• 33251
    "bu yerli yabancı konusunu gündeme kim getiriyorsa ajandasına bir bakmak lazım. sahaya 11 yabancı çıkıyor diyenler, kupa maçlarında sahaya çıkan yerli ve akademiden çıkan oyunculardan da aynı oranda bahsediyorsa samimidir."

    "biz istiklal marşı'nı kenarda çok güzel söylüyoruz. istiklal marşı'nı en güzel de biz söyleriz. yıllarca göğsümüzde bayrağı taşıdık."

    ""hakemler de insandır, hata yapabilirler. öyle bakmak lazım olaya."

    fatih terim

    olay bitmiştir!
  • 33259
    --- alıntı ---

    bu akşam değerli rakibimiz trabzonspor'u çok iyi futbol oynayarak ve sahadan silerek mağlup ettik. bir galatasaraylı ve futbolsever olarak isterdim ki, keşke ts lehine penaltı çalınsaydı ve eğer o penaltı gole çevrilseydi bile, biz maçı yine farklı şekilde kazanmasını bilirdik.

    bazı örnekleri hatırlatmak istiyorum. süper kupa'da var incelemesine karşın rakibimize verilmeyen net kırmızı kart, kazandığımız erzurumspor maçında garry rodrigues'e yapılan penaltıya gelmeyen var uyarısı...

    rizespor ile berabere kaldığımız maçta martin linnes'e son dakikada yapılan penaltıya gelmeyen var uyarısı ve verilmeyen penaltı, konyaspor maçında olmayan penaltının yaratılması ve var'a bile gidilmemesi, beşiktaş maçında iptal edilen penaltı...

    iki hafta önceki göztepe'yi mağlup ettiğimiz maçta aleyhimize verilen penaltı pozisyonunda oyuncumuza yapılan faule rağmen penaltının verilmesi, martin linnes'e yapılan penaltının var tarafından göz ardı edilmesi, poko'nun ikinci sarı kartı görmemesi...

    tüm bunlar olurken kafalarını çevirip görmezden gelenler ve bugün şikayetçi, suçlayıcı bir şekilde ortaya çıkanlar, o günlerde neredeydi?

    --- alıntı ---

    emre utkucan hislerime tercüman olmuş. seviyoruz seni scout reis.*
  • 33260
    "galatasaray - trabzonspor maçının müsabaka kritiğini yarın yazacağım. ancak cuma gününden bu yana fenerbahçeli'lerin; geçen hafta artık dayanılmaz hale geldiği için yürüyüş yapan erzurumluların; ve bu akşam itibariyle de trabzonsporlular'ın tepkisi artık duyulmayacak gibi değil.

    ligin 2. yarısının ilk haftasında ve bugün galatasaray maçında trabzonsporlular'ın haklı isyanları arşa çıktı.

    sezonun 2. yarısının başından bu yana fenerbahçe'ye açık operasyon var ki kayseri'de alper ulusoy bu operasyonu taçlandırdı. ligden düşmeme adına insanüstü gayret gösteren erzurumsporlular da geçen hafta yürüyüş yaptılar.

    şimdi, bu ülkede ne yazık ki fetö'nün yarattığı en büyük fay hatlarından biri de trabzon ve fenerbahçe futbol takımlarının üzerinde kurulan gerilimdir. hatta 7 haziran seçimleri öncesi yapılan fenerbahçe'ye bariz suikast girişimi de bu fay hattını kırmaya yönelikti.. şimdi ligin 2. yarısında, sürekli bu fay hattı kaşınıyorsa; erzurum gibi bir şehir ilk kez futbol nedeniyle ayaklanıyorsa buradan ne çıkarmak gerekir?

    yusuf namoğlu mhk'sı sadece futbol dünyası açısından değil; toplumsal açıdan da çok tehlikeli olmaya başladı. türkiye'de her kurum siyasetin üzerinden yük alması gerekirken mhk ve dolayısıyla tff artık siyasi yük oldu. her hafta ama her hafta bir fay hattı üzerinde oynama oluyorsa ben buna tesadüf diyemem.

    mhk ve başkanı namoğlu türk toplumsal hayatı ve siyaseti için de ciddi yük haline gelmiştir. bu kurum ya değiştirilmeli ya değiştirilmelidir.. bu aynı zamanda bir gerekliliktir".

    serdar ali çelikler*
  • 33261
    başakşehir’in kendi sahasındaki puan kaybı, trabzonspor’un önemli eksikleri, yeni transfer diagne’nin ilk maçı ve baskının fazlasıyla hissedildiği iç saha maçı.
    bu maçı kazanmak için yeterli hatta fazla sebepler. koskoca ilk yarıyı forvetsiz oynadıktan sonra diagne’nin bireysel performansı yanında, takım oyununa ve çevresindeki oyuncular etkisinin ne olacağını göreceğimiz test maçıydı. bazen bir oyuncunun ne olup olmadığı anlamak için 1 dakika bile yeter. diagne için de ilk 5 dakika içinde yaptığı iki iş, faydalı olacağı izlenimini verdi. maçın geneli için konuşursak etkili değildi. gereksiz gördüğü kart oyununu etkiledi. elbette nagatomo’nun dönmesi de sistemin işleyişi açısından önemliydi. oyun, büyük maça yakışır şekilde tempolu ama galatasaray’ın çok coşkulu, her hattıyla etkili ve hemen sonuç alma isteğiyle başladı. ilk çeyrek tek kale geçti, desek abartmış olmayız. bu bölümün en etkili adamları onyekuru ve feghouli’ydi.

