galatasaray adına ilerde tarihi olarak anılabilecek bir geçiş dönemi fırsatını mükemmel şekilde tepmiş olan yönetim.
(bkz:
#2386548)
iki seçim arasındaki dönemde yaşanan sportif tablo aynen bu entrydeki gibiydi. futboldaki değişimin tabi fatih terim'in gelişi ile de ilgisi vardı. sezon başından beri ödeme alamayan basketbol takımlarına toplu miktarda ödeme yapılınca takımlar kendine gelmiş, özellikle maç seçmeye başlamış "yıldız" oyuncular tekrardan motive(!) olmuştu. keza voleybol şubesinde de benzer bir durum yaşanmıştı.
dursun özbek dönemindeki o buhrandan çıkışta kamuoyundan olduğu kadar bizzat kulübün içinden de böylesine güçlü bir destek vardı arkalarında. bu rüzgarı kullanarak basit adımlarla çok farklı noktalara gidebilirdik. basında ve taraftar ortamında çok parlatılsa da aslında sadece bir müzakere başarısı olan finansal fair play anlaşması dışında doğru dürüst bir idari başarıyı geçtim idari doğru bile ortaya koyamadılar.
aslında o finansal fair play anlaşması bir başarı değil, "bize ceza vermeyin de ne derseniz hazırız" kıvamında bir anlaşmaydı. bu taahütlere uymak bir dirayet işi gibi algılansa da aslında yapılması gerekendi. onun dışında 3 yıllık görev sürelerinde "mustafa cengiz yönetimi olmasaydı olmazdı" dedirten tek bir olumlu olay yok.
arenaya gelen her yönetimi yedirip içirip bir de plaket verip karşılığında
28 kasım 2018 kulüpler birliği vakfı açıklamasını alan bir akıl mustafa cengiz yönetimi. bürokrasi yapacağız diye yola çıkıp gittiği her kapıda eğilip bükülmekten artık nasıl bir intiba bıraktıysa saha içinde saha dışında rakip camialardan yemediği şamar kalmayan bir ekip. üç beş tane youtuberin yarım aklıyla kamuoyunu yönlendirdiği ortamda galibiyetten galibiyete kamera önüne çıkıp "biz bu toplara girmek istemiyoruz" diyerek meydanı boş bırakan bir zihniyet.
bu iletişim yeteneksizliği gerek kulüp içi, gerek camiayla, gerek basınla, gerekse dış ilişkilerde ayyuka çıkmış durumda artık. kulüp içinde kimsenin birbirinden haberi yok. yönetimin camiayla ilişkileri sıkıntılı. rakip takımlarla, federasyonlarla ve kurumlarla ilişkiler ise facia. federasyonlar biçiyor, hakemler biçiyor, en son rakip sporcular bile lololo yapmaya başladı bu yönetime. taraftarın tepkisini sağlıklı bir çerçeveye oturtmak zor belki ama camianın "ağır topları" ya da kendini bir şey zannedenleri ile de ciddi ciddi bir iletişimsizlik ve buna bağlı kavga var. medya ile yaşanan sorunlar ise
eylül 2020 medya galatasaray savaşı ile zirveye çıktı, oradan da inmedi bir türlü...
futbolda istatistik olarak bakınca üç yılda iki şampiyonluk var belki ama bir tane de beşinci mi altıncı mı ne olunan sezon var. diğeri de yolda geliyor. üç yılda takıma transfer edilip de "şu mevkiyi kapattı be" dedirten bir tane takviye yok. büyük isimler de var gelen, kısa vadede başarılı olan da. ancak üç sene altı transfer döneminin herbirinde takım yap-boz tahtası gibi değişmiş.
ozan kabak transferi dışında doğru dürüst bir elden oyuncu çıkarma da yok. maliyetinin üçte biri dörtte biri fiyatına satışlardan başarı hikayeleri var sadece.
basketbolda kadınlarda bir avrupa kupası var evet. kirası aidatı ödenmediği için kaldığı siteye alınmayan, parası yatmadığı için her deplasmanda bir hikaye uydurup kafileye katılmayan basketbolcular vardı mustafa cengiz yönetimi geldiğinde. iki seçim arası dönemde yarım yamalak ödemeler yapılınca az biraz toparlanan takım, ki normalde euroleague'de rahatlıkla çeyrek final görebilecek bir kadroydu, her biri ayrı bir film olabilecek maçlardan sonra kaldırdı o kupayı.
kaldırdıktan sonra da mükafatını fazla fazla gördü. durup dururken koç sözleşmesi feshedilip gönderildi. modern tarihinin en düşük bütçelerinden biri verildi, takımın başına da camianın evladı olarak efe güven geçmeyi kabul etti. bir tane sezon içi takviye yapılmayan takım ligde 10 sene sonra playoff turunda üst sıradan gelen takımı elemeyi başardı, yarı finalde artık tükenen takım teker teker sakatlanmaya başlamıştı bile. ertesi sezon iyi kötü bir 5 kuruldu, takım ligde 2. giderken pandemi arası girdi. üzerine sadece 1-2 takviyeyle seviye atlayabilecekken ışıl alben olayı patlayınca en baştan kadro kurulması gerekti.
