2576
arda turan denen zat-ı muhteremin imparator fatih terim tarafından istifa şantajıyla yeniden galatasaray'ın başına bela edilmesi ile başlayan, dördüncü fatih terim döneminin bitişi sonrası terim özel harekat kafasıyla bambaşka boyutlara geçen sürecin neticesinde savunanın da savunmayanın da fazlasıyla radikal ve gerçeklikten uzaklaşan argümanlarına konu olan kişi. 22 haziran 2022 sabahındaki görüntü itibarı ile galatasaray futbol takımı'nın yeni teknik direktörü.
yani, sanırım...
baştan kabul etmek gerekir ki devir manipülasyon devri. özellikle üst paragrafta bahsi geçen süreç sonrası şu an galatasaray'ın dünya çapındaki bütün kamuoyu içinde aklıselim, saçmalamayan, kişisel hırs ve intikam duygusu gütmeyen, gaz vermeyen, rasyonel düşünüp konuşabilen kişi sayısı muhtemelen 3'e falan inmiştir...
arda turan'ın transferi sürecinde karşı çıkanlar, hocanın özellikle istifa şantajının etkisiyle arda turan'ı aklamaya çalışanlar, burak elmas'ın fatih terim vaadiyle seçim kazanıp sezon dolmadan hocayı göndermesi, fatih terim sonrası apar topar gelen torrent'in daha evinden çıkmadan küfür ve tehdit yağmuruna tutulması, takım ciddi ciddi küme düşme potasındayken götten uydurma torrent ve fatih terim güzellemeleriyle yaşanan o garip sidik yarışı...
bundan 10 yıl önce, mesela sözlüğün ilk yıllarında, internet alemine dair en kronik rahatsızlıklardan biri ben demiştim saplantısıydı. sözlük'te de mesela sırf ben demiştim diyebilmek için girilen entryler tartışma konusu olurdu. ilerleyen zamanda sırf "gıcıklığına" ters düşünceyi kendi düşüncesiymiş gibi ve daha tehlikelisi mutlak gerçekmiş gibi savunma olayı başladı. bu "gıcıklık" lafının eminim ki çok daha afilli ve masum muadilleri bulunur ama altında yatan asıl dürtü buydu.
zaten bu davranış biçimi bugün bizi neredeyse "internette yazıyorsa yalandır" noktasına getiren birkaç faktör içinde belki de en önemlisidir. genelden galatasaray özeline gelirsek de işte günümüzde yaşadığımız saçma sapan ruh haline ulaşmak mümkün. para ve menfaat karşılığı bu işi yapanlar hariç, sırf birileri öyle diyor diye tam tersini kendinden gayet emin ve mutlak doğru gibi hararetle savunmak günümüzün modası. istatistikleri tersten okumalar, olayları bölüp birleştirip kendine yontmalar, 20 yıl önceki gazete küpürlerini kendince yorumlamalar, saçma sapan sloganlar üretmeler falan...
işin daha da acıklı kısmı bunu yapanların kendini entellektüel ya da fikir adamı gibi konumlara oturtması...
tekrar'dan okan buruk'a dönersek...
transfermarkt tarzı sitelerdeki secereye göre 1990-91 sezonunda galatasaray altyapısında oynamaya başlamış. 17 mayıs 1992 bakırköyspor galatasaray maçında pek çok isimle beraber a takımdaki ilk maçına çıkmış ve 2 gol de atarak "aha geliyor" dedirtmiştir. o sezonun efsaneleşen kadrosu içinde altyapı ürünü bir futbolcu olarak en fazla sevilenlerden olmuştur. o kadar ki meşhur 10 şubat 1993 galatasaray trabzonspor maçında ayağı kırıldığında kendisiyle birlikte pek çokları gözyaşı dökmüştür.