    10 numara’sin işte

    maçın dengelendiği ve beraberlik golünün geldiği bölüm dahil, galatasaray’ın en çok aradığı oyuncu fernando oldu. hem rakibi karşılamada pozisyon alma becerisi hem de oyunu kurarken topu en doğru yere başlama yeteneği fazlasıyla arandı. uzun zaman sonra ve nadiren gördüğümüz belhanda performansı devre arasına avantajlı girmeyi sağladı. belhanda’nın son dönemde daha fazla öne koşular yapması, daha çok topla kaleye gitmesi ve daha direkt paslarla oynamaya başlaması hem kendi hemde takım için büyük ihtiyaçtı. belhanda bu işleri fazlasını yapabilecek yeteneğe sahip olduğu ama vermediği için eleştirildi. fakat kendi de gösterdi ki, isterse 10 numara gibi hatta fazlasını bile oynayabilir. trabzonspor’un da tempoya ayak uydurması, eksik ve genç oyuncularına rağmen kazanma adına hamle yapması, ilk yarıyı izlemesine doyulmaz hale getirdi. ikinci yarı da aynen devam etti ve bol pozisyonlu, heyecanlı, nefis bir maç izledik. g.saray, çok önemli bir galibiyet aldı. lider ile farkı azalttı. emre döndü. belhanda müthiş oynadı. işler yoluna girmeye başladı ve çok şey kazandı.

    asil değişim savunmada

    galatasaray’da devre arasında asıl değişim savunmada oldu. marcao ve luyindama ile savunma tarzını değiştiren galatasaray, geriden daha sakin, ayağa ve gelişi güzel vurmadan başlayan bir değişimi yaşıyor. işin bu tarafı takımı üst seviyeye çıkaracak bir ihtiyaç. fakat, her ikisinin kolay çalım yiyor olması ve bireysel hatalarının sonuçları ciddi olur.

    hakan ünsal*
  • 33262
    galatasaray çizgiden çizgiye yayılarak önde baskı ve direkt oyunla, kendi klasiğinin bir üst sürümüyle başladı. novak, pereira, onazi, sosa, uğurcan gibi temel oyuncularının yokluğunu 4 pozisyonunda oynamayan oyuncuyla doldurmak zorunda kalan trabzonspor penaltı golüne kadar bu oyuna hiç karşılık veremedi. yerleşim hatalarıyla özellikle onyekuru’yu marke etmekten çok uzaktılar. galatasaray istediğinde kanatlardan, istediğinde göbekten geldi.

    diagne 4 net gol pozisyonuna girdi. trabzonspor zor çıktı, çabuk top kaybetti. golden sonra galatasaray enerji ekonomisine girince trabzonspor; yusuf ve abdülkadir’le çıkmaya başladı ama akın sürekliliği sağlayacak orta saha ve savunma yerleşimlerini, takım boyunu kısaltmayı yapamadılar. 2. yarıda abdülkadir parmak oyuna girince orta saha trabzonspor’un eline geçti. bu kadroyla hele 3-1’den sonra hala arayabilmeleri her ne kadar verilemese de bir penaltıya yaklaşmaları ve muslera’nın 2 net pozisyonu çıkarışı takdire şayandı.

    gecenin sorusu

    mhk hakem konuşmalarını yayınlayıp bir sürpriz yapar mı?

    maçın starı

    belhanda. ilk gol normal şartlarda ona değil hüseyin’e yazar ama asist onun. ikinci gol de usta işiydi. bu kadar değil. galatasaray’ın baskı oyununun tetiği değilse de kabzası o.

    maçın olayı

    yine hakem. penaltıda arda’nın sağ ayağı onyekuru’nun sol ayağına takılıyor. burada sorun yok. ancak diagne’ye çıkmayan 2. sarı, trabzon’un var’da verilmeyen penaltısı! nagatomo’nun f..o..’nun uyarı bile almaması konusu mutlaka olay olacak.

    kısa mesaj

    trabzon’un gençlerine bakın... işte bu kadar basit gençleri eğitin ve onlara güvenin. yabancı oyuncu yasağı getirip onları tembelliğe itmeyin.

