röportajının tamamı:
(gbkz: euroleague ile başlayalım. elemeler sonrası hedef söylemiyorum çünkü kupayı alamazsak başarısız olacağız demiştiniz. hep adım adım hedef koydunuz. bugün baktığınızda euroleague macerasını nasıl değerlendiriyorsunuz?)
geçmişte yaptığımız planlara bakarsak hedeflerimiz fazlasıyla gerçekleşti. kazanamazsak başarısızı söylememdeki neden de öyle bir toplumda yaşıyoruz ki ya hep ya hiç diyoruz. bir de oyuncularımdan o baskıyı almak istedim. dolayısıyla onların o keyfi o rahatlığı yaşaması gerekiyordu. mücadele edeceklerini zaten biliyordum. bu üçünü birleştirmelerini istiyordum. bunu da başardılar.
takımda tecrübe eksikliği göze battı mı?çok da tecrübeli olduğumuz söylenemez. evet bu oyuncuların hepsi euroleague’de oynadı ama hiçbir zaman taşıyıcı oyuncular olmadılar. doğruyu söylememiz gerekiyor. bu sorumluluğu almamız çok önemli bir şey. kulübün de buralarda biraz sıkıntısı vardı. o yüzden tecrübesizlik diyebiliriz. rolleri düşündüğümüz zaman çok da tecrübeliyiz diyemeyiz.
(gbkz: olympiakos maçı, sloukas’ın imkansız şutu. takım kenara geldiğini neler söylediniz?)
biz bu noktaya kadar hep hak ederek geldik. hep öndeydik. bizim hakkımız olan bir maç. böylesine bir üçlükle döndü. tekrar sıfırdan başlayıp işleri yoluna koymalıyız” şeklinde konuştum. tabi burada benim ne söylediğimden ziyade oyuncuların buna nasıl reaksiyon göstereceği çok daha önemliydi. neticede sadece söyleyerek olsa çalışmamıza gerek de kalmaz (gülüyor).
(gbkz: jamon gordon olympiakos’ta daha çok kenardan gelen oyuncuyken burada neredeyse takımın komutanı oldu. onun hakkında neler söylersiniz?)
komutan gibi sıfatlar kullanmaktansa takım içinde rolleri paylaşan ve bir yerlere taşıyan oyunculardan kurulu bir takımız var. geçen seneki rolünün farklılaşması, diğer oyunculardaki değişim, düzenin o yöne gitmesi hepsi etken oldu. gordon da o rolü en iyi şekilde kullanmaya çalışıyor. ama diğer oyuncular da aynı düzeyde rolü üstlenebiliyor.
(gbkz: bu konuda taraftarlardan gelen bir soru var. oyuncu tercihlerinde tek başında alıp götürecek yıldız oyuncular yerine, takım oyununu seven ve bununla başarılı olan isimler tercih ettiniz. bunun nedeni neydi?)
açıkçası takımı alıp tek başına sırtlayıp götürecek bir oyuncu görmüyorum ben. olsa bile biz onlara uzaktan yakından yaklaşamayız. dolayısıyla en büyük takımlar dahi bir paylaşım içindeler. tek başına sürükleyecek oyuncuya giden takımlar şu an hiçbir yerde yoklar. bu bence yaklaşım olarak yanlış. türk basketbolu 20 yıl önceki halinde değil. bir amerikalı gelecek 30 sayı atacak 18 ribaund alamayacak sonra edirne’nin dışına bile gidemeyeceğiz. böyle bir düzen artık kalmadı. herkesin takım içindeki rolü belirli. bütün oyuncular sistemin yürümesi için elinden geleni yapması lazım ki ortaya çıkan tablo güzel olsun.
(gbkz: 2001 suproleague üçüncülük maçı olan cska galibiyeti mi? yoksa bu sezon oynadığınız karşılaşma mı?)
kendi adıma şunu söyleyebilirim, ben galatasaray’da kariyerimin en verimli dönemini yaşıyorum. nasıl zorluklardan geçtiğimizi biliyorum. tabii o da zor bir dönemdi ama bu sene oynadığımız maç çok daha zordu.
tek ortak noktaları da andrei kirilenko aslında o iki takımın?o da hangi haldeki kirilenko onu da unutmayın. 10 sene önceki haliyle bu hali arasında biraz farklı (gülüyor). o zaman bu kadar dominant bir oyuncu değildi. üç metre geriye çekilip şut kullanıp sokamazdı.