o sakatlık sonrası sezon açılışına yetişse, hatta ayağını kıran soner ile el ele kol kola taraftarı selamlasa da iki sezonu bocalayarak geçirdi. birinci fatih terim dönemi başlarken hocanın "ben takımdaki tüm futbolculara güveniyorum" diyerek eldeki kadroyu dağıtmayıp transfer de yapmaması, galatasaray tarihi gibi onun da kariyerindeki dönüm noktalarından biri oldu.
nitekim 4 yıllık süreçte emre belözoğlu ve suat kaya ile voltranı oluşturup süper bücürler olarak neredeyse literatüre girecek bir noktaya evrilmiştir. kariyerinin başlarında forvet oynayan suat kaya ve "yeni hagi" emre belözğlu ile birlikte yaptıkları ölümcül presle kumandan hagi'ye ciddi bir konfor alanı yaratırken takımın da aksamamasını sağlamışlardır. her ne kadar hagi ve "yeni hagi"'nin gölgesinde kalsa da aslında oyun görüşü anlamında, özellikle ince ara paslar konusunda gayet de mahir bir futbolcuydu. pozisyonu bulduğunda ya da insiyatif alması gerektiğinde çıkardığı paslar, aldığı aksiyonlar bugün "10 numara" diye ortalarda gezinen pek çok futbolcuyu cebinden çıkarır nitelikteydi.
zaten hagi gibi haksız rekabet bir futbolcunun üzerine "oyunun her iki yönünü de oynayabilen" bu üçlü eklenince o yılların 20 sene geriden gelen türkiye liginde 4 sene üst üste şampiyonluk güle oynaya gelmişti.
tabi bu ortaklık saha içinde olduğu kadar saha dışında da devam etti. emre belözoğlu'nun manevi abisiydi, hatta bir keresinde kampa geç kalan okan'ı beklerken emre de geç kalmış ve ikisi birden kesik yemişti. suat kaya, arif erdem ve hatta hakan şükür de bu ekibin parçasıydı. şimdilerde "vay anasınıydı" dense de o zamanlar "sempatik" arkadaşlıklar olarak görülüyordu bu ilişkiler ağı. nitekim birinci fatih terim döneminin bitişinde inter'e giden hakan şükür'ün arkasından ertesi sene emre ile birlikte inter'e gittiler.
fatih terim'in gidip yerine mircea lucescu'nun gelmesiyle zinciri çözülüveren galatasaray yeniçeri ocağının önemli isimleriydi aslında bu ekip bir yandan da. nitekim fovette arif erdem'in yanında serkan aykut oynasın diye yapılan kulis faaliyeti mario jardel'in soyunma odasında tartaklanmasına kadar gitmiş, jardel'in aniden ortadan kaybolması şeklinde zuhur eden bu olayın iç yüzü on yıllar sonra parça pinçik şekilde ortaya çıkabilmiştir.
bir de ersun yanal'ın "bir çanta parayı imza karşılığı forvetinden çaycısına kadar dağıttım" dediği, şerefli türk futbolcusu cafer aydın önderliğinde ankaragücü'nün tarih yazdığı, bu kardeşimizin de 30. dakikada saçma sapan bir pozisyonda orta saha yuvarlağında rakibine çift taban girip kırmızı gördüğü, o anda üst üste beşinci şampiyonluğun kaçtığı ancak gelecek sezon gelecek şampiyonlukla aslında altı yıllık seriye mal olduğu ortaya çıkacak 13 mayıs 2001 galatasaray ankaragücü maçı ve okansız olayı var.
en başta yazmak lazım, o dönem profesyonelleşmeye yeni yeni çalışan bir türk futbolu vardı. futbolcular bugünlerde var olan haklarından, sözleşmelerden, menajerlerden ve bilimum enstrümdan bihaberdi. türk futbolunun içe kapanık yapısından sıyrılıp bu işlerin aslında nasıl olduğu gerçeğiyle ilk yüzleşenler o dönemin galatasaraylı yerli futbolcuları ve galatasaray yönetimi olmuştur. nitekim bir anda avrupa şampiyonu olup piyasaya düşen futbolcuları eski usul "eti senin kemiği benim", "kol kırılır yen içinde kalır" ya da "galatasaray'da kimsenin parası kalmaz" tarzı sözleşmelerle elde tutmak imkansızdı. aynı şekilde futbolcuların da bu tarz sömürü düzeni prangalardan kurtulup en azından haklarını alabileceği sözleşmeleri elinin tersiyle itmesi beklenmemesi gerekecek kadar büyük bir fedakarlık olurdu.