    mehmet demirkol

    (bkz: 10 şubat 2019 galatasaray trabzonspor maçı)
  • 33263
    ortam güzel, iki takım da top oynamaya niyetli. g.saray ilk 20 dakika sağdan soldan müthiş pozisyonlar yaratıyorlar .
    sonra trabzonspor dengeyi sağlıyor.trabzonspor tahminlerin üzerinde sahaya iyi yayılıyor ve iyi direnç gösteriyor .
    sonra sahneye hakem çıkıyor. ümit diye biri...
    önce bir penaltı mı, ofsayt mı olayı oluyor? çizgiy i çekiyorlar ama nasıl çekiyorlar! çünkü o kırmızı ile mavi çizgiye bakınca bir de oyunculara bakınca biraz tuhaf geliyor. çizgiyi çekenlerin günahları boynuna. ama penaltı net penaltı.
    sonra sahneye bir kez daha hakem çıkıyor. nagatomo çok net bir biçimde, iki gün evvel soldado'nun hakeme söylediği kelimeyi hakeme söylüyor. hakem duyuyor, görüyor ama vermiyor. üç maymundan biri.
    sonra trabzonsporlu oyuncu göbekten tehlikeli bir şekilde top sürerken diagne arkadan net bir biçimde indiriyor.
    diagne'nin evvelden sarı kartı var. verse kırmızı olacak! yüreği yetmiyor! ama daha sonra o pozisyonun çok benzerlerine sarı kart veriyor.
    sonra ikinci yarı marcao, ekuban'ın ayağına basıyor. var çağırıyor, 10 dakika bakıyor. yahu arkadaş !
    hadi maçın içinde görmedin, eğer 10 dakika televizyonda göremiyorsan bu işi neden yapıyorsun kardeşim!
    bu pozisyondan 10 dakika sonra buna benzer bir pozisyon var hem sarı veriyor hem faul veriyor.
    ayağa basılan pozisyonda var'a gidiyorsun ve pena-
    tı vermiyorsun. o zaman ben sizden şüpheleniyorum.
    neden biliyor musunuz? acaba organize bir işe mi girdiniz? çünkü 'organize işler' insanları şişler!
    bakınız...
    aslında bütün bunlardan sonra bir çift laf trabzonsporlu futbolculara söyleyeceğim; hepinize helal olsun, hakeme rağmen iyi mücadele ettiniz ve oyundan atılmadınız.
    galatasaray'ın galibiyetine dün gece büyük gölge düştü.
    merak ediyorum, sarı-kırmızılılar bundan sonra aleyhlerine olan bir-iki pozisyonda ne diyecekler acaba!

    erman toroğlu
    (bkz: 10 şubat 2019 galatasaray trabzonspor maçı)
  • 33264
    acılar paylaşıldıkça insanları, camiaları birleştirir. allah gani gani rahmet eylesin, hafta içinde talat terim’in cenaze töreninde galatasaray, başkanıyla, yöneticisi, futbolcusu, seyircisiyle, tüm camiasıyla tek yumruk oldu.

    cumartesi günü lider başakşehir, lig sonuncusu karşısında iki puan kaybetti. trabzonspor, istanbul’a kolu kanadı kırılmış şekilde, çok eksik bir kadro ile geldi. bütün bunlar galatasaray’ı iştahla avını bekleyen aslan’a çevirdi. nitekim öyle bir başlangıç oldu ki, aslan hızını, hırsını, açlığını ve kudretli pençelerini hemen gösterdi. sanki aslantepe’nin çimlerinde bir futbol maçı değil, antalya’yı kasıp kavuran fırtına gibi bir galatasaray vardı.
    trabzonspor’un genç kadrosu bu hıza, bu tecrübeye direnmekte zorlandı. öyle ki, ilk dakikalarda trabzonspor iki pas bile yapamadı, topu tutamadı. belki de, daha doğrusu buna galatasaray’ın oyunu izin vermedi. “bu ateşe kar dayanmaz” misali gol gecikmedi. hatta daha ilk 15 dakikada çok daha fazlası olurdu. ancak ndiaye’nin, onyekuru’nun, belhanda’nın vuruşları ya genç kaleci arda tarafından karşılandı ya da kalabalık savunmadan geri döndü.
    genç arda, yediği gollere hiç üzülmesin. o gollere rağmen iyi kaleci olacağının ilk sinyallerini verdi. galatasaray’da bir oyuncuyu diğerlerinden ayırmak çok kolay olmuyor. eğer iyiyseler, bunu takım halinde başarıyorlar. buna rağmen belhanda, savunma yaparken de, hücuma çıkarken de, sonuç alırken de takımın en etkili ismiydi. eee koca belhanda... birkaç maçta oynasın artık...
    benim anlamadığım, onyekuru’nun koşu alanını boş bırakmanın intihardan farkı yok. trabzonspor buna rağmen onyekuru’nun alanını nasıl bu kadar boş bıraktı, anlamadık. rodallega son iki maçta gerçekten fantastik goller attı. galatasaray’ın iki önemli stoperi luyindama ve marcao’ya rağmen önünü açıp, muslera’yı çaresiz bırakan vuruşu süperdi.
    diagne ilk maçında penaltıda göründü, sonrasında ortaya pek çıkmadı. ama adam golcü... atmaya devam eder...
    galatasaray oyunu sağlama aldıktan sonra biraz rölantiye geçti. eğer o dakikalarda hıza, hırsa, baskıya ihtiyacı olsa, hiç kuşkunuz olmasın onu da yapardı. trabzonspor’dan bu kadro ile fazlasını beklemek biraz hayalcilik olurdu. maçın hakemi ümit öztürk’ün kararları sanırım çok konuşulacak. galatasaray lehine verdiği penaltı bazılarının “yok” demesine rağmen penaltıya daha yakın gibiydi. ilk yarının sonlarında diagne ikinci sarıdan giderdi. marcao’nun ekuban’ın ayağına basışına var’a gitmesine rağmen penaltı verme ihtiyacını duymadı. maçın skorunda galatasaray’ın iyiliği kadar, hakem ümit öztürk’ün kötülüğü de öne çıktı.
    puan farkı 6’ya indi. hemen arkadan yeniden eski görünümünü kazanan beşiktaş geliyor. başakşehir, galatasaray ve beşiktaş... en iyisi kim derseniz, hiç düşünmeden “galatasaray” derim.