erkek basketbol desen tüm yönetim kurulu çikolata-çiçekle istanbul büyükşehir belediyesi'ne gidip ertuğrul erdoğan'ı alarak başladılar. istatistik kasıp kapağı başka yerlere atma heveslisi topçularla, sokak basketbolundan hallice bir oyunla iki sezonu öyle böyle götürdü takım. bütün yaz zalgiris mi fenerbahçe mi diye rüyalarda dolanırken galatasaray'ın başında kalan ertuğrul erdoğan'ın üçüncü sezonda oynadığı kumar bu sefer tutmadı. sezon ortasında bir sürü hatalar üstüne hatalarla takım küme düşmenin eşiğine kadar geldi.
10 nisan 2021 pınar karşıyaka galatasaray basketbol maçı ile büyük bir adım atıldı kümede kalmak için ama hala kesinleşmiş değil...
ömer yalçınkaya konusunda o kadar doluyum ki küfretmeden yazmak zor. ancak koç görevi bıraksın da arasının iyi olduğu menajerlik şirketinin istediği isim takımın başına gelsin diye mobbing yapan bir zat. takım iyi giderken, bir iki takviyeyle daha da yukarıyı zorlayabilecekken sırf bu yüzden yönetime transfere gerek yok raporu verecek zihniyette birisi... ışıl alben'in ayrılması sonrası yaşanan büyük infial olmasa muhtemelen görevine devam ettirilecekti bu yönetim tarafından.
ha gitti de ne oldu dersen, onun da cevabı çok olumlu değil. kadın basketbolda normal sezon 2. sırada bitirildi, euroleague'de çeyrek final görüldü ama idari anlamda rezalet bir sezon oldu. 3 tane oyuncu osuruktan sebeplerle takımı bıraktı gitti, iki sezon içi takviyesi de sakat transfer edildiği için %40-50 oynayabildi. erkek basketbolun durumunu zaten ayrıca anlatmaya gerek yok...
galatasaray müzesine 3 avrupa kupasını kaptan olarak koymuş, 1990'lardaki dominasyon hariç galatasaray kadın basketbol tarihinin tamamında yer almış, sakatlanan genç oyuncuya cebinden fizyoterapist ayarlayacak kadar kulübü sahiplenmiş ışıl alben'e ptt ile fesihname gönderen bir yönetim bu yönetim. diğer taraftan erkek basketbolda basketbolcu olarak değil müge boz'un kocası olarak tanınan caner erdeniz'e, sırf yardımcı koçun kayınçosu diye sözleşme veren de bu yönetim.
voleybol şubesi ise apayrı bir alem. erkeklerde 35 yaş üstü, artık doğal olarak pestili çıkmış sporcuların sırtladığı bir takım var. kadın takımı ise karı
*-koca
* güneyligillerin çiftliği oldu. koca bir sezon çokça kosheleva, biraz olesia, biraz gizem birazcık da ilkin'le geldi geçti. bir de
okan böke var işte, koşturuyor ediyor ama taraftara oynamayı bırakıp işine odaklansa ya da söylem-eylem arasında bir denge kursa daha iyi olacak gibi.
seneye 40 yaşında olacak
selçuk keskin bırakıyorum dese yerine biri alınır mı o bile meçhul. takımı iyi kötü götüren burutay ve torres bile 30 oldu artık. nedim özbey de yıllarını vermiş, milli takımda başantrenörlük yapan bir hoca. ancak o kadar işte. ligde dördüncü olabiliyorsun en fazla bu kadroyla. yine de haklarını yemeyelim yönetimin, en fiyat-performans şube takımı muhtemelen erkek voleybol.
kadın takımı desen 33'lük kosheleva gelmeden önce maç kazanamayan bir takımdı. 35 yaşındaki güldeniz hala evlat kontenjanından takılmaya devam ediyor bir taraftan. mustafa cengiz yönetimi geldiğinde kiralık miralık da olsa
hande baladınlar
meryem bozlar falan oynuyordu bu takımda. okan böke abimiz sezon başında "artık sadece bu takımda oynamayı isteyen gençlerle devam edeceğiz" gibilerinden bir çıkış yapmıştı ancak takım sıfırda sıfırla gidince biraz da şansa koshevela'yı istanbul'a geri getirmişti. şansa çünkü çin takımıyla anlaşmıştı kosheleva ancak korona virüs sebebiyle yolculuk evraklarıyla ilgili prosedürü atladıkları için geç kalıp gidememişti. yoksa gidişata bakılırsa muhtemelen erkek basketbol takımımızdan daha fazla konuşulacak bir rezillik ortaya çıkabilirdi..
bir tek su topu ve e-spor şubeleri tıkırında gidiyor. yönetimin de hakkını yemeyelim şimdi...