• 16651
    takımın üzerinde ciddi baskı var. en küçük hava deliği dahi yok. hep kazanmalı, rakiplerde kaybetmeli. fatih hoca ise rahat. takım daha kötü olmayacak hale gelmiş. ilk 10 dakika sahada sıkıntılı bir takım var. rumenler kontrolü almış durumda. çıktığımız ilk kontrada burak'la net pozisyon buluyoruz. gol kaçıyor ama takım rahatlıyor. rumenlerden iyi olduğumuzu hatırlayıp iyi oynamaya başlıyoruz. orta alanda selçuk ve mehmet topal uyumlu, kenarlarda arda ve töre etkili olduğunda oyunu ele geçiriyoruz. çizgi üzerinden golü kurtaran caner'in rakip kalede yaptığı kısa ortaya, burak golcü dokunuşu ile şekil verdi ve öne geçtik. umut'un top rakipteyken yaptığı baskı olumlu. yine de burak ve umut'un oyun içinde de daha efektif oynayıp katkı sağlamalarını bekledik.

    fuat yaman
  • 16652
    oyun ilk maça benziyordu. roller tersti tabii. onlar baskıyla başladı ve volkan’ın iki hatası dışında pozisyon bulamadılar. biz de savunmada oyunu kabul etmek zorunda kaldık ama ikinci şansımızda golü bulduk. beklenmedik olan burak’ın harika kafa golünü bulduktan sonra pek yapamadığımız şeyi yapmamız oldu. topa sahip olduk ve geniş alanda top çevirmeyi başardık. hücumdaki umut, burak ve plansız gökhan töre dışında hemen her oyuncuyla geniş alanda top çevirdik ve oyunu soğukttuk. selçuk merkezde, topal salt savunamada değil destekte çok iyidik. ama önemli bir şey eksik kaldı. ne burak, ne de umut pivot özelliklerini sergileyebildi. sırtı dönük top alıp saklamakta yetersizdiler. bu da hem pozisyon bulmamızı, hem de orta sahaya zaman kazandırmayı engelledi.

    ikinci yarıda oyun merkezi biraz ve mecburen geriye çekildi. topu ileride tutamamak, hastalıktan çıkan oyuncuların tüm iyi niyetlerine rağmen halsizliği ve tabii romanya’nın iki değişikliği nedeniyle risk büyüdü. ancak bu kez de kontra bulmayı başardık. arda ve töre’nin asistlerini umut ve gökhan’la değerlendirebilsek oyunu erken koparıp, rakibi umutsuzluğa erken itebilirdik ama atamayınca risk daha da büyüdü.

    72’de olcay oyuna girene kadar bir 10 dakika ciddi baskı yedik. arda ve gökhan’ın yorgunluğu büyüdü. ileride top tutamama sıkıntısı yarı alanımıza bizi hapsetti. terim’in bu bu değişikliğinin ardından romanya’nın direncini kırıp hayata tutunduk. kabul edelim. averaj bile yaptık.

    selçuk ayağından sakatlandığında kenarda hem maçı ve kupaya katılma yolunu, hem de real madrid maçını aynı anda düşünen bir teknik adam vardı muhtemelen. onsuz milli takım eksik, galatasaray’ın ise alternatifi yok. selçuk inan öyle bir organizasyon merkezi ve üstadı ki ancak kötü oynadığında haber olur. o derece yüksek standartta ve vazgeçilmez. ve alıştırdı. bu sebeple önemini ancak yokluğunda anlarsınız.

    burak yılmaz’ın attığı golün asisti ve çizgiden çıkan bir top bile yeter. ancak özellikle ilk yarıda her pozisyonun içinde olmak da tek başına yeterli olabilir. caner, fenerbahçe’de 3’üncü tercih olarak başladığı sezonu milli takımla devam ettiriyor. dün sahanın en iyilerinden biri, hatta birincisiydi demek hiç yalnış olmaz. ve tabii gökhan gönül... bu halsizliği olmasa 2 golle oyunu bitirebilirdi. her türlü övgüyü hak ediyor.

    mehmet demirkol
  • 16653
    türkiye, uefa kulüpler sıralamasında geçen yılı 10’uncu, romanya ise peş peşe kötü sezonların ardından 18’inci bitirdi. türkiye süper ligi’nde bir oyuncunun ortalama market değeri 1,8 milyon euro iken, aynı rakam romanya’da sadece 500 bin euro dolayında. süper lig’de 50, romanya liga 1’de 29 a milli futbolcu forma giyiyor. yani türkiye ligi, romanya ligi’nden açık ara üstün.
    türkiye’nin romanya’ya üstünlüğü sadece lig kalitesinde değil, lejyonerlerde de ay-yıldızlılar pol pozisyonunda: romanya kadrosunda hiçbir lejyoner şampiyonlar ligi oyuncusu yokken, türkiye’nin devler ligi yarışçıları arda-ömer ilk 11’de, nuri kulübedeydi dün gece.
    sahaya çıkan türk santrfor uzun süre devler ligi gol krallığını işgal ederken, rumenler’in ilk yarıdaki santrforu kulüpsüz, ikinci devredekiyse geçen yıl süper lig’de küme düştü! lig kalitesi, uluslararası maç tecrübesi ve lejyoner kalitesi bakımından türkler rumenler’e (ve dahi macarlar’a) bu kadar üstünken, puan durumunda bu iki ülkenin bizim üstümüzde olmasının tek nedeni, itiraf edelim ki hoca farkıydı. fatih terim bu bariz farkı kapattı, puantaja da en azından denge geldi... şimdiden teşekkürler fatih hoca. dünya kupası’na gideriz/gidemeyiz şu anda bilmek zor, ama en azından milli takımı izlemek tekrar heyecan vermeye, gurur vermeye başladı hepimize.
    savunmaya alkış
    dünkü galibiyeti hazırlayan faktörlerde birinci sıraya tabii ki hoca farkını yazdıktan sonra, ikincil olarak takım savunmamızdaki başarının da altını çizmek gerek. gerek arda, gerek umut bulut, hatta gökhan töre, andorra-romanya maçlarında o kadar iyi savunma yaptılar ki hücumdaki katkılarını konuşmaya sıra gelmedi.
    normalde ofansif becerisiyle tanıdığımız bir başka isim selçuk da, almanları hayretlere düşüren schalke savunmasının bir benzerini dün romanya’da yaptı. evet formasını kirletmedi, kendini yerden yere atıp dikkat çekmedi. ama zekâsıyla, önsezileriyle yaptığı pas araları gözden kaçmayacak kadar fazlaydı.
    işimiz henüz bitmedi
    işimiz hâlâ bitmedi, yine türk futbolunun kaderi olan “biz iki maçı kazanırsak, macaristan hollanda’ya puan yitirirse, romanya estonya’yı farklı yenemezse, andorra gülümserse...” tandanslı bir yiğit özgür karikatürü arifesindeyiz. ama bizim de özelliğimiz bu galiba, son dakika başarılarının ülkesiyiz.
    aynen haziran 2008’de bir basın toplantısında cristiano ronaldo’nun söylediği gibi: “türkler otobüse binmeden maç kazanılmış sayılmaz

    uğur meleke
  • 16654
    başta , fatih terim ve bütün futbolcuları tebrik ederim. uzun zamandır seyrettiğim en iyi mücadele eden milli takım.