    şansal büyüka
    (bkz: 10 şubat 2019 galatasaray trabzonspor maçı)
  • 33266
    ercan taner: "fatih terim, kendi evinde bu tarz maçları çok iyi kurgular. oyuncuları, maça terim’in istediği gibi başladı. ilk 15 dakikada yaptığı gegenpress ile, bana, makine gibi olan alman takımlarının oyun stilini hatırlattı, galatasaray... çok etkileyiciydi."

    (bkz: 10 şubat 2019 galatasaray trabzonspor maçı)

    gegenpressi en iyi sen bilirsin ercan abi. 1996-2000 takımı senin sesinle daha da güzeldi.
  • 33272
    bu ülkede bu yıl tam bir hakem rezaleti yaşanıyor.
    hemen her hafta, kemal (belgin) ve ben köşelerimizde yazıyoruz. güven'in (taner) de katılımı ile hemen her hafta, 90a programında "bu felaket hakemlerle bu ligin sağlıklı bitmesinin imkansız olduğunu söylüyoruz..
    ama hemen hep yalnız kalıyoruz..
    pazartesi baktık, bu defa herkes bizimle ayni fikirde..
    neden?.
    çünkü ümit öztürk, galatasaray'a çalıştı..

    hıncal uluç
  • 33273
    "bizim milli takım, teknik direktörleri zengin etme organizasyonu olmuş. türkiye futbol federasyonu değil, teknik direktörleri zengin etme organizasyonu... en fazla tazminatı guus hiddink aldı yanlış hatırlamıyorsam 9 milyon, hiçbir başarı değil tam aksine büyük başarısızlık bırakıp gitti. şenol hoca, fatih hoca başarılar bıraktı. 2002, 2008 turnuvaları çok başarılıydı. 2004'ten bu yana bir aşağı gidiş var ama bu sadece milli takım'la açıklanacak bir durum değil. milli takım'ın başarılı olduğu dönemlerde, takımlarımız da başarılıydı. 2002 öncesi galatasaray'ın avrupa şampiyonluğu var, 2008 öncesinde fenerbahçe'nin parlak bir dönemi var. bir veya iki kulüp takımı çok iyi olacak, milli takım da onun etrafında süslenecek. bugün öyle bir durum yok. kulüp takımların avrupa'ya bir veya ikinci turda veda ederken milli takım'ın başarılı olması da beklenemez. ama biz hiçbir şeyin nedenlerini tartışmıyor, sonuçlara çözüm bulmaya çalışılıyor. 'neden bu haldeyiz?' diye sorulmuyor. "almanya'dan getirilen gençlerle avrupa şampiyonu olsak ne olacak? hiçbir faydası olmayacak. abdullah avcı'nın o dönemde milli takım'a derman olmayacağı çok açık. o sırada türkiye'deki siyasi atmosferde abdullah avcı'ya yakın isimler etkinler, 'hadi onu getirelim' diyorlar. arkasından fatih terim, galatasaray'la iki sene üst üste şampiyon olmuş, 'fatih terim'i alalım hem galatasaray'a çelme takmış oluruz hem de fatih terim iyi' oluyor. o arada bir takım başka numaralar dönüyor. aykut kocaman'ı getirmek için lobi yapılıyor. aykut olmuyor. o sırada galatasaray, lucescu'yla görüşüyor, federasyon 'aman galatasaray almasın lucescu'yu' diyor. 'bu yaştan sonra hocalık yapamam, teknik direktörlüğü bıraktım' diyerek kendi ülkesinin milli takımını reddeden lucescu, türk milli takımı'ndan 5 katı teklif alınca hop diye geliyor buraya. bugün de 'teknik direktörlük yapmaya devam edeceğim, kulüplerden teklifler var' diyor. perhiz nerede lahana turşusu nerede... öyle başa böyle tarak. saçmalığın bini bir para. lig üzerine bahis oynatan bir firmanın ortağı olarak federasyon başkanı ihaleye girecek lafları dolaşıyor. lucescu'ya da 600 bin euro'luk tazminat vermişler. tavsiyem şudur: bir tane de 'teknik direktör tanzim satış mağazası' kursunlar çünkü ucuz teknik direktörleri oradan alsınlar. çünkü teknik direktörler, türk futboluna pahalıya mal olmaya başladı. en iyisi belediyeler, teknik direktör satsın.federasyon içerisinde de farklı lobiler var. kocaman'ı isteyenler var istemeyenler var. ama biliyorduk ki milli takım üzerinde siyasete yakın olduğu söylenen bazı isimler, aykut kocaman lehine lobi yapıyordu ancak her lobi her zaman başarıya ulaşmıyor. gideceğini de bildiği, kariyer olarak da rahat olduğu, umrunda olmadığı için tek faydası gençleştirmek oldu. lucescu, benim gördüğüm en iyi hocalardan birisidir. lucescu'ya kızmadan önce kulüplere dön 'siz avrupa'da ne yaptınız? dünya futbolundaki sıralamanız ne?' de. onların sıralaması, milli takım'ın sıralamasıdır."