“yönetim biliminin fantezi yazarı vardır; murphy. murphy kurallarından biri der ki; ‘hiçbir terslik tek başına gelmez.’ bana gelen terslik de üç tane en az… ve ciddi. fakat azim, irade ve doktorlarımın müthiş gayreti ile bu ses düzeyine ulaştım. inşallah iki üç gün sonra yine avazeyi davud gibi bu aleme sararız. pandemi süreci yaşıyoruz. sanırım üç aydır evde çalışma düzeni… ben, ilk ameliyatımı bir buçuk ay önce oldum. 8-12 aylık iki tümördü. o kadar başarılıydı ki doktorum, bana söylemeden üçüncü tümörü de almış. ben bu süreçte doktorlarıma nasıl şükran borçlu olduğumu anlatamam. inanmayacaksınız belki ama, sabahtan başlayan dua zincirlerini duyumsadım, hissettim. öyle videolar gördüm ki, öyle mesajlar geldi ki, ben kendimi yaşamakla zorunlu hissettim. kendim kendim olmaktan çıktım.”
“ben eğer başarılıysam, eğer onları temsil edebiliyorsam, son nefesime kadar bu camia için çalışmam gerektiğine yürekten inandım. bunu laf olsun diye söylemiyorum. ben daha önce ibra olayında bunu söyledim. benim için en kolay iş iki satır yazı; istifa. ama ben bunu yapamam. benim hiçbir ajandam yok. hiçbir gizli ajandam yok. tribünde taraftar ne ise ben oyum. camiam ne ise ben oyum. ama temsil edemediğime, başarılı olmadığıma inandığımda da çekilirim.”
“beni bu süreçte en üzen şeylerden birisi; prusyalı general modern askerlik biliminin kurucularından carl von clausewitz’in bir lafı var. "düşmanı yenemeyen sıradan toplumlar, oluşumlar birbirini yer" der. ben bunu böyle görmüyorum. şu anda bir çatışma, bir ayrışma gibi bir şey var. ama ben bunu sahiplenme olarak görüyorum. bize diyorlar ki ‘şunu söyle’, ‘bunu söyleme’, ‘bunu yap.’ bu bir sahiplenme bence; ötekileştirme, ayrıştırma değil. ben bunu bir muhalefet olarak görmüyorum. galatasaray’a sahip çıkıyorlar, bu beni mutlu ediyor.”
“bu süreçte beni üzen ikinci şey… bakın arkadaşlar ben, ayıldım, narkozdan dolayı ona ayılmak mı denir bilmiyorum. yusuf bey ve abdurrahim bey’i gördüm, seslendim ve bankayla ilgili bir şeyler söyledim. doktorlar şok yaşadı. ikinci ameliyattan uyandım yine bizim yöneticileri, yasak olmasından dolayı bana gizlice verilen bir telefonla aradım; sesim çok kötü olmasına rağmen, ‘beni arayın, iki kelime söyleyeceğim’ dedim. yine galatasaray ile ilgili bir şey söyledim. bunu, “bakın ben ne kadar galatasaraylıyım” demek için söylemiyorum. çünkü içinde bulunduğumuz süreç asla bir saniye bile durmamamızı gerektiriyor. gerek abdurrahim, gerek yusuf, gerek kaan kançal, dorukhan, oytun; yönetimdeki bütün arkadaşlarım, “vay ben şunu aldım, vay ben şubede şuyum” demeden sabah akşam çalıştılar. bir buçuk aydır, neredeyse her gün burada toplantı yaptık, doktorlar bizi yakaladı ve kovaladığı durumlar oldu. ben bunları bir takdir alma duygusuyla söylemiyorum. ben özellikle yönetici arkadaşlarıma yapılan haksızlığı onaylamıyorum. camiamdan istirhamım; bilsinler ki, onlar da en az benim kadar galatasaray tutkunu. ve bilabedel yapıyorlar bunu. hiçbir menfaat, hiçbir çıkar yok. bunu bilsinler. hiçbiri kendi pr’ını, kendi başkanlığını sergilemiyor. onlar, benimle var. benimle varlar derken; her zaman var. ben ölsem de var, ölmesem de galatasaray için varlar. şunu söylemeye çalışıyorum; bir buçuk aydır yapılan eylem ve işlemlerin, virgülüne kadar haberim var. bunu söyleyebilirim. taraftar endişe etmesin. baş yok, meydan ıssız zannetmesinler. utanıyorum söylemeye ama her şeyden haberim var. iyisinden de haberim var, kötüsünden de… hepsine saygılar sunuyorum.”