    bakın en iyi oynayan milli takım demiyorum! oynayan bütün futbocular hiç bir şekilde futbol sahtekârlığı yapmadılar. takım olmak bu. en ileri uçta oynayandan pres başlayınca bütün takım rahat ediyor. gol pozisyonuna girersin atarsın, kaçırırsın veya yersin... futbolda bunların hepsi var. futbolda şansızlık da var. bu mücadeleyi eden milli takım’ımız dün berabere kalsaydı şansızlık olurdu.

    insanlar için en tehlikeli şey şudur: kaybedecek hiçbir şeyi olmayanlar; bir de kazanmasam da olur, beraberlik bana yeter psikolojisine girmek. dün gece ikisini de net bir biçimde yaşadık. zaman zaman ferdi pozisyon hataları yaptık ama kim hata yaparsa yapsın en yakın arkadaşı onun hatasını kapatmaya koştu.

    hatayı yapanı tribünlere jurnallemedi.

    topa dan dun vurmadık. o vurduğumuz toplar da tenis topu gibi bize gelmedi. topa bastık boşa çıktık, iyi pas yaptık. böyle oynayınca romen takımının sinirleri gerildi. önce sinirlendiler, sonra birbirlerine kızdılar. zaten bu görüntünün en belirgin özelliği yedek kulübesindeki romen teknik direktörüydü. bir teknik direktör o görüntüleri veriyorsa, o takım yanlış demektir.

    burak, kolayını kaçırdı, zorunu attı. umut’un da payı büyüktü. umut, defansı dağıttı burak da işi bitirdi. fatih hoca’nın oyuncu değişiklikleri de yerindeydi. umut, daha fazla pres yaptığı için burak’ı aldı. orta sahayı olcay şahan ile takviye edip topu takımda daha fazla tutmaya çalıştı. arda, iyi futbol oynadı, bunun yanında iyi de liderlik yaptı. ama aldığı sarı kartta avrupa’da çok az hakem bu kıyağı yapar! çünkü yaptığı hareket kırmızılıktı... eğer atılsaydı sonuç ne olurdu bir düşünsün.

    tribünde bir avuç türk seyirci var. bağırdılar mı bağırdılar, takımlarını desteklediler. ancak üzerlerindeki forma renklerine itirazım var. bu milli bir maç, kulüp maçı değil. hep beraber kıpkırmızı formalarla milli takım’ı desteklemek lazım. bu konuda da dünyada seyrettiğim iki ülke var, onlara bayılıyorum: birisi hollanda diğeri danimarka... tribünde bile topyekün olduğumuzu, bir idealde birleştiğimizi anlatamıyoruz. sakın bana çeşitli formaları giyenler tribünde dostluk mesajı veriyor demesinler. çünkü sahada oynayan türk milli takımı. gerisi hikaye...

    maçin iyisi

    ay yıldızlı milli takım’ın ortaya koyduğu mücadele ruhu

    maçin kötüsü

    romen milli takımı’nın takımının teknik direktörü victor piturca

    hakem: az hatayla iyi maç yönetti.

    erman toroğlu
  • 16655
    55 bin kişi önünde deplasmanda oynamak ve kazanmak zorunda olmak zor bir denklem. ilk yarıda her şey istediğimiz gibi oldu. 15’inci dakikadan sonra kontrolü eline alan milliler selçuk inan’ın organizatörlüğünde topu iyi dolaştırdı.
    karşılaşmayı izleyen tarafsız bir göz “kırmızı formalı” takımın daha iyi olduğunu kolayca görürdü.
    fatih terim’in farkı şu: bu kadar kısa sürede zorluk düzeyi böylesine yüksek bir maçta oyuncu grubuna müthiş bir özgüven aşılamış tecrübeli teknik adam... burak ile bulduğumuz golün ardından baskı yememek ve kendi oyunumuzu oynamaya devam etmek önemliydi. top bizde kaldı ve sahaya iyi yayıldık.
    ikinci devrede gökhan töre ve arda’nın hazırladığı pozisyonlarda umut ve gökhan pozisyonları değerlendirebilse maçı çok daha erken kopartabilirdik. son 20 dakika burak’ı çıkartıp olcay’ı oyuna sokan terim, hem orta alanı kalabalıklaştırdı hem de arda’yı ortaya çekerek sağ kanattan matel ile zaman zaman etkili gelen romanya’ya önlem almış oldu.

    mili takımda dün gece görevini yapmayan yoktu. ancak orta alanda oyuna hakim olduğumuz bölümlerde selçuk; rakibin hücumlarında da semih çok iyi oynadılar. fifa organizasyonlarında genel averaj uygulandığı için 2 farklı kazanmak bize play-off yolunda büyük avantaj getirecekti. ve mevlüt’le son dakikada bulduğumuz golle bunu başardık ve 2-0’ı bulmak en az 3 puan kadar önemli bir kazanç oldu bizim için.
    imkânsız gibi görünen rüya devam ediyor. ancak hâlâ aşılacak çok yol var. inanmak ve yola devam etmek için kazanmak şart idi ve milliler zoru başardı. bunda en büyük pay takıma ihtiyacı olan özgüven kazandıran fatih terim’in...

    güntekin onay
  • 16656
    ilk 45'te en olumlu noktamız maç berabereyken de, 1-0 öne geçince de “topun arkasına geçme ezberi”nden vazgeçerek oynamamızdı. romanya'ya istanbul'da yenildiğimiz maçta topa % 63 sahip olmuş % 81'lik oranda isabetli pas yapmıştık. ama asıl mesele o topa sahanın neresinde sahip olduğun ve isabetli pasları rakip kaleye ne kadar yakın mesafede yapabildiğin değil mi?
    dün gece ilk yarıda bu iki kritik sorunun somut cevaplarını bulduk, istanbul'da 1-0 yenilirken 90 dakikada rakip kaleyi tutan şut sayısını, daha ilk 45'te bulduk. tabii hepsinden önemlisi golü bulduk, arkaya yaslanmadık. topun arkasına geçip beklemedik, topun çevresine yayılıp baskı yaptık. üstelik istanbul'daki yenilgiden farklı olarak daha ofansif karakterli 3 oyuncuyla oynarken rakibe çok daha az pozisyon verdik. en kilit defansif katkı yapan oyuncumuz santrforumuz umut bulut'tu!