çok fazla bir şey beklememek gerekiyor. bunun bir tık üstü veya aşağısı olabilir. burada bir nüve yok. bir takımda beraber oynama alışkanlığı edinmiş 4-5 kişiyi milli takım'a banko yazamıyorsan... arada gösteri maçı yapyıorlar ya oradan messi, buradan ronaldo... o takımlar herhangi bir ligde şampiyon olabilir mi? sen iyi oyunculardan bir şey kuruyorsun ama bunların bir takım kurabilmesi mümkün mü? bir takım için en azından bir nüvesi olacak. 4 adam trabzon'dan geldi, galatasaray'dan fenerbahçe'den beşiktaş'tan geldi... onların yanına dizersin. senin milli takım'a omurga olacak futbol takımın yok. şaşkın ördek kıçın kıçın dalarmış' diye bir atasözü var. bizim federasyon da milli takım hocalığı konusunda şaşkın ördek misali ne yapacağını bilmez şekilde onu alıyor, bunu kovuyor, bunu kovuyor... geriye kalan, hatırladığımız tek şey ödenen yüksek miktardaki tazminatlar... gayet şahane bir şekilde tazminatları ödeyerek yolluyoruz. federasyonumuz yoğurdu bol bulmuş, bir tarafına sürüyor. bu işin kolaycılığı... illa sonuca bakılıyor. total bir altyapı meselesi bu. arda turan diyelim... arda neden böyle bir adam oldu. almanya'dan gelen hamit altıntop'un farkını görebildik mi? senin altyapından gelen de arda. dünyada beş büyük kulüp denince akla gelenlerin o sıradaki en zirvedekine gidiyorsun. ne yapıyor? evde oturup konsol oyunu oynuyor. özel uçaklarla gelen arkadaşlarınla eğleniyor, sabahlara kadar oyun oynuyor. little turkey... arda başarısız olacak dedim, 'kız arkadaşını bile türkiye'den getirir' demiştim kızdılar. annen yapmasın yemeğini, ver ayda 15 bin euro maaş, ispanya'da aşçı yapsın. eğlenmek mi istiyorsun, ispanyollarla parti ver, türkiye'den gelen acun ve arkadaşlarınla değil. arda, kötü yetişiyor. altyapılarımzı kötü. futbolculara, futbol öğrettiğimiz kadar kültürel altyapısını vermediğimiz sürece gider gelirler. ozan kabak'tan umutluyum. hakan şükür öyle olmadı mı? buradan gitti kebap yiyordu. 'torinolu şaban' dendi. milan'a gitme fırsatı falan varken torinolu şaban olarak geri döndü. posta güvercini gibiydi. beşiktaş'ta uyum sorunları olduğunu reddetseler de herkes biliyor. ayrılmaları gerekiyordu. beşiktaş şampiyonluk potasında kaldığınca ayrılması sıkıntı yaratabilir ama tff başkanı, beşiktaş'tan 100 milyon dolar alacaklı birisi. fikret orman'ın onun sözünden dışarı çıkma ihtimali olduğunu da söylemiyorum. yıldırım bey, tff başkanlığı'ndan istifa etmek zorunda kalmaz ve başkanlığını sürdürürse 'fikretçiğim iki maçlık kusura bakmayacaksın' der, fikret bey de 'tabii abi ne demek' der, olur biter. tff başkanının iddaa ihalesine girmesini ağır sözlerle eleştirmiştim. bir önceki iddaa ihalesine tff başkanının şirketi katılmadı, turkcell aldı. ancak rekabet koşulları oluşmadığı için ihale iptal edildi ve tekrarlanıyor. basına yansıyan ve yalanlanmayan bilgiye göre federasyon başkanı yıldırım demirören'in büyük ortağı olduğu bir şirket, turkcell'le ihaleye girecek ve teklif verecekmiş. insanların ticaret yapma hakkına saygı duyarım ben. yıldırım bey de girebilir ama tff başkanının girmesi, kabul edilebilir bir şey değil. girme kararı ortaya çıktıktan sonra istifa etmesi gerekirdi çünkü konunun taraflarından biri haline geliyor. şartname hazırlanıyor falan filan. turkcell'le birlikte girerse muhtemelen en güçlü alıcı o alacaktır. üstelik medya gücü de var elinde. medya gücünden ötürü de kendisine şükranları olanlar da var.