“ben hiçbir maçı terk etmem, sonuna kadar izlerim. 66. dakikada 3-1 öndeydik. 66. dakikadan sonra gaziantep’i tebrik ederim, ki ben de antepliyim. üzerimizde müthiş bir baskı kurdular. 10 kişi defansa çekilmek zorunda kaldık. ben burada teknik heyeti eleştiremem, oyuncularımı eleştiremem, taraftarım zaten yok eleştiremem. eleştireceğim tek insan maalesef hakem oldu. maalesef diyorum ben türk hakemlerinin ve türk hakemliğinin dürüst olduğuna inanıyorum. hiçbirinin art niyet taşımadığına inanmak istiyorum. bir önceki maç ve bu maç benim kuşkularımı derinden yaraladı. son saniyede 6 saniye kuralı işledi. uefa ve fifa’nın bu konuda talimatları var. kaç yıldır bu kural uygulanmıyor. aynı maçta rakip takım kalecisi 16-18 saniye topu tutmuş. sevgili alper ulusoy onu niye çalmadın? son saniye neden bir şey yarattın kuşkusu doğdu bizde. antep’i asla küçümsemiyorum, futbolunu da takdir ederek söylüyorum. antep’in attığı ikinci gol ankaragücü maçının kopyası. var’da oturan bizim uluslararası değer verdiğimiz bir hakem. o maçı izlemedi mi? bari o maçtan ders alsaydı. orada iptal etti, burada verdi. ben burada kuşkulanırsam haksız mıyım? tüm rakip takım taraftarları, galatasaray’a yapılanın büyük haksızlık olduğunu ve galatasaray’ın dışında bir şey olursa bu şampiyonluğun tescilinde kuşkuları olmayacak mı? şampiyon olacak takıma tabii ki saygı duyarım. ama galatasaray’ın hakkı yendi, erzurumspor’un hakkı yendi demeyecek mi? bu dendiği anda bu lig zora girer, türk futbolu zora gider. ben bu zorluğu istemiyorum. hakem özür dilemesini bilmeli. gerektiğinde aynadan utanır. gece yatarken, sabah kalktığımızda aynaya bakıyoruz. utanır kendiliğinden ayrılır. onur, karakter bunu gerektirir. kendileri bilir, ben bir şey diyemem. ben her platformda ilgili mercilerle görüştüm. onlara bir talimat vermedim, sadece yorumlarını istedim. şimdi bekliyoruz, ne olacak? mevlam ne eyler, ne eylerse güzel eyler. bir şey diyemiyorum.”
"maalesef, sanki galatasaray’ın üst üste üçüncü defa şampiyon olması, mali açıdan onu düzeltecek, arayı kopartacak diye bir algı oluşturuldu. ve o kadar yalan, o kadar haksız, o kadar uyduruk iftiralar ve iddialar ortaya atılıyor ki… insanlar, askerlikteki terhis olayı gibi, kendi söyledikleri yalana kendisi inanmaya başlıyor. galatasaray, rakiplerimiz alınmasın, kantitatif olarak da kalitatif olarak da bence türkiye’nin en büyük camiası. bugün yüzde 40’ı aşmış bir taraftar kitlemiz var. bu kitle giderek büyüyor. tabii ki rakipler kendi anlamında bunun önünü kesmek durumunda. ben onları da anlayışla karşılıyorum. fakat, aklıma getirdiniz birden bire… iki yıldır bunu yaşıyorum. hatıralarımı yazmayacağım. yazsam, bazıları benimle yaptıkları konuşmalar nedeniyle sokağa çıkamaz. rakibin dengesini bozmak için özellikle transferlerde yanlış yollara tevessül ediliyor. bazı takımlar scout ekibi oluşturmuyor, galatasaray hangi futbolcuya gitmişse ona yöneliyorlar. bu da bir taktik herhalde, biz şaşırıyoruz. biz galatasaray’ız. biz, bizi istemeyeni istemeyiz. ama uyduruk nedenlerle ama parasal nedenlerle… biz bu kültürle yetiştik. biz, ali sami yen’in kültürüyle yetiştik. biz rakibi açığa düşürerek iş yapmayız. mertçe, açıkça, adil biçimde, sahada ve saha dışında mücadele ederiz. ben bunu rakiplerimizi eleştirmeden söylüyorum; anlayan anladı. onlara da buradan saygılarımı iletiyorum.”