(gbkz: sezon boyunca istanbul’a gelen pek çok takımla konuşma şansına eriştik. hepsinin ortak olarak söylediği şey galatasaray medical park’ın istanbul’da yenilmesini çok zor olduğu yönündeydi. galatasaray artık euroleague’de kendine bir yer edindi diyebilir miyiz? )
bunun söylenmesi çok güzel bir şey. bu tip bir baskıyı rakibe hissettirmek önemli. kaldı ki bu rakip cska gibi bir rakip ise çok daha önemli. demin bahsettiğim sistemin ne kadar güçlü bir halde olmasının önemini gösteriyor. bazen yüzeysel yorum yapmaktansa daha içerikli bir şeyler söylemek daha sağlıklı oluyor. biz biliyoruz ki dünyanın en iyi oyuncuları bizde değil. hiç kimseden de korkmuyoruz. kendi avantajımızı başka yerlerde arıyoruz. çıkış yolumuzu bulmaya çalışıyoruz. bazen başarıyoruz, bazen başaramıyoruz. ama insanların bunu söylemesi, galatasaray’ın avrupa basketbolunda bıraktığı imaj çocukların iyi bir iş yaptığını gösteriyor. bireyler tabi ki çok önemli. ama sisteme hizmet ettiği sürece. 25 sayı, 18 ribaundlarla mağlup takımların büyük oyuncuları oluyorsunuz.
euroleague sonrası ligde biraz dalgalandı galatasaray. bunu neye bağlıyorsunuz?türkiye ligi zor bir lig. özellikle yoğun bir maç trafiğinden çıktığınız zaman sadece fiziksel olarak değil, mental olarak da bir enerji boşalması söz konusu. efes, ardından tofaş, üstüne banvit deplasmanı. bunlar zor maçlar açıkçası. en son karşılaşmada da bir fire verdik. beklemediğimiz bir mağlubiyet oldu. ne yazık ki bunlar sporun içinde olan şeyler. hep söylüyorum, basketbol önce kafayla, sonra bacaklarla, en son olarak ellerle oynanır. her ne kadar dışarıdan farklı gözükse de benim inandığım tezim bu.
(gbkz: josh shipp’in son durumu nedir? takım olarak o sakatlık sonrası maç içinde çabuk toparlandı galatasaray. bu konuda ne söylemek istersiniz? )
shipp amerika’da ameliyat oldu. bana göre de sezonu kapattı. mucizeler gerçekleşmezse dönmesi zor diye düşünüyorum. şu aşamada kapatmış gibi gözüküyor. tabi ameliyat sonrası tedavi süreci nasıl gelişecek hep beraber göreceğiz. takım için ise çok zor olur öylesine sakatlıklar sonrası maça dönmek. hele deplasmandayken tekrar maça odaklanmak zor. onlar da bunu başardılar. kenetlenerek bunu başardık. bunun arkasından çok büyük demeçler vermedik. inandıklarımızı hatırlamamız gerekiyordu. bunu da yaptılar.
(gbkz: preston shumpert ile yaptığımız röportajda shipp’in pozitif enerjisine vurgu yapmıştı. takım içinde ayrıca bu şekilde de bir rolü vardı sanırım?)
bugüne kadar shipp’ten gülümseme ve mücadele dışında hiçbir şey almadım. dolayısıyla bir antrenör olarak daha ne isteyebilirim ki? sürekli yüzde yüz mücadele, her antrenman final gibi, her maç ayrı bir sınav gibi oynar. daha önemlisi bunların hem başında hem de sonunda gülümsemeyle süsleyen bir adamdan farklı bir şey istemem mümkün değil. bazı şeyler istatistik kağıdında gözüküyor ama bu sistem her zaman doğru işlemiyor.
yerine transfer düşünüyor musunuz?evet düşünüyoruz. birkaç temasımız oldu. bazı yerlerden reddedildik. alan anderson olmuyor. nba’yi beklemek istediğini söyledi. başka oyuncularla da görüştük ama sonuç alamadık. bazılarına kulüpler izin vermedi. bazılarıyla daha farklı sıkıntılar oldu. bonservis ücreti isteniyor. umarım bir çözüm bulacağız. her oyuncu bizim için önemli ama shipp’in yaptığı işler çok değerli. hepsi kağıda yansımıyor belki. sahanın içinde fark yaratıyor.
