• 561
    bleacher report'tan grant hughes'un 26 mayıs 2020 yılında goat meselesine getirdiği farklı bir yaklaşımla ilgili uzunca bir yazıya rastladım. bu yazıda oyuncuların boylarına (amerikan ölçüm sisteminde) göre tasniflenmiş bir goat tartışması yürütülmüş. özetleyerek vermeye çalışayım:

    genel özet:

    6'0" altı: isaiah thomas
    6'0": allen iverson
    6'1": john stockton
    6'2": jerry west
    6'3": stephen curry
    6'4": dwyane wade
    6'5": james harden
    6'6": michael jordan
    6'7": kawhi leonard
    6'8": scottie pippen
    6'9": lebron james
    6'10": bill russell
    6'11": tim duncan
    7'0": hakeem olajuwon
    7'0" üstü: kareem abdul-jabbar

    6'0" altı: öncelikle 1946-47 sezonundan beridir nba'de 5'11'' ve daha kısa boya sahip yalnızca 82 oyuncu 50 veya daha fazla kere maça çıkmış. bu boylarda akıllara gelen başlıca oyuncular sanıyorum jj barea, nate robinson, spud webb, muggsy bogues, damon stoudamire, ty lawson gibi isimlerdir. ama bu klasmanın en iyi isaiah thomas olarak gösterilmiş. her ne kadar winning share (ws) denilen ve -basitçe- takımın başarısının takımın oyuncularına ne şekilde bölüştürüldüğünü gösteren istatistikte (hücum ve savunma oyuncuları için hesaplanması farklıdır ve oldukça komplekstir. ben burada basitleştirerek bir tanım yapmaya çalıştım.) calvin murphy'nin gerisinde olsa da thomas toplamda daha önde gösterilmiş. ayrıca calvin murphy'nin bu klasmanda açık ara en fazla sayı bulan oyuncu olduğunu da belirtmek gerek. kendisi yabana atılacak bir isim değil, houston rockets tarafından da forması emekli edilmişti. fakat thomas'ın 2011 yılında 60. sıradan seçilen bir oyuncu olmasına rağmen 2016-17 sezonunda boston'dayken 28.9 sayı ortalaması tutturması (bu klasman için rekor) ve terrell brandon ile birlikte birden fazla kez all-star olmayı başaran isim olması onu diğerlerinin önüne koyduğu belirtilmiş.

    diğer önemli isimler: calvin murphy, muggsy bogues

    6'0": sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. buranın en iyi allen iverson. 24,368 sayı ile en yakın rakibi olan tim hardaway'e neredeyse 10 bin sayı fark atan iverson'ın avantajı aslında yalnızca 6 feet'lik boya sahip olması. hiç yüzüğü olmamasına rağmen son 20 yıllık dönemde öne çıkan 10 oyuncu söyleyin dendiğinde hemen herkesin listesine girebilecek bir oyuncu olduğunu kabul etmek gerek. ayrıca meşhur 2001 finallerindeki performansı da -süpürülmelerine rağmen- yabana atılmayacak bir performanstı. 11 kere all-star, 3 kere yılın en iyi, 3 kere yılın ikinci en iyi ve 1 kere yılın üçüncü en iyi takımına seçilmesi ve 4 kere de sezonun sayı kralı olması onu açık ara bu klasmanda tahta oturtuyor. diğer isimler olan hardaway bu klasmanda açık ara asist kralı (ayrıca nba tarihi genelinde de 18.) ve kyle lowry'nin de yüzüğü bulunmakta.

    diğer önemli isimler: tim hardaway, kyle lowry

    6'1": bu klasman biraz enteresan. benim en fazla dikkatimi çeken 2-3 tane klasmandan birisi. bleacher report'ta büyük oranda 2 oyuncunun karşılaştırılması üzerinden gidilerek, şu iyidir deme yolu seçilmiş. karşılaştırılan iki oyuncu ise chris paul ve john stockton. chris paul'un per (oyuncu verimlilik puanı) ve +/- istatistiğinde daha önde olduğunu ama john stockton'ın da ws istatistiğinde paul'a yaklaşık 30 puan fark attığını belirtmişler. bleacher report da vurgulamış fakat bence asıl vurgulanması gereken ve üzerinde çokca durulması gereken stockton'ın toplam asist sayıları. bilindiği üzere açık ara bu departmanda birinci ve paul'dan 6000 küsür daha fazla asist yapmış durumda. bir wilt chamberlain'in 100 sayı, sezon sayı ve ribaund ortalamaları kadar fantastik derece kırılması zor olmasa da kimsenin stockton'ın yanına yaklaşamıyor oluşu aslında hem stockton'ın nasıl bir gard olduğunu hem de nasıl bir istikrar abidesi olduğunu gösteriyor. stockton'ın istatistiklerine baktığımızda 41 yaşındayken 2002-03 sezonunda 82 maçın 82'sine de çıkarak 10.8 sayı ve 7.7 asist ortalaması tutturduğunu görüyoruz. nba'de geçirdiği 19 sezonun 16'sında 82 maçta 82 yapmak gibi akıl almaz bir istatistiği mevcut. hatta lokavtlı sezon olan 1999-00 sezonunda da 50 maçın 50'sinde de oynamıştı. böyle düşündüğümüzde yalnızca 1989-90 ve 1997-98 sezonlarında kaçırdığı maçlar olduğunu görüyoruz. tüm bunlar da stockton'ın nasıl bir demir adam olduğunu gözler önüne seriyor. ikinci olarak da doğru şut yüzdesi (ts) istatistiğinde de chris paul'un üzerinde bulunarak 10 bin şuttan fazla deneyen ve %60'ın üzerinde bir ts yakalayan 11 oyuncudan birisi konumunda. tüm bunlar onu bu klasmanda birinci sıraya koyuyor. chris paul ve john sotckton'ın arkasından gelen ve yüzükleri olan (bu ikilinin aslında hiç yüzüğü yok) isiah thomas diğer istatistiklerde bu ikiliye yaklaşamadığı için ancak üçüncü sırada kalıyor. mesele sadece yüzük sayısı olmadığından dolayı ben de buna katılıyorum. eğer mesele sadece yüzük olsaydı veya büyük oranda yüzüğe endeksli olsaydık muhtemelen derek fisher kazandığı 5 yüzük ile bu üçlüden birinin yerini alıyor olurdu.

    diğer önemli isimler: chris paul, isiah thomas

    6'2": bence en tartışmasız klasmanlardan birisine geçiyoruz. hatta işi biraz daha büyüteyim. yukarıdaki tüm klasmanları bu klasman ile kombinlesek bence buranın birincisi genel birinci de olur. peki kim bu isim? tabiki jerry west. 9 kere nba finaline çıkıp ancak 1972 yılında tek sefer kazandığını biliyoruz. ayrıca kendisinin 1969 yılında kaybeden takımda olmasına rağmen finallerin mvp'si ödülünü aldığını da biliyoruz. 1969 yılı ayrıca finallerin mvp'si ödülünün verildiği ilk yıldı. o seride 38 sayı ortalama yakalamasına rağmen 7. maçta boston'a mağlup olmuşlardı. west'in 42 sayı, 12 ribaund ve 13 asisti yetmemişti. benzer performansları 1965, 66, 68 yıllarında da vardı fakat 69 artık çok farklı bir seviyeydi. bundan dolayı finallerin mvp'si olması pek şaşılacak bir durum değil ancak bence günümüzde artık karşılığı olmayan ve tekrarlanması çok güç bir başarı. 14 kere all-star, 5 kere yılın savunma takımı, 1969-70 sezonu sayı kralı ve 1971-72 sezonu asist kralı gibi başarıları onu açık ara bu klasmanda tepeye koyuyor. diğer isimlere baktığımızda karşımıza tony parker ve damien lillard konulmuş. parker her ne kadar çok iyi bir profesyonel olarak 4 yüzüğü bulunsa da hiçbir zaman takımının en iyi oyuncusu rolünde olmadı. ws istatistiğinde west'in hemen arkasında geliyor olmasına rağmen onu jerry west'in önüne sırf yüzüklerinden dolayı koyamayız. lillard ise kariyerinin sonunda west ile rekabet edebilecek istatistiklere sahip olabileceğinden dolayı üçüncü sırada gösterilmiş ve kariyerinin sonunda en azından parker'ı geçebileceği belirtilmiş. benim yorumum ise şu anlık en azından damian lillard yerine hal greer'ın listenin üçüncü sırasına konulması şeklinde olurdu.

    diğer önemli isimler: tony parker , damien lillard

    6'3": üstteki iki klasmandan (6'2" ve 6'1") sonra açıkçası burası bana ilk anda biraz zayıf geldi. eskiye olan hayranlık mıdır nedir bilmiyorum ama aktif oyuncular içinde birisinin -hele de kariyerinin sonuna daha seneler varsa- en iyi olarak addedilmesi bana biraz garip geliyor. buranın da en iyi stephen curry. sanıyorum 5 yıl öncesine kadar burayı tartışmasız 2 kere mvp olmuş steve nash kazanırdı ama stephen curry'nin -muhtemelen- nba tarihinin en iyi üçlükçüsü olması ve üçlük atışlarına getirdiği boyut, 2014-15 sezonunda aldığı mvp ödülünü bir sonraki sezon oybirliği ile devam ettirip bu bakımdan eşi benzeri görülmemiş bir başarıya imza atması, 6 kere all-star olması, 30 sayı ortalama yakaladığı sezonda en yüksek doğru şut yüzdesi (ts) yakalayan oyuncu olmayı başarması, 2015-2017-2018 yıllarından yüzükleri, top çalmada 2 kere sezon lideri olması, serbest atış yüzdesinde tarihin en iyisi olması gibi faktörler onu buradaki diğer yarışmacı isimler olan steve nash ve russell westbrook'un önüne koyuyor. nash'in burada geri kalmasının sebebi yüzükler + birkaç sezon haricinde sayı potansiyelinin curry'ye göre çok daha geride kalması. her ne kadar nash basketbol zekası -bence- daha yüksek bir isim olsa da nash'i curry'nin önüne koymak bence absürd olurdu. ayrıca westbrook'un da mevcut durumdaki basketbol mentalitesi ve savunmadaki ciddi zaafları onu curry ve nash'in yanına bence yaklaştırmaz. ayrıca sağlıklı kalabilseydi derrick rose bu listeye girer miydi? girerse onu hangi sıraya yerleştirirdik gibi sorulara da cevap vermek isterdim.

    diğer önemli isimler: steve nash, russell westbrook

    6'4": okuyan, hatırlayan var mıdır bilmiyorum ama buranın kazanan isminin aslında hangi sebepten ötürü kariyerinde bu denli çabuk bir düşüş yaşadığını kendi başlığında çok kısa da olsa yazmıştım. buranın en önde gelen ismi dwyane wade. kendisini kişisel olarak sevmekle birlikte duygusallığı bir kenara bırakıp neden burada birinci olduğunu ve aynı zamanda neden -görece- en top seviyeden bu denli hızlı indiğini değerlendirelim. baktığımızda wade 2 kere yılın en iyi takımında yer alırken bunu en son 2009-10 sezonunda başarmış. emekliliğe ayrıldığı 2018-19 sezonundan tam 9 yıl öncesine denk geliyor. benzer şekilde en son en iyi ikinci takımda 2010-11 sezonunda ve en iyi üçüncü takımda ise 2012-13 sezonunda yer alabilmiş. bariz bir şekilde 2010 yılları sonrasının wade'e yaramadığı belli oluyor. hiçbir zaman mvp olamamasının yanı sıra mvp oylamasında top 10'da da en son 2012-13 sezonunda yer almıştı. bu sezondan sonra herhangi bir sezon mvp yarışına dahi girdiği söylenemez. bayağı bir yerdik. neden burada birinci peki? kabaca 2004-05 sezonundan 2011-12 sezonuna kadarki dönemde wade'in nba'in en iyi 2 numarası olduğu söylenebilir. 'kobe bryant değil miydi?' gibi bir soru gelebilir ancak bu dönemdeki +/- istatistiği, per (oyuncu verimlilik puanı) ve vorp (value over replacement player - bunu türkçe'ye çevirmek istemedim çünkü anlamını kaybedebilir) adı verilen ve basitçe mevcut oyuncunun yerine minimum maaşlı veya rotasyonda yer alamayacak kadar vasat bir oyuncu olduğu durumda takıma toplamda sağladığı katkıyı karşılaştırarak sunan istatistikte kobe'nin önünde bulunuyordu. ayrıca wade'in yalnızca bir 2 numaraymış gibi düşünmek yanlış olur. muhtemelen kendisi o boyda olup da 2 numara oynayanlar içerisindeki en fizikli oyuncuydu. 885 blok ile muhtemelen tarihin gelmiş geçmiş en iyi 2 numara blokçusu kendisi. 2006 nba finalleri mvp ödülü ve diğer iki aday olan jason kiddve gary payton'a göre kendisini öne çıkartıyor. diğer adaylar derken jason kidd her ne kadar asist, ribaund ve top çalma istatistiklerinde bu klasmanda birinci olsa da sayı potansiyeli açısından wade'in yanından bile geçemiyor oluşu sebebiyle bir miktar arkada kalmış durumda. kidd gibi yüzüğü olmayan gary payton da çok elit bir savunmacı olmasına rağmen diğer istatistiklerde daha geride ve dolayısıyla yine wade'in arkasında.