    "türk futbolunda biliyoruz ki hiç kimse hakemler aleyhinde tek bir kelime konuşmaz. niye konuşmaz çünkü bundan bir süre önce galatasaray başkanı hariç 17 kulübün başkanının imzasıyla kulüpler birliği vakfı denilen saçma ve zırva organizasyonda bir bildiri yayınlandı. fikret orman bildirinin ardından açıklama yaptı. 17 kulüp dedi ki 'hakemler hakkında konuşmak ayıptır. hakemler de insandır. hakemlere toz kondurulmaz' bunu da kocaman bir kağıda döküp servis ettiler mi? o gün o bildiriyi servis edenlerin bugün konuşmaya ne hakkı var? hangi yüzle hangi haysiyetle hangi onurla konuşuyorlar? bu yüzü nereden buluyorlar? dün 'hakem hakkında konuşulmaz, hakemler hakkında konuşmak ayıptır. hakemler hakkında konuşan galatasaray bilmemne olmalıdır' diyeceksin, aradan süre geçince hakemler hakkında demediğini bırakmayacaksın! bu güç demek değildir, bu yüzsüzlüktür! şimdi kendilerine diyorum ki yazdıkları evrakı alsınlar, okusunlar, sonra katlasınlar, yırtsınlar, çayın içine atsınlar, içsinler yutması kolay olur. ne oldu? neredesiniz? hani hakemler hakkında konuşmak ayıptı? hani galatasaray terbiyesizdi? ağzınızdan çıkanı kulağınzı duyuyor mu? demek ki buradan şunu anlıyoruz: hakemleri eleştirmek, galatasaray başkanı ve yöneticileri dışında herkese serbest, bir tek galatasaray'a yasak. bu ayıptır! 'bu bildiriyi imzaladıklarına göre hakemler hakkında ileri geri konuşmayacaklar demek ki' demiştim. iki üç hafta önce fenerbahçe başlattı, devam etti, beşiktaş, başakşehir, trabzon... ne oluyoruz? ben eleştirmeyin demiyorum, o açıklamayı ne yapacaksınız diyorum! fikret orman o sözleri neresinden geri alacak! kulüpler birliği 17 kulüp olarak açıkladı mı bunu? ankaragücü ve antalyaspor, 'biz hazırlandığında toplantıdan çıkmıştık' dediler galiba. o zaman fikret orman yalan söylüyor demektir. '17 kulüp buna karar verdi' dedi. o zaman kulüpler birliği başkanı o gün yalan söylüyordu! herhangi bir okulun şehit verdim diye övünmesinden zarar gelmez. her aile bununla, her toplum bununla övünebilir. benim anlamadığım şu: bir maçtaki hakem hatalarıyla, bak hakem hatasız demiyorum, 1915'teki çanakkale savaşı'nın ve orada verilen şehitlerin anlamını, bağlantısını kuramadım. trabzon lisesi, 1915'te şehit verdiyse, trabzonspor kulübü 1967'de kuruluyor, arada 52 sene var... galatasaray spor kulübü'nü kuran galatasaray lisesi'nin talebelerinin bazıları, galatasaray kulübü'nde sporcu üstelik, futbol oynuyorlar, onlar da şehit vermişler. sahibi trabzonlu olan bir gazete 2006'da şunu yazıyor: '1915'te üç lise tek mezun veremedi çünkü bütün öğrencileri çanakkale'de şehitti. çanakkale ve istiklal savaşı'na katılan çok sayıda çocuk kahramanlık örnekleri sergiledi. öyle ki bütün öğrencileri şehit düşen üç lise vardı: galatasaray, konya ve izmir liseleri' bunu sahibi trabzonlu olan yeni şafak gazetesi, 2006'da yazmış, tartışmalar üzerine falan değil. trabzon lisesi de vermiştir mutlaka. her yerden şehitlerimiz vardı. anlamadığım şu: bu şehitlerim, bir tane hakemin yaptığı abuklukla ne alakası var? galatasaray mı emperyalist güç, hakemler mi emperyalist güç? bu ne anlamsız lakırtı? ne işi var orada? şehit muhtar caddesi var burada, 31 mart olayında ahmet muhtar, şehit düştü, galatasaray öğrencisi... galatasaray'ın eski merkezinin bulunduğu binanın sokağının adı: hasnun galib. kim? galatasaray liseli, kulübü üyesi şehit. fenerbahçe'den de var. beşiktaş'tan da var. o tarihte kurulu olan her kulübün şehidi var. bunun bir tane yeteneksiz, berbat bir hakemin bir futbol maçının önüne geçmesiyle ne alakası var? galatasaray haksızlığa uğradığı her maçta 'benim şehitlerim var' mı diyecek? fenerbahçeli futbolcular cepheden gelip maç yapıp cepheye dönermiş. 'biz cepheden gelir, maç yapardık, bizim hakkımızı niye yiyorsunuz?' mu diyecekler. üstelik berbat ötesi bir hakem. maçta sadece trabzon'un canını yakmadı ki. evet, bir penaltı verilebilirdi. diagne'ye yapılan penaltı değil mi? o da penaltı. onda var'a bakmadı bile. tutup çekmiyor mu adam? oyunun üçüncü dakikası, galatasaraylı oyuncu topla giderken trabzonlu oyuncu geldi, darbeyi vurdu, galatasaraylı oyuncu yuvarlandı, trabzonlu oyuncu topu aldı devam etti. 