    2. yarının ilk 15 dakikası da maçı kazandıracak oyun karakterini sergilemeye devam ettik. ancak 60'tan sonra gereksiz geri çekildik daha doğrusu fizik kondisyon eksikliğimizden ileri gidemedik, ilk 60'taki kontrollü baskımızı ve iyi oyunumuzu sürdüremedik. bunun ana sebebi, ömer toprak hariç tamamı ligimizde oynayan ilk 11'in ligimiz standardında tempo devamlılığı ve fizik kondisyona sahip olması.
    neyse ki 2013 model romanya, hagi'li, popescu'lu, dan petrescu'lu romanya'nın gücünden çok uzak. sadece rat, o 1994 ve 1998'de romanya'ya altın çağı'nı yaşatan ideal 11'i zorlayabilecek yakın kalitede. buldukları tüm pozisyonlar bizim fizik kondisyon devamsızlığımızdan kaynaklanan yerleşim hatalarımızdan kaynaklandı. ömer toprak savunmada, arda orta sahada kritik anlarda fark yaratan liderlik özelliklerini sergileyince hatalarımız pahalıya patlamadı.
    dün gece mevlut'un güzel plasesinden sonra yeniden canlanan umutlarımızı arttırmamız için kalan maçlarda ilk 60'taki oyunu geliştirerek oynamamız ve 90 dakikaya yaymamız lazım.

    ali ece
  • 16657
    solan umutlarımızın yeşerdiği bir karşılaşma izledik dün gece... 2014 dünya kupası elemeleri'ne büyük umutlarla başlamıştık, hayallerimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. ay-yıldızlı ekibimizin bu galibiyete gerçekten çok ihtiyacı vardı. romanya deplasmanında fatih terim ve öğrencileri alınlarının akıyla muhteşem bir galibiyet almayı başardı. tüm futbolcuları ve teknik ekibi can-ı gönülden kutluyorum.
    fakat yine de insan düşünmeden edemiyor; ay-yıldızlılarımız, dün gece çok iyi bir futbol ortaya koydular. peki akıllar daha önce neredeydi? bu takım neden daha önce bu kapasiteye çıkamadı? zaten bu hırsı ve oyunu önceki maçlarda görebilsek, bu gruptan rahatlıkla 2. olarak çıkardık. ancak yine de bunları bir kenara bırakmak gerekiyor. çünkü futbolda geriye bakmanın hiçbir faydası yok. her zaman ileriye bakmamız lazım.
    maça gelecek olursak... dün geceki zaferde ilk olarak göze çarpan şey; fatih terim faktörü. deneyimli çalıştırıcı çok akıllı bir taktik uyguladı. zaten bunu yapabilecek ender insanlardan biriydi. iyi taktiğe bir de terim'in motivasyonu artırıcı etkisi eklenince futbolculardaki performans sıçraması çok bariz şekilde görüldü.
    terim'in oyun düzeni içerisinde selçuk inan ve mehmet topal, maçın kazanılmasındaki en etkili isimler oldular. selçuk da mehmet de ön liberoda nasıl oynanmasını gerektiğini adeta ders vererek gösterdiler. burak yılmaz oyunun içinde çok da etkili gözükmedi ancak her zaman ihtiyaç duyulan bir golcü olduğunu bir kez daha gösterdi. romanya defansının arasında zaman zaman kaybolmasına rağmen beklenmedik bir anda çıktı ve golünü atarak milliler'i öne geçirdi, farkını gösterdi. arda turan'a gelince... çok dinamik ve tam da milli takım'ı ihtiyaç duyduğu karakterde bir futbolcu. fizik olarak ispanya'da kendisi geliştirmiş, çok güçlü... sol kanatta caner ile birlikte çok başarılı işler yaptılar. ancak arda'nın sonuca yönelik oynaması ve skora katkı yapacak hamlelerde bulunması lazım.
    son olarak gökhan gönül için ayrı bir parantez açmak istiyorum. önünde oynayan gökhan töre, romanya karşısında pek de etkili bir görüntü çizemedi. ancak gökhan gönül o kadar iyi bir performans ortaya koydu ki hem kendi işini yaptı hem de töre'nin açıklarını kapattı.
    2014 dünya kupası için umutlarımız devam ediyor. evet, elemelere çok kötü başlamış olabiliriz ancak biz; zora geldiğimizde başarırız. bu hep böyle olmuştur. umarım yine böyle olur. bence milliler, grubu ikinci olarak tamamlayıp play-off'a kalacaktır. dün akşam oynanan futboldan sonra bir çok kişinin de benimle aynı fikirde olduğunu düşünüyorum...

    sergen yalçın
  • 16658
    daha önce maç içinde geri dönüşün krallığını kurmuştuk. şimdi grup içinde geri dönüşün krallığını inşa ediyoruz.

    fatih terim dün gece bu filmin startını verdi. ne güzel, yeniden milli takımımız var.

    macaristan, estonya maçını erken koparmıştı, biz çekingen başlayıp baskı görmüştük. başta kolay pozisyon verip korktuk. sonra bulup sonuçsuz kalınca itiraf edelim aslında matematik hesaplar yapmaktan taktik şemaya konsantre olamadık. taktik şema derken, başlangıç dizilişi çoğu zaman iki stoper’in geride kaldığı beklerin öne çıkıp ortayı beşlediği, ileriyi dörtlediği, ön taraftaki ikilinin sırayla forvetlerin arkasına geçip pas istasyonu kurduğu varyasyonlarla şekilleniyordu. ama grup matematiği netameliydi.

    hollanda, macarları yenmeli, bize kaybetmeliydi!

    evet sol bek caner ilk yarıda dikkat çekiciydi. önce volkan ile anlaşamadılar neredeyse klasik ancak “türkiye yer” klasmanından bir gol yiyorduk.

    sonra yüksekten gelip içeri giden topu kafayı direğe çarpmak pahasına karşıladı, hatasını sildi, volkan’ı da kurtardı. öne çıkıp, sağda töre’nin top alamadığı bölümde atakların komuta merkezi oldu.

    burak yılmaz’ın karşı karşıya kaçırdığı pozisyonun ardından yine caner’in kafasına gökyüzünden düşürdüğü topu içeri atması maçın kısa fragmanındaki esas sahne oluverdi.