    diğer önemli isimler: jason kidd, gary payton

    6'5": buranın karşılaştırması oldukça zor ve belki de bleacher report'a en çok katılmadığım karşılaştırmaya konu oluyor. başta söyleyeyim: br burada james harden'ı en önde göstermiş. arkasından gelen isimlere bakıyoruz: elgin baylor, oscar robertson ve john havlicek. havlicek'i 8, robertson'ın 1 tane yüzüğü bulunduğunu hatırlatayım. ayrıca elgin baylor da 10 kere yılın en iyi takımına seçilmiş bir isim. oscar robertson da nba'deki ilk 7 sezonunun 6 tanesini 30 sayı ve üzerinde bir ortalama ile bitirmişti. aynı zamanda 1961-62 sezonunda triple-double istatistiklerle sezonu tamamladı. russell westbrook'un 3 sene üst üste şişirme istatistiklerini bir kenara bıraktığımızda kendisi bu alanda yenilmez bir seviyede denilebilir. daha çaylak sezonunda yılı 26 tane triple-double ile bitirmesi bile ne denli dominant bir oyuncu olduğunu kanıtlıyor. harden niçin burada ilk sırada? biraz geleceğe yönelik bir tahminde bulunulmuş ve aslında harden'ın -sanılanın aksine- verimli bir şutör olduğundan bahsedilmiş. üçlük atışları bir kenara koyduğumuzda harden'ın 2'lik atış yüzdesinin %50.9 olduğunun ve robertson'ın %48.5'da kaldığının altı çizilmiş. ayrıca pozisyon başına bulunan skorlarda da harden'ın robertson'dan daha iyi istatistiklere sahip olduğu açık. belki ufak bir farkla da genel anlamda hücum potansiyelinin -yalnızca oscar robertson'dan değil- bu klasmandaki herkesten iyi olduğu söylenebilir. 2017-18 sezonunda mvp ödülünü de kazandı ve 3 kere de ikinci sırada kaldı (neredeyse kazanıyordu). 6 kere yılın en iyi 5'ine ve 1 kere de yılın en iyi üçüncü 5'ine seçilmişti. bunlar harden için olumlu istatistikler ancak bence yine de onu oscar robertson'ın önüne koymaya yetmemeli. robertson'a da getirilen eleştiriler şunlar: 1960-61 sezonunda nba'e adım attığında yalnızca 8 takım vardı ve hatta son sezonu olan 1973-74 sezonunda bile yalnızca 17 takım vardı. takdir edilir ki; işi daha kolaydı ve 1971'de kazandığı yüzüğü de aslında kareem abdul jabbar'ın takımı sırtlamasıyla kazanmıştı gibi eleştiriler getirilebilir. çok benzerleri aynı dönemde oynayan elgin baylor'a da yapılmış durumda. havlicek 8 yüzüğüne rağmen hiçbir zaman döneminin en iyi oyuncusu olmaya pek yaklaşan bir isim olmadı. yukarıda da bahsetmiştim ama tekrarlayayım. mesele sadece yüzük sayısı olmamalı. 8 yüzüğün büyük bir ağırlığı olabilir fakat bu durumda robert horry, derek fisher gibi isimleri de sırf yüzüğünden dolayı en önlere koyabiliriz. john havlicek de örneğin mvp yarışında hiç ilk 3'e girememiş. bu açıdan bence buradaki 4 oyuncu içerisinde en geride kalan. fakat ben yine de belki elgin baylor'ı değil ama oscar robertsonjames harden'ın önüne koyardım.

    diğer önemli isimler: oscar robertson, elgin baylor, john havlicek

    6'6": çok fazla açıklamaya gerek yok bence. çünkü: michael jordan. 2+2= 4. nba tarihinde goat olarak görülüyorsanız kendi boy klasmanınızda hayde hayde goat olursunuz. 10 kere sayı krallığı, 6 yüzük, 5 mvp, 14 all-star ve 1 kere yılın savunma oyuncusu ödülü michael jordan'ın başarılarının ufak bir kısmı. ayrıca bleacher report adresinde jordan'ı koysanız koysanız kendi goat listenizde en fazla 2 numaraya indirebilirsiniz. daha aşağılara indiriyorsanız sayı bilginizi bir gözden geçirin şeklinde bir ifade de mevcut :) formaliteden de olsa sonraki isimlere bakalım. maalesef burada kobe bryant var. herhangi başka bir klasmanda olsa ilk sırada olabilecekken büyük şanssızlık ki; michael jordan ile aynı inch klasmanındalar. jordan 1 numaraysa, kobe de 1a'dır lafı var ve aslında -belki çok klişe ama- şu anki durum için ne kadar da uygun bir söz. yine de istatistiklerden kısaca bahsedelim. toplam sayı, asist, ribaund, blok ve top çalmalarda bryant, jordan'dan üstün. aslına bakılırsa istatistik kağıdında ilk göze çarpan 5 unsurun hepsinde önde. ancak 1 yüzük daha eksik aldı. ayrıca kazanma oranı, +/- istatistiği, vorp ve doğru şut seçim yüzdesinde jordan'ın gerisinde. belki de aradaki 1 yüzüklük farkı bu istatistikler oluşturuyordur, kim bilir? diğer bir isim ise charles barkley. barkley %61.2'lik doğru şut seçim yüzdesiyle bu alanda aslında ilk sırada ve kariyer kazanma yüzdesinde de ikinci sırada. 1 kere mvp oldu ve kariyerini 23 bin sayı, 12 bin ribaund ve 4 bin asist barajını aşarak tamamlamıştı. o bunu başardığında yalnızca kareem abdul jabbar ve wilt chamberlain buna ulaşmayı başarmıştı. tabi daha sonra evrilen 4 numaralardan dolayı kevin garnett ve tim duncan da bu elit grup arasına girdi. o dönem kariyerinin sonlarında olan karl malone da asist sayısını yukarı çekerek bu listeye dahil olmuştu. sayılar çok bir şey ifade etmiyor olabilir ama bu gerçekten girilmesi zor bir liste. örneğin; kariyer istatistikleri ile rekorları parçalayan lebron james'in bu listeye girmesi için yaklaşık 2700 ribaund daha alması gerekiyor. bu da -sakatlıksız- üst düzey olarak oynayacağı en az 4 sezon anlamına geliyor. kısacası hiç de kolay bir iş değil.

    diğer önemli isimler: kobe bryant, charles barkley

    6'7": bu klasman çok enteresan. ilk kez bu kadar çok oyuncu rekabetçi olarak bulunuyor ve bence ilk kez bu kadar birbirlerine yakınlar. james harden klasmanında olduğu gibi net bir şekilde farklı fikirde olduğumu söylemeyeceğim ama farklı fikirde olanlara da fazlasıyla hak verebilirim. burada en önde gösterilen isim savunmadaki fantastik yetenekleri ile kawhi leonard. bleacher report bu klasmanda onun kadar kanat savunmasını iyi yapan birisi olmadığını belirterek 2015 ve 2016'da aldığı yılın savunmacısı ödülüne vurgu yapmış. 2 kere en iyi savunma, 3 kere de en iyi ikinci savunma 5'ine seçilme başarısını da göstermişti. 2013 yılından sonra yaptığı çıkış ile benchten gelen bir rol oyuncusu veya en fazla 6. adam olma rolünden fazlasıyla sıyrılarak hem müthiş bir savunmacı hem de yüzüğe oynayan bir takımın skor yükünü sırtlayabilecek kadar iyi bir skorer olmayı başarmıştı. 2013-14 sezonundan ve 2018-19 sezonundan olmak üzere 2 tane yüzüğü bulunmakta. her ikisinde de finallerin mvp'si olmayı başarmıştı fakat san antonio spurs'deki şampiyonluğunda da bunu tim duncan ve tony parker ikilisinin arasından sıyrılarak başarmış olması gerçekten takdire şayandı. ayak çalışmasındaki başarısı ve orta mesafedeki şutları ile michael jordan'a benzetildiğinin de altını çizelim. buradaki rekabetçi isimlerin listesi geniş: julius erving, rick barry, clyde drexler, reggie miller ve paul pierce. sırasıyla bakalım. erving'in 1974 ve 1976'da aba'de gelen şampiyonluklarını da sayarsak leonard'dan 1 fazla yüzüğü olduğunu söyleyebiliriz (1983'de de ağırlıkla moses malone'un taşıdığı takımda nba'de şampiyon olmuştu). rick barry ile birlikte o dönemin hücum anlamında en önemli birkaç oyuncusundan birisi olduğu su götürmez bir gerçek. ancak işin savunma boyutu ve diğer istatistikleri var. erving 1981'de normal sezonun mvp'si olmuştu ama leonard oyunun 2 yönünü de çok çok iyi oynayan bir oyuncu. benzer şekilde 1975 sezonunda hem mvp olup hem de yüzük takan rick barry için de söylenebilir. barry'nin 4-2 ile philadelphia'ya kaybettikleri 1967 final serisinin tüm maçlarında en az 30 sayı bulma gibi oldukça dikkate değer bir istatistiği de olsa (bunu diğer başaranlar: elgin baylor, michael jordan, hakeem olajuwon, shaquille o'neal, ve kevin durant) toplamda -bence- kawhi leonard'dan daha iyi bir oyuncu değil. barry ve erving için 1970'lerde söylediklerimizi clyde drexler ve reggie miller için 1990'larda söyleyebiliriz. 2'si de dönemlerinin müthiş bir skor gücü. hatta reggie miller'ın ekstradan üçlükçülüğü çok elit. ama miller'ın da çıktığı maça oranla bulduğu sayı -yani maç başına sayı- diğer isimlerden oldukça düşük. drexler ise jordan'ın ortalıkta olmadığı (son anda döndüğü) 1995 sezonunda yüzük kazanmıştı. 10 kere all-star oldu ama diğer istatistiklerde kawhi leonard'ın arkasında. paul pierce da bence enteresan. bu isimler içerisinde 26,397 sayısı ile en çok sayı bulan isim konumunda (erving'in 30 bin küsür sayısının önemli bir kısmı aba'den). 2008 yılından yüzüğü ve finallerin mvp'si ödülü de var. ama kabul edelim ki; o takımda kevin garnett'in ve biraz da ray allen'ın rolleri yadsınamaz. ayrıca pierce hiçbir zaman nba'in en iyi birkaç isminden birisi olmaya yaklaşamamış bir oyuncu.

    diğer rekabetçi isimler: julius erving, rick barry, clyde drexler, reggie miller, paul pierce

