"sokrates'in savunması" kitabında çok sevdiğim bir kısım var.
---
alıntı ---
devlet adamlarından sonra tragedya yazanlara, dithyrambos şairlerine, her çeşidinden şairlere başvurdum. kendi kendime, artık bu sefer göreceksin, kendinin onlardan çok daha bilgisiz olduğunu anlayacaksın, diyordum. yazılarından bence en işlenmiş parçaları seçtim, ne demek istemiş olduklarını gidip kendilerinden sordum, bir şey öğreneceğimi umuyordum. yargıçlar, inanır mısınız? doğruyu söylemeye utanıyorum; ama söylemeliyim. o şairlerin, eserleri hakkında dedikleri, orada bulunan hemen herkesin diyebileceğinden daha iyi değildi. o zaman anladım ki şairler eserlerini bilgilerinden değil, bir çeşit içgüdü ile tanrıdan gelme bir ilhamla yazıyorlar, tıpkı bir sürü güzel şeyler söyleyip de dediklerinden bir şey anlamayan tanrı sözcüleri, biliciler gibi. şairler için de öyle olduğunu gördüm; üstelik onlar, kendilerinde şairlik var diye, bilmedikleri şeylerde de insanların en bilgini olduklarını sanıyorlar.
---
alıntı ---
milattan önce yazılmış satırlar, günümüz türkiye'sini ne kadar da güzel anlatıyor. "üstelik onlar, kendilerinde şairlik var diye, bilmedikleri şeylerde de insanların en bilgini olduklarını sanıyorlar." müthiş bir gözlem, tespit. mustafa sandal ve niceleri bir alanda iyiler. keşke herkes bildiği iş hakkında konuşsa.