    35’te terim, töre’yi çağırıp çizgide kaybolan umut ile burak’ın arkasına yaklaş dedi. zira solda caner gibi sağda gönül öne deplase olabiliyorlardı. terim o bölgedeki ekstra istihdamı ortayı güçlendirip pas sayısını artırmak amacıyla düşürdü. topu daha çok tutmamız rumenlerin çok hatalı pas yapması, orta alan organizasyon eksikliği sayesinde geldi.

    ikinci yarıda maxim’in oyuna dahil olmasıyla caner’in kanadına baskı geldi. bir ara baskı yedik, çıkamadık. o kadar!

    fazlasını yapamadılar, yaptırmadık.

    gökhan töre 53’te nefis bir ikinci gol pası verdi, umut’la karşı karşıyada golü yapamadık.

    kolay atmayı sevmiyoruz!

    fatih terim rakibin baskı kurduğu bölümde oyuncu değişiklikleri ile enerjiyi yüksek tuttu, böylece rumenlerin son 15 dakikayı skorer oynama istatistiği bozuldu.

    ofansif yanı büyük sürprizlerle dolu caner’in.

    misal 82’de savunmadan dönen topa bir kafa uzatışı vardı, kaş ile göz arasında alkışa değer.

    gecenin tüm özet karelerine girdi caner. uzun zamandır yedek kulübesinde esas forvetlerden kendisine sıra gelmesini bekleyen mevlüt’ün golü cuk oturdu. semih gibi adam mevlüt, o golü atınca 2008 ruhu geri geldi birden.

    romanya galibiyeti ile yeniden kenetlendik, milli takımın farkına vardık, milli takımla bağını kesmeye yakın oyuncuları geri getirdik, umutları tazeledik, heyecan yaşadık. bu takım estonya’yı yener, hollanda maçına macaristan’ın önünde ikinci çıkarsa play-off yapar. geri dönüşün krallığı yeniden doğuyor.

    okay karacan
  • 16659
    daha düne kadar bu takım değil miydi, ezilen, büzülen yenilen...
    bu takım değil miydi, puana hasret, galibiyete aç kalan...
    oysa bu çocuklar bizim çocuklar...
    dün ezilen, büzülen;
    bugün tarih yazan bizim çocuklar...
    onları zamanında “usta”ya teslim etseydik, çok şey değişirdi...
    inanın çok şey değişirdi...
    ama geç kaldık... “usta”ya gel demek için çok geç kaldık...
    “hayat geç kalanları asla affetmez“ derler...
    umarım hayat, bu konuda bize bir kredi tanır...
    işte gördük; bükreş‘te “fatih’in aslanlarını“ gördük... futbol adına unuttuğumuz ne varsa hepsini bir bir hatırladık...
    yardımlaşma, paslaşma...
    panikten uzak mücadele...
    uzatma dakikasındaki bir pozisyon hariç, rakibe tek yüksek top vurdurmayan savunma anlayışı...
    rakip kalede pozisyon üstüne pozisyon...
    iki modern bek; gökhan ile caner...
    göbekte kuş uçurtmayan semih, ömer...
    her karışı parselleyen bir orta saha...
    rakip ceza alanı önünde driplingleri ile romanya savunmasını şaşkına çeviren hücum hattı...
    burak, umut... öyle çalıştılar ki... bir de her zaman attıklarını bu maçta kaçırmasalardı, hiç kuşkunuz olmasın sonuç çok daha önce gelirdi...
    elbette gökhan töre... lütfen hep böyle...
    maçın coşkusunu, mutluluğunu yaşıyoruz...
    galibiyete, puana, adam gibi takıma olan susuzluğumuzu kana kana gideriyoruz...
    ama halen kritik durumda olduğumuzu gözardı edemeyiz...
    andorra maçında bir kıvılcım çaktık... romanya maçında bir kıvılcım daha...
    umarım bu iki kıvılcımın ardından güçlü bir alev gelir...
    milli takım geri geldi, umarım bizi brezilya’ya taşıyacak o güçlü alev de gelir...
    çoğu şeyi, çok erken kaybettiğimizi biliyoruz...
    ama işin başında “usta” varsa, sahada böyle bir milli takım varsa, umut her zaman vardır...
    “pırıl pırıl gökkuşağını görmek için yağmura katlanmak gerekir“ demişler...
    biz çok yağmurlar, çok fırtınalar gördük...
    çok sıkıntılar çektik...
    gene ıslanırız, gene fırtınalara göğüs gereriz...
    yeter ki, çoktandır hasret kaldığımız o pırıl pırıl gökkuşağını görelim...

    şansal büyüka
  • 16660
    maçin ilk çeyreğine bakınca birbirine denk, ne yapacağı belli olmayan, gol yiyince oyundan kopacak iki ekip gördük.

    rumenlerin seyirci desteği ile istekli bir şekilde üzerimize gelmeleri tribünleri heyecanlandırmaktan öteye gitmedi. milli takım’ın kaliteli ayakları ilk çeyrekten sonra kendilerini hissettirmeye başladı. golü bulduğumuz dakika ve sonrasında arda’nın liderliğinde orta saha ile forvet arasındaki yakın ve iyi pas alışverişleri maçtaki hakimiyetimizi teyit etti. ilk yarı golü bulmaya ve oyuna hakim olmaya yetecek kadar oynadık.
    ikinci yarıda ise daha organize olan, rakip kaleye daha bilinçli ve etkili giden taraf bizdik. öndeki burak-umut ikilisinin baskısına destek veren orta saha hem daha ekonomik hem de oyunu önde oynamayı sağladı. milli takım uzun zaman sonra önde baskı kurarak ve dönen toplara hemen baskı yaparak oynadı. bunun en önemli yansıması ise defansımızın otomatikman kalemizden uzak oynamasıydı.
    bu galibiyet bize sadece moral ve umut sağlamakla kalmadı daha ciddi, daha gerçekci şekilde 2’nciliği düşünmemizi getirdi. biz herşeyin en iyisini yapsak da yine sadece “biz” yeterli olmuyoruz. dolayısı ile işimiz zor ama en azından sonuna kadar kovalayacağız. ve erken havlu atmaktansa heyecanı son ana kadar taşıyacağız. bakalım futbol bize nasıl bir son hazırlamış...

    maçin iyisi

    liderlik, kalite ve yetenek eşittir arda.

    maçin kötüsü

    sıradan bir takım olan romanya.

    hakem:

    çok dengeli ve kaliteli bir yönetim gösterdi.

    hakan ünsal
  • 16661
    umuda yolculuğun ikinci ayağından da zaferle ayrıldık. bir hayali gerçekleştirmek için çıktığımız yolda, çok önemli bir eşiği aştık.

    en ciddi rakibimiz romanya’yı en azından şimdilik saf dışı bıraktık. grupta ilk kez ipleri elimize aldık. fırtınalı başlayan bir yolculukta, dümeni geç de olsa o suların deneyimli kaptanına devretmenin avantajını yaşadık. ve aylardan sonra o özlediğimiz milli takım coşkusu, heyecanı, kalitesi ile buluştuk.

    tek hedef vardı dün, kazanmak. aslında gerisi teferruattı. iyi oynamak, keyif almak, keyif vermek bu oyunda ikinci plandaydı. ama öyle bir ilk yarı oynadı ki milli takım… o teferruatları da bu kritik maça kattı. inanmıştı, kararlıydı, istiyordu ve çok iştahlıydı.