ancak teşvik ve şike olaylarının ortalığa saçıldığı, itirafların peşi sıra geldiği o maçta 30. dakikada orta sahada rakibe çift taban girip kırmızı kart görmenin hoş görülebilir bir tarafı yoktur ki okansız olayının asıl çıkış noktası budur. yıllar içinde olay "inter'e bedavaya imza attılar" noktasına geldiyse de özünde olay şampiyonluk maçını sabote etmektir. gerek emre, gerek kendisi, gerekse o konuda konuşan dönemin isimleri olayın inter'e transfer olma yönü üzerinden ele alıp üst paragraftaki durumlardan bahsetmesinin de bunda payı vardır elbette.
ancak işin özü gerek jardel'i "yemek" için yaptıkları, gerekse şike ve teşviklerin havada uçuştuğu maçta 30. dakikada saçma sapan bir kırmızı kart görmesi ne profesyonelliğe geçişle, ne "sağlık için spor yapmıyorum"la geçiştirilemeyecek ve geçiştirilmemesi gereken hadiselerdir. tüm bu karmaşa içinde hakikaten olayın özünü öğrenmek isteyen özellikle genç nesil için en kestirme özeti budur.
inter'in yıldızlarla dolu kadrosunda o kadar da başrol olamadı. inter sonrası beşiktaş'a geldi, oradan tekrar galatasaray'a döndü. finali ise başakşehir'de yaptı. ancak doğal olarak süper bücürler dönemiyle uzaktan yakından alakası olmadı sahada yapabildiklerinin. hatta galatasaray sonrası istese bir şampiyonlukla beraber futbolu bırakabilirdi ancak birinci fatih terim döneminin kilit isimlerinden göksel gümüşdağ'ın ve eski dostu arif erdem'in hatırıyla 2 sene de başakşehir* macerası ile 37 yaşında futbola veda etti.
hakkını vermek lazım ne beşiktaş'ta iken mesela ekürisi emre belözoğlu gibi aslını inkar etmeye çalıştı, ne de başakşehir'de iken abidik gubidik galatasaray düşmanlığı yaptı. galatasaray'a dönüşü de 14 mayıs 2006 sonrasına denk geldiği ve de beşiktaş dönemi temiz geçtiği için olabildiğince sakin oldu. ilk sezonunda sabri'nin 90 metre deparıyla 3. golü attığı efsanevi bursaspor maçında ve ikinci sezonunda da servet'in üst direkten seken topu gol yaptığı kritik denizlispor maçında olmak üzere iki gol atabildi sadece.
futbolu bıraktıktan sonra ilk olarak milli takıma çeşitli görevler aldı. sonra 2013-2014 sezonunda elazığspor ile ilk denemesini yaptı ancak takımın küme düşmesine engel olamadı. ertesi sezon gaziantepspor ile fena gitmese de anadolu futbolunun gerçeklerine yenik düşüp takımdan ayrılmak zorunda kaldı. 2015-2016 sezonunun 10. haftasında gittiği sivasspor'da 11 maçta 8 puan toplayabilince görevinden ayrıldı. sonraki sezona göztepe'de başladı. ilk yarıyı lider olarak bitirse de ikinci yarının başındaki düşüşe engel olamayınca sezon sonunu göremeden görevi bıraktı. ertesi hafta tolunay kafkas'ı gönderen akhisarspor'un başına geçti ve fenerbahçe'yi yenerek türkiye kupası'nı kazandı. 2018-2019 sezonunu rizespor'da geçirdi. bu süreçte fenerbahçe'yi içerde dışarda tokatlamasıyla galatasaray taraftarının dikkatini bir kez daha çekti.