    6'8": belki buradaki isme herkes ilk anda itiraz edecek ama -büyük çoğunluğu- daha sonra yanıldığını anlayacak. michael jordan diye bir figür olmasaydı da bence bu klasmanda en tepede olmasa bile ilk 3'ü, en kötü ilk 5'i zorlayacak bir isim olurdu. zaten kim olduğunu anladınız. buradaki isim: scottie pippen. yukarıda kawhi leonard için söylenenlerin hemen hemen hepsini buraya kopyalayabiliriz. 8 kere en iyi savunma 5'i, 2 kere en iyi ikinci savunma 5'i, 1 kere top çalma krallığı onun ne denli elit bir savunmacı olduğunu ortaya koyuyor. jordan ile yıllarca takım arkadaşı olması hem bir avantaj hem de bir dezavantaj. kabul edelim ki; jordan diye bir oyuncu olmasaydı pippen bırakın 6 yüzüğü, 90'lardaki houston rockets, portland trail blazers, phoenix suns, seattle supersonics, orlando magic ve en son 90'ların sonuna doğru utah jazz rekabeti ile belki de hiç yüzük kazanamayan bir oyuncu olacaktı. tabi bu en pesimistik senaryo ve nba'deki 94 sezonunun tamamı + 95 sezonunun 2/3'lük kısmı düşünüldüğünde bence pippen üzerine kurulan ve belli rol oyuncularına sahip bir takımın, tüm bu rekabetten 1990-00 arası dönemde 0'dan ziyade 1 veya 2 yüzük çıkartması daha olası bir senaryo. ama 6 gibi bir dominasyonun gelmeyeceği de açık. dolayısıyla bazı şeyleri fazlasıyla michael jordan'a borçlu ama aynı zamanda o gölge altında da -bence- fazlasıyla ezilmiş bir isim. pippen olmasaydı jordan yine 6 yüzüğü alırdı diye kesin bir ifade kullanabilir miyiz mesela? scottie pippen, vorp ve ws istatistiklerinde burada lider konumda. asist ve top çalmalarda zaten açık ara önde. 7 kere all-star oldu ve 1993-94 sezonunda mvp yarışına da girdi. diğer isimlerden ilkine bakıyoruz: dominique wilkins. hiç yüzüğü olmamakla birlikte arada avrupa sezonları olan bir oyuncu. o dönemde panathinaikos ile euroleague kazanma başarısını göstermişti ama bu konu bağlamımızın dışında kalıyor. kendisi bu klasmanda 26,668 sayı ile carmelo anthony'nin çok az önünde en çok sayı bulan oyuncu konumunda. fakat diğer bakımlardan -atletizm ve smaç tarafını bir kenara koyarsak- hiçbir açıdan pippen'ın önünde değil. hatta birçok konuda kayda değer miktarda geride kalıyor. diğer bir isim çok daha dikkat çekici: tracy mcgrady. burada hipotetik tartışmalara girmek pek mantıklı değil. çünkü yalnızca senaryolar üzerinden ilerleyebiliriz. yine de mcgrady'nin prime dönemine şöyle bir bakalım. diz sakatlığı kendisinin kariyerini mahvetse de per (oyuncu verimlilik puanı) ve +/- istatistiğinde bu klasmanda birinci bulunuyor. ayrıca orlando magic'de geçirdiği 2002-03 sezonunda yakaladığı 16.1'lik winning share (ws) istatistiği, 1953-54 sezonundan beridir kendi klasmanında görülen en yüksek sayı. bu bakımdan acaba 2007 sonrasında sağlıklı kalsaydı ne olurdu diye düşünmemek elde değil. yüzük kazanmamış olsa dahi bence onu şu anda hücum potansiyeli ile scottie pippen'ın önünde görüyor olurduk. ancak olmadı ve buranın galibi scottie pippen.

    diğer önemli isimler: tracy mcgrady, dominique wilkins

    6'9": lebron james. nasıl girerim diye düşündüm ve lafa böyle girdim. şimdi buradaki diğer isimleri direkt vermek istiyorum: karl malone, magic johnson ve larry bird. aman allah'ım. hepsi kariyerinde 20 bin sayıyı aşmış, yüzükler kazanmış (malone kazanamadı) inanılmaz isimler. herhangi birisini al ve diğer klasmanlara koy zaten birinci olur. ancak lebron james vorp, +/- istatistiği, per (oyuncu verimlilik puanı ve kariyer win shares (ws) istatistiklerinin her birisinde ilk sırada bulunuyor. 17. sezonunu bitirmesine rağmen halen mvp yarışında yukarıları zorlayabiliyor, 25-8-8 gibi sezon istatistikleriyle takımını sırtlayabiliyor ve yüzük kazanabiliyor. kariyerinde toplam 34200 küsür civarında sayısı var ve normal bir gidişat ile en azından karl malone'u geçeceğini söyleyebiliyoruz. bunun yanında 8000'i aşkın ribaund ve asistiyle 30000 sayı, 8000 asist ve 8000 ribaund eşiğini aşan tarihteki tek oyuncu konumunda. çok büyük olasılıkla 30 bin sayı, 10 bin asist ve 10 bin ribaund eşiğini de aşarak bu alanda inanılmazı da başaracak. hatta bunu bu sezon yapması da olası. diğer başarılarını say say bitmez. 16 kere en iyi sezon takımlarına seçilmesi (13'ü ilk, 2'si ikinci ve 1 tanesi de üçüncü takım) ile müthiş bir rekor kendisinde. ayrıca 13 tane sezonun en iyi takımına seçilmiş olmasıyla kendisine en yakın olan kobe bryant ve karl malone'a 2'şer fark atmış durumda. daha fazla uzatmayıp diğer oyuncular ne yapmış ufaktan bahsedeyim. malone'u biliyoruz. hemen bir üst cümlede de söyledim. kobe ile birlikte 11 kere yılın en iyi takımında yer almış bir oyuncu. 2 kere mvp, toplam kariyer sayısında halen 2. sırada, 14 kere all-star. uzar da gider. ancak yüzüğü olmamasıyla bence magic johnson ve larry bird'ün arkasında kalıyor. magic johnson ve larry bird jordan öncesi ve erken-jordan denilen döneme damga vuran imza isimler. kimse bu isimleri yabana atamaz zaten. magic 5 kere nba şampiyonu, 3 kere mvp, 3 kere de finallerin mvp'si olmuş nba'in gidişatını değiştiren inanılmaz bir isim. larry bird ise döneminin en iyi şutörü olarak 3 kere nba şampiyonu, 2 kere mvp ve 3 kere de finallerin mvp'si ödülüne sahip. bu iki isim 1980-89 arası dönemdeki 10 yıla damga vuran ve toplamda 8 şampiyonluk gören bir ikili. hangi klasmana koysak kazanırlar herhalde diyebileceğimiz oyuncular olarak burada lebron james'in arkasında kalmak durumundalar.

    diğer önemli isimler: karl malone, magic johnson, larry bird

    6'10": özellikle 6'5" ve 6'7" klasmanında 60-70'lerde oynayan oyunculara karşı bleacher report tarafından bir önyargı veya işlerinin daha kolay olduğuna yönelik ifadeler olduğunu görmüştük. bundan yola çıkarsak aslında buradaki isim sizi şaşırtacaktır. çünkü kendisi 'o zamanı babam da domine ederdi' denilen bir dönemin oyuncusu. az bir kısmı 50'lerin sonu olmak üzere 60'ların tamamında etkinlik gösteren bill russell'ın ta kendisi. 13 sezonda 11 yüzüğü ile ulaşılması neredeyse imkansız bir başarıya imza atan bill russell bu süre zarfında 5 kere de mvp olmayı başarmıştı. 12 kere all-star olan ve 3 kere yılın en iyi ve 8 kere yılın en iyi ikinci takımına seçilen russell'ın, o dönemlerde yılın savunmacısı ödülü verilmiyordu fakat eğer veriliyor olsaydı en azından 5-6 kere de bunu kazanacağını düşünmek hiç de yanlış bir düşünce olmazdı. nba tarihinin en çok ribaund alan oyuncuları arasında 21600 küsür ribaund ile wilt chamberlain'in hemen arkasında 2. sırada bulunuyor ve aktif oyuncular arasında bu seviyeleri tehdit edebilecek hiçbir isim yok ve muhtemelen olmayacak da. o dönemde blok ve top çalma istatistikleri tutulmadığı için maalesef o bilgilere ulaşamıyoruz ama russell'ın hiç de fena olmayan hücum performansı da göze çarpıyor. kariyerinde 4000 asisti aşmış bir isim. buradaki rekabetçi isimlerden hemen akla gelen ve philadelphia sixers'ın son şampiyonluğunda en önemli rolü oynayan moses malone. ws (winning share) istatistiğinde russell'ın biraz daha üzerinde bulunuyor. tabi kariyerinin russell'ın kariyerine göre 6 yıl daha fazla olmasının da avantajı var. kendisi 3 kere mvp olmuştu, 12 kere de all-star'a seçilmişti. ayrıca 4'er kere yılın en iyi ve en iyi ikinci takımına da seçilmeyi başarmıştı. diğer bir rekabetçi isim ise halen kariyerini devam ettiren -ancak bence kariyerinin kalan tüm sezonlarında yüzük takmadığı sürece russell'ın üstüne çıkartmamızın pek mümkün olamayacağı- kevin durant yer alıyor. tabiki bu klasmanda durant'ın hücum gücü ve sayı potansiyeline yaklaşabilecek bir oyuncu yok. muhtemelen durant kariyerini tamamladığında 30 bin sayının üzerinde bir sayıya ulaşmış olacak ve şu anda 27500'ler (nba'de toplam bulduğu sayı) civarında sayı bulmuş olan moses malone'u rahatlıkla geçmiş olacak. bu bakımdan onu alt edebilecek bir isim en azından şu anlık yok. ayrıca kendisi 10 kere all-star seçilmeyi başardı. 1 kere mvp oldu ve 6 kere yılın en iyi 5'inde yer aldı. yine de -hangi dönemde kazandığından bağımsız olarak- 11 yüzüğün ağırlığından dolayı bill russell'ı bir kenara atamayız ve onu burada ilk sıraya rahatlıkla koyabiliriz.

    diğer rekabetçi isimler: kevin durant, moses malone

    6'11": san antonio spurs muhtemelen 90'ların sonundan 2010'ların sonuna kadarki dönemde muhtemelen en istikrarlı takımdır. los angeles lakers gibi 2000'lerin başında inanılmaz bir hava yakalayıp birkaç yılda sönen, tek yıllık dominasyon yakalayan veya birkaç süperstarı takıma toplayıp yüzük kovalayan bir takımdan ziyade 'tam bir takım' hüviyetinde olan ve 20 yıl gibi uzun bir süre zarfı boyunca yüzüğe oynayıp bu süre zarfında 5 kere de yüzük kazanan bir takımdan söz ediyoruz. ayrıca bu takımın 1999 yılından önce hiç şampiyonluğunun olmadığının vurgulanması gerekir diye düşünüyorum. peki bu süre zarfında bu takımın en önemli oyuncusu kimdi? tabiki tim duncan. emanuel ginobili, tony parker ile birlikte kazandığı toplam 5 yüzük bulunmakta (ginobili ve parker'ın 1999'da takımda olmadığını vurgulayayım). istatistikleri bir kenara bile koysak duncan'ın o döneme kadar eşi benzeri görülmemiş post oyunu ve savunma kabiliyetleri bile onu burada ilk sıraya koymak için yeterli sayılabilir. ama biz yine de biraz istatistiklere bakalım. 10 kere yılın en iyi 5'i, 3 kere yılın en iyi ikinci 5'i ve 2 kere de yılın en iyi üçüncü beşine seçilmişti. 15 kere all-star seçilmişti ve 2000 yılının all-star'ında mvp olmuştu. 2002 ve 2003 yılında normal sezonun mvp'si ve 1999, 2003 ve 2005 şampiyonluklarında da finallerin mvp'si olmuştu. 8 kere yılın en iyi ve 7 kere de yılın en iyi ikinci savunma beşine seçilmişti. hiç yılın savunmacısı olamaması -bence- duncan'a yapılan bir ayıp. çünkü kendisi 5 sezon savunmaya yönelik winning share (ws) istatistiğinde nba lideriydi. tüm her şeyi birleştirdiğimizde mütevazı kimliği, buna rağmen 5 yüzüğü bulunması, elit savunmacılığı, strecth uzunların ilk öncülerinden olması ve döneminin kevin garnett ve dirk nowitzki gibi isimlerle girdiği rekabet onu burada ne olursa olsun -en azından şimdilik- ilk sıraya koyuyor. hemen buradan niçin şimdilik dediğime geçeyim. cevabı: giannis antetokounmpo. daha kendisi 26 yaşında, buna rağmen 4 kere all-star olmuş bir isim. niçin bunu vurguladım? 6'11" oyuncular içinde en az 4 kere all-star olan yalnızca 10 isim var ve bunlar arasında antetokounmpo bulunuyor. antetokounmpo'nun henüz daha kariyerinin ortasında olmadığını da hatırlatalım. son 2 sezonda mvp olduğunu ve geçen sene mvp ödülünün yanına yılın savunmacısı eklediğini söyleyelim. diğer bir rekabetçi isim ise kevin garnett. her ne kadar sayı, ribaund ve blok sayısında duncan üstün olsa da asist ve top çalma istatistiklerinde garnett daha önde bulunuyor. vorp istatistiğinde bu alanda birinci. ayrıca 2008 yılından hem yüzüğü hem de yılın savunmacısı ödülü bulunuyor. minnesota timberwolves'da kariyerinin sonuna gelmiş latrell sprewell ve sam cassell ile geçirdiği karanlık dönemden (2004 yılı) mvp ödülü de bulunmakta. yine de burada duncan'ı en tepeye koymak hiç de sırıtmıyor. olur da giannis antetokounmpo önümüzdeki yıllarda 2-3 yüzük takar, 1-2 tane daha mvp ödülü kazanır ve özellikle sayı ve asist potansiyeli bakımından tüm rakiplerini geçerse o zaman tim duncan'ın ciddi derecede tehdit ettiğini söyleyebiliriz.