'aaa hakem fizikal müdahaleye izin verecek' ve iyi bir maç izleyecek diye düşündüm. aynılarını galatasaray yapınca faul çalmaya başladı. çok bağıran kazanıyor ya... çok bağırmakla olmuyor bu işler, gerçekler var. galatasaraylılar sürekli ceza yediği için konuşamıyor ama ben burada konuşayım... feghouli topla çıkıyor, arkadan çelmeyle düşüyor, faul veriyor sarı kart göstermiyor. benzeri trabzon'a olduğunda gösteriyor. nagatomo'ya faul yapılıyor, nagatomo faul yapmış gibi gösteriyor. hakem, hakem olacak düzeyde birisi değil. evet ceza alanı içerisinde yapılana ben olsam penaltı verirdim. spor yorumcuları gibi avanak grubun ayağına basmıyor, yerde ayağa basma yok. havada ayağına vuruyor. fark etmez, ayağına vurduğunda faul ve penaltıdır. ama bana sorarsan diagne'nin pozisyonu da penaltıdır. futbol yorumcuları da üç kağıtçı. trabzonspor taraftarı birilerine yaranacağım diye medyada abuk subukluklar...hakem maçın içine etti! hem trabzonsporlu hem de galatasaraylı futbolcuları kutlamak istiyorum. bu kötü hakeme rağmen, maçı çığrından çıkarmak için her şeyi yapan hakeme rağmen iki takım futbolcuları da hakeme prim vermedi, hakemin oyununa gelip de kartların havada uçuşacağı bir ortam yaratmadılar. trabzon'u ayrıca kutlamak lazım. şahane bir kaleci çıkardılar karşımıza. arda... gözlerim doldu. kızımla yaşıt ve ben olsam milli takım'a alırım. bir sürü genç bulmuşlar. trabzon, biz gençlerle oynuyoruz diyor ya, 'önceki başkanlarımız bu kulübü yaktılar, yıktılar, bu kulübü 1 trilyon borca soktular, biz o yüzden gençlerle oynamak zorunda kaldık' bunu da anlat. benim hatırım için oynamıyorsun, eski başkanlar katlettiği için oynuyorsun. ahmet ağaoğlu, şehitler ve gazilerimizi onurlandırmak için gençlerle oynamıyor, mecbur kaldıkları için oynuyor. trabzonspor'a birkaç haftadır çeşitli haksızlıklar yapıldı, ağaoğlu onlarda pek bir şey demedi. başakşehir'e bir şeyler söylemek biraz daha yürek istiyordu belki. galatasaray'a söylemek kolayına geldi. benim anlamadığım ahmet ağaoğlu gibi sporun içinden gelmiş, sevdiğimiz, saygı duyduğumuz, bu fikrim de değişmiş değil ama ağaoğlu bu kez ağır saçmaladı. isyanına hiçbir şey demiyorum, haklı olabilir ama şehitler, gaziler... ne oluyoruz ya! ne demek istiyorsun? bu sözlere açıklık getirilmez... 'maçta sinirle gerildim, aklıma böyle bir şey geldi. arada bir benim de abuk subuk söyleme hakkım olabilir. birileri yanlış anladıysa spor kamuoyu kusura bakmasın. ben de karadenizliyim' dese konu kapanır. ahmet ağaoğlu'na da o yakışır. böyle bir iddiada bulunamam, elimde böyle bir veri yok. bazen birisi bazen öbürü olur. hiçbirisinin dışarıdan göründüğü kadar gücü olduğunu düşünmüyorum. sırayla alıyor. o gün o kızıyor alıyor. ama baktığınız zaman galatasaray bu sene hiçbir şey alamıyor! arda'ya kart gösterdikten sonra başakşehir maçı yönetemeyen hakem de var. kadıköy'e yıllarca gidemeyen, avrupa'da yarı final yönetip kadıköy'e gidemeyen hakemimiz vardı. birinin hep ağırlığı yok. eyyam meselesi var, hakemler de parçası. türkiye'de 'eyyam' dendiğinde akla hakemler gelir. türkiye'de nerede ne adil ki? takımımı aklamıyorum kardeşim. penaltı, penaltıydı. diagne'ye kırmızı kart gösterilebilirdi, gösterilmeliydi. bunlar futbolun içerisinde defalarca gördüğümüz şeyler. ben şunu söylüyorum: ey aptallar, galatasaray canı yandığında bağırdığınızda açıklama yaptınız. o açıklamayı şimdi ne yapacaksınız? trabzonspor'a haksızlık yapıldı, penaltı penaltıydı. diagne'ye kırmızı kart gösterilebilirdi. ananem dedem olurdu noktasında değilim. hakem kötüydü. bunların hiçbirine itirazım yok. onlara rağmen galatasaray maçı kazanabilir miydi? bana sorarsan diagne'ye yapılan da penaltıydı. buna rağmen galatasaray kazanabilirdi, kaybedebilirdi. kendi kulübünü benim kadar eleştiren var mı? bu açıklamayı yaptınız, hakemleri koruma altına aldınız, şimdi ne konuşuyorsunuz? hakemleri eleştirmek bir tek galatasaray'a mı yasak? ben adalet adına konuşuyorum. aynı şeyi galatasaray yapsaydı bugün yine söylerdim. galatasaray konuşamadığı için konuşabilirim, tff'nin bana verebileceği bir ceza yok. ortada bir adaletsizlik, aymazlık var. bunlar spor adamı değil, yönetici değil. galatasaray'ın ilk yarıdaki trabzonspor maçını hatırlıyor musun? orada galatasaray'a yapılan haksızlıklarla ilgili bağıran gördün mü? medyada bu kıyamet koptu mu? belhanda suçlu olabilir, bir şey demiyoruz. rodrigues'e yapılan faul var. orada rodrigues'in ayağını kırıyorlardı! kart göstermediler! böyle bir şey olur mu? fikret orman, o gün 17 kulüp, galatasaray hakem aleyhine konuştu diye metin yazdınız. hadi şimdi diğer başkanlar için de metinleri yazın herkes imza atsın! ya da 'ben o sözlerimi yalayıp yutuyorum' de! ben diyorum ki hakemler zaten kötü! galatasaray'ın açıklama yapması yasak da diğerlerinin yapması serbest mi? o zaman atın galatasaray'ı ligden! bütün kulüpler bir araya gelip federasyon'a başvursunlar, 'sarı-kırmızılı bir istanbul kulübü var, emperyalist' desinler atsınlar ligden! 'biz çekiliyoruz ligden' desinler