başakşehir serüveni ise yakın tarih sayılır aslında. pandemiyle bölünüp kaderi ekstrem şekilde değişmiş de olsa ligde 6. şampiyon olmayı başardı. avrupa ligi'nde gruplardan lider olarak çıkıp pandemi sebebiyle iki maçın 3 ay arayla oynandığı son 16 turunda "aggregate" ile kaybetti. özellikle grup maçlarında oynattığı futbolla epey dikkat çekti. ertesi sezon ligde işler iyi gitmedi. şampiyonlar ligi'nde ise hem psg, hem manchester united'ı çekip üzerine de bir önceki sezonun yarı finalisti leipzig gelince orada da manchester galibiyeti hariç varlık gösteremedi. işler daha da kötüye gidince sezon ortası takımdan ayrılmak zorunda kaldı.
aslında o günlerden beridir de adı galatasaray ile anılıyor. ancak fatih terim'in varlığında doğal olarak pek mümkün olmadı. zaten oğlunun sağlık sorunları sebebiyle futboldan ve sektörden uzaktı bir süredir. domenec torrent sonrası yeni teknik direktörümüz olması ihtimali entry tarihi itibarı ile yaklaşık olarak %95 görünmekte.
özet geçmek gerekirse geçmişinde galatasaray'a karşı hataları olmuş bir insandır. emre belözoğlu ya da göksel gümüşdağ gibi duyunca ürperdiğim isimlerle bir mazisi ve yakınlığı olması da cabası. bu konular unutulmaması gereken konular, hem taraftar hem de okan buruk'un kendisi tarafından. özellikle ali koç başkanlığı döneminde galatasaray'a karşı yürütülen savaşın önemli aktörlerinden oldu bu iki isim de. bunlarla ilişkilerini çok ama çok dikkatli şekilde belirlemesi, futbol konusunda sınırlarını net şekilde koyması gerekiyor.
çünkü gerçekten bir ihanete bir hamasete daha dayanacak gücü kalmadı bu camianın...
lafı hatalarından açtık ama "sevapları" da çok galatasaray konusunda. altyapıdan yetişmiş, taraftara kendini sevdirmiş, ayağı kırılsa da "salmayıp" kendini geliştirmeye devam etmiş, efsane kadronun efsane isimlerinden biri olmuş, galatasaray'ın ezeli rakiplerinden birine transfer olsa da galatasaray'a karşı abuk sabuk işlere girmemiş. çok yakın dostlarından olan emre belözoğlu gibi mesela "karam tayfa" tarzı işlere de bulaşmamış, galatasaray düşmanı futbolcularla 7/24 kucak kucağa dolaşmamış, dolaşsa bile bunu insanların gözüne övünür gibi sokmamış bir isim. ilaveten iyi kötü 10 yıllık bir teknik direktörlük kariyeri var. başarıları var başarısızlıkları var ama en önemlisi tecrübesi var. ilaveten galatasaraylı, hem galatasaray'a hem de türkiye ligi'ne hakim bir isim.
çok uzun lafın kısası fatih terim'in zorlamasıyla denenen ama tutmayan arda turan projesinin çok daha hazmedilebilir, doğallığında gelişen ve tutma ihtimali yüksek olan bir versiyonudur. keşke mesela fatih hoca arda turan yerine okan buruk atına oynasaydı da mesela piontek ile kendisinin ya da derwall ile mustafa denizli'nin yaşadığı gibi bir başlangıç yaşatabilseydi. fatih terim gibi bir figürün stajında galatasaray'ın gelecek 15-20 yılını kurtaracak bir teknik direktörün kariyerini şekillendirmesini keyifle takip edebilseydik...