(gbkz: sezon başı antrenörlüğü bırakıp ceo gibi bir pozisyonda devam edeceğiniz konuşuldu. union olimpija'nın koçu jure zdovc'un yerinize geçeceği söyleniyordu hatta. tam sistem ne olacaktı ve neden gerçekleşmedi?)
o zaman hakan üstünberk vardı. onunla konuşmuştuk bu konuyu. organizasyonu daha da güçlendirmemiz gerektiğini ifade etmiştik. açıkçası işin o taraflarında hala eksiğiz. çok fazla da akıllı olmaya gerek yok bunu görmek için (gülüyor). nasıl daha iyi yapabilir diye düşünürken böyle bir formül üretmiştik. jure istanbul'a geldi ancak ardından bazı detaylar dolayısıyla anlaşma sağlayamadık. sonra uygulamada benim en doğru isim olduğum düşünüldü ve ben de devam ettim. sonuçta hayatım boyunca yaptığım iş antrenörlük. çok da zor gelen bir şey değil artık (gülüyor).
(gbkz: yine taraftarlardan gelen bir soru. sezon sonu sözleşmeniz bitiyor. planlarınız nelerdir?)
evet sezon sonu sözleşmem bitiyor. planım pek yok. aslında ben çok plan yapan da bir insan değilim. belki profesyonel hayatta bu bir zaaf. benetton’a gittiğimde de böyleydi. gittiğim yeri sahiplenmek, oranın bir parçası olma duygusu taşıyorum. ben burada da aynı şekilde çalışıyorum. bundan sonrası bir süreç. anlaşmak ya da anlaşamamak. çok hoş olmayan bir durum elbette. herkesin presipleri ve doğruları var. bunlar buluşursa devam eder. yapacak bir şey yok.
(gbkz: geçen yıllarda hem tau ceramica hem de real madrid’den teklif aldığınız söylenmişti. neden olmadı o transferler? )
o zaman benim efes ile sözleşmem vardı. tau ile zaten anlaşamamıştık. onlar bir senelik kontrat önerdiler, ben iki senelik istedim. real madrid ile ilgili ise efes'le mevcut sözleşmem devam ettiği için olmadı. ben izin istedim. efes de bana izin vermedi. hatta real bir bonservis ödemeye de hazırdı. fakat kulüp izin vermeyince ben de devam ettim.
(gbkz: sezon boyu size çok soruldu. siz de en son cska maçının ardından basın toplantısında “herhalde istediğiniz cevapları veremiyorum” demiştiniz ama sormak zorundayım. taraftar mı takımı sürükledi, yoksa takım mı taraftarı? )
bence beraber yürüdük. ben çok gerçek dışı konuşmalar yapan bir adam değilim. çok böyle düğün salon konuşması yapmayı bilmiyorum(gülüyor). ne hissediyorsam onu söylüyorum. bence ikisi de beraber yürüdü. biz bir şeyler yapmaya çalıştık, onlar bunu sahiplendiler ve bizi hep taşıdılar. gereken yerde ittiler, gereken yerde ayağa kaldırdılar, gereken yerde taşıdılar. biz bunları onlar bize destek olsun diye yapmadık, onlar da mecbur kaldıkları için yapmadılar. o beraberlik tamamen şeffaflıktan ve doğruluktan geldi. insanların şunu anlaması lazım galatasaray kulübünün kendiliğinden tarihi ve büyüklüğü olan bir kulüp. kendiliğinden bir marka. burada hiç kimsenin, en üst seviyedeki yönetici dahil, onları yorumlamak hakkı bana vermez ama, galatasaray’ın sırtına binme gibi bir hakkımız yok. hizmet etmek için buradayız. eğer ki o kulübü, o markayı bir metre ileriye taşımak asıl başarıdır. ben galatasaraylıyım diye bağırarak başarı gelmez. bir şeyler üretmemiz gerekiyor. bunlar herkes için geçerli. oyunculara da söylediğim bu, kendi adıma da başlangıç noktam bu. tekrar söylüyorum ben galatasaraylı değilim. çok eskiden kızılyıldız taraftarıydım. türkiye’ye geldikten sonra herhangi bir kulübe sempatim yok. bunu da saklamıyorum. popülizm olsun diye galatasaraylıyım diyebilirdim. burada beni armayı öperken de görebilirdiniz. bunlar çok önemli değil. günümüzde türk insanı artık bunları istemiyor. önemli olan galatasaray içine neler yaptığımız ve yapmadığımız. popülist yaklaşımlardan ziyade realist davranmalıyız, daha üretken olmalıyız.
taraftalardan gelen bir soru daha. iki oyun kuruculu sistem devam edecek mi?sistem neticede bir şey alırsınız ve ona göre devam edersiniz. oyunculardan aldığınız verime göre belirlenir. ikisini de dengede tutmaya çalışırsınız. bir oyuncu potansiyeliniz var. bu potansiyele ve özelliklere bir oyun planı hazırlarsınız. tabi ki devam edebilir. esasında ben bile şu an nerede olacağımı bilmiyorum.