    diğer önemli isimler: giannis antetokounmpo, kevin garnett

    7'0": oyuncuların boyu uzadıkça aradaki rekabet daha da artar hale geldi bence. en başlarda allen iverson, isaiah thomas gibi isimleri klasmanının en iyi olarak gösterirken burada 2. veya 3. sırada kalan isimler bile nba tarihinde inanılmaz bir seviyede olan oyuncular olarak gözüküyor. hakeem 'the dream' olajuwon buranın galibi. michael jordan'ın akıllara zarar dominasyonunun içinden -jordan'ın olmadığı sezonlar bile olsa- 2 tane yüzük kopartmayı başarmış bir isim. prime dönemindeki müthiş hücum gücünün yanında -bence- nba tarihinin gelmiş geçmiş en iyi savunmacısı kendisi. 4 kere yılın savunmacısı ödülüyle ben wallace ile birlikte bu konuda rekor sahibi. serge ibaka ve tyson chandler'ın en iyi olduğu 1-2 yıllık dönemde kısmen hem hücum hem de savunma tarafı açısında hakeem'e yaklaştığı söylenebilir ama hakeem olajuwon'un dominasyonu yanında bu oyuncuların prime'ı oldukça geride kalıyor. yaptığı 3830 blok ile bu klasmanda ikinci sırada bulunan patrick ewing'e 1000'den fazla fark atmış durumda. aynı şekilde top çalmalarda da ikinci sıradaki dirk nowitzki'ye 1000'e yakın bir fark atmış. 12 all-star, 2 finallerin mvp'si, 2 yüzük, 6 kere yılın en iyi 5'i, 3 kere en iyi ikinci ve üçüncü 5'te yer alma, 5 kere yılın en iyi savunma 5'i ve 4 kere de yılın en iyi ikinci savunma beşinde bulunma gibi müthiş istatistikleri mevcut. tüm savunma kabiliyetleri, 2 yüzüğü, imza hareketi gibi sebeplerden dolayı kendisini ilk sıraya koyabiliyoruz. diğer rekabetçi isimler ise dirk nowitzki ve patrick ewing. nowitzki'nin de 2011 yılından inanılmaz bir yüzüğü var. 2007 yılından ise mvp ödülü mevcut. kariyer sayılarında michael jordan'dan yalnızca 700 sayı civarında daha az sayı bularak hücum açısından kendi klasmanındaki en iyi isim olmasına rağmen (toplamda da 6. sırada) hiçbir zaman elit bir savunmacı haline gelemedi. hatta çoğu zaman vasatın ötesine geçemedi. yine de 206.3'lük winning share (ws) ile hakeem'e 40 küsürlük bir fark atmış durumda. diğer rekabetçi isim ise şanssız bir dönemde parlayan ve bundan dolayı hiç yüzük ve mvp kazanamayan patrick ewing. 11 kere all-star olmasıyla ve savunma yetenekleri ile buradaki üçüncü isim olmasında bence beis yok.

    diğer önemli isimler: dirk nowitzki, patrick ewing

    7'0" üstü: en sonunda geldik son klasmana. buranın rekabetinin de 6'9" tarafından aşağı kalır yanı yok. ilk sıraya buradaki tüm isimler içinde en uzunu olan kareem abdul-jabbar'ı (7'2") koyuyoruz. en çarpıcı özelliği ile girelim: bilindiği üzere nba tarihinde en çok sayı bulmuş isim. 6 kere mvp ile rekoru yine elinde bulunduruyor. 6 kere de yüzük aldı ve ilk yüzüğü ile son yüzüğü arasında 17 yıllık bir fark bulunması da inanılmaz bir ayrıntı. 19 kere all-star ile yine rekoru parçalamış. 4 kere blok, 2 kere sayı krallığının yanında 1969-70 yılında yılın çaylağı da seçilmişti. zaten bir sonraki sezon milwaukee bucks'da oscar robertson ile birlikte takımı sırtlayarak ve play-off boyunca yalnızca 2 maç kaybederek şampiyonluğa ulaşmışlardı. 10 kere yılın en iyi 5'i, 5 kere yılın en iyi ikinci 5'i, 5 kere en iyi savunma 5'i ve 6 kere de en iyi ikinci savunma 5'ine seçilmişti. stephen curry, allen iverson, hakeem olajuwon, michael jordan basketbolu nasıl şekillendirdiyse en az onlar kadar -belki daha fazla- nba'i şekillendiren bir oyuncu. yarattığı sky-hook zaten inanılmaz imza bir hareket. lebron james'in onun sayı rekorunu kırma olasılığı bulunuyor. ancak kırsa dahi onun bu klasmanda en tepede olmasını sarsacak bir unsur olmayacaktır. hemen diğer rekabetçi isimlere bakıp duygulanalım: wilt chamberlain, shaquille o'neal, david robinson. isimler akıllara zarar görüldüğü gibi. chamberlain'in ulaşılması imkânsız sayılarını bıkmadan tekrarlayayım. 100 sayılık oyunu, 50.4 sayı ortalama ile tamamladığı 1961-62 sezonu, kariyer ribaund ortalamasının 22.9 olması gibi dünya dışı istatistikleri akılları durduracak cinsten. ama her zaman eleştirildiği gibi bunların büyük oranda 1960'larda yapılmış olması değerini maalesef bir miktar sarsıyor. bir seferinde kendi başlığında bahsetmiştim. shaquille o'neal 2000 ve 2001 yılının ilk yarısındaki dominasyonunu 1998-2005 aralığına yayarak göstermiş olsaydı şu anda genel goat'luk tartışmasında olan bir oyuncu olurdu. öyle böyle bir dominasyon değildi ama kendisinin adeta bir 'spor şovmeni' olması ve renkli kişiliği belki de onu saha içinde yeteri kadar rekabetçi kılmadı. 4 tane yüzüğü olmasına rağmen azıcık daha kafasını sahada tutsa rahatlıkla 6'yı bulabilirdi. 1 kere normal sezon mvp'si oldu. 2000-02 arasındaki three-peat'de finallerin mvp'si oldu. 15 kere all-star oldu ve bunların 3'ünde de all-star mvp'si olmayı başardı. bob pettit ve kobe bryant'tan sonra lebron james, michael jordan ve oscar robertson ile birlikte en fazla all-star mvp'si olan bir isim. 8 kere yılın en iyi 5'ine, 2 kere en iyi ikinci beşine ve 4 kere de en iyi üçüncü beşine seçilmişti. istatistikleri ve sahada duruşu ile eşi benzeri görülmemiş bir isim ama dediğim gibi burada 1 numara olması için kafası biraz daha basketbolda olmalıydı. amiral david robinson ise kariyerinin sonlarında aldığı 2 yüzük ile yine dikkate değer bir isim. 1990-91 sezonunda ribaund kralı, 1991-92 sezonunda blok kralı ve 71 sayılık son maç sayesinde 1993-94 sezonunda sayı kralı olmayı başarmış birisi. 1995'de normal sezonun mvp'si olmuştu. 10 kere all-star olmuştu. 4 kere yılın en iyi 5'i, 2 kere yılın en iyi ikinci beşi ve 4 kere de yılın en iyi üçüncü beşinde yer almıştı. shaq'a göre daha iyi bir savunmacı olarak 4'er kere en iyi ve en iyi ikinci savunma beşlerine seçilmişti.

    diğer önemli isimler: wilt chamberlain, shaquille o'neal, david robinson
  • 557
    iyi ki bi erken yattık, bütün oyuncular takım değiştirmiş gece.

    derrick jones jr 2 yıl, 19 milyon $’lık anlaşmayla portland’a gidiyor. bence iyi bir hamle.

    steven adams pelicans’a takaslandı. pelicans bunun karşılığında bir tane 1. tur draft hakkıyla 2-3 tane 2. tur draft hakkı verecek. pelicans’ın neden yaptığını anlayamadığım bir hamle.

    james johnson dallas’a, delon wright detroit’e, ariza+justin jackson+draft picki oklahoma’ya gidiyor. detroit ne yapmaya çalışıyor anlam vermek güç. neden mi?

    jerami grant 3 yıl 60 milyon $’lık bir kontratla detroit’e gidiyor. yok artık ali sami ya. grant iyidir hoştur da 60 milyonluk da oyuncu değil yani. detroit’ten yine bi halt olmayacak. sığırlar mason plumlee’ye de 3 yıl 25 milyon $ kontrat vermişler.

    pat connaughton* bucks’ta kalıyor. 2 yıllık 8.3 milyon $’lık bir sözleşme imzaladı. bucks için çok iyi hamle.

    justin holiday 3 yıl 18 milyon $’lık sözleşmeyle indiana’da kalıyor. bence gayet makul bir sözleşme. iyi hamle indiana için.

    wesley matthews 3.6 milyon $’lık bi yıllık kontratla lakers’ta. green’in ve rondo’nun ayrılığından sonra zaten beklenen bir hamleydi. iş görecektir.

    christian wood 3 yıl 41 milyon $’lık bir sözleşmeyle houston’a gidiyor. sezonu çok iyi kapatmıştı tamam ama bu sözleşmeyi hak edecek kadar mı iyiydi? bilemiyorum.

    garrett temple 1 yıl 5 milyon $’a bulls’a gidiyor. dümdüz normal hamle.

    joe harris. 4 yıl. 75. yetmiş beş. milyon dolar. joe harris. nets’e gidiyor. şimdi bu saçma sapan bir sözleşme ancak şöyle bir şey var, olası bir harden takasında cap denkliğini sağlamak için biraz overpaid olmuş olabilir. akıllarında öyle bir şey var mıydı bilmiyorum. ama eğer yoksa, görüyorsunuz, sabah akşam yemeden içmeden şut çalışırsanız bir kaç sene sonra senede yaklaşık 20 milyon $ kazanabilirsiniz.

    alec burks bir yıl 6 milyon $’a imza atarak knicks’e gidiyor. knicks için iyi hamle, sezon içinde şampiyonluk yolunda giden takımlardan birine takaslayabilirler.

    davis bertans :d 5 yıl 80 milyon $’a wizards’a gidiyor. bir başka hayat dersi işte, saçma sapan bir takımda biraz uzun olup iyi de şutör olursanız bu paraları kazanabiliyorsunuz. neyse en azından joe harris kadar overpaid değil.

    malik beasley 4 yıl 60 milyonluk kontratla wolves’ta kalıyor. meh fena değil iyi hamle.

