1863 yılında yayımlanan ilk futbol kurallarındaki hali, "bir oyuncu topun önüne geçtiği anda oyun dışı kalır." şeklindedir. yani velev ki senin takım arkadaşın topa vurduğu anda sen toptan ilerideydin ve gidip topa dokundun. ahanda ofsayda düştün. ya rakip takımdan bir futbolcunun ya da topun gerisindeki bir arkadaşının gelip topa dokunmasını beklemeliydin. bir istisna kale çizgisinin gerisinden vurulan toplara var. o halde nerede olduğuna bakılmaksızın topa dokunabiliyorsun.
1866 yılında kural şöyle değiştiriliyor: kaleyle top arasında rakipten üç futbolcu varsa oyuncular ofsaytta sayılmayacak. eh, allah razı olsun.
1925 yılında bir güncelleme daha geliyor. bayağı büyük bir düzenleme hatta. topla kale arasındaki futbolcu sayısı ikiye düşürülüyor. bunlar da muhtemelen rakip takımın kalecisi ve defansından bir oyuncu oluyor. işte bu değişiklikten sonra da olanlar oluyor. futbol satrançvari bir oyun olmaktan çıkıyor. oyuna hız, fizik, ileri pas gibi kavramlar eklemleniyor. bu arada futbol yeni yeni yeşerirken "paslaşmak" kadınca bulunurmuş ingiltere'de. neyse, bir istatistik vereyim. 1924-1925 sezonunda yani kural değişmeden evvel ingiliz liglerinde oynanan 1848 maçta atılan toplam gol sayısı 4700 iken kuralın değiştiği 1925-1926 sezonunda gene aynı sayıdaki maçta atılan toplam gol sayısı 6373'e yükseliyor.
1990 yılında bir değişiklik daha yapılıyor. rakibin kaleye en yakın sondan ikinci oyuncuyla aynı hizada olan oyuncu ofsayt sayılmıyor. yanisi oyuncu kale çizgisine rakip en az iki oyuncudan -ki bunlardan birisi kalecidir- daha yakın değilse ofsayttan muaf oluyor. zaten bu da sarkık libero dediğimiz oyuncu tipini tarihin tozlu sayfaları arasına karıştırıyor. artık yok öyle geride kaleciyle bekleyip rakibi ofsayda düşürmek. (bkz:
libero/@haginin topugu)
1995'te aktif-pasif ayrımı getiriliyor.
sonrasında gene ufak tefek değişiklikler yapılıyor.
peki bunları kim kararlaştırıyor, derseniz: (bkz:
uluslararası futbol birliği kurulu/@haginin topugu)