edit: imla
  • 50
    varlığından yeni haberdar olduğum e-dergi. sanırım bunda en büyük etken, uzun bir süre internetten elimi ayağımı çekmek zorunda olmam rol oynuyor.

    inceleme fırsatım olmadı ama ilk bakış, ilk izlenim itibariyle amatör bir spor aşkından bahsedebilirim. bu naçizane benim nezdimde müthiş bir şey. amatör emeğe saygım sonsuz. profesyonel bir emeğin sonucu olan socrates dergi'yi -biraz da isminden dolayı- ne kadar seviyorsam, bu e-dergiyi de o kadar sevebilirim, sanırım.

    sokağa inip mahalle maçlarının maç öncesi, maç sırası ve maç sonrası röportaj ve fotoğraflarıyla nabzını tutsunlar biraz. *

    başarılı olsunlar. başka bir isteğimiz yok.
App Store'dan indirin Google Play'den alın

Güvenlik hatası! (Ref)