    trey burke 3 yıl 10 milyon $’a mavs’te kalıyor. gayet iyi hamle bence. geçtiğimiz sene dönem dönem gösterdiği performans hatırımızda.

    rodney hood oyuncu opsiyonunu reddettikten sonra portland’dan 2 yıl 21 milyon $’lık sözleşmeyi alıp geri dönüyor. yani, iyi hamle.

    gallinari 3 yıl 61.5 milyon $’a atlanta’ya gidiyor. takaslamak için aldılarsa iyi, kullanma planları varsa hem capela hem collins hem de gallo aynı anda nasıl sahada kalabilir biri bana açıklasın :d

    fox 5 yıl 163 milyon $’lık extensionı kabul etti. bu sene çaylak sözleşmesinin sonu, yeni sözleşmesi önümüzdeki sene başlayacak. fox sacramento’yu sacramento fox’u seviyor. iyi de bir oyuncu, çok severim. kendisini franchise player yapmak istemeleri çok normal. o yüzden iyi hamle.

    favors utah’a dönüyor. 3 yıl 30 milyon $’lık sözleşme. iyi hamle de acaba gobert’in gidişine mi haberci bu hamle yoksa iki sene önceki düzene dönüşün habercisi mi? bakıcaz.

    jamychal green de nuggets’a gidiyor. anlaşma 2 yıl 15 milyon $’lık. geçtiğimiz sezon son düzlükte clippers’a çok katkısı olmuştu, önemli bir kayıp onlar için.

    meyers leonard ve dragic miami’de kalıyor muhtemelen. gordon hayward oyuncu opsiyonunu reddetti (34 milyon $). cousins ve ibaka’ya birçok contender takımdan ilgi var.

    marcus morris clippers’ta kaldı. 4 yıl 64 milyon $’lık makul denebilecek bir anlaşma imzalandı. ancak insan soruyor; madem verecek bu kadar paranız vardı neden harrell’a vermediniz?

    montrezl harrell lakers’a gidiyor. hem de 1+1 yıl toplam 19 milyon $ değerinde. howard ve mcgee gitmişken (howard muhtemelen sixers’a gidiyor bu arada) yedek uzun eksiği malumdu. bu eksiği de son yılın altıncı adamını getirerek kapattılar. gayet iyi hamle dolayısıyla.

    gss new york stüdyoları sundu.
  • 487
    twitter'da birisi son 20 yılda şampiyonluk yarışında bulunan takımları bir tablo haline getirmiş.

    https://twitter.com/.../1148979361829117953

    doğrudan tablo görünümü için; http://gss.gs/ao2.jpg

    bu tabloya bakınca geçmişte bu sporla ilgili ne kadar anım olduğunu hatırladım. aynı zamanda eskiden ne kadar rekabetin olduğu ya da bazı takımların "neydi be" yılları olduğunu tekrardan görmüş oldum.

    tablo üzerine birkaç yorum yapmak gerekirse, ülkenin en büyük market şehirlerinden birisi olmasına rağmen new york knicks'in en son 2000 yılında şampiyonluk için adının geçtiği görülüyor. o zaman kadroda mirsad türkcan da vardı ve çok iyi hatırlıyorum patrick ewing 40 yaşına yakındı ve hala muhteşem oynuyordu. zamanın en iyi üçlükçülerinden birisi olan latrell sprewell de o takımdaydı ve yine yanlıi hatırlamıyorsam o zamanlar yıllık 8 milyon dolar civarında kazanmasına rağmen bu parayla geçinemiyorum diye açıklama yapmıştı afdshaga.

    yine o dönemde benim çok çok beğendiğim rasheed wallace'lı portland da iyiydi. scottie pippen da vardı yanlış hatırlamıyorsam ve her nedense bir dallas maçı öncesinde maça hazır olmak için saha kenarında bisiklette ısınmaya çalıştığı bir görüntü hiç aklımdan gitmiyor. portland çok sağlam takımdı ve dallas'la iyi bir rekabeti var. 2 sene üst üste falan playofflarda karşılaşmış hatta bir seri 7. maça gitmişti. maçın oynandığı günün ertesinde sabah internet kafenin önünde açılmasını beklemiştim skora bakmak için. not: teletext öğleden sonra ancak sonuçları giriyordu afdgshsh.

    tabloda en dikkat çeken takım kesinlikle san antonio spurs. 2000-2010 yılları arasına spurs hanedanlığı denmesinin sebebini tabloda zaten çok net görüyoruz. son 20 yılın en çok şampiyon olan olmasa da genel olarak kesinlikle en başarılı takımı.

    nba'in benim gözümde zirve yaptığı yıllar 2003-2008 yılları arasıydı. tabi takımım dallas'ın o zamanlar çok iyi olması da bunda önemli bir etken. dallas ve san antonio arasında iki texas takımı olması hem de iki takımında başarılı olması yüzünden mükemmel bir rekabet vardı. aralarındaki maçlar inanılmaz değer taşırdı. nba genelinde o zaman batı resmen hegamonya kurmuştu. doğunun fiks favorisi mehmet okur'lu detroit pistons'tı. bir ara jason kidd, kerry kittles, kenyon martin ve richard jefferson'lı new jersey nets iyiydi hatta san antonio ile finale kalmışlardı. ben de ölümüne nets'i desteklemiştim ama kadro derinliği çok zayıftı. kidd efsaneydi o zaman. sonra shaq miami'ye gidince dwayne wade ile birlikte iyi bir takım kurmuşlardı. hatta shaq ve alonzo morning iki kule şeklinde oynuyordu. malum 2006 final serisinde dallas'ımı yenerek beni psikolojik çöküntüye sürüklemişlerdi.

    batıda yine steve nash'li pheonix suns bir ara çok iyiydi. dallas'la yaptıkları maçlar uçuk sayılarla biterdi hep. tabloda new orleans hornets'in sadece 2008 yılında adının şampiyonluk için geçtiği görünüyor. o zaman da chris paul'ün hamlığını üstünden atıp büyük bir yıldıza evrildiği ve playofflarda dallas'ımı geçtikleri zamandı. o zaman o seriden sonra da bir süre kendime gelememiştim. benzer bir zamanda lebron'ın cleveland'ı doğuda tek güç olma yolunda ilerliyordu.

    diğer takımlar bir şekilde giderken medya tamamiyle boston ve lakers üzerine odaklanmış, 80'li yılların rekabeti tekrar canlanıyor havası yaratmaya çalışıyorlardı. işte maalesef ki o zamanlarda iki takımın da büyük bir güç yaratmak adına oluşturduğu kadrolar kaçınılmaz sonun başlangıcı niteliği taşıyordu. hakkını vermek lazım iki sene güzel final serileri izlettiler bize. ama başlattıkları bu akım 2010 yılında miami heat'te kurulan 3 süperstar'lı takım zımbırtısı yavaş yavaş koca organizasyonu etkisi altına almaya başlamıştı. işte o zaman dallas mavericks tıpkı bu sene toronto raptors'ın yaptığı gibi güç birliğine karşı koyan takım oyunuyla şampiyon olmuştu. ama dallas'ın şampiyonluğa giden yolu son iki yılın şampiyonu los angeles lakers'ı süpürerek geçmesi şampiyonluğu daha da muazzam hale getirmişti.

    sonra lock out oldu ve lig aralık ayında başladı. ondan sonra da hiçbir şey eskisi gibi olmadı. iddia ediyorum 2012 öncesi nba'in verdiği zevk ile şu anki kıyaslanamaz bile. o zamanki anlaşma gereği getirilen saçma sapan kurallar, kontrat esnetmeleri, çığırından çıkan paralar, takımların cart curt vergisi adı altında salary cap'in rahatlıkla aşılması gibi durumlar güç dengesinin içine etti. sadece şu tabloya bakınca bile 2008-2012 yılları arasında şampiyonluk yarışında adı geçen takımların çokluğunun nasıl zamanla eridiğini görebiliriz.

    2012 sonrası için bir şey yazmaya da gerek yok zaten. yeni yetme gsw'liler ve liselilerin köriiii, sakalllıııı diye nba nba dedikleri döneme denk geldiği için bir şey yazmaya gerek yok.
  • 493
    aman da aman kimler gelmiş hoş gelmiş, sefalar da getirecekmiş iiinş. az kaldı hanımlar beyler, şunun şurasında salı gecesini çarşamba gününe bağlayacak olan saatlere ne kaldı ki. start'ı toronto raptors - new orleans pelicans maçı ve melekler şehri derbisiyle veriyoruz. hadi yine iyiyiz.

    yeni sezondan çok umutluyum. son yıllarını golden state warriors hegemonyasıyla geçiren ve bana kalırsa bu sebepten bir nebze olsun zarar gören nba markası için bir rebirth süreci olacak 2019-2020. bilhassa geçtiğimiz sezonun normal sezon internet (league pass) ve televizyon rating'leri önceki sezonlara göre geride kalmıştı. normal sezonu takiben 2019 nba playoff'larında lebron james'in yer alamaması yine nba'in izlenirliğine darbe vurmuş idi. her ne kadar 2019 nba finalleri kanada'da izlenme rekorlarını alt üst etse de (north'a duacıyız) nba finallerinin genel rating ortalaması son senelerin en düşük seviyelerinde seyretmişti. 2019 finallerinin hemen akabinde bu durumun sebepleriyle alakalı bir anket yapılmıştı abd'de (sanırım fox sports); oylayıcıların %30 küsürü warriors'ın nba'i tekdüzeleştirdiğinden (saygın fakat tekdüze dendiğini hatırlıyorum) dem vurmuş, %20 küsür kadarı lebron'un playoff'lardaki yokluğuna değinmiş, yine %20 kadarı ise rekabetçi takım sayısının azlığından, bu takımların çoğunun çokça tanking'le seyir zevkini baltaladığından bahsetmişti (yüzdeleri aklımda kaldığı kadarıyla yazdım). paragrafın başında ümitvar olduğumu belirtmemin nedeni ise tam olarak söz konusu ankete verilen yanıtlara gelebilecek olası reaksiyonla(rla) ilişkili:

    1. warriors güç* (kevin durant'ten bahsediyoruz en nihayetinde) kaybetti. kayba ek olarak klay thompson'ın sakat oluşu da ayrı bir sorun. rakiplerin hiç güçlenmediği bir ütopyayı farzetsek bile warriors'ın eski dominasyonunu gösteremeyeceği herkesin malumudur kanımca.

    2. lebron'un yeni los angeles lakers'la playoff yapamaması imkansıza yakın (imkansız demiyorum zira olur da takımın 4-5 ana parçası bağlarını koparır falan, ihtimal dahilinde yani) bir olasılık. bu yaklaşım da çürüdü ya da çürüyecek.

