hayalimde ki meslekti. ama gelecek kaygısı ideallerimizin önüne geçiyor galiba. "ya atanamazsam?" bu korku ile tercihlerime yazamadım. ilk defa burada itiraf ediyorum bu korkakça düşüncemi.
hep bir edebiyat veya tarih öğretmeni olmak istemiştim bir lisede. öğrencilerine tarihi ve edebiyatı sevdirmek, onlara hayatın bir iki puandan ve paradan ibaret olmadığını anlatmak için. ama kendime anlatamadım daha bunu.. belki ailemin de payı vardır ama bahane bulmayacağım. ben istesem ne diyebileceklerdi ki? şuan okuduğum bölüme de karşı çıktılar. "uluslararası ilişkiler okuyup ne yapacaksın, bir sürü iibf mezunu boş geziyor!" dediler. dinlemedim. yine dinlemezdim. ama yapamadım. her gece aklıma gelir bu, hep vicdan azabı duyarım. hoş daha ilk senem, belki de cesaret edip değiştirebilirim bölümümü.
öğretmenlik dünyanın en güzel mesleği arkadaşlar. en kutsal meslek. daha kişiliği oturmamış çocuklar sizin tornanızdan geçerek hayata başlıyor. siz onlara yol gösteriyorsunuz. onları hayata hazırlıyorsunuz. belki anne babasından çok sizinle vakit geçiriyor. anne babasına anlatamadıklarını size anlatıyor. var böyle öğretmenler. abi gibi, kardeş gibi, dost gibi. işte bende öyle bir öğretmen olmak istiyordum! maddi kaygılardan uzak bir şekilde; aklı başında, ufku geniş, okumayı seven çocuklar yetiştirmek istiyordum. olmadı, yapamadım.
ve bu mesleği -bana göre- layıkı ile yapamayan çok öğretmen de gördüm. öğrenci gözünde öğretmeni canavara dönüştüren öğretmenler de gördüm. mesleğe yakışmıyorlardı, tek düşünceleri her ay hesaplarına yatan üç kuruş paraydı.
bu insanlar yüzünden öğrenciler de ki oku algısı çok farklı oluyordu. emrah serbes bunu bir kitabında çok güzel anlatmıştı.
" bir öğretmen arkadaşım var, okullarını depreme dayanıklı hale getirmek için yıkıp yeniden yapacaklarmış. öğrenciler müdürün kapısına dayanmış, “biz yıkalım hocam!” diye. işte okul sevgisi. okul böyle bir yer, orada öğrenilen her şeyi nefret ederek öğrendik. milli eğitim bakanı olsam, bütün iyi yazarları müfredattan çıkarırdım. edebiyat hocası kazma olduktan sonra ders kitabına sait faik koymanın anlamı yok. iyi yazar veli yarısıdır zaten. bir hadise olmadıktan sonra okula gelmesine gerek yoktur."
bu algıyı yıkmak isterdim, olmadı. cesaret edebilseydim olacaktı.
son olarak..
mezun olduğum liseden, öğretmenleri için yapılmış bir video. çok güzel anlatılmış..
https://m.youtube.com/...be&v=drYE-2vGbXo