seneler önce ilk defa çanakkale dardanelspor'un bir hazırlık maçında canlı seyretmiştim bu çocuğu. o zamanlar herkes ileri uçta oynayan, isimlerini cisimlerini hatırlamadığım üç çocuktan çok şey bekliyordu ve "bak bu çocukları seyret, hepsi harika futbolcular olacak" diyorlardı.
maçı seyretmem de tamamen şans yoluyla gerçekleşmişti. eski kız arkadaşımı görmek için eskişehir'deydim ve
eskişehirspor,
kocaelispor, çanakkale dardanel ve hatırlamadığım bir takım daha aynı gün içinde hazırlık maçı oynayacaklardı.
her neyse, stada gittim ve maçı seyrettim; şu ileri uçta oynayan üç çocuğu merak ediyordum. hepsi topu alıp, eveleyip geveleyen tiplerdi. aynı bizim
emre çolak gibi hep zor olanı deneyen, basit nedir bilmeyen cinsten yani.
o sırada bu mehmet topal çarptı gözüme. sakin, aşırı efor sarfetmeden nereye gideceğini, ne zaman pas atacağını, ne zaman top taşıyacağını bilen, takımın çekirdeği gibi bir oyuncuydu.
şunu da söylemek lazım, o sırada yanımda kocaelispor'lu bir yönetici oturuyordu ve kocaelispor o sezon ikinci ligde
* şampiyonluk kazanmak gibi bir hedef belirlemişti. yanımdaki yöneticiye döndüm, şampiyon mu olmak istiyorsunuz? şu adamı alın, hem şampiyon olursunuz hem de seneye satıp iyi para kazanırsınız dedim.
güldü geçti. koskoca yönetici tabii, yanındaki çocuk futboldan ne anlar?
aradan iki sene geçti sanırım. emin değilim. belki de bir. ama iki diye hatırlıyorum. bu çocuk galatasaray'a geldi. ne kadar mutlu olduğumu, kendime anlamsız biçimde pay biçip gurur duyduğumu tahmin edersiniz herhalde.
şimdi bu çocuk valencia'da oynuyor. kolay mı yahu? koskoca
valencia'ya gitti, ve gitmek için ısrar edip parasından feragat etti. nasıl sevmezsin, nasıl gurur duymazsın bu adamla?
hala kendi kardeşimmişçesne keyif alıyorum, gurur duyuyorum bu çocuğu seyrederken. umarım çok daha başarılı olacak.