    3. rekabetçi takım sayısı... bence asıl önemli olan detay bu nokta olacak güncel sezon için; los angeles'lar, bucks, sixers, rockets, jazz, warriors, nuggets, nets, celtics, blazers ve raptors (sıralama bahislerde favori gösterilen takımların sıralaması şeklinde). 12, en ama en az ise 6-7 takım iddialı konumda. bu sıralamadaki takımların haricinde kings, mavericks (kristaps porzingis & luka doncic corp.), pacers, pelicans, spurs, timberwolves da suyu bulandırabilecek potansiyelde oyuncu gruplarına sahip olan ekipler (yıllar önce batı 8.'si warriors'ın batı lideri mavs'i çeyrek finallerde 2-4 ile geçmesini unutmayalım pls). dolayısıyla bu sezon rekabet geçtiğimiz sezonlara nazaran daha üst seviyede olacaktır. bir de şu var tabii; birçok yıldız takım değiştirdi, işin güzel tarafı ise bu takım değiştiren yıldızların tek bir takımda toplanmaması oldu. genel haliyle dengeli bir yıldız dağılımı söz konusu (işbu girinin yazarı bunu beğendi). işin tanking kısmına daha sezon başlamadan yorum yapmak doğru olmayabilir çünkü hangi takımın hangi noktada böyle bir işe girişeceğini an itibarıyla kestirebilmek çok güç ki nba yönetiminin bu konuyla ilgili çalışmaları da malum, eskisi gibi sert tanking'lere gidemeyebilir takımlar.

    böyleyken böyle yani ahali. ben bu sezonun önceki sezonlara göre daha izlenilesi, sempatik, sevilesi olacağını düşünüyorum. son olarak betting odds'lar hakkında fikir sahibi olmak isteyenler için mini almanak (?): https://www.thelines.com/odds/finals/

    basketbolla kal sözlük.
  • 537
    kendi ülkesinde herkesin her şeyi yutmasına alışkın olanlar için yapılanlar kimilerine göre şov gelebilir fakat bundan 100 sene sonra da bu boykot kararı dergilerde, kitaplarda yer alacak.

    bu olayın ırkçılığı durdurması elbette söz konusu değil fakat benim için önemli olan insanların hakim figüre baş kaldırmasıdır. ne kadar göz ardı etsek de insanların hala belli değer yargıları olması ve bunları milyonların tepkisine rağmen dile getirip, hareket etmeleri benim gözümde çok önemli.
  • 552
    2019-2020 sezonu los angeles lakers şampiyonluğu ile tamamlanmış lig. fakat maalesef şunu söylemeliyim ki nba artık asla eski nba değil. çünkü bu sporda rekabeti öldürdüler. bu sporda mücadeleden çok yıldızları bir araya getiren takımların anında doğal favori konumuna gelmesi söz konusu. bunu da geçen sezon playoff'lara bile kalamayan takımın yıldız eklemeleriyle bu sene şampiyon olmasında görebiliyoruz. ya da önceki sezonlarda adı sanı olmayan clippers'ın bu sezon bir anda en büyük favori görülmesi, gelecek sezon yıldızları geri dönecek gsw ve brooklyn'in de yine doğal favori olacak olmaları gibi örneklendirebiliriz.

    yıllardır belli başlı takımların etrafından dolanan bir organizasyon başta abd'de olmak üzere bütün dünyada popülerliğini kaybetmeye başladı. en basitinden dün gece abd'de lakers'ın şampiyonluğu dallas cowboys quarterback'i dak prescott'ın feci sakatlığı kadar yer bulmadı. koca final serisi sıradan nfl maçlarının yarısı kadar rating getirmiyor mesela. bunda da en büyük sebep nba tarafından salary cap'in ağzına sıçılması. madem ortada bir cap var o zaman ona sadık kal. yok lüks vergisi yok cart exception'ı curt exception'ı derken takımlara rahat bir şekilde 3 yıldız oyuncu ve daha fazlasını barındırma imkanı verirsen oyuncular da doğal olarak belli piyasa takımlarında bir araya gelir, sen de yıllarca o takımların etrafında kurulu sezonlar izler durursun.
  • 513
    şimdi üst üste güzel istatistikler sunacağım.

    bu sezonki istatistiğe göre denenen tüm şutların %38'ini üçlüklerin oluşturduğu ligdir.

    https://pbs.twimg.com/...t=jpg&name=large

    tüm şutların %38'i yayın gerisinden iken orta mesafe şutlarının dramatik düşüşü (bu sezon* %15'ler seviyesinde):

    https://pbs.twimg.com/...g&name=4096x4096

    sezondan sezona üçlük denemelerinin tüm şutlar içindeki yüzdesinin artışının şu anki trende göre devam edeceği varsayıldığında 2025 yılında şutların %50'sinden fazlasını üçlükler oluşturacak.

    https://pbs.twimg.com/...t=jpg&name=large
  • 563
    iyiden iyiye iyi üçlük sirkine dönmeye başlayan lig.

    normal sezon kısmı "bence" basketbolun ruhuna hakaret. savunmalar asgari -hatta bazı takımlar özelinde asgarinin de altında- düzeyde, post-up diye bir şey zaten kalmadı:

    https://www.theringer.com/...lyn-nets-joel-embiid (post-up'ın geldiği noktayla alakalı klavyeye alınmış bir analiz yazısı, "deader than dead" denmiş 14 ay önce)

    gelenin geçenin isolation oynadığı, topu eline alanın "ben de koyjam ha" kafasıyla pace and space'in, run and gun'ın cılkını çıkarırcasına savruk kere savruk takıldığı bir panayır. bu ne abi? aslında şöyle bir durum var; smaçların, iki sayılıkların devreden çıktığı falan yok. sadece üç sayılık denemeler orta mesafeyi komple devre dışı bırakmış durumda, ilave olarak long 3's olarak nitelendirilen uzak mesafe üç denemelerinde de bir artış söz konusu: https://gss.gs/8A8.png

    şu smaç hadisesi de ayrı bir tez konusu bana kalırsa. sadece bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama son yıllarda estetik smaç pek yok gibi, gelen geçen tek ayak tomahawk vuruyor. kobe bryant'lı vince carter'lı dönemde falan epey estetik ve çeşitli smaçlar izlenirdi, hatta gerald green, shannon brown gibi isimlerin oldukça özgün işleri oluyordu. son dönemde ise şu smaç işi bayağı bayağı tek bir kalıp haline büründü. aaron gordon ile zach lavine 2-3 yıl kadar önce sapık sapık denemeler yapıyordu ki efsane ötesi bir smaç yarışması da izletmişlerdi fakat onlar da oyunları olgunlaştığından beri işin daha çok verim kısmıyla haşır neşir durumdalar. estetik çok azaldı nba'de.

    ha bi' de şu mola mevzu, son gömmemi de bunun üzerinden yapayım. ya arkadaş, tamam anlıyorum maçlar 48 dk üzerinden, haliyle daha çok mola hakkı var takımların falan da vallahi bıktırdı lan. hayır bi' de işin kötü tarafı mola sürelerine uyulmuyor sattığımın liginde. 1 dk 15 saniye ise 1 dk 15 saniye sürsün şu iş, ne diye minimum 1 dk 45 saniyelerde, 2 dk'larda dolanıyorsunuz. vallahi bık-dım.

    son bir şey daha. şu maçları başlama saatlerinde başlatın aga ya. yıllardır nba'de bir maçın takvimdeki saatte başladığına şahit olmadım. programda tsi 3'te başlıyor ise bir maç siz onu tsi 3.15 olarak görün, mümkün değil 15 dk gecikme olmadan başlaması. gevşek herifler. :(

    şut muhabbetiyle ilgili ileri okuma için: https://towardsdatascience.com/...gh-data-84a30c2e3fcc
  • 521
    eskiden takip ederken büyük bir keyif aldığım
    fakat, 2010 sonrası izlerken zevk alamadığım amerikan basketbol ligi.
    sebebine gelince...
    artık o kadar şov tabanlı bir lig oldu ki, gerçek fiziksel mücadele göremez olduk.
    play-off'larda bile elini kolunu sallayarak içeri giren, hiçbir temas almadan oynayıp 50 sayı, 10 ribaund, 10 asist yapıp bununla övünen oyuncular var.
    bu dönemki nba'in iki temel özelliği var:
    hız ve bireysel kahramanlar
    halbuki bu lig eskiden özellikle bazı takımların gerçek manada çok sert oynadığı, play-off zamanı gerçekten herkesin kıran kırana mücadele ettiği ve gerçek winner oyuncuların her şeye rağmen oyunu domine ettiği dönemlerdi.
    mesela 80'lerin sonuna damga vuran detroit pistons takımı inanılmaz savunmacı ve sert bir takımdı, takım olarak bad boys olarak anılıyorlardı.
    chicago bulls sırf bu takımı yenebilmek için ekstra çalışmış ve o dönemin oyuncuları ekstra güçlenerek sahaya çıkmıştır.
    yıldız oyuncular yine bir şekilde fark yaratıyordu ancak, bu dönemki gibi elini kolunu sallayarak triple double istatistikleriyle oynamıyorlardı.
    şimdiki oyuncular da çok yetenekliler ancak, gerçek bir mücadelenin içinde değiller.
    savunma takım halinde yapılmıyor.
    ikili sıkıştırmalar, savunma rotasyonları çok az...
    ligin yapısı yıldız oyuncuların isolation oyunlarına ve süper kahramanmış gibi görünmelerine evrilmiş durumda.
  • 539
    bir yanda adam silah çıkartabilir diye 7 kurşunla öldürülüyor. başka bir yanda silahıyla polisin yanından geçen adam 2 kişi öldürüp 1 kişiyi komalık yapıyor. çok yüksek miktarda zencilerin olduğu bir organizasyon nba. bu oyuncuların çoğu da gençliklerinde bu çifte standartlar silsilesine maruz kalmış insanlar. hatta hatta oyunculardan biri elleri cebinde diye elektro şok cihazına maruz kalmıştı. yani bu insanların son dönemde olan olaylara karşı tepki veriyor olmalarından daha doğal bir şey yok.

    bahsettiğim faktörler olmasa dahi tepki vermeleri beklenir zaten.

    bir de şöyle bir şey var. grev yaparak ekonomik bir anomali yaratıp dikkat çekmek bir amaç. ancak işin diğer tarafı ise yanan mahalle taranan saç ilişkisi. oyuncuların hissettiklerini, içinde bulundukları durumu anlamak lazım.

    grevi haftasonu sonlandırma kararı aldılar. bence doğru bir karar aldılar. oyuncular gerek tepki hızları gerek takım sahiplerinden bekledikleri tepki ile bu konuda çok ciddi bir konsensusa sahip olduklarını gösterdiler. çok ağır bir yatırım yapıldı orlandoya. bunun dışında orada kendini göstermeye çalışan, minimum ücret alan, para kazanan insan var. bazen ihtimal olayın kendisi kadar kuvvetlidir. şu an bu bahsettiğim kuvvet söz konusu. o yüzden devam etmek verdikleri tepkiyi bence zayıflatmaz.
  • 540
    nba oyuncularının aldığı kararı sonuna kadar savunuyor ve ayakta alkışlıyorum.

    bu oyuncular yılda milyon dolarlar kazanıyor. hayal edemeyeceğimiz evlerde yaşıyorlar. nba oyuncusu olmanın verdiği şöhretle de inanılmaz toleranslar görüyorlar. isteseler şovlarına bakar ve bütün olaylara kulak tıkayarak, maçın gecesinde milyon dolarlık evine yine milyon dolarlık arabasıyla gider, ayaklarını uzatır ve şampanyasını içerek rahatına bakardı. onlar ne yapıyorlar? irkçılık gibi bir soruna karşı yek olup tepkilerini dile getirebiliyorlar. gerektiğinde devlet başkanlarına bile posta koyup, hak isteyebiliyorlar...

    aynı şey türkiye'de olsa, milyon liralar kazanan ünlüler bunu yaparlar mıydı sizce? 1 cengaver çıkar ben yaparım der ama maalesef o cengaver 10 çakal tarafından arkadan vurulur. çünkü bizde boyun eğme; tabir-i caizse yalakalık var. biz boyun eğiyoruz, onlar ise böyle posta koyuyorlar işte. helal olsun lan sizlere.
  • 261
    10 şubat 2013 nba maçları:

    gecenin ilk maçı denver nuggets (32 - 18) ile cleveland cavaliers (16 - 34) arasında. mücadele türkiye saatiyle 2.20'da başlayacak.
    denver son 8 maçtır kazanıyor, müthiş bir form grafiğine sahipler. cleveland ise son 5 maçında 3 galibiyet elde edebilmiş.
    denver'ın sayı lideri danilo gallinari, 17.1 sayı ortalamasıyla oynuyor. cleveland'ı taşıyan isim kyrie irving. 23.9 sayı, 5.4 asist ve 1.7 top çalma ortalamalarıyla oynuyor. anderson varejao ise ligin en çok ribaund çeken oyuncusu, 14.4 ribaund ortalamasıyla oynuyor.

    gecenin ikinci maçı charlotte bobcats (11 - 38) ile philadelphia sixers (21 - 27) arasında. mücadele türkiye saatiyle 3.00'da başlayacak.
    bobcats felaket durumda, 6 maçlık mağlubiyet serisine sahipler. sixers ise son 5 maçta 3 galibiyet elde etti.
    bobcats takımının sayı (17.6), asist (5.6) ve top çalma (1.9) lideri kemba walker. sixers takımını taşıyan isim jrue holiday. 19.3 sayı ve 8.9 asist ortalamasıyla oynuyor.