umarım dün gece* havaalanında yüzünden düşmeyen o gülümseme uzun yıllar galatasaray'ın başında zaferden zafere giderken de hiç düşmez. galatasaray'ımız hak ettiği günleri yaşarken sen de en az futbolculuk kariyerin kadar parlak bir kariyeri inşa edersin...
yani, sanırım...
baştan kabul etmek gerekir ki devir manipülasyon devri. özellikle üst paragrafta bahsi geçen süreç sonrası şu an galatasaray'ın dünya çapındaki bütün kamuoyu içinde aklıselim, saçmalamayan, kişisel hırs ve intikam duygusu gütmeyen, gaz vermeyen, rasyonel düşünüp konuşabilen kişi sayısı muhtemelen 3'e falan inmiştir...
arda turan'ın transferi sürecinde karşı çıkanlar, hocanın özellikle istifa şantajının etkisiyle arda turan'ı aklamaya çalışanlar, burak elmas'ın fatih terim vaadiyle seçim kazanıp sezon dolmadan hocayı göndermesi, fatih terim sonrası apar topar gelen torrent'in daha evinden çıkmadan küfür ve tehdit yağmuruna tutulması, takım ciddi ciddi küme düşme potasındayken götten uydurma torrent ve fatih terim güzellemeleriyle yaşanan o garip sidik yarışı...
bundan 10 yıl önce, mesela sözlüğün ilk yıllarında, internet alemine dair en kronik rahatsızlıklardan biri ben demiştim saplantısıydı. sözlük'te de mesela sırf ben demiştim diyebilmek için girilen entryler tartışma konusu olurdu. ilerleyen zamanda sırf "gıcıklığına" ters düşünceyi kendi düşüncesiymiş gibi ve daha tehlikelisi mutlak gerçekmiş gibi savunma olayı başladı. bu "gıcıklık" lafının eminim ki çok daha afilli ve masum muadilleri bulunur ama altında yatan asıl dürtü buydu.
zaten bu davranış biçimi bugün bizi neredeyse "internette yazıyorsa yalandır" noktasına getiren birkaç faktör içinde belki de en önemlisidir. genelden galatasaray özeline gelirsek de işte günümüzde yaşadığımız saçma sapan ruh haline ulaşmak mümkün. para ve menfaat karşılığı bu işi yapanlar hariç, sırf birileri öyle diyor diye tam tersini kendinden gayet emin ve mutlak doğru gibi hararetle savunmak günümüzün modası. istatistikleri tersten okumalar, olayları bölüp birleştirip kendine yontmalar, 20 yıl önceki gazete küpürlerini kendince yorumlamalar, saçma sapan sloganlar üretmeler falan...
işin daha da acıklı kısmı bunu yapanların kendini entellektüel ya da fikir adamı gibi konumlara oturtması...
tekrar'dan okan buruk'a dönersek...
transfermarkt tarzı sitelerdeki secereye göre 1990-91 sezonunda galatasaray altyapısında oynamaya başlamış. 17 mayıs 1992 bakırköyspor galatasaray maçında pek çok isimle beraber a takımdaki ilk maçına çıkmış ve 2 gol de atarak "aha geliyor" dedirtmiştir. o sezonun efsaneleşen kadrosu içinde altyapı ürünü bir futbolcu olarak en fazla sevilenlerden olmuştur. o kadar ki meşhur 10 şubat 1993 galatasaray trabzonspor maçında ayağı kırıldığında kendisiyle birlikte pek çokları gözyaşı dökmüştür.
o sakatlık sonrası sezon açılışına yetişse, hatta ayağını kıran soner ile el ele kol kola taraftarı selamlasa da iki sezonu bocalayarak geçirdi. birinci fatih terim dönemi başlarken hocanın "ben takımdaki tüm futbolculara güveniyorum" diyerek eldeki kadroyu dağıtmayıp transfer de yapmaması, galatasaray tarihi gibi onun da kariyerindeki dönüm noktalarından biri oldu.
