katıldığı yarışmada hakan hatipoğlu denilen kişinin ırkçı söylemlerine maruz kalmış, acun ılıcalı tarafından ise "türkiye'de ırkçılık yoktur, bilirsin" diyerek yatıştırılmaya çalışılmış. pascal nouma'nın türkiye'de sevilen bir figür olduğu gerçek. buradan şu sonuç çıkabilir: demek ki türk insanı ırkçı değil, pascal'ı bağrına basmış. peki, pascal bugüne dek ten rengiyle ilgili hiç şakaya maruz kalmamış olabilir mi? belki çok yakın arkadaşları tarafından maruz kalmıştır ve o da gülmüş, birlikte eğlenmişlerdir. ama samimi olmadığı birinin yaptığı zenci şakalarını ne kadar kaldırabilir insan? kendi kimliğiniz üzerinden düşünün. almanya'da bir türksünüz diyelim. çok samimi olmadığınız bir ortamda bir alman sünnet esprisi yapıyor, sonra domuz yememeniz, içki içmemeniz üzerinden başka bir espri, sonra arap benzetmesi üzerinden bir deve espri, vs... kendinizi nasıl hissederdiniz?
o yüzden konuya farklı bir yandan yaklaşmak gerek: türkiye'de ırkçılık var mı yok mu sorusunu türkiye'de türk olan kişilerin yanıtlaması ne kadar doğru? ben türk olarak türk kimliğimle türkiye'de hiç aşağılanmadım (sosyo-kültürel açıdan ayrıştırmacı
beyaz türk tabirini saymazsak). avrupa'da türk olduğum için ırkçılığa uğradığmı hissettiğimz oldu. o yüzden avrupa'da -en azından- gizli ırkçılık olduğuna kefilim. türkiye'de dini kimliğimden ötürü -alevilik- ayrımcılığa maruz kalmışlığım, mum söndü sorularına cevap vermek zorunda kalmışlığım çoktur mesela. benzer şekilde alevilerin de sünniler hakkında kötü şeyler söylediğine çok tanık oldum, ama sünnilerin aleviler tarafından ayrımcılığa uğrayıp uğramadığı konusuna ben yanıt veremem. aleviler arasında uzun süre yaşamış bir sünni verebilir. ama bunlar ırkçılık sayılmaz, dinsel/mezhepsel ayrımcılık denebilir.
peki, türkiye'de ten rengine bağlı ırkçılık veya etnik ayrımcılık olup olmadığına ben nasıl cevap verebilirim? türkiye'de siyah olmadım, türkiye'de covid salgını sırasında asyalı olarak bulunmadım, türkiye'de kürt, ermeni, yahudi veya arap olmadım. ben de doğal olarak bu kimliklere sahip insanlarla ilgili yapılmış konuşmaların içinde yer aldım. bunlar içeriğinde pek çok ırkçı söylemin bulunduğu konuşmalardı, belki şaka yollu olanlarına ben de dahil oldum. ancak bu söylemlerin eyleme geçip geçmediğini bilmiyorum, çünkü bireysel olarak deneyimlemedim. bildiğim bir şey var tabii, söylemler uygun zemini bulduklarında eyleme geçme fırsatını kaçırmazlar. benim bir türk olarak gözlemim, türkiye'de ırkçılığın çok yaygın olduğu, ancak adının konulmadığı ya da varlığının yok sayıldığı yönünde. bu sıralar en çok nefret edilen grup araplar ki takımımızın hırçın maestrosu
younes belhanda'nın kötü oynadığı maçlardan sonra başlığına yazılanlardan çıkarabiliriz. gördüğüm kadarıyla instagram hesabına da bir dolu ırkçı yorum yazılıyor. demem o ki, ülkemizdeki çoğunluk etnisitenin mensupları olarak "türkiye'de ırkçılık var mı?" sorusuna hakkaniyetle cevap vermemiz mümkün değil. gözlemlerimize dayanarak bir şeyler söyleyebiliriz ancak. esas olan azınlıkların bu konuda ne hissettiğidir.
konunun bir diğer boyutu ise şu: "evet, türkiye'de ırkçılık vardır, ama zencilere karşı ırkçılık yoktur."
bu söylem, daha çok türkiye'de siyahilerin sevildiği, "sempatik" bulunduğu, hatta penis boylarının büyüklüğünden ötürü pozitif ayrımcılıkla ödüllendirildiği düşüncesine dayanıyor. bir an için
emmanuel eboue'nin hem beşiktaş hem fenerbahçe taraftarları tarafından maruz kaldığı ırkçı saldırıları, emre b. isimli futbol teröristinin dünya çapında bilinen ırkçılığının kulübü
fenerbahçetarafından kurumsal şekilde sahiplenilmesini -ki aynı kulüp eboue'ye muz saldırısını yapan taraftarına da sahip çıkmıştı-, "gündüz saat satar gece maça çıkar, semti eminönü henri bienvenu" tezahüratının -bienvenu'nün kendisi tarafından bile- son derece normal karşılandığını, hatta epey beğeni topladığını -
http://gss.gs/IaM- unuttuk varsayalım ve diyelim ki "evet, türkiye'de zencilere karşı ırkçılık yoktur, varsa varsa pozitif ayrımcılık" vardır. o zaman da ıskaladığımız nokta ayrımcılığın her türlüsünün ırkçılık içerdiğini unutmaktır.
shabani nonda'nın 30 cm'lik bir cinsel uzva sahip olduğu hakkında besteler yapmak ne shabani nonda'yı zannettiğimiz kadar yüceltiyor ne bizi zencisever yapıyor. çünkü bu noktada şu ortaya çıkıyor: siyah bir adam gördüğünde aklına gelen ilk şey penisinin boyu. tıpkı doğu asyalı birini görünce aklına ilk gözlerinin çekikliğinin gelmesi gibi. söz konusu olan şey belirli fiziksel özellikler üzerinden belirli insan gruplarını genellemek ve bu konuyla ilgili şakalar üretmek: bu insanları incitiyor.
pascal nouma da bu örnekte yapılan esprileri komik bulmamış, bilakis bunlardan incinmiş. "türkiye'de ırkçılık yok pascal" demek sorunları görmezden gelmek oluyor, ki ülkece yapmayı en sevdiğimiz şeylerden biri. bunun yerine türkiye'de insanları ırkçılık konusunda nasıl bilinçlendireceğimizi konuşmalıyız ki videodaki gibi şu insanlık onurunu incitici sahneler yaşanmasın:
https://www.youtube.com/watch?v=iwqHBocIE6M (maalesef haber dilinde aynı görmezden gelen üslup hakim)