https://www.reddit.com/...last_manager_i_mean/hocam rezalet bir kadroya gitmiş. vilhena çok çok kötüymüş, sporar bitikmiş vs. adamların en iyi transferi arao imiş, siz düşünün rezaleti.
diye yazmışım 27 aralıkta depoda kalmış.
terim'in efsaneliği tartışılmaz ama şu topa sahip olmak işine kafayı çok takmış görünüyor. bu da futbolcuları belli bir süre sonra tembelliğe itiyor, 'urgency' ruhunu öldürüyor. benim bakış açım tabii ama sürekli topa sahip olan takımlarda 'nasıl olsa atarız yeav' gibi bir mantaliteye girmek daha kolay oluyor. o mantaliteden ancak çok aç, her maçı son maçı gibi oynayan karakterler takımı çekip çıkarabilir.
mesela bizim şu an benzer bir oyun oynamamızı asla istemem. sadece futbolcuyu değil, seyirciyi de öldüren bir mevhum bu. sağa sola, karşı taraf 10 kişi kontraya çekiliyor vs. direkt oyunlarda durum öyle mi? en kısa sürede, en kısa yolla skora gitmeye çalışıyorsun.
prime selçuğa bayılıyorum. tek pasla 6-7 rakip oyuncu by-pass edebilen adamlara bayılıyorum. uzaktan isabetli ve sert şutlar atabilen adamlara bayılıyorum. topsuz oyunda rakibi şaşırtacak, düzenini bozacak agresif koşular atan oyunculara bayılıyorum. rakiple sürekli boğuşan, eti ete değdiren adamlara bayılıyorum. ayağına gelen topu tekte kaleye vurmaya çalışan santraforlara bayılıyorum.
* oyuncunun aklının köşesinde hep, ben en az topla oynayarak en çok golü nasıl atarım/attırırım olmalı.
topu sürekli ayağına isteyen, aldığı topla da 3-5 kişi geçmeden topu ayağından çıkarmayan, top kendisinde değilken olduğu yerde dikilen oyunculardan nefret ediyorum.
terim yunanistan ligi için bence fazla iyi bir isim. bir şekilde şampiyon olacaktır ama şu 60 dakika'da izlediklerimden sonra, biz
* nasıl yunanistan takımlarına karşı zorlanıyoruz gibi bir imaj oluşturdu bende. neyse erken yorum yapmadan biraz daha ligi izleyelim.