“mhk başkan yardımcısı, ‘biz hakemlere var’a gitmemesini tavsiye ettik, var’a gidince siciliniz bozulur’ anlamında sözcükler etmiş. bu nedenle hakemlerde bir psikoz oluştu. var’a gitmeye çekiniyorlar veya var hakemlerinin dediğinin tersini yapıyorlar ya da hiç gitmemeye çalışıyorlar. ikinci gol bariz ofsayt, faul bariz, faulden sonra selçuk’a yapılan da faul. ama ben bunu sadece bir maç olarak görmüyorum. bir süreç olarak görüyorum. lig başladığından bu yana, bizde böyle bir algı oluştu. belki haksızız, belki biz yanılıyoruz ama bu algı var bizde, galatasaray camiasında var. önümüzü kesmeye çalışıyorlar. kim? birtakım çevreler diyelim. ben bunu odaklanmış bir çevre olarak görmüyorum. gaziantep fk, 30 dakika müthiş mücadele verdi. tebrik ediyorum. biz, direnemedik. sağlık olsun. başta da söylediğim gibi; benim teknik heyetim de futbolcular da çok değerli… biz bunu bir şekilde telafi eder ve yine galatasaray’ı hiç pes etmeyecek şekilde devam ettiririz.”
“galatasaray kültüründe pes etmek yoktur. öncelikle bunu söyleyeyim. yok şampiyonluk gitti, yok biz bittik, yok biz öldük, bu yöneticiler ne yapıyor, bu yöneticiler korkuluk mu, konuşun, bir kişi konuşuyor, başka kimse konuşmuyor… yok böyle bir şey. arkadaşlar, arka planda müthiş bir mücadele veriliyor. siz zannediyor musunuz bu kadar olay, bu kadar maç bedava yapılıyor. bizim milyara aşkın borcumuz var. çoğu ötelenmiş ve gecikmiş borçlar. biz bu borcu kucağımızda bulduk. enkaz edebiyatı yapmıyorum. biz keşke enkaz devralsaydık, keşke… içi çürümüştü. yıllardır sistem yok edilmişti. sportifte, mağazacılıkta, bütün alımlarda sistem oturtuyoruz. ciddi sistem, yazılım… kimse bunları görmüyor. kimse uefa’yı, cas’ı görmüyor. kimse florya’yı görmüyor, şampiyonluğu, kupayı görmüyor. ben buna bir şey diyemiyorum. biz bir maçla dağılamayız. biz pes eden bir camia değiliz. beraberliğe şampiyon olmuş gibi sevinen bir takım değiliz. biz galibiyetlerin, pes etmeyenlerin takımıyız. bu mücadeleyi de galatasaray sonsuza dek sürdürecektir. ve nasıl şu anda dünyanın sayılı ilk dört beş takımındaysak, dünyanın tepesine bir gün ulaşacağız. ben bunu görürüm ya da göremem. ben bunun bir gün olacağına yürekten inanıyorum. bu arada biz hiç kimseye boyun eğmeyiz. bize boyunduruk gibi gelir, tevfik fikret’in dediği gibi… biz fikri hür, vicdanı hür galatasaraylılarız.”
“ben süreçten kopmadım. yönetici arkadaşlarım kopmadı. gece gündüz çalışıyoruz dedim. daha yarım saat önce yine çalışıyorduk. dün yine bütün gün çalıştık. hangi yönetici arkadaşım, hangi dal ile ilgiliyse onunla görüşüyorum. arada çatlak ses oluyor tabii… ben o arkadaşların onurlu davranacağını, karakterlerine uygun şekilde davranacaklarına bir galatasaraylı gibi gereğini yapacaklarına inanıyorum. ben bu açıdan söylüyorum. bu kadar borcu yönetmek… ben tekeffül ettim şahsen. birisi boş boğazlık etti, benim hanımımla evladım yeni öğrendi.”
“bu arada hastalığım sürecinde beni devamlı arayan, doktorlarla süreci izleyen cumhurbaşkanımıza özel bir teşekkür ederim. ben hayatımda ilk defa bir insanla, bir camianın temsilcisiyle böylesine ilgilenen bir insan gördüm. buradan çok teşekkür ediyorum.”
“ayrıca sayın kemal kılıçdaroğlu da defalarca aradı. sayın tbmm başkanı mustafa şentop’a, binali yıldırım’a, mevlüt kardeşime, sayın hazine ve maliye bakanı berat albayrak’a, sayın adalet bakanı abdulhamit gül’e, beyin ameliyatımdan sonra ziyarete gelen sayın gençlik ve spor bakanı mehmet muharrem kasapoğlu’na teşekkür ediyorum. bunlar insani şeyler. bunun için ben bütün chp’nin kadrolarına, ak parti’nin yönetim kadrolarına, sayın meral akşener’e çok teşekkür ediyorum. unuttuysam binlerce kez özür dilerim.”
“fakat asıl teşekkür etmem gereken camiamız ve türk insanı. bana ettikleri o dualar hala ulaşıyor. buna inanın. her çeşit inanca sahip olabilirsiniz. ama inan edin; insanlar bir sinerji salgılıyor. ben buna inanıyorum. teşekkür ederim.”
mustafa cengiz