    başlangıçta caner ile volkan arasında paylaşılamayan toptan ufak bir sıkıntı yaşadık. birkaç dakika sonra bir ikinci toptan oluşan, caner’in çizgi üzerindeki müdahalesiyle üst direkte sonlanan atakta derin bir oh çekerek rahatladık. ardından da kontrolü önemli ölçüde ele aldık. topu iyi kullanarak, oyun disiplinine uyarak, takım bütünlüğünü sahaya yansıtarak elemelerde ilk kez bir deplasman maçında, gerçek gücümüzü ve kalitemizi ortaya koymaya başladık.

    caner’in nefis ortası, burak’ın köşeyi bulan kafasıyla skor avantajını yakaladık. yüreğimizi, enerjimizi, becerimizi ortaya koyuyor ve kontrolü iyice elde tutuyorduk. savunmada dengeliydik. orta alandan oyunu dilediğimiz gibi yönlendiriyor, hücumda gerekli etkiyi gösteriyorduk. ilk yarıda her şey istediğimiz gibi gitti.

    ama oyun henüz bitmemişti ve belli ki ikinci yarıda romanya varını yoğunu ortaya koyup en azından bir beraberlik için maça asılacaktı.

    nitekim iki değişiklikle başladığı bu bölümde romanya, o direnci biraz daha agresifleşerek göstermeye koyuldu. ancak ilk pozisyona giren taraf yine biz olduk. umut, çaprazdan vurdu, kaleci çıkardı. topun altına girebilse romanya’nın direncini büyük ölçüde kıracaktık. 69’da yüreğimiz ikinci kez ağzımıza kadar geldi. popa vurdu, gölü direk önledi. doğrusu o an şans yanımızdaydı. romanya tüm hatlarıyla geliyor, mücadelede heyecan giderek artıyor ancak arka alanda da önemli açıklar veriyordu. son bölümde oyunu tekrar öne taşıdık. romanya’nın savunma güvenliğini ikinci plana itmesinden yararlanarak üst-üste gol girişimleri yaptık. ve nihayet, artı beşte mevlüt’le bulduğumuz golle bu keyifli, bu güzel, bu her anı mücadele yüklü maçı noktaladık. umut kapısını biraz daha araladık. şimdi kaldı iki final. işimiz hâlâ zor. ama artık imkansız değil. dünkü milli takımı görünce buna iyice inandık.

    zeki çol
  • 16662
    helal olsun çocuklar, helal olsun imparator...önce olimpiyatların kaybedilişi, sonra basketbolda yaşadığımız hayâl kırıklığından sonra bu zafere o kadar çok ihtiyacımız vardı ki, teşekkürler hepinize.

    belki bu yaz brezilya’da olacağız, belki de tüm çabaya rağmen evimizde kalacağız; bunu zaman gösterecek, ama bir gerçek var ki, “mucizeye yürüyüş” sonuna kadar devam edecek.

    dün gece ilk 45 dakika, görevini eksiksiz yerine getiren bir milli takım izledik. ne taraftar baskısı, ne hastalık, ne de hakemin sinir bozucu kararları etkiledi bizi. bir yandan disiplinli oynayan, diğer yandan ciğerleri patlarcasına koşup, pres yapan çocuklar vardı sahada. romanya’yı resmen kitlediler. tek pas hatası bile yapmayan selçuk inan’ın şefliğinde, kontrol tamamen bizim elimizdeydi. savunmadaki sakarlıklarımızın dışında pozisyon vermezken, gol için fazlasıyla da fırsat bulduk.

    kolayi kaçıran, zoru atan burak’la ilk yumruğu indirdiğimizde, romanya üstümüze gelmeye başladı. 35. dakikada selçuk inan’ın yaşadığı sakatlık ve tedavi süreci oyunun yeniden soğuması için imdadımıza yetişti.

    romanya , maç boyunca sağ kanadı kullanırken caner o bölgede geçilmezi oynadı ve geceye damga vurdu. yeri geldi çizgiden top çıkardı, yeri geldi asist yaptı. burak sadece skoru değiştirerek değil, bazen orta sahaya bazen de defansa gelerek mükemmel bir takım oyuncusu olduğunu gösterdi. tek tek yazsak, yerimiz yetmez. kaleci volkan’dan, bir ileri bir geri koşan gökhan gönül’e topu ayağına aldığında ne yapacağını kestirmenin zor olduğu gökhan töre’den oyuna sonradan girip takımı rahatlatan olcay şahan’a kadar tüm futbolcularımız işini iyi yaptı.

    ve fatih hoca... ondaki yürek, inanç, tecrübe bir takımı ancak bu kadar değiştirebilir. kendisinin de söyleiği gibi, o bitti demeden, hiçbir şey bitmez!

    ersin düzen
  • 16663
    avrupa'nin en büyük 6. futbol ekonomisine sahibiz. yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da çok önemli futbol kaynaklarımız var. yurt dışına birçok yetenek gönderdik. tüm bunların hepsini görmezden gelenlerin, küçümseyerek "elimizdeki yetenekler bu kadar" diyenlerin, "son yıllarda türkiye'de futbolcu yetişmiyor, şansız bir dönem yaşıyoruz" açıklamaları yapanların bu maçtan sonra alacağı çok ders olmalı. biz ülke olarak bu söylemleri yıllar önce geride bıraktık. büyük başarılar elde eden milli takımlar ve teknik adamlar yetişirdik. bu kuşaklardan sonra kalkıp bu masalları türk toplumuna anlatmaya çalışmak futbolumuza hem zaman hem itibar kaybettirdi.. puan cetvelinde geride olsak da gurubumuzun hollanda ile beraber en iyi 2 takımından biriyiz. bunun tartışacak, şüphe edecek yanı yok. bu noktada başladığımız grup maçlarında bugün romanya'yı kendi evinde yenip tekrar işe ortak olmaktan da son derece mutluyuz. romanya ve macaristan, türkiye'nin rakibi olamazlar. bunlar taktik disiplinleri yüksek olan takımlar ama yetenek ve kapasite anlamında bizimle aynı kefede değiller. doğru şekilde yönetilen bir türkiye'yle karşılaştıklarında da ne duruma düştüklerini hep beraber gördük.
    dün akşam kendi karakterini ortaya koyan, kendi oyun disiplinini kabul ettiren, kendi oynamak istediği gibi oynayan milli takımımız çok önemli bir işe imza attı. taktik anlamda cesaretli bir oyun anlayışıyla oynamamıza rağmen takım halinde müthiş bir bütünlük sağladık. hücumda beraber çoğaldık, kapanırken de bütün takım müthiş bir savunma yaptık. bu maç içinde arda, caner, gönül, selçuk gibi isimleri saymaya başlarken diğerlerini de peşinden saymamız gerekiyor. savunma blogumuz semih ve ömer, alan savunmasını ve birebir adam savunmasını merkezde çok etkili yaptılar. selçuk ve topal orta alanda pas yüzdesini çok yukarıda tutarken, oyunu da aynı kalitede yönlendirdiler. umut ve burak işin hem atak hem savunma tarafında etkili oldular. burak değerlendiremediği ilk pozisyondan sonra demoralize olmadan oyunda kalarak attığı golle akşamki maçın kilidini açtı. gönül ve caner iki bek olarak müthiş verimli oynadılar. töre ve arda ise işin organizasyonunu ele alıp bütün maçı kontrolümüzde tutmayı başardılar. işin özetinde hep beraber hareket eden hem ofans yönünü hem defans yönünü birlikte yapan milli takım olarak sahadaydık.
    demek ki yapabiliyormuşuz. demek ki yeteneklerimiz varmış. demek ki, onları işler hale getirebiliyormuşuz. klasik ama yeri geldiği için bir kez de biz söyleyelim; at sahibine göre kişneyebiliyormuş.