nitekim 4 yıllık süreçte emre belözoğlu ve suat kaya ile voltranı oluşturup süper bücürler olarak neredeyse literatüre girecek bir noktaya evrilmiştir. kariyerinin başlarında forvet oynayan suat kaya ve "yeni hagi" emre belözğlu ile birlikte yaptıkları ölümcül presle kumandan hagi'ye ciddi bir konfor alanı yaratırken takımın da aksamamasını sağlamışlardır. her ne kadar hagi ve "yeni hagi"'nin gölgesinde kalsa da aslında oyun görüşü anlamında, özellikle ince ara paslar konusunda gayet de mahir bir futbolcuydu. pozisyonu bulduğunda ya da insiyatif alması gerektiğinde çıkardığı paslar, aldığı aksiyonlar bugün "10 numara" diye ortalarda gezinen pek çok futbolcuyu cebinden çıkarır nitelikteydi.
zaten hagi gibi haksız rekabet bir futbolcunun üzerine "oyunun her iki yönünü de oynayabilen" bu üçlü eklenince o yılların 20 sene geriden gelen türkiye liginde 4 sene üst üste şampiyonluk güle oynaya gelmişti.
tabi bu ortaklık saha içinde olduğu kadar saha dışında da devam etti. emre belözoğlu'nun manevi abisiydi, hatta bir keresinde kampa geç kalan okan'ı beklerken emre de geç kalmış ve ikisi birden kesik yemişti. suat kaya, arif erdem ve hatta hakan şükür de bu ekibin parçasıydı. şimdilerde "vay anasınıydı" dense de o zamanlar "sempatik" arkadaşlıklar olarak görülüyordu bu ilişkiler ağı. nitekim birinci fatih terim döneminin bitişinde inter'e giden hakan şükür'ün arkasından ertesi sene emre ile birlikte inter'e gittiler.
fatih terim'in gidip yerine mircea lucescu'nun gelmesiyle zinciri çözülüveren galatasaray yeniçeri ocağının önemli isimleriydi aslında bu ekip bir yandan da. nitekim fovette arif erdem'in yanında serkan aykut oynasın diye yapılan kulis faaliyeti mario jardel'in soyunma odasında tartaklanmasına kadar gitmiş, jardel'in aniden ortadan kaybolması şeklinde zuhur eden bu olayın iç yüzü on yıllar sonra parça pinçik şekilde ortaya çıkabilmiştir.
bir de ersun yanal'ın "bir çanta parayı imza karşılığı forvetinden çaycısına kadar dağıttım" dediği, şerefli türk futbolcusu cafer aydın önderliğinde ankaragücü'nün tarih yazdığı, bu kardeşimizin de 30. dakikada saçma sapan bir pozisyonda orta saha yuvarlağında rakibine çift taban girip kırmızı gördüğü, o anda üst üste beşinci şampiyonluğun kaçtığı ancak gelecek sezon gelecek şampiyonlukla aslında altı yıllık seriye mal olduğu ortaya çıkacak 13 mayıs 2001 galatasaray ankaragücü maçı ve okansız olayı var.
en başta yazmak lazım, o dönem profesyonelleşmeye yeni yeni çalışan bir türk futbolu vardı. futbolcular bugünlerde var olan haklarından, sözleşmelerden, menajerlerden ve bilimum enstrümdan bihaberdi. türk futbolunun içe kapanık yapısından sıyrılıp bu işlerin aslında nasıl olduğu gerçeğiyle ilk yüzleşenler o dönemin galatasaraylı yerli futbolcuları ve galatasaray yönetimi olmuştur. nitekim bir anda avrupa şampiyonu olup piyasaya düşen futbolcuları eski usul "eti senin kemiği benim", "kol kırılır yen içinde kalır" ya da "galatasaray'da kimsenin parası kalmaz" tarzı sözleşmelerle elde tutmak imkansızdı. aynı şekilde futbolcuların da bu tarz sömürü düzeni prangalardan kurtulup en azından haklarını alabileceği sözleşmeleri elinin tersiyle itmesi beklenmemesi gerekecek kadar büyük bir fedakarlık olurdu.
