1
pişmek: futbolda tecrübe kazanmak, hamlığı almak, antremanlı olmak anlamında kullanılır.
türk futbolunun neden bir adım bile ileriye taşınamadıgının en büyük göstergesi olan, saçma sapan bir bir uygulama. ya ciddi ciddi her sene birkaç kaliteli genç isim bu uğurda harcanıyor.
şimdi bir de yabancı futbolcu sayısını arttırdılar, yabancı isimleri de alıp monte ediyorlar milli takıma. haa, yapılmasına karşı mıyım? asla! ihtiyaç varsa yapılsın tabii. birçok ülke bunu yapıyor yıllardır zaten.
ama elimizde bir güzel örnek var;
sene 2000, galatasaray - arsenal uefa kupası maçı. sahada 8 tane türk! futbolcu var, 2 romen, 1 brezilyalı- buraya kadar namağlup gelmişler-, karşı takımda 14 yabancı, 8 ingiliz. maç sonucu 0-0, penaltılar sonucu kupa galatasaray'ın.
nasıl oldu bu iş? bu takımdaki futbolcular 4 sene boyunca avrupa maçlarına çıktılar, avrupalı oyunculara karşı mücadele ettiler ve orada piştiler. avrupa futbolu denen şey artık yabancı değildi bize. onlar kadar ve hatta onlardan daha üstündük. 4 sene boyunca, yaklaşık 10-15 ayrı ülke takımına karşı forma giydiler ve bu onlar için çok büyük bir tecrübe idi.
bir de anadolu kulüplerine futbolcu yollamanın sonuçlarına göz atalım. deli gibi savunma yap, bir gol atarsan üstüne yat, ikinciyi düşünme bile. top oynama, senin işin top oynatmamak! işte bu öğretiliyor orda çocuklara. sonra bu çocuk daha büyük takımda oynayacak seviyeye gelmemiş diyoruz. ee gelmez tabi! çıktığı ilk avrupa maçında anlıyorsun zaten.bir iki sene yedek kulübesinde çürüt sonra sat gitsin.
birkaç nadir örnek elbette verilebilir ama toplasan bir elin parmaklarını geçmez. şimdi neden avrupa'da türk takımı yok yahut neden avrupa'da oynayacak seviyede türk futbolcumuz yok diye de bir düşünün. avrupa'da en uzun süre kalmış isimlere bakalım; nihat, tugay, tuncay.
tugay kerimoğlu: 1990'lı yılların başından itibaren her sene avrupa takımlarına karşı harika işler yaptı, gitmekte biraz gecikse de performansıyla hala ingiltere'de hatırlanır ve övgüler alır. büyük takımda yetişti, kiralanmadı.
nihat kahveci: beşiktaş'in avrupa'da iyi işler yaptığı zaman takımdaydı. akıllılık yaptı erkenden gitti, burdaki çöküşü yaşamadı. büyük takımda yetişti, kiralanmadı.
tuncay şanlı: fenerbahçe'nin avrupa macerasında gözde isimlerindendi. iyi ya da kötü avrupa'da forma giymeye devam ediyor, dönerse kendini bitirir zaten. büyük takımda yetişti, kiralanmadı.
galatasaray son birkaç senedir avrupa'da yok ve yeni isimler çıkarmakta cidden zorlanıyoruz. kiralama işine fazlasıyla girdik. bir sürü genci bu uğurda harcıyoruz kimse de dur demiyor. sadece biz değil diğer büyük takımlarda bu hataya düşüyor.
türk futbolunun neden bir adım bile ileriye taşınamadıgının en büyük göstergesi olan, saçma sapan bir bir uygulama. ya ciddi ciddi her sene birkaç kaliteli genç isim bu uğurda harcanıyor.
şimdi bir de yabancı futbolcu sayısını arttırdılar, yabancı isimleri de alıp monte ediyorlar milli takıma. haa, yapılmasına karşı mıyım? asla! ihtiyaç varsa yapılsın tabii. birçok ülke bunu yapıyor yıllardır zaten.
ama elimizde bir güzel örnek var;
sene 2000, galatasaray - arsenal uefa kupası maçı. sahada 8 tane türk! futbolcu var, 2 romen, 1 brezilyalı- buraya kadar namağlup gelmişler-, karşı takımda 14 yabancı, 8 ingiliz. maç sonucu 0-0, penaltılar sonucu kupa galatasaray'ın.
nasıl oldu bu iş? bu takımdaki futbolcular 4 sene boyunca avrupa maçlarına çıktılar, avrupalı oyunculara karşı mücadele ettiler ve orada piştiler. avrupa futbolu denen şey artık yabancı değildi bize. onlar kadar ve hatta onlardan daha üstündük. 4 sene boyunca, yaklaşık 10-15 ayrı ülke takımına karşı forma giydiler ve bu onlar için çok büyük bir tecrübe idi.
bir de anadolu kulüplerine futbolcu yollamanın sonuçlarına göz atalım. deli gibi savunma yap, bir gol atarsan üstüne yat, ikinciyi düşünme bile. top oynama, senin işin top oynatmamak! işte bu öğretiliyor orda çocuklara. sonra bu çocuk daha büyük takımda oynayacak seviyeye gelmemiş diyoruz. ee gelmez tabi! çıktığı ilk avrupa maçında anlıyorsun zaten.bir iki sene yedek kulübesinde çürüt sonra sat gitsin.
birkaç nadir örnek elbette verilebilir ama toplasan bir elin parmaklarını geçmez. şimdi neden avrupa'da türk takımı yok yahut neden avrupa'da oynayacak seviyede türk futbolcumuz yok diye de bir düşünün. avrupa'da en uzun süre kalmış isimlere bakalım; nihat, tugay, tuncay.
tugay kerimoğlu: 1990'lı yılların başından itibaren her sene avrupa takımlarına karşı harika işler yaptı, gitmekte biraz gecikse de performansıyla hala ingiltere'de hatırlanır ve övgüler alır. büyük takımda yetişti, kiralanmadı.
nihat kahveci: beşiktaş'in avrupa'da iyi işler yaptığı zaman takımdaydı. akıllılık yaptı erkenden gitti, burdaki çöküşü yaşamadı. büyük takımda yetişti, kiralanmadı.
tuncay şanlı: fenerbahçe'nin avrupa macerasında gözde isimlerindendi. iyi ya da kötü avrupa'da forma giymeye devam ediyor, dönerse kendini bitirir zaten. büyük takımda yetişti, kiralanmadı.
galatasaray son birkaç senedir avrupa'da yok ve yeni isimler çıkarmakta cidden zorlanıyoruz. kiralama işine fazlasıyla girdik. bir sürü genci bu uğurda harcıyoruz kimse de dur demiyor. sadece biz değil diğer büyük takımlarda bu hataya düşüyor.