(gbkz: göksenin köksal çok ciddi süreler almaya başladı. onun bu patlaması hakkında ne söylemek istersiniz?)
aslında o patlamayı hala gördüğümü söyleyemem. bunu onu eleştirmek için demiyorum. tam aksine gelişimi için konuşuyorum. göksenin’in pek çok özelliği var ama nüansları düzeltmesi gerekiyor. benim görüşümde sadece şutu sokması yeterli değil. topsuz oyunu, topla hareketi, sahada duruşu, savunmadaki görevleri… şu an var olan enerjisini ve potansiyelini takıma ve kendisine değer olarak katabilme ihtimali daha fazla.
sakatlık olmasaydı sertaç şanlı da göksenin gibi süre almaya başlayacak mıydı?onu bilemem. ben süreleri planlamıyorum. sonuçta saha herkes için aynı. potalar da aynı, top da aynı. herkes buyursun gelsin. bu takımın da en büyük özelliği de o zaten. yıldız diye ayırt ettiğimiz biri yok. bütün oyuncular görevlerini en iyi şekilde yapmaya çalışıyor. neticede sertaç da olabilirdi ama maalesef geçen sene de geçirdiği sakatlık, bu seneki sakatlığı… bu kadar az antrenman yaparak gerçekleştirmek ne yazık ki çok zor.
(gbkz: maç esnasında gerçekleştikten hemen sonra herkesin aklından ufak bir "neden acaba?" diye geçiyordur herhalde. luksa andric'in perdedeki hücum faulleri?)
andric hücum faul yapıyorsa bu onun suçu değil. perdeyi kullanmak topu kullanan oyuncunun görevi. perdeyi yapmak uzun oyuncunun görevi. bazen erken hareketlenmek istiyorlar. zamanlamadan kaynaklanan bir sorun oluyor.
zaza’nın ayrılması sonrası takıma o tip bir uzun katmayı düşündünüz mü?tabi katabilirsiniz ama bu sizin bütün oyun düzeninizi de bozabilir. neticede bu bütün oyun düzenimizi de bozabilir. birini mutlu etmeye çalışırken mehter marşına dönüp yavaş yavaş da oynayabiliriz. bunların hepsi bir seçenek. prkacin ile oynadığımızda bu kadar tempo yaparsanız o iki faul çizgisi arasında gidip gelemez. o farklı bir oyuncu. daha yavaş oynayan biri. bu onu küçümsemek değil. oyuncu özellikleri öyle. burada en önemli şey oyuncuların zaaflarını gizlemek, iyi taraflarını ön plana çıkarmak. bu kadar basit.
(gbkz: galatasaray markalarıyla beraber euroleague’de kendine yer edinmeyi başardı. taraftarın manevi desteği dışında maddi desteği de çok önemli bir faktör oldu. bu konuda neler söylemek istersiniz? )
kulüp olarak ilk günden bu yana anlayışımız sportif başarıya yürürken taraftarla bütünleşmeyi de unutmamaktı. taraftar, bir spor kulübü için sadece bilet satın alan bir birey değildir. galatasaray'ın son yıllarda başardığı en önemli şey de bunu anlamak oldu. size değer verenlere siz de değer vermelisiniz. gs bonus card, gsmobile da bu felsefenin bir uzantısı. bir bütün olarak, kenetlenerek yükselmek çok önemli. galatasaray’ın son yıllarda başardığı en önemli şey de bunu anlamak oldu. bir çok ayrıcalık ve avantaja galatasaraylı olmanın farkıyla galatasaray markaları sayesinde ulaşabiliyor taraftarlarımız. gs bonus card ve gsmobile kullanmaları, gs store’dan lisanslı ürünler alarak korsana karşı dik durmaları tüm bu bütünlüğün bir göstergesi. galatasaray’a maddi ve manevi destek olurken sosyal ve günlük hayatlarında da her an galatasaray dünyasının bir parçası olarak kendilerini hissedebiliyorlar.
http://tr.eurosport.com/...o3206570/story.shtmlömrünün sonuna kadar bizimle kal hocam!