    ali gültiken
  • 16664
    potansiyelimiz gruptaki konumumuz mu yoksa son 2 maçtaki performans mı? yakışan, hiç kuşkusuz andorra ve romanya maçlarındaki görüntü. fatih terim’in takıma geliş şekli konusunda eleştiriler varken bu mücadeleyi vermek kolay değil. negatif baskıyı motivasyona dönüştürebiliyor.

    her oyuncu övgüyü haketti ama en büyük başarı terim’in. ilk 15 dakika romanya beklenen görüntüyle başladı. seyircisi ile baskı kurdu, tehlikeli pozis- yonlar yakaladı. ta ki gole kadar... hiç beklemiyorlardı, elleri ayaklarına dolaştı. kalitemiz ortaya çıktı. oyunun kontrolü bize geçti. belki net pozisyonları o kadar fazla bulmadık ama kalemize yaklaşamadılar.

    ikinci yarıda piturca oyuncu değişiklikleriyle takımı ateşlemek istedi. kale- mizde baskı kurmaya çalıştılar ama buna izin vermedik. maçın genelinde kale direğimizden dönen iki pozisyon var, şanslıyız. özelliklede 65’ten sonra görüntümüz biraz bozuldu. terim tek forvete dönüp orta sahayı beşleyerek bu sorunu çözdü. doğru müdahale. etkisini gösterdi. andorra maçı hem yeni gelen terim hem de güvenini kaybeden oyuncular için ilaç olmuştu.

    terim, istediği format ve ideal 11 için net mesaj almıştı. nuri’nin yerine selçuk orta sahaya ilaç gibi geldi. sağda iki gökhan defansif ve ofansif olarak çok uyumlular. tek korkum sol bekte caner’di. ama mükemmel oynadı. golde katkısı büyük. arda vazgeçilmez lider. o kadar iyi organize olduk ki, kor- kulan defansif hatalar olmadı. herkes görevini yaptı. şansımızı sürdürmek için önemli bir galibiyet. daha da önemlisi, milli takım heyecan verici bir şekilde geri geldi...

    cüneyt tanman
  • 16665
    şimdi bir mekan düşünelin.. bu mekan çok güzeldir ama hiç müşteri gelmez. insanlar da sorarlar ‘ya kardeşim bu mekan nedene hiç iş yapmıyor?’ diye. sonra gün gelir bu mekanın işletmecisi değişir ve bu mekan bir bakarsın en revaçta yer oldu. işte bizim milli takım da böyle. çok iyi futbolcularımız var. bu grubun hollanda’dan sonra tartışmasız en iyi takımı biziz. ama nelerle uğraşıyoruz. fatih terim gelmeden önce brezilya’ya veda etmiştik. ama şimdi fatih terim geldi, aynı o mekan gibi milli takım da canlandı ve revaçta oldu.

    romanya tribünleri gibi uzun senedir taraftarımız olmadı. taraftarların kabahati değil. bu milli takım’ın kabahatiydi. sen oynarsan, bizim tribünlerimiz bunun 2 mislisi olur.

    fatih terim’in bir oyun mantalitesi var. top rakipteyken herkes topun arkasında olacak. arkasına bakmadan herkes kendisini topun arkasına atacak. bir futbol takımı bu kadar kısa zaman nasıl değişir, işte örneği. agresif, koşan, orta alanda basan ve rakibe 3 pas yaptırma izni bile vermeyen bir orta saha organizasyonu vardı. ve bunun yanı sıra çok akıllı kontratağa çıkış, ileride çoğalma. kaçırdıklarımızı atsak fark olurdu. ve fatih terim doğru hamleler yaparak oyuna soktuğu mevlüt’le maçın skorunu belirledi. yani oynanan taktiğin meyvesini verdi.

    fatih terim çok eleştiriliyor. ama teknik direktörlüğü, kişiliği ve adamlığını kimse eleştiremez. terim’in eleştirilmesindeki en büyük neden yöneticilerin verdiği demeçlerdi. ancak terim bu hafta içinde bu işi netleştirecektir. çünkü fatih terim bu ülkenin olmazsa olmazıdır. onun sinirlenmesi, onun gergin olması türk futbolunun zararınadır. onun için fatih terim’i yöneticiler yıpratmasınlar. yıpratılacak pozisyonu yaratmasınlar. dün gece fatih hoca bizim bir türk milli futbol takımımız olduğunu tekrar hatırlattı. teşekkürler fatih terim. iyi ki bu ülkede sen varsın.
    bu arada dün akşam herkes çok iyi oynadı, herkes çok mücadele etti. arda takımın lideriydi ve büyük oyuncu olduğunu gösterdi. burak golcülüğünü konuşturdu. gökhan töre de beşiktaş’taki performansını devam ettirdi. kısacası dün gece kötü yoktu. kötü, yöneticilerin ‘ali cengiz’ oyunlarıydı bu hafta.