    üçüncü maç ise detroit pistons (19 - 32) ile milwaukee bucks (25 - 23) arasında. mücadele türkiye saatiyle 3.30'da başlayacak.
    iki takımında form durumu iyi değil. detroit son 5 maçında 2 galibiyet almışken, bucks cephesinde bu sayı 1.
    detroit'in sayı (16.1) ve asist (9.5) lideri greg monroe. bucks takımını taşıyan isim brandon jennings . 18.6 sayı, 6 asist ve 1.9 top çalma ortalamalarıyla oynuyor.

    dördüncü maç golden state warriors (30 - 20) ile dallas mavericks (21 - 28) arasında. mücadele türkiye saatiyle 3.30'da başlayacak.
    iki takım son 5 maçında sadece 2 galibiyet elde edebildi. warriors 3 maçtır kazanamıyor.
    stephen curry warriors takımının lideri. 20.9 sayı, 6.7 asist ve 1.6 top çalma ortalamalarıyla oynuyor. dallas'ın sayı lideri o.j. mayo (18), ribaund lideri ise shawn marion. (8.3)

    gecenin son maçı ise utah jazz (28 - 23) ile sacramento kings (17 - 33) arasında. mücadele türkiye saatiyle 5.00'da başlayacak.
    utah son 5 maçta 3 galibiyet alırken, kings 4 maçtır galibiyet yüzü göremiyor.
    utah'ın sayı (17.4) ve ribaund (9.6) lideri al jefferson. kings takımını ise 22 yaşındaki demarcus cousins taşıyor. 17.2 sayı ve 10.1 ribaund ortalamalarıyla oynuyor.
  • 528
    playoff yarışından elenmiş takımların dışında kalan 22 takımla devam edece lig. 24 temmuzda bir hafta sürecek hazırlık maçlarının ardından 31 temmuz'da (bize göre 1 ağustos sabahı) yeniden başlıyor. maçlar orlando'da oynanacak. katılan takımlar için 8 maçlık yeni bir fikstür oluşturuldu ve maçlar o fikstüre göre oynanacak. 8 maçın ardından da bilindik playoff formatına geçilecek.

    bu süreçte coronavirüse yakalanan olursa turnuva dışında kalacak ki bunun son örneği milwaukee bucks'tan bledsoe oldu. ayrıca lakers'ta avery bradley katılmayacağını açıklamıştı üstüne bir de rondo'nun sakatlığı geldi. pelicans'ta zion williams'ın ailevi meselelerden maçlar hatta tüm turnuvayı kaçırabileceği söyleniyor.

    tuhaf bir geri dönüş bizi bekliyor. futbol sezonunun tam bittiği ve sportif faaliyetlerin çok azaldığı bir dönemde ilaç gibi geleceğini düşünüyorum.
  • 529
    uzun zaman sonra kavuştuğumuz organizasyon. lig bu gece oynanan dört hazırlık karşılaşmasıyla geri döndü.

    (bkz: 22 temmuz 2020 clippers magic maçı)
    (bkz: 22 temmuz 2020 wizards nuggets maçı)
    (bkz: 23 temmuz 2020 nets pelicans maçı)
    (bkz: 23 temmuz 2020 heat kings maçı)

    lig geri dönmüşken hakkında birkaç bir şey yazmak gerekiyor. lig şu an orlando, florida’da disney’in bubble dedikleri bir olimpiyat kampı tarzı kampüsünde konaklıyor ve lige hazırlanıyor. oyuncular kampa ilk geldiklerinde ikişer covid-19 testi oldular ve iki gün karantinada kaldılar. sadece birkaç oyuncuda, birisi westbrook (ancak o da bugün virüsü atlatıp antrenmanlara başladı), test pozitif çıktı. bubble, gerçekten para verip konaklamak isteyeceğiniz bir kampüs. aklınıza gelebilecek her imkan mevcut. golf oynayabiliyor, antrenman yapabiliyor, masa tenisi oynayıp nehir manzaralı bir restaurantta yemek yiyebiliyorsunuz. oyuncular, hakemler, kulüp ve nba yetkilileri sürekli olarak orada. onun dışında tesis çalışanları (temizlik görevlileri, şoförler, test yapan sağlık çalışanları vs.) gün sonunda tesisten ayrılabiliyorlar. ancak bahsettiğim tesis çalışanlarının oyuncularla teması sıfır. tesisteki herkeste sağlık durumunu kontrol eden bir bileklik bulunuyor. tesisin herhangi bir bölümüne giriş esnasında bilekliği ufak bir kutuya okutuyorsunuz, herhangi bir anormal sağlık veriniz yoksa erişim izni veriyor kutu size. bunun dışında oyuncular her gün iki kez covid-19 testi oluyor. bunun sebebi ise tek testle nihai sonuca ulaşamama ihtimali.

    burada ufak bir şerh düşmek gerekiyor; nba test ve sağlık masraflarını tamamen kendisi karşılıyor. yani devlet halkına uygulaması gereken testi nba’e tahsis ediyor gibi bir durum yok. nba anlaştığı sağlık kuruluşuna ücreti mukabilinde testleri yaptırıyor. burada kaan kural’dan öğrendiğim bir bilgiyi de paylaşayım; bu tesisin toplam maliyeti nba’e yaklaşık 120 milyon $’a mal olacakmış. vay ebenin kemüğü.

    bubble’a merak duyanlar için iki youtube kanalı önereceğim. javale mcgee ve matisse thybulle youtube kanallarında tesisteki günlerinin vloglarını paylaşıyorlar. özellikle thybulle’un vloglarını izlemenizi tavsiye ederim zira çalıştığı kurgucu inanılmaz iş çıkarıyor. harika videoları var.

    https://www.youtube.com/c/JaValeMcGee
    https://www.youtube.com/c/Matisse

    22 takımın bütün oyuncuları tesiste değil. bazı sebeplerden ötürü gelmek istemeyen ve gelmeyen birkaç oyuncu var. avery bradley, montrezl harrell, bradley beal, davis bertans, trevor ariza bunlardan birkaçı. yani oyuncunun tercihine bırakılmış bir durum ortada. bu da amerika’da virüs kaynaklı problemleri düşününce işin etik tarafına olumlu bakmamızı sağlayan bir durum oluyor.

    ligi bıraktığımız noktada üç tane büyük şampiyonluk adayı vardı; lakers, clippers, bucks... ligin durduğu noktada benim düşüncem batıdan gelen takımın doğudan gelecek takımı net bir şekilde yeneceği şeklindeydi. düşüncem hala aynı ancak pandemi sonrası dengelerde büyük değişiklikler olabilir.

    lakers: bradley çok iyi bir sezon geçiriyordu diyemeyiz belki ama kuzma’nın bir türlü verilen rolü kaldıramaması sebebiyle son dönemde net olarak takımın üçüncü oyuncusuydu. hücumda alan açması ve işin savunma kısmında her zaman kısa savunmasında önemli bir silah olması onlar için çok önemliydi. onu kaybettiler. rondo da orlando’ya gelmedi. lebron’un kenarda olacağı 8-10 dakikalık sürede rondo’nun varlığı çok çok hayati olacaktı. ancak ondan da yoksun olacaklar. bu iki kaybı dion waiters ve jr smith’le kompanse etmeye karar verdi lakers front office’i. jr smith belki oynanabilir bir kumardı ancak dion waiters hamlesi saçmalıktan başka bir şey değil. oraya kimseyi almasalar daha büyük artıda olacaklardı muhtemelen. kanat savunmasındaki sıkıntıları sürecek zira lebron’dan başka bir oyuncuları yok orada. lebron demişken, çok açık bir şekilde pandemi arasında çalışma imkanları en geniş olan oyuncu kendisiydi. yaşına bakınca da verilen bu ara onun fiziğini ve enerjisini korumasına çok büyük fayda sağladı. kendisini izlemeyi dört gözle bekliyorum.

    clippers: hali hazırda şampiyonluk adaylarından kadrosu en geniş olan takım kendileriydi ancak ne olursa olsun montrezl harrell’ın kaybı çok önemli olacak onlar için. şu an bitmiş olan maçta paul george çılgın attı. en büyük soru işareti onun nasıl döneceğiydi ve şu an çok sağlıklı görünüyor. kawhi standardını koruyacaktır. kendileri için asıl önemli olan soru şu; kısa ve kanat savunmasında sıkıntı yaşamayacaklardır ancak olası bir nuggets, mavs, lakers eşleşmelerinde jokic, porzingis ve davis’i nasıl savunacaklar? burada da iş doc rivers’a kalıyor. düzen dışı bir basketbol oynadıkları ve yetenek tavanları çok yüksek olduğu için pandemi arasını en az hasarla geçirmiş olan takım olacaklarını düşünüyorum ancak bu şampiyonluğa yeter mi? göreceğiz.

    bucks: üç şampiyonluk adayı arasında ne oynadığını bilen, muhtemelen en iyi oyuncuya* ve muhtemelen en iyi koça* sahip olan takım. ancak şöyle birkaç durum var ki, lopez’i savunmada ne kadar efektif kullanacaklar? bledsoe saçmalayacak mı? middleton normal sezonda kaldığı yerden devam edebilecek mi? son iki sezonda playoffta en büyük şansları giannis’i sezon içinde 32 dakikanın üzerinde çok nadir kullandıkları için giannis playoffa inanılmaz diri giriyordu. ancak şimdi öyle bir avantajları kalmadı çünkü bütün lig dinlenmiş olarak gelecek lige. geçtiğimiz sene acil çıkış kapısı olarak brogdon’ı kullanıyorlardı ancak o bu sezon yok. yaşını almış george hill o görevi görebilir ancak brogdon olmadan ne kadar uzun süre kaldırabilir? soru işareti.

    bu üç büyük aday dışında diğer takımlar hakkında da birkaç kelam etmek gerekirse:

    76ers: en önemli üç oyuncuları embiid, simmons ve horford sezonu bıraktığımız noktada sakatlık ve yorgunluk sıkıntılarıyla boğuşuyorlardı bu noktada ara onlara çok yaradı. ancak 27-2’lik bir iç saha performansına sahipken iç saha avantajının kalkması mı onlara zarar verecek yoksa deplasman dezavantajının kalkması mı fayda sağlayacak göreceğiz.

    celtics: kemba walker ilk 8 maç yok. playoffa yetişeceği söyleniyor ancak ne kadar performans verecek bilemiyorum. tatum inanılmaz bir noktada bırakmıştı ligi. onlar için asıl soru işareti (kemba’nın sağlıklı döneceğini varsayarsak) kemba, smart, brown, hayward, tatum beşiyle ne kadar sahada kalabilecekleri...

    rockets: westbrook virüsi atlatıp antrenmanlara başladı dediğim gibi. diğer takımlar arasında ne oynayacağını en tahmin edebildiğimiz takım rockets. yarı sahada harden’ın izolasyonları, açık sahada westbrook’un temposu... dark horse olabilirler ancak harden’ın et mi tavuk mu olduğunu bu playofflarda anlayacağız bence. senede 82 maçta ortalama 40 dakika oynayıp playoffta batırdığında doğal olarak normal sezonda sırtladığı yük onun için güzel bir kamuflaj oluyordu. şu an öyle bir durum söz konusu değil ve göreceğiz; harden playofflarda gerçekten sıçıyor mu yoksa normal sezon kendisinin performansını düşürüyor mu...

    jazz: bogdanovic yok, gobert-mitchell kavgasını geçirdiler. çok bir şansları olduğunu sanmıyorum.

    raptors: budenholzer ligin en iyi normal sezon koçuysa nick nurse overall olarak “bence” ligin en iyi koçu. böyle bir koça sahiplen asla hafife almamak gerekiyor ama konferans yarı finalinden ötesi çok zor.

    nuggets: en ilginçlerinden birisi bu takım. bugün oynanan maçta jokic oyun kurucu, bol bol kısa forvet, plumlee pivot başladı. jokic’in çok fazla kilo verdiğini de biliyoruz. bir gözünüz üzerlerinde olsun.

