• 1
    taraf gazetesi yazarı nurullah öztürk' ün kaleme aldığı türk futbolunu saran ahtapot: şike adlı aziz yıldırım ve federasyon' ithafen makalesi:

    şike

    türk futbolunu saran ahtapot: şike

    futbolun endüstriyelleşme süreciyle birlikte ruh güzelliği her geçen gün biraz daha azaldı. işin içine bir de şike dahil olunca, o güzelim dünya büsbütün kötülerin cirit attığı bir mecraya dönüştü.

    bu yol hikayesinin acıklı bir sonla neticeleneceğini anlayan fifa ve uefa, ölümle yaşam arasında bir tercihe zorlandığının farkında olmalı ki, bazı konsültasyonlara baş vurmak zorunda kaldı.

    yıllarca, şikenin türk futbolunun ispatlanamaz bir gerçeği, teşvik priminin ise normal bir vaka olduğu topluma kabullendirilmişti. hatta bu işi istanbul dükalığı yaparsa sorgulanması ayıp, sorgulamak isteyenler ayrık otu olarak görülürdü.

    süreç içerisinde toplum gündemine düşen birçok şike vakası, yapanların yanına kar kaldı. örtbas edildi, hiçbir şey olmamış gibi; yapanlara güç verdi, cesaretlerini artırdı.

    bu konuda o kadar ileri gittiler ki; al pacino’nun ‘’kirli para ‘’ filminde söylediği gibi ‘’’bunun para ile ilgisi yok … bunun oyunla ilgisi yok… bu, yaşadığımızı hissetmek için ne kadar risk alabileceğimizle ilgili ‘’noktasına vardılar.

    umuda yolculuk var

    ‘’yıllar, yıllar geçti. en sonunda gerçekte kim olduğumu kabullendim. iyi futbol izlemek için dilenen bir zavallı. dünyanın çeşitli yerlerinde stadyumlarda elimi açıp tanrı aşkına güzel bir hareket için yalvarıp yakardım‘’ diyen uruguay’lı yazar eduardo galeano gibi, türkiye’de futbola gönül vermiş gerçek futbolseverler, ilk defa bu kadar ciddi bir şekilde şike gerçeğinin üzerine gidilmiş olmasını umutla, sonrasında yaşanan süreci ibretle; fanatizmin kör ve sağır ettikleri de öfkeyle karşıladılar bu durumu.

    ‘yok mu bu camianın bir utananı, arlananı ve akil olanı‘ diye serzenişte bulunan bir dostum; kaderi yazı-turalarla çizilenlerin, kimin kimi aldattığını da hiç umursamadığının altını çizdi.

    ‘şike herkesin bildiği bir gerçek, ancak belgelenemez ‘diyenlere inat, emniyet teşkilatı son dönemde yaptığı başarılı çalışmalara bir yenisini, ama en önemlilerinden birini ekleyerek, ‘alın size belge’ deyince;bu ülkede ar damarı çatlağının ne kadar geniş bir alana nüfüz etmiş olduğunu müşahade ettik.

    futbolun karanlık odaklarını gün yüzüne çıkarttıkları için teşekkür borçlu olduğumuz insanlar, bazıları tarafından kötü adam muamelesi görseler de, halk nezdindeki itibar ve güvenleri daha da yükseldi.

    küresel futboldaki şike gerçeğini araştırmak için çin’den singapur’a, gana’dan uganda’ya, almanya’dan belçika’ya, rusya’dan iran’a, türkiye’den italya’ya; neredeyse dünyada gitmediği yer kalmayan, şike hakkında ciddi bir araştırma yayınlayan declan hill oldukça ilginç bir alıntıyla bititrmiş kitabını :

    ‘’kölelik karşıtı ingiliz avukat william wilberforce 1789 yılında tüm köle sahiplerine, insan tüccarlarının köleleri nasıl kötü muameleye maruz bıraktıkları konusunda üç buçuk saatlik uzun bir konuşma yaptı. ve bu konuşmasını şu sözlerle bitirdi.’tüm bunları duyduktan sonra başka bir tarafa bakıp görmezden gelmeyi seçebilirsiniz.ama artık asla neler olduğunu bilmediğinizi söyleyemezsiniz ‘ ‘’

    declan geçen ay şike konusunda düzenlenen bir konferans için türkiye’ye geldiğinde ,çok önemli tespitlerde bulundu.

    medyamızda’ metris mektupçusu’nun mektuplarının onda biri kadar ilgi ve alaka görmedi ne yazıkki.

    declan hill, en son katıldığı play game (oyununu oyna) isimli uluslar arası konfernasta da türkiye, italya vb. ülkelerde futbolun mafia tarafından yönetildiğinin altını kalın kalemle bir kez daha çizdi.