    sinan engin
  • 16666
    işte sevinç bu... işte mutluluk bu... işte zafer bu... inandık... kazandık... müthiş bir galibiyete imza attık. nefes kesen bir mücadeleden sonra büyük bir engeli harika bir skorla aştık...
    helal olsun ekibimize...
    helal olsun millilerimize...
    elbetteki en başta fatih terim... yani imparator... sonra da savaşan kahramanlarımız... resmen tarih yazdılar dün...
    bu gidişle biz... biraz da şansımız yaver giderse... brezilya'dayız... aslında olmak ya da olmamak mücadelemiz vardı dün... uçurumun kenarındaydık... ve tırnaklarımızla tutunmaya çalışıyorduk.
    ya düşecektik... ya da derin bir ohhh çekecektik. tek çare galibiyet olduğu için haliyle... burak-umut ikilisine birlikte yer verdi fatih terim... gol atmadan olmazdı bu iş... ya kazanacaktık, ya da kazanacaktık.
    yoktu başka bir düşünce...
    maç başladı ve... çok belirgin bir şekilde görüldü ki... eksiğimiz yoktu fazlamız vardı. çok daha istekliydik... baskılı ve dikkatliydik... silahlarımız yavaş yavaş ortaya çıktı... hani şu sahibine göre çok iyi patlayan silahlarımız... kalemizde bir iki ufak tehlike atlatsak da... sonrasında kontrolü ele geçirdik.
    burak'ın kaçırdığı müthiş bir fırsat var ki... ah vah dedik. ama sonrasında yine burak'la deliler gibi sevindik...
    rakibimiz şaşkındı... ve de etkisiz. söz bizdeydi... futbolcularımızın tamamına yakını görevini en iyi şekilde yapıyordu.
    savunmamız hatasız oynuyordu. orta sahamız çok iyi savaşıyordu. ileri uçta ise burak ve umut'un etkinliği vardı.
    her şey çok iyi gidiyordu...
    ilk yarı bittiğinde... skor üstünlüğü ile soyunma odasının yolunu tuttuk. ikinci yarıda da... pozisyon üstünlüğü yine bizdeydi.
    önce umut, sonra da gökhan gönül'ün yakaladığı iki fırsat var ki... biri gol olsa, o anda bitecekti bu iş...
    bu arada... popa'nın vuruşunda topun direkten dönmesi ise hanemize şans olarak yazıldı.
    sonrasında yine bastırdık, yine fırsatlar yakaladık...
    biterken... bir gol daha attık... sonuçta sevinç naraları da attık...
    kazandık işte biz... hem de müthiş bir skorla... yarınlarda çok işimize yarayacak harika bir skorla...
    hedefe yürüyoruz... ve hatta koşuyoruz. tekrar tebrikler fatih terim... helal olsun...
    tam bitmişken ümitler, "mücadele şimdi başlıyor arkadaşlar" dedi. yoktan var etti. inandı, inandırdı. dün gördük işte... futbolcularımız aslanlar gibi mücadele etti. hepsi de alkışı hak etti. şimdi sırada estonya var...
    bu inançla biz... bunu da başarırız.
    hollanda ile gerçek bir final oynarız...
    artık sözün bittiği yerdeyiz...
    yürüyelim arkadaşlar...
    tarih sizi yazacak...

    atilla türker
  • 16667
    çok değil geçen yıl ekim ayı fifa sıralamasında biz 36. sırada yer alırken romanya 46. sıradaydı. şükrü saracoğlu’ndaki maç öncesi sıralama böyle arzu endam ederken abdullah avcı yönetimindeki ulusal takımımız da tüm ihtişamıyla sahaya çıkmıştı. baskılı da gözüküyorduk oyunda. rumenler ise pusuya yatıp gömülü defans yaparken, sadece 3 kontra (marica-grazov-stancu) oyuncusuyla golü düşünüyordu. evet, devamlı rakip kaledeydik ama sadece o kadar... devre biterken bir anlık gafletle (semih-ömer toprak ve volkan’ın zincirleme hatası) golü yemiştik. ve o golle de hüsrana uğramıştık. maç sonu dip notumu ise ‘bu takıma nasıl yenildik?’ diye düşmüştüm…

    fifa sıralamasına dün gündüz vakti yine baktım. aradan 11 ay geçmiş, biz 58. sıraya gerilemişiz; romanya 33. sıraya yükselmiş. yükselmiş de onlar avrupa kupalarında yoklar, biz ise iki takımımızla avrupa’da çeyrek final ve yarı final görmüşüz… dün akşam ulusal takımımızın başında avrupa’da çeyrek final gören hoca vardı. andorra kadrosuyla fazla oynamadı fatih terim, sadece olması gereken selçuk sahadaydı. doğrusu da buydu. piturca’nın karşılaşma öncesi söylediği gibi romanya sakin, kontrollü ve rakibinin üstüne gelmesini bekleyen bir görüntüdeydi. çok gömüldüler kendi alanlarına ama biz üstlerine üstlerine gidiyorduk. umut 9’da ince bir pas attı partnerine o da ince düşündü; ah, ah kaçırmaması lazımdı. ancak 22’de caner’in ortasını affetmedi golcü burak. sevindirici durum golden sonra da romanya’nın sahasında kalmasıydı. norveçli hakem moen de terim’in real maçı bitimindeki sözlerini unutmamış olacak ki bizi hep kolladı.
    ikinci yarıda da yine topu istediği gibi hükmeden taraftık. hayret, piturca ekmeğimize yağ sürdü. çok korktuğum grazov zaten sakattı, torje ve marica’yı da ikinci 45’e çıkarmayınca ‘oh’ çektim. deneyimsiz maxim ve popa bizim defansı zorlayamazdı, zorlayamadılar da... aksine biz 2 net fırsat daha kaçırdık. son 10 dakikalık bölümde dahi romanya değil, ulusal takımımız rakip sahada daha çok gözüktü. sağolasın piturca, içten söylüyorum; mucizeyi gerçekleştirirsek emin ol ortağı sensin!..

    osman korkmazel
  • 16668
    "ocak ayından bu yana özil'in babasıyla 3 kez görüştük ve her defasında da oğlunun ücretinin iki katına çıkarılmasını istedi."

    "babası, arsenal'deki kadar para koparamadığı için manchester united transferine engel oldu."

    real madrid'in futbolcu menajerlerinden francois gallardo

    "sözleşme bitmeden uzatılması konusu bizden değil karşı taraftan geldi. ücretin yükseltilmesini ben teklif etmedim. sözleşme bahsi açıldığı için ortaklaşa konuştuk. aksi takdirde, kontratın uzatılması gündemimizde yoktu, sessiz sedasız bir şekilde uzatılabilirdi."

    mesut'un aynı zamanda menajeri olan babası mustafa özil
  • 16669
    "önemli milli maçlarımız olduğu için bu süreçte sessiz kaldık. ama yapacağımız görüşmede gerekenleri söyleyeceğiz, bu pisliği temizlemesini isteyeceğiz. sürekli olarak, 'kupamızı verin' diyerek bu işi magazinleştirmeyeceğiz. herkesin direncini kırarsanız haklı olduğunuz davada, hakkınız size teslim edilir. türkiye futbol federasyonu, bu yanlışı düzeltmezse uefa ve fifa devreye girecek ve gerekeni yapacak. biz de uefa'nın ardından fifa'nın devreye girmesi için gerekeni yaparız. hangi kurumların ne yapacağını, nerede devreye gireceğini çok iyi biliyoruz."