    heat: kapasitelerinin üstünde bir normal sezon oynuyorlardı. çok iyi bir koçları var ancak onların da nefesinin yeteceğini sanmıyorum. adebayo için izlenirler.

    pacers: oladipo dönecek. ancak normal sezonda döndüğü hali takımı çok bozuyordu. oladipo’yla yapacakları onları rezil de edebilir vezir de...

    mavs: doncic’in ilk playoffu. porzingis yavaş yavaş topluyordu kendisini. bu ikili ne yapar çok bilinmez ancak kötü olmayacakları da kesin gibi duruyor.

    thunder: üç kısa*, gallinari, adams beşi çok zevk veriyordu izleyiciye. ayrıca ligin en clutch takımı kendileri. yakın geçmesi muhtemel playoff maçlarına bu clutch performansını yansıtabilirlerse çok ilginç şeyler görebiliriz. bir de inşallah rockets’la eşleşirler. westbrook, harden ve paul’ün çekişmesi film olur film.

    pelicans: zion ve ingram için takip edilirler. playoffa kalmaları dışında bir şey beklemiyorum kendilerinden. umarım playoffla kalırlar ve lakersla eşleşirler.*

    grizzlies: playoff mücadelesi verecekler ancak başarırlar mı bilmiyorum. ja morant ve brandon clarke’ı dikkatle izlemek lazım.

    blazers: lillard, mccollum zaten otomatik olarak playoff adayı yapıyor sizi. melo da beklenenden çok daha iyi oynuyordu. collins ve nurkic de bir aksilik olmazsa dönecek. playoff için çok çok güçlü bir aday portland.

    spurs, nets, wizards, magic, suns, kings: izlemeyin boşverin.*

    batıda bir play-in eşleşmesi görmemiz neredeyse kesin. ilk defa şahit olacağımız bir şey olduğu için umarım bir aksilik olmaz ve böyle bir eşleşmeyi umarım izleriz.

    çok çok ilginç bir sezon sonu olacak. kim kazanırsa kazansın seneler boyunca meşru bir şampiyonluk olarak görülmeyecek. ne olursa olsun umarım zevkli geçen ve sonunda lebron james’in dördüncü yüzüğünü aldığı bir sezon olur.

    edit: montrezl harrell sezon başlangıcı esnasında dönmüş olacakmış.
  • 454
    geçmişteki heyecanı artık olmayan organizasyon. bunda nba yönetiminin de üst düzeyde katkısı olmuştur, maalesef ki.

    2017-2018 sezonunu baz alacak olursak, tam 10 takım bilerek maç kaybedip draftta son sırada yer almaya çalışıyor. evet yanlış duymadınız tam 10 takım tanking yaparak bilerek maç kaybediyor. bu sayı ligin takım sayısının üçte biri demek. hal böyle iken orta seviyedeki yıldız oyuncular bir bir takımlarından ayrılıp kalbur üstü takımlara kendilerini yamamaya çalışıyorlar. bu da üst seviye takımların daha da güçlenip bırakın tanking takımlarını, orta seviye takımlarla bile aradaki farkı inanılmaz derecede açmalarına sebep oluyor. dolayısıyla yıllardır gördüğümüz super power takımların arasında oynanan bir lig haline geldi nba.

    nasıl bu noktaya gelindi?

    yıllar önce nba'de alt seviyedeki takımların bile iyi oyuncuları, yıldızları olurdu ve her takım birbiriyle iyi mücadele ederdi. özellikle yayın gelirlerinin artmasıyla salary cap denen nanenin inanılmaz boyutlara ulaşması ve sadece nba değil dünyadaki bütün sporların geleceğini karartacak pornografik rakamların maaş olarak ödenmeye başlaması işi çığırından çıkardı. büyük takımlar bu salary cap sayesinde daha fazla yıldız kampı kurabilmek için miami heat'in 2010'da yüce lebron sayesinde başlattığı bu akım organizasyonun üstüne ilk kiri sıçratmış oldu. daha önce lakers ve celtics'te toplanan yıldızlar zamanına göre çok daha makul maaşlarla bir araya gelmişti ki aralarında minimum salary'e oynayan büyük yıldızlar bile vardı, o yüzden o birleşmelere laf atmak nispeten haksızlık olur.

    yıldızların büyük paralar kazanmak için alt seviye takımları bir bir terk edip süper güçler kurma hevesi, kötülerin daha da kötü olup draft'tan onları mecburen kabul edecek yeni süper yıldızlar çıkartmaya çalışmasına neden oldu. philadelphia 76'ers denen oluşum yıllarca bile bile maç kaybederek draftta bir numaraları topladı ve bir allah'ın kulu da çıkıp "sen ne yapıyorsun kardeşim?" demedi. ta ki nba yönetimi geçen sene artık bu iş olmaz 2019 itibariyle draft sistemini değiştiriyoruz diyene kadar...

    çok geç kalınmış bir adım belki ama 2019 yılından itibaren ligi son sırada bitiren takımın draftta 5. sıraya kadar düşebilme, sondan 2. ve 3. sırada bitiren takımların 8. sıraya kadar düşme ihtimalleri var. son 3 sırada bitiren takımların her birinin lottery'de 1. sıradan seçme hakkını kazanabilmeleri için %14 şansları olacak. bu nispeten olumlu bir adım ama o kadar geç kalınmış bir adım ki bu sezon içerisinde 10 takım maçları bilerek kaybetmek için çemberleri dövmeye çalışırcasına bakalım hangimiz daha kötüyüz edasıyla maçlara çıkıyorlar.

    ligin pazarlaması arttı, gelirleri arttı salar cap de bu doğrultuda arttı diyenler için de, amerikan futbolu amerika'da bir numaralı ve en çok izlenen spor. asıl pornografik rakamların orada oluşması gerekirken yıllık 15-20 milyon dolar civarında alan bir sporcu için buna mega deal deniyor. yani yönetim isteseydi bu salary cap'i dilediği gibi kısabilirdi ama 2012 başındaki lockout resmen oyuncuların zaferiyle sonuçlandı ve bu günlere gelinmesine sebep oldu.

    bu iş ne zaman ve nasıl düzelir bilmiyorum ama dünyanın mega organizasyonlarından birisi olan ve yıllarca uykularımdan günümden gecemden fedakarlıklar yapıp, canlı izlemek için taaa amerigalara gittiğim nba benim gözümde maalesef ki azalarak bitmektedir.
  • 575
    2007-08 ile 2022-23 sezonları arasında takımların kadro istikrarını gösteren grafik şu şekildedir.

    https://pbs.twimg.com/...=png&name=medium

    bu grafiğin takımlar bazında hesaplanmasında bulunulan normal sezonda süre alan oyuncuların aldığı sürelerin yüzdesel olarak ne kadarının geçtiğimiz sezon da aynı oyuncular tarafından alındığına yönelik bir oran kullanılıyor.

    kadro devamlılığının bulunulan sezon ile bir önceki sezon arasındaki galibiyet farkına olan yansımasına bakıldığında ise r^2 değeri yalnızca 0.002 olan, yani kadro devamlılığının bulunulan sezon ile bir önceki sezon arasındaki galibiyet farkı değişkenindeki varyansı neredeyse hiç açıklamayan bir model oluşmuş.

    https://pbs.twimg.com/...=png&name=medium

    bu da şöyle yorumlanabilir: kazanmak takımların sonraki sezon da bir arada kalmasına yol açabiliyor. ancak bir arada kalınmasının kazanma üzerinde herhangi bir etkisi bulunmuyor.
  • 489
    2010 yılından sonra oyuncuların skor efektifliğini gösteren grafik (x ekseninde kullanılan şut sayısı, y ekseninde doğru şut seçimi yer almakta): https://pbs.twimg.com/...g&name=4096x4096

    2010 yılından sonra bölgeler bazında en yüzdeli oyuncular: https://pbs.twimg.com/...g&name=4096x4096

    2010 yılından sonra bölgeler bazında en yüzdesiz oyuncular: https://pbs.twimg.com/...g&name=4096x4096

    2010 yılından sonra bölgeler bazında en skorer oyuncular: https://pbs.twimg.com/...g&name=4096x4096

    not: en yüzdeli ve en yüzdesiz oyuncular grafiğinde boyalı bölge için en az 2500 atış denemesi, kalan bölgeler için en az 500 atış denemesi kriteri dikkate alınmış.
  • 181
    gerizekalıca yaptırımların kısa adıdır.

    30 kasım 2012 miami heat san antonio spurs maçından sonra nba başkanı david stern yaptığı açıklamayla beni bu organizasyondan ve uygulamalarından bir kez daha soğutmuştur.

    san antonio maçtan önce en önemli 4 oyuncusu tim duncan, manu ginobili, tony parker ve danny green'i yorgun oldukları gerekçesiyle texas'a geri gönderdi ve rotasyon oyuncularıyla maça çıktı. skor'dan da anlayabileceğiniz gibi maç çok yakın geçmiş ve hatta ray allen'ın maç bitimine yakın üçlüğü ile ancak miami heat maçı kazanacak hamleyi yapabilmiş.*

    spurs'un gençleri miami ile başa baş oynayabilmişken insanların onları tebrik etmesi ve takımın koçu gregg popovic'in rotasyon oyuncularını bile bu denli hazır tuttabildiği için bir kez daha hayranlıkla adının anılması gerekirken organizasyonu para akıtan musluk gibi yıllardır yöneten spor etiği özürlüsü david stern maçtan sonra bu önemli maçta bu şekilde rotasyona gidip seyir zevkini düşürdüğü için san antonio spurs kulübüne gerekli yaptırımların uygulanacağını söylemiş.

    peşinen söyleyim dallas mavericks taraftarıyım ve bu maçtaki iki takımdan da pek haz etmem ama burda bariz bir haksızlık var. bir takımın nasıl kurulacağına sadece takımın koçu karar verir. san antonio spurs'ün yaşlı bir takım olduğunu yıllardır aynı çekirdek oyuncularla oynadıkları için dünya alem biliyor. ve bu takım 5. günde 4. maçına çıktı bu gece.

    peki şimdi rakibe bakalım. rakip miami son maçını 24 kasım 2012 cumartesi günü yapmış. bir tarafta son 5 günde 4 maça çıkmış bir takım diğer tarafta 8 günde 2 maça çıkmış bir rakip. kimse kusura bakmasın ama böyle bir durumda miami'nin karşısını iki takımı birden çıkarsan zaten yine miami gelip gelirdi. bu tür maçlar zaten maç takvimi mağlubiyeti olarak daha program açıklanır açıklanmaz üstü çizilir.

    ben bu oyunu izlerken mücadele görmek istiyorum, ayaklarını yerde sürüyen oyuncular değil. san antonio spurs teknik heyetini kararından sonra kutluyor, genç oyuncularını verdikleri söylenen mücadeleden dolayı tebrik ediyorum.
  • 478
    eskiden kanal d'de sabaha karşı 4 gibi canlı maç yayınlanırdı. cipslerimi içeceklerimi hazırlar maçı izlerdim. sonra nba'yi komple şifreli kanallarda yayınlamaya başladılar. ne eski heyecanım kaldı nba için ne de izleme isteğim. bir insanın zevkleri nasıl törpülenir çok iyi uyguladılar şifreli maçlarla.

    en son izlediğim nba maçı doğu batı finalinde lakers - minnesota final serisiydi. 4-3 lakers kazanmıştı sanırım ama minnesota çok iyi mücadele etmişti. kg için minnesota'yı tutardım. sonra ben tamamen koptum nba'den. şu an hangi takımda kimler var bir haberim. çok popüler birkaç isim dışında isim bile bilmiyorum. ah ulan şu paralı kanallar.
  • 498
    evet sayın seyirciler, şimdi kısacık bir basketbol arası, hemen akabinde reklamlarla tekrar karşınızdayız.

    reklam arası basketbol ligi gibi lig. maç süresi 48 dakika olunca, karşılaşma boyunca 45362718 adet mola alınabilince (tdk koş, lisanın içine sıçtım?), devre ve periyot aralarının uzunluğu esnek üssü esnek olunca böyle oluyor sanırım. :(
App Store'dan indirin Google Play'den alın