    şikenin mimarları ve çırakları eliyle; şike, teşvik ve tehdit cehenneminin merkezinde konumlanan türk futbolunda, pisliğin üstünün örtülmesi gayretlerine ragmen,’’temiz futbol’’ umudu ve beklentilerimizi korumaya devam ediyoruz…

    iki yüzlülük ve yüzsüzlük bir arada

    başkanı, yardımcıları, finans müdürü, teknik ekibi, kulüp yöneticilerinin bir çoğu metriste, basketbol şubesi sorumlusundan, tercümanına, futbolcusundan, malzemecisine varıncaya kadar neredeyse üçte ikisi şike sorgusuna çağrılmış bir takım düşünün:

    istedikleri sonucu elde edebilmek için ,daha once formasını giymiş aktif ya da emekli ulaşabildikleri ne kadar futbolcusu varsa seferber edilerek sisteme entegre edilmiş; bu durum tutanaklarla tespit edilmiş olmasına ragmen, ortada hiçbirşey yokmuş gibi, pişkinliklerine, umursamazlıklarına, utanma ve arlanma duygularının ortadan kalkmış olmasına şaşırmamak ve şapka çıkarmamak mümkün mü ?

    ayrıca bu işler bugünün işleri de değil. bu şahısların iş yapış biçimleri dün de böyleydi, bugün de böyle . ..

    belki yarın da böyle olmaya devam edecek…

    her şart altında kazanmak, hep kazanmak. netice hasıl olmayınca, daha çok hırs …

    asbaşkanları ‘bu yıl mutlaka şampiyon olacağız tesadüflere yer bırakmayacağız ‘ demişti. öyle de oldu.

    şimdi önceki yılların da araştırılmasını talep ediyorlar. ,topyekün bir temizliğe ihtiyaç olduğu doğru.

    keşke araştırılsa …

    belki, beşiktaş’ın 11 puan öndeyken, şampiyonluğa nasıl havlu attığını, lucescu’nun ‘bu ülkede futbolun durumu , çavuşesku dönemi romanya’sına benziyor ‘ sözünün gerçek anlamını da öğrenmiş oluruz.

    temiz futbol beklentisi içerisinde olan herkes, tiyatro değil gerçek futbolun peşinde olan herkes vekaletini ve umdunu adalete teslim etmiş durumda…

    hatta, savcılar son noktaya kadar giderlerse, bazı işlerin finansörlüğü ile birlikte iddia gibi şans oyunlarının, şansa bırakılmadığı da anlaşılacaktır diyenler bile var.

    başında bulundukları kulüpleri borç batağına gömüp finansal bataklığa dönüştürenler; baskalarını cezalandırmak üzere çıkarttırdıklarını düşündükleri kanunların, kendilerini de kapsadığını öğrenince, daha uygulanmadan, yollara düşüp değiştirilmesi için kulis yapma, kafalarının estiği gibi hareket etme serbestliği ve iki yüzlülüğü içerisinde olabiliyorlar.

    allah’tan bu ülkede bülent arınç gibi bir vicdan sahibi var da, yüzsüzlüklerini yüzlerine vurduğunda, bir nebze de olsa ayıldılar.

    ustalik döneminde yaşanan tsunami

    3/ temmuza kadar, her şey ‘’metris mektupçusu’nun hayallerindeki gibi gerçekleşti.

    .eğlence meknalarında verdiği talimatları kusursuz uygulayan kukla federasyon kendisini kesmeyince, onların yerine bir kısmı şu an metriste kendisine koğuş arkadaşlığı da yapanları atadı .

    ustalık döneminde hiçbir tesadüfe yer bırakmayacaktı…

    öyle de oldu…

    oyuncular, özellikle de (kaleci ve defans )oyuncuları, daha once kendi takımlarında oynayan aktif ya da emekli oyuncular, medyadaki spekülatörler, onların üstünde ‘yönetilen federasyon’, en tepede de kulüpler birliği adına ‘metris imparatoru’ şeklinde dizayn edilen yeni sistemin ömrü ne kadar, birlikte göreceğiz…

    işlerin hakemler üzerinden kotarılmasının çok speküle edilmesi, can sıkıcıydı.

    her ne kadar eleştiri getirenlere karşı tetikçiler vasıtasıyla cevap verilse de, bu yol çok gerekmedikçe kullanılmayacaktı .

    bir ‘’ferrari ‘’ ile, ustaca yolu açmak mümkündü.