    "hukuki çerçevede mücadelemizi vereceğiz. uefa'nın yaptırımı olacağı düşüncesindeyim. onlar yapmazsa fifa devreye girecektir ve bu kez yaptırım daha ağır olacaktır. o yüzden futbol federasyonu gerekeni yapmalıdır. haklı olduğumuz davada trabzonspor'u gerektiği gibi temsil edeceğiz. bu olay ortaya çıktığı ilk günden itibaren benim bu sürecin üzerine nasıl gittiğimi herkes çok iyi biliyor. trabzonspor'un haklarını savunma noktasında bizim limitimiz yok. hakkımızı alana kadar trabzon insanına yakışan her türlü mücadeleyi vereceğiz."

    "biz hocamızın 1461 trabzon'daki gibi gençlere şans vereceğine ve o ruhu sahaya yansıtacağına inanıyoruz. bu konuda daha cesaretli olmalı. biz onun arkasındayız"

    ibrahim hacıosmanoğlu
  • 16671
    ''hocamızın bizimle devam etmesini çok istiyoruz ama kimseyi zorlayamayız. hocamızı da zorlayamayız. hocamız kararını kendi düşünceleri doğrultusunda verecek.''

    ''terim ile tff arasında yapılmış bir mukavele olsaydı, bize verilirdi. bizim buradan çıkardığımız netice, ortada bir mukavele olmadığı yönündedir.''

    ünal aysal

    (bkz: fatih terim'in milli takım ve galatasaray'ı çalıştırması)
  • 16673
    fatih terim'in romanya maçı öncesinde yaptığı konuşma:

    burada sen, ben, o, bu, şu yok. biz varız. biz bir takımız ve daha da önemlisi bir aileyiz. bizi bir arada tutan şey de üzerinizdeki forma. bu renkler için en iyisini ama elimizden gelenin en iyisini yapacağız. sizler yapacaksınız. bundan hiç şüphem yok ve görüyorum ki sizlerin de yok. iki şeyden korkmayın ; 1- hata yapmaktan, 2- kaybetmekten. çünkü hata da yapsanız sizin açığınızı kapatacak arkadaşlarınız var. size gelecek her tepkiyi de göğüsleyecek bizler varız. kaybetmekten asla korkmayın çünkü kaybedecek bir şeyimiz yok. ama onların var! o yüzden çıkın ve elinizden gelenin en iyisini yapın!
  • 16674
    "eğer taraftarların mide ağrısı varsa ilaç alsınlar. transfer pazarından şikayet edenlere yanıt vermeyeceğim. lazio, kulübe gelen çok sayıda teklife rağmen, elindeki değerli oyuncularını kaybetmedi. 3 kupada mücadele edecek rekabetçi bir kadro kurulması için 28 milyon euro para harcandı"

    "şu anda kendi paylarına düşecek rolleri üstlenecek 22 tane çok kaliteli oyuncuya sahibiz. geçen sezon orta sahada oyunu yönlendirecek oyuncu olarak yalnızca ledesma var diye şikayetlerde bulunuluyordu. bu yıl o bölgede biglia da var ama hala aynı eleştiriler devam ediyor. taraftarlar stadyuma gelip tezahürat yapmalı. sonrasında lig bitiminde alınan sonuçlar tatmin edici değilse bunun üzerine eleştirmeyi göz önünde bulundurmalı"

    "burak yılmaz, planlarımız arasında yoktu, çünkü lazio zaten perea'yı transfer etmişti. bazı hissedarların, sportif değerleri hiçe sayarak doğasında suç içeren davranışlarının karşılığı olacak. galatasaray ile zaten o oyuncu için anlaşmaya varmıştık, oyuncu ile de ön anlaşma yaptık. sorunlar, şantaj ve fahiş fiyata boyun eğmemeye karar verdiğim imza aşamasında baş gösterdi"

    "beceriksiz insanların seslerine kulak verme hatasına düşmeyeceğim. hoşnutsuzluk her zaman var, herkesi memnun edemezsiniz. ilk etapta ben üzgünüm, çünkü insanlar stadyuma gelmiyor. kulübün çıkarını gözetip katkı vermek isteyenler stadyuma gelsin veya hiç konuşmasın"

    lazio başkanı claudio lotito
  • 16675
    bir japon geleneği olan sumo güreşi müsabakası izlediğinizde, eğer kuralları bilmiyorsanız maçın sonunda kimin kazandığını kimin kaybettiğini anlayamazsınız. kazanırken öyle saygılı, kaybederken öyle olgundur bu japon dostlarımız. bizse maalesef bakan düzeyinde “kına yakın” veya “biz alamadık, siz aldınız mı” olgunluğunda karşıladık mağlubiyeti... yazık!
    ...
    üç aday şehrin tanıtım filmleri incelendiğinde japonya’nın nerdeyse bütünüyle, ispanya’nın da yarı yarıya spor tarihini ve sporcularını gösterdiğini, bizimse kent tanıtımıyla insanları etkilemeye çalıştığımızı gözlemliyoruz. gerçi itiraf etmek gerekirse bu filme koyacak ne sporumuz kaldı ne sporcumuz: bir kısmı ırkçı, bir kısmı dopingci çıkmış milli gururlarımızı(!) göstermekten çok gizlemeye çalışmamız doğal herhalde!
    ...
    filmimizin başrolünde börekler-çörekler, güzel kızlar-çocuklar ve deniz dışında yine iki kıta bağlama tabelası başrolde, iki eski ve basit tabela. tabii ecnebilerden gizlemeye çalıştığımız gerçeği bu kentte yaşayanlar açıkça biliyorlar: kamera o tabelalardan 30 derece içeri kayarsa köprünün üstünde çilekeş bir trafik var. her gün 3,5 milyon aracın yola çıktığı, her güneş doğuşunda da bine yakın yeni aracın trafiğe katıldığı bir kentte yaşıyoruz biz. tanıtım filmindeki o trafik yok tabii, deniz var bolca. ama o denizde de ulaşım imkânı yok denecek kadar az. bu kentte yaşayan 13 milyon insanın çektiği çile değil derdimiz tabii, dünyanın kalanını istanbul’un harika bir şehir olduğuna inandırmak sadece...
    ...
    bir kentin hem savaşa hem olimpiyata hazır olması nasıl bir çelişkidir allah aşkına? üstelik başbakan, savaşa hazırız derken neyi kastetti ki sahi? referandum yapılıp halka savaşa hazır olup olmadığı soruldu da ben mi duymadım acaba? veya kimyasal silah kullanan muhataplarımıza karşı her eve gaz maskesi dağıtıldı da benim eve mi ulaşmadı sahi? ben 70 milyonda bir sade vatandaş olarak savaşa hazır değilim sayın başbakan. galiba hiçbir zaman da hazır olmayacağım. arz ederim..
    *
    uğur meleke
App Store'dan indirin Google Play'den alın