1
sırasıyla 2008-2009, 2009-2010 ve 2010-2011 sezonlarında, galatasaray'ın kalesini korumuş olan üç kalecidir.*
3 kaleci de galatasaray'a gelmeden önce bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda kez milli takımlarının kalelerini korumuşlardı.
açıkçası zapatadışında, her iki kaleciden birazcık da olsa umutluydum ancak olmadılar, galatasaray ile isimlerinin aynı cümlede kullanılması bile onlar için büyük onurmuş, izledikten sonra bunu anladım.
morgan de sanctis ile başlayayım: kör topal bir şekilde idare ederken kendisiyle, o dönem çok büyük bir hayalimiz vardı. kadıköy'de oynanacak olan uefa kupası finalinde, finalistlerden biri olarak sahaya çıkabilmek. her şey aslında çok da iyi gidiyordu, son 16'daydık ve rakip hamburg'du. deplasmandan taş gibi bir skorla 1 1 ile dönmüştük. ve kendi evimizdeki maçta ikinci yarının hemen başında 2 0'ı bulmuştuk. galibiyet şarkıları söylüyor, çeyrek final hayalleri kuruyorduk. sonra sen çıktın sahneye ve tüm güzel duygularımızın içine sıçtın. maç skoru 3 2'ydi. sonra bir daha belini dogrultamadın kiralık olan sözleşmen bitince elveda* dedik.
leo franco: geldiği günden gittiği ana dek hiç güvenmedim kendisine. aslında hiç birimiz güvenemedik ona, akıllarda heo 2000'deki mallorca maçı vardı. kör topal uzuncana bir süre idare etti, işini yapıyordu, kolay golleri yemiyordu orta zorluk derecesinde gelen topların çoğu, çıkması zor diyeceğimiz topların ise hepsi gol oluyordu. sen de sami yen'in son maçında bok ettin her şeyi. 35 metreden o cılız şutu içeri alarak bitirdin galatasaray'daki kariyerini. hiç bir zaman bizim kalecimiz olmamıştın, olamazdın.
robinson zapata: neden geldi neden gitti amk. devre arası yönetimin kıçı toplama adına yaptıgı hatalı transferlerinden yalnızca biriydi. bize yıldız diye culio'yu stancu'yu, kaleci diye de zapata'yı getirdiler. olmayacağı ilk günden belliydi. colombiya rüzgar'ı mondragon'gillerden vs diye ittirdiler zapata'yı. o da olmadı, ekstra hiç bir şey yapmadı, yapamazdı. bizim kalibremizde bir kaleci değildi, sezon sonu kayboldu gitti.
ve 2011-2012 sezonu öncesi:
artık olmuyor, taffarel'den mondragon'dan sonra onların gibisi gelmiyor, ne denediysek tutmuyor diye düşünürken o çıka geldi. iyi ki de geldi.
bizi değişik değişik isimlere, üçlülere, beşlilere muhtaç etme, yabancı kuralı 1'e inse bile hep bizimle kal, alınacak daha çok kupa var seninle fernando muslera.
3 kaleci de galatasaray'a gelmeden önce bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda kez milli takımlarının kalelerini korumuşlardı.
açıkçası zapatadışında, her iki kaleciden birazcık da olsa umutluydum ancak olmadılar, galatasaray ile isimlerinin aynı cümlede kullanılması bile onlar için büyük onurmuş, izledikten sonra bunu anladım.
morgan de sanctis ile başlayayım: kör topal bir şekilde idare ederken kendisiyle, o dönem çok büyük bir hayalimiz vardı. kadıköy'de oynanacak olan uefa kupası finalinde, finalistlerden biri olarak sahaya çıkabilmek. her şey aslında çok da iyi gidiyordu, son 16'daydık ve rakip hamburg'du. deplasmandan taş gibi bir skorla 1 1 ile dönmüştük. ve kendi evimizdeki maçta ikinci yarının hemen başında 2 0'ı bulmuştuk. galibiyet şarkıları söylüyor, çeyrek final hayalleri kuruyorduk. sonra sen çıktın sahneye ve tüm güzel duygularımızın içine sıçtın. maç skoru 3 2'ydi. sonra bir daha belini dogrultamadın kiralık olan sözleşmen bitince elveda* dedik.
leo franco: geldiği günden gittiği ana dek hiç güvenmedim kendisine. aslında hiç birimiz güvenemedik ona, akıllarda heo 2000'deki mallorca maçı vardı. kör topal uzuncana bir süre idare etti, işini yapıyordu, kolay golleri yemiyordu orta zorluk derecesinde gelen topların çoğu, çıkması zor diyeceğimiz topların ise hepsi gol oluyordu. sen de sami yen'in son maçında bok ettin her şeyi. 35 metreden o cılız şutu içeri alarak bitirdin galatasaray'daki kariyerini. hiç bir zaman bizim kalecimiz olmamıştın, olamazdın.
robinson zapata: neden geldi neden gitti amk. devre arası yönetimin kıçı toplama adına yaptıgı hatalı transferlerinden yalnızca biriydi. bize yıldız diye culio'yu stancu'yu, kaleci diye de zapata'yı getirdiler. olmayacağı ilk günden belliydi. colombiya rüzgar'ı mondragon'gillerden vs diye ittirdiler zapata'yı. o da olmadı, ekstra hiç bir şey yapmadı, yapamazdı. bizim kalibremizde bir kaleci değildi, sezon sonu kayboldu gitti.
ve 2011-2012 sezonu öncesi:
artık olmuyor, taffarel'den mondragon'dan sonra onların gibisi gelmiyor, ne denediysek tutmuyor diye düşünürken o çıka geldi. iyi ki de geldi.
bizi değişik değişik isimlere, üçlülere, beşlilere muhtaç etme, yabancı kuralı 1'e inse bile hep bizimle kal, alınacak daha çok kupa var seninle fernando muslera.