türk ve avrupa tribün kültürünü çakıştırınca arada diş yapan bölgelerden biri olan mevzu. türk tribünlerindeki bir pankartı asmak ve geri toplamaktan sorumlu birkaç kişi haricinde kimse umursamaz, çoğu üzerinde ne yazdığını bile bilmez. zaten pankartlar maçtan önceki gün stada sokulur, bizim ultraslan mülakattan falan geçirir pankartları. bir de 3 tribünde de olan saçma bir faşizm, tüm grupların aynı isim altında toplanması. edirne'deki adam da van'daki adam da, hatta austurya'daki adam da aynı grup ismini kullanır. bu da olaya ilaveten bir aidiyetsizlik yükler. bu pankart olayı da devlet dairesi samimiyetsizliğine dönmüş durumda. ismini vermeyeyim şimdi, alkollü gittiği bir maçta eline tutuşturulan bez pankartı kaldıran ve ertesi gün gazetede tuttuğu pankartın peygamber efendimiz ile ilgili olduğunu görüp şoka giren bir ilk nesil yazarımız vardı.
italya'da, balkanlar'da, ukrayna'da, rusya'da falan önemli bir mevzudur ama. 20-30 kişilik bir arkadaş grubu da bir pankartın arkasında toplanıp maçını izleyebilir. gidiyorlarsa deplasmana gittiklerinde pankartlarıyla birlikte gidip içeri girdiklerinde asarlar falan. o yüzden de pankart namustur, aynı şekilde pankart için kavga etmek de bir meseledir.
ama sen 2 kişiyle gittiğin deplasmana sırf şekil olsun diye pankartını yollarsan, hatta girmediğin tribüne birilerinin insiyatifiyle pankartını astırrsan kaptırman da kaçınılmazdır. bu fotoğrafları çektiren kiev'liler pankartların üzerinde yazanı çözdülerse deplasman tribününün yarısının ankara, yarısının zeytinburnu'ndan falan geldiğini düşünmüştür muhtemelen. halbuki gerçeğin ne olduğunu bu topraklarda tribünün t'sinden bile haberi olan herkes bilir.
türk tribünlerinlerinin bu konuda aldığı en önemli ders ise
13 mart 2001 paris saint germain galatasaray maçıdır ki o maçta da dayak yiyen hatta kaşı patlayıp sahaya inenlerden kaçının "tribüncü" olduğu ayrı bir merak konusudur.
(bkz:
#81844)