ancak teşvik ve şike olaylarının ortalığa saçıldığı, itirafların peşi sıra geldiği o maçta 30. dakikada orta sahada rakibe çift taban girip kırmızı kart görmenin hoş görülebilir bir tarafı yoktur ki okansız olayının asıl çıkış noktası budur. yıllar içinde olay "inter'e bedavaya imza attılar" noktasına geldiyse de özünde olay şampiyonluk maçını sabote etmektir. gerek emre, gerek kendisi, gerekse o konuda konuşan dönemin isimleri olayın inter'e transfer olma yönü üzerinden ele alıp üst paragraftaki durumlardan bahsetmesinin de bunda payı vardır elbette.
ancak işin özü gerek jardel'i "yemek" için yaptıkları, gerekse şike ve teşviklerin havada uçuştuğu maçta 30. dakikada saçma sapan bir kırmızı kart görmesi ne profesyonelliğe geçişle, ne "sağlık için spor yapmıyorum"la geçiştirilemeyecek ve geçiştirilmemesi gereken hadiselerdir. tüm bu karmaşa içinde hakikaten olayın özünü öğrenmek isteyen özellikle genç nesil için en kestirme özeti budur.
inter'in yıldızlarla dolu kadrosunda o kadar da başrol olamadı. inter sonrası beşiktaş'a geldi, oradan tekrar galatasaray'a döndü. finali ise başakşehir'de yaptı. ancak doğal olarak süper bücürler dönemiyle uzaktan yakından alakası olmadı sahada yapabildiklerinin. hatta galatasaray sonrası istese bir şampiyonlukla beraber futbolu bırakabilirdi ancak birinci fatih terim döneminin kilit isimlerinden göksel gümüşdağ'ın ve eski dostu arif erdem'in hatırıyla 2 sene de başakşehir* macerası ile 37 yaşında futbola veda etti.
hakkını vermek lazım ne beşiktaş'ta iken mesela ekürisi emre belözoğlu gibi aslını inkar etmeye çalıştı, ne de başakşehir'de iken abidik gubidik galatasaray düşmanlığı yaptı. galatasaray'a dönüşü de 14 mayıs 2006 sonrasına denk geldiği ve de beşiktaş dönemi temiz geçtiği için olabildiğince sakin oldu. ilk sezonunda sabri'nin 90 metre deparıyla 3. golü attığı efsanevi bursaspor maçında ve ikinci sezonunda da servet'in üst direkten seken topu gol yaptığı kritik denizlispor maçında olmak üzere iki gol atabildi sadece.
futbolu bıraktıktan sonra ilk olarak milli takıma çeşitli görevler aldı. sonra 2013-2014 sezonunda elazığspor ile ilk denemesini yaptı ancak takımın küme düşmesine engel olamadı. ertesi sezon gaziantepspor ile fena gitmese de anadolu futbolunun gerçeklerine yenik düşüp takımdan ayrılmak zorunda kaldı. 2015-2016 sezonunun 10. haftasında gittiği sivasspor'da 11 maçta 8 puan toplayabilince görevinden ayrıldı. sonraki sezona göztepe'de başladı. ilk yarıyı lider olarak bitirse de ikinci yarının başındaki düşüşe engel olamayınca sezon sonunu göremeden görevi bıraktı. ertesi hafta tolunay kafkas'ı gönderen akhisarspor'un başına geçti ve fenerbahçe'yi yenerek türkiye kupası'nı kazandı. 2018-2019 sezonunu rizespor'da geçirdi. bu süreçte fenerbahçe'yi içerde dışarda tokatlamasıyla galatasaray taraftarının dikkatini bir kez daha çekti.