    ne de olsa dönem ustalık dönemiydi…

    nitekim şampiyonluğa giden yolu da bir ‘’ferrari ‘’ açmadı mı ?.

    yol açıldı …

    ancak yolun sonunda süpriz bir bekleyen vardı. yolculuk esnasında bazı şüpheler olsa da ,aşırı hırs ve ego etrafta olan bitenin görülmesine set çekiyor, hiçbir şey duyulmuyordu.

    halbuki uzun yıllardan bu yana sürekli yolculuk yapılan yolda çalışma vardı. yol kapalıydı.

    yol bitti…

    şimdi mağruriyet ve magandalığın üzerine kahramanlık türküsü yazılmaya çalışılıyor, fakat bu da beyhude bir uğraş.

    ‘’camiamızın adı sizler yüzünden lekelendi, biz böyle bir şampiyonluğa muhtaç değiliz’’ tepkisi beklenirken, sahte bir kahraman yaratma çabaları işi daha da trajikomik bir hale getiriyor.

    hiçbir şey yokmuş gibi davran, unutturmaya çalış ,zamana yay, baskı uygula, olmadı tehdit et… o da olmadı kitleleri tahrik et…

    medyanin bir kez de şikeyle imtihani

    kim için söz ve kalem salladığını bildiğimiz bazı düzenbazları bir kez daha tanıma fırstı bulduk .

    medya ‘vicdanın adamı’ ve ‘başka(sı)nın adamları’ diye ikiye ayrıldı.

    sıra tam medyadaki iki yüzlü sahtekarların icraatlarını öğrenmeye gelmişti ki, yayın yasağı en çok da onların işine yaradı.

    bazılarının hiçbir şey olmamış gibi ekran başında ahkam kesmesini insanlar komedi niyetine izler oldu.

    futbolun ölümü

    şike virusü sebebiyle adım adım ölüme doğru yol alan futbolun yaşaması için çaba gösterenler , etkisizleştirmek istedikleri virus taşıyıcılarının ablukası altında.

    nitekim futbolun patronu platini kısa sure once yaptığı açıklamada ‘futbolun başına bela olan bahis , iddia ,teşvik ve şike virüslerinin bünyeden atılamadığı takdirde futbolun ölümünün yakın olduğunu beyan etti.

    bu nedenle de tavizsiz, cesur olmaları gerektiği gerçeğine vurgu yaptı.

    futboldaki kirlenme sadece türkiye’ye has bir durum da değil ayrıca . ancak sadece türkiye’ye has bir durum var elbette…

    yüzmilyonlarca dolarlık harcamaya ragmen uluslar arası arenada esamesi okunmayan tek ülke türkiye.harcama ve yatırımların karşılığının olmadığı tek sektör de futbol.

    elde ettiği tüm kaynakların tüketildiği yetmezmiş gibi ,geleceğinin de ipotek altına alındığı bir sektörün, aktörlerinin de ipotek altında olduğunu görmüş olduk .

    dünyanın her yerinde milyonların kalbinde taht kuran meşin yuvarlak,artık insanları eskisi kadar heyacanlandırmadığı gibi , o dünyadan yansıyanlar da bu büyüyü bozmaya başladı.

    portekiz’de no calor da noite(gecenin sıcağı) adlı bir genelevde çalışırken porto kulubünün sahibi jorge nuno pinto ile tanışıp altı yıl onunla birlikte yaşayan salgado isimli kadın , portekiz futbol dünyası hakkında şunları söylüyordu: ‘no calor da noite’da gördüklerim ve tecrübe ettiklerimle futbol dünyasını karşılaştırdığımda , genelev yaşamı günlük bakım merkezine benzer ‘’

    türkiye’deki durum biliniyordu , şike operasyonu bu durumu teyid etti.

    fenerbahçeyi kurtarmak adına futbolun tüm ayarlarıyla oynayıp ,ülkeyi futbolda tam bir üçüncü sınıf ülke konumuna düşürenler , işte en çok acınası duruma düşenler sizlersiniz.

    bütün çaba ve uğraşılarınız hedefine ulaşamayacağı gibi , uğruna mücadele verdiğiniz camia tarafından da dışlandınız. en azından dik durmayı becerebilseydiniz , adınız türk futboltarihine altın harflerle yazılabilirdi. çünkü bu temizliği yapabilseydiniz , eşit ve adil rekabet şartları sonrasında türk futbolunun önü ardına kadar açılacaktı.

    yazık çok büyük bir fırsat kaçtı…

    http://nurullahozturk.com/sike.aspx
App Store'dan indirin Google Play'den alın