    "bugün türk futbolunun en büyük korkusu şu: galatasaray ya bu sene de uefa kupası'nı almayı başarırsa. bugün türk futbolunun en büyük korkusu değilse ben hiçbir şey bilmiyorum! alır almaz bilemem ama transferden sonra böyle boş bir hava oluştu ya herkeste böyle bir korku var! benfica 10 atmışken benfica'yı geçip geçmeyeceğimiz meçhul de türk futbolundaki pek çok kişinin kabusu, ya galatasaray, uefa kupası'nı alırsa. bunu gördüklerime ve aklıma dayanarak söylüyorum. sen git türkiye'nin en önemli iki kulübünden birinin başkanının rüyasına gir, kabus diye bunu görmüyorsa ben hiçbir şey bilmiyorum! ya alırsa korkusu! kendileri söylüyor olabilirler, söylemiyor olabilirler! böyle bir şey gerçekleşme yoluna girdiği zaman nasıl panikleyeceklerini bilmek için kahin olmaya gerek yok. ha galatasaray o yola girebilir mi? bence giremez. bir kere oldu, bir daha olur mu ne zaman olur bilinmez ama türk futbolunun korkusu bu. bundan emin ol ki federasyon da korkuyordur! olursa övünürler ama olmasını istemezler. niye istemezler? o zaman denir ki 'bu fatih terim, milli takım'da niye başarısız oldu?', 'diğer kulüpler niye yapamıyor?' 'türkiye'nin en zengin adamını başkan yaptık, niye olmuyor' 'bu kulübe siyasi, ekonomik şu bu o kadar destek verdik onlar niye olmuyor?' soruları gündeme gelir. türkiye'nin en fazla sponsora sahip ve devlet tarafından en fazla iltifata mazhar olan takımı avrupa maçlarına yedek oyuncularıyla çıkıyor! onu federasyon başkanına mal etmem. onu federasyon'da o işlerle iştigal eden abuk subuk adamlara mal eder. neden? samimi olarak söylüyorum: terim'in babası vefat ettiği anda federasyon başkanı, federasyon'daki bütün yöneticilere 'ben özel uçağımla fatih hocanın cenazesine gideceğim, kimler geliyor?' diyerek sordu. bunu yapacak adam böyle saçma sapan şeye imza atmaz. o bence federasyon'da kraldan çok kralcı, yalakadan yalaka, yavşaktan yavşak kim yapabiliyorsa bu işleri onun işidir. normalde federasyon böyle bir terbiyesizlik yapmaz. yıldırım demirören de fatih terim'i sevse de sevmese de, ki sevmediği kanaatinde değilim çünkü demirören, terim'i kendi isteğiyle uzaklaştırmadı. böyle bir şey yapmaz. demirören'in almış olduğu terbiye, gelmiş olduğu gelenek, ailesi böyle bir terbiyesizliğe müsait değildir".

    fatih altaylı*
  • 33274
    galatasaray; ozan kabak'ı, trabzonspor; abdulkadir ömür'ü ve diğer kulüpler de oynattıkları gençleri bizi örnek aldıklarından değil, paraları olmadığı için oynattılar.

    altınordu başkanı seyit mehmet özkan

    bir bakıma doğru ama seyitcim gerçek şu ki şu an altyapıdan oynattığımız çoğu futbolcuyu fatih terim 3. döneminde geldiğinde galatasaray'a kazandırdı. 4. döneminde ise onları oynatmaya başladı. burada tezin çürüyor yani. kaldı ki fenerbahçe'nin pilot kulübü için fazla iddialı laflar.
App Store'dan indirin Google Play'den alın