başakşehir serüveni ise yakın tarih sayılır aslında. pandemiyle bölünüp kaderi ekstrem şekilde değişmiş de olsa ligde 6. şampiyon olmayı başardı. avrupa ligi'nde gruplardan lider olarak çıkıp pandemi sebebiyle iki maçın 3 ay arayla oynandığı son 16 turunda "aggregate" ile kaybetti. özellikle grup maçlarında oynattığı futbolla epey dikkat çekti. ertesi sezon ligde işler iyi gitmedi. şampiyonlar ligi'nde ise hem psg, hem manchester united'ı çekip üzerine de bir önceki sezonun yarı finalisti leipzig gelince orada da manchester galibiyeti hariç varlık gösteremedi. işler daha da kötüye gidince sezon ortası takımdan ayrılmak zorunda kaldı.
aslında o günlerden beridir de adı galatasaray ile anılıyor. ancak fatih terim'in varlığında doğal olarak pek mümkün olmadı. zaten oğlunun sağlık sorunları sebebiyle futboldan ve sektörden uzaktı bir süredir. domenec torrent sonrası yeni teknik direktörümüz olması ihtimali entry tarihi itibarı ile yaklaşık olarak %95 görünmekte.
özet geçmek gerekirse geçmişinde galatasaray'a karşı hataları olmuş bir insandır. emre belözoğlu ya da göksel gümüşdağ gibi duyunca ürperdiğim isimlerle bir mazisi ve yakınlığı olması da cabası. bu konular unutulmaması gereken konular, hem taraftar hem de okan buruk'un kendisi tarafından. özellikle ali koç başkanlığı döneminde galatasaray'a karşı yürütülen savaşın önemli aktörlerinden oldu bu iki isim de. bunlarla ilişkilerini çok ama çok dikkatli şekilde belirlemesi, futbol konusunda sınırlarını net şekilde koyması gerekiyor.
çünkü gerçekten bir ihanete bir hamasete daha dayanacak gücü kalmadı bu camianın...
lafı hatalarından açtık ama "sevapları" da çok galatasaray konusunda. altyapıdan yetişmiş, taraftara kendini sevdirmiş, ayağı kırılsa da "salmayıp" kendini geliştirmeye devam etmiş, efsane kadronun efsane isimlerinden biri olmuş, galatasaray'ın ezeli rakiplerinden birine transfer olsa da galatasaray'a karşı abuk sabuk işlere girmemiş. çok yakın dostlarından olan emre belözoğlu gibi mesela "karam tayfa" tarzı işlere de bulaşmamış, galatasaray düşmanı futbolcularla 7/24 kucak kucağa dolaşmamış, dolaşsa bile bunu insanların gözüne övünür gibi sokmamış bir isim. ilaveten iyi kötü 10 yıllık bir teknik direktörlük kariyeri var. başarıları var başarısızlıkları var ama en önemlisi tecrübesi var. ilaveten galatasaraylı, hem galatasaray'a hem de türkiye ligi'ne hakim bir isim.
çok uzun lafın kısası fatih terim'in zorlamasıyla denenen ama tutmayan arda turan projesinin çok daha hazmedilebilir, doğallığında gelişen ve tutma ihtimali yüksek olan bir versiyonudur. keşke mesela fatih hoca arda turan yerine okan buruk atına oynasaydı da mesela piontek ile kendisinin ya da derwall ile mustafa denizli'nin yaşadığı gibi bir başlangıç yaşatabilseydi. fatih terim gibi bir figürün stajında galatasaray'ın gelecek 15-20 yılını kurtaracak bir teknik direktörün kariyerini şekillendirmesini keyifle takip edebilseydik...
umarım dün gece* havaalanında yüzünden düşmeyen o gülümseme uzun yıllar galatasaray'ın başında zaferden zafere giderken de hiç düşmez. galatasaray'ımız hak ettiği günleri yaşarken sen de en az futbolculuk kariyerin kadar parlak bir kariyeri inşa edersin...