büyük takımların, liginde kazanmak için oynayan takımların belirli bir seviyede yapması gereken durum. ne yazık ki bizim ülkemizde her kaleciden topla çıkan, bekleri paslaşan, stoperleri hat kırmak için pas atan takımlar pas futbolu yada pozisyon oyunu oynuyor deniliyor. bunu takıntı haline getiren, bütün maçlarda pas yapan hocalar var. mesela farioli , ya da pep takımları. bu tarz hocaları denkleme katmazsak ki şimdiye kadar bu kadar pas fetişisti bir hocamız olmadı, bizim gibi takımların belirli seviyede topu almamız, paslaşmamız, rakibi açmak için paralel pas yapmamız, geçiş yememek için ki rakipler bunun üzerine kurulmuş, topun değerini bilmemiz, topun değerini bilirken de topla defanstan çıkmamız gerekir. zaten yıllardan beri de yapmaya çalıştığımız şey bu. dediğim gibi bu bizim için bir seçenek değil, zorunluluk. elimden geldiğince ve gözlemleyebildiğim kadarıyla avrupa'nın iyi hocalarından örnek vermeye çalışacağım. en son da bizimle karşılaştırma yapmaya çalışacağım.
2020-2021 sezonu şampiyonlar ligi şampiyonu hocası
thomas tuchel. şuan tuchel ismi geçtiğinde kimse pas hocası demez. zaten kendisine denk takımlarla oynadığı maçlara bakıldığında topu rahatlıkla bırakabildiğini görürüz. 2020-2021 sezonu şampiyonlar ligi finaline ya da 2021-2022 sezonunda chelsea'nin liverpool ve man. city maçlarına baktığımızda ortalama 300 pas yaptığını görürüz. fakat aynı tuchel'in takımı norwich city- burnley- everton gibi takımlarla oynarken 700 başarılı pasa yakın pas yapmaktadır.
yine geçiş oyununu iyi yapan
conte. conte 2021-2022 sezonunda tottenham'ın başına geçtikten sonra liverpool ,chelse ve man. city'e karşı ortalama yaklaşık 300 başarılı pas yapmış, aynı takım west ham, leichester, burnley'e karşı yaklaşık 550 pas yapmış. aynı conte 2020-2021 sezonunda inter ile italya serie a da şampiyon olurken napoli, juventus, milan maçlarında 350-400 pas yaparken spezia, torino gibi takımlara karşı 500 üstü pas yapmış. bunu yaparken de belki de avrupa'nın en iyi sırtı dönük top alabilen forveti lukaku ile yapmış.
pochettino ile psg takımı ligue 1'de 550 , 600'den az pas yaptığı maç sayısı çok azdır. belki de hiç yoktur. galtier'in takımlarına karşı her maç %65-70 arası topla oynuyor psg. bu pas sayısı city, leipzig deplasmanlarında 350- 400 lere düşmüş. aynı psg'nin başında tuchel varken de ligue 1 de oynadığı maçlardaki pas sayılarına bakıldığında benzerlik görmek mümkün. yine pochettino'nun da tottenham kariyerine bakarsak aynı paralelliği görebiliriz. denk takımlara karşı az pas, büyük takımlara karşı çok pas.
ve bence dünyanın en iyi hocası olan
klopp. city'e karşı geçiş oynatıyor diye, üzerinden geçiş futbolu övülen klopp. ligde topla oynama yüzdesi ortalama yüzde 60'ın üzerinde ve ortalama 500 üstü pas.
gelelim pas oyunu diye yerden yere vurduğumuz galatasaray'a. sezonu 2. bitirdiğimiz 2020-2021 sezonunda 2 fenerbahçe maçında ortalama 320, 2 alanya maçında ortalama 250, 2 trabzonspor maçında ortamala 400, 2 beşiktaş maçında ortalama 250 pas yapmışız. yeni malatya , rize, denizli, göztepe, sivasspor, ankaragücü gibi takımlara ise ortalama yaklaşık 450 pas yapmışız.
şimdi akıllardaki soru şu? bu hocalar niye kendi ayarındaki takımlara topu bırakıp, daha küçük takımlara karşı topu almışlar? bence mecbur oldukları için.
benim bu verilerden çıkardığım şu. oynadığı maçta galibiyet almak isteyen takımlar topla oynamak mecburiyetinde. sonunda başarılı olursun olamazsın ama maçları kazanmak için a planının topsuz oyun üzerine olamaz. bizim de geçmiş yıllarda yapmaya çalıştığımız şey tam olarak buydu.
yani anlatmak istediğim şey şu, benim anladığım ya da anlayabildiğim kadarıyla büyük takım olmak, liginde bütün maçları kazanmak istiyorsan geçen senelerde oynadığımız, bana göre bazen pas, bazen geçiş, bazen savunma oyununu ama medyaya göre pas oyununu oturtmak zorundayız. bu bizim için seçenek değil mecburiyet. tıpkı diğer büyük hocaların denediği gibi.
tabi büyük takım hüviyetini kaybedersek bu dediklerime gerek kalmayabilir. her maç gönül rahatlığıyla geçiş oynayabiliriz. zaten gidişatımız o yönde.