resim
Mehmet Tobias Scholl
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:53
Uyruk:Almanya
  • 29
    kendisi hakkındaki entrylere baktım ama kimse yazmamış. 1997-1998 sezonunda beşiktaş'la bayern münih şampiyonlar ligi'nde aynı gruba düşmüşlerdi. o zamanlar da scholl münih ve dünya futbolunun yıldızı olduğu için gazetelere tiraj, televizyonlara da reyting getireceği düşünülerek babası araştırılmaya başlanmıştı. kendisinin babası olduğunu iddia eden birçok kişi ortaya çıkmış ve bu olay uzun süre konuşulmuştu.

    bu arada kendisinin babasının ölmüş olduğu da iddialar arasındadır.
  • 30
    futbol direktörü olarak kendisini düşünsek keşke. 1992-2013 yılları arasında 21 yıl bayern münih'in içini dışını öğrenmiş alman mentalitesine sahip türk kökenli futbol adamı. yaşı henüz 44. ver yetkiyi, ver zamanı kulübü baştan aşağı bayernleştirsin. altyapıysa altyapı, sistemse sistem, vizyonsa vizyon. hamit futbolu bırakınca da göreve beraber devam ederler.

    hala cüneyt tanman, can çobanoğlu vs. medet umuyoruz.
  • 31
    milli takımın bile altyapısı vedat inceefe'ye verilebiliyorken bu adamın bizde yapabileceği hiçbir şey yoktur. bizde sorun isimler değil ki. zihniyet, altyapıya bakış, planlamaya bakış; bizde sorun bunlar. yönetim bilenler bilir, bir şey değiştirilecekse en üst seviyeden başlanılır değişikliğe. senin başkanın dursun özbek, senin kulübünün hakimi galatasaray lise mezunları derneği 65 yaş üstü üyeleri. insanlar ortada, mantalite ortada.
  • 32
    keşke sportif direktör falan olarak klübümze gelse böyle adamlar. stefan effenberg gelsin ya da. adamlar en azından bir planlamayla, yapılanmayla falan gelir. belli bir fikri ve futbol görüşü vardır bunların. öyle özbek kardeşler gibi değildir en azından. futbolun içinden gelen kişiler neden yönetmiyor bu klübü. illa iş adamı falan olacak öyle mi?

    keşke bize bir kurtarıcı ve türk futbolunda devrim yapabilecek tipte kişiler başkan olsalar. önümüzde bir almanya modeli mevcut. neden değerlendirilmez?

    düşünsenize klüp başkanımızın effenberg ve futbol direktörümüzün mehmet scholl falan olduğunu. cidden şu mevcut durumdan daha mı kötü olurdu?
  • 35
    yarı alman yarı türk eski futbolcu.

    1996 yılında o dönemki yöneticilerimiz kendisini transfer edebilmek için almanya'ya uçmuştu, fakat alamamıştık, fenerliler de epey dalga geçmişti. iyiki de alamamışız, yerine gheorghe hagi'yi getirdik, sonrasını biliyorsunuz zaten.

    esat yılmaer'in efsane chicago bulls röportajı'ndan tanıdığımız esat yılmaer'in kendisiyle şöyle bir röportajı mevcut. yersen. :)

    ------------

    tam 23 saat sonra baba- oğul tekrar buluşmuştu... randevu saati geldiğinde, baba ergin yüksel'in heyecanı gözlerinden okunuyordu. antrenmandan dönen mehmet scholl'u karşılayan istihbarat şefimiz esat yılmaer, ikinci buluşmayı otel kafeteryasında gerçekleştirdi. kısa süre gazetecilere poz veren baba-oğul, otel odasının yolunu tuttu..

    işte o sırada büyük kıyamet koptu. 8 kişilik asansörün kapısında gazeteci ordusu vardı. ergin yüksel, mehmet scholl, matheaus'un yanında sadece hürriyet vardı. kapıda kalanlar ısrarla yukarıya çıkmak istiyor ancak güvenliğin engeline takılıyordu. ardından aumann geldi ve güçlü kollarıyla barikatı geri püskürterek asansörün kapısını kapattı.

    ikinci kata çıkan baba- oğul minik metehan ile birlikte arkadaşlarımızın isteğini kırmayıp fotoğrafı çektiriyor ve odaya çekiliyordu.

    bundan sonraki 45 dakika baba-oğulun yıllar süren özleminin dönüm noktasıydı.. bakın neler konuşuldu...

    yüksel: - bana imza verirken beni tanıdın mı?

    mehmet: - tanımak ile tanımamak arasında gidip geldim. emin değildim ama hissettim. tekrar tekrar baktım ve gerçeği sonunda öğrendim.

    mehmet: - ağabeyimle görüşüyormuşsun, beni neden aramadın?

    yüksel: - senin meşhur olman beni engelledi. ağabeyinle görüşüyorum ve senin hakkında sık sık bilgi alıyorum. seni arayamamamın en büyük sebebi üvey baban oldu. ağabeyin bozkurt'a ‘‘bana baba de’’ diye çok baskı yapmış. o yüzden bozkurt sorunlu büyümüş.

    yüksel: ağabeyin sıkıntı içinde büyüdü. neden ona yardımcı olmadın?

    mehmet: onunla çok ilgilendim. doğrusu son zamanlarda çok istedim ama bir türlü yardım edecek yolu bulamadım. otelcilikle uğraşıyormuş, bana söylesiydi, onu en güzel otele yerleştirirdim.

    mehmet: kaç yaşındasın. kaç çocuğun var?

    yüksel: 55 yaşındayım. 6 çocuk oldu. maalesef bir takım kuracak sayıya ulaşamadım.

    mehmet: dede olduğunu biliyor musun? ikimizin de kaderi aynı. benim de oğlum var.

    yüksel: biliyorum. hatta evlilikdeki kaderimiz de aynı. bana kızıyorsun ama sen de boşanınca çocuğunu annesine bıraktın.

    mehmet: istanbul çok güzel bir yer. artık fırsat buldukça geleceğim.

    yüksel: deden ile baba anneni görmen için izin alabilirmisin. bir sonraki uçakla gitsen olur mu?

    mehmet: hayır kesinlikle izin vermezler. izin istemem bile yersiz. ama söz veriyorum, bu işi organize edin, yaz tatilinde gelip ikisini de göreyim.

    mehmet: sana özel telefonumu vereceğim. bundan böyle sık sık görüşelim.

    yüksel: hangi takımı tutuyorsun?

    mehmet: fenerbahçeliyim. sen hangi takımı tutuyorsun?

    yüksel: beşiktaşlıyım. (bu sırada scholl suratını asıyor). özel ricam var. türk insanı duygusaldır. seni ismen tribüne çağırırlarsa, bizzat giderek selamla.

    mehmet: maça mutlaka gelmeni istiyorum. beni bir de canlı seyret.

    yüksel: bayern'den memnunmusun? mehmet: çok memnunum. bana büyük paralar veriyorlar. zaten şunun şurasında 6-7 yıl daha top oynarım. şu anda hayatımda iki önemli unsur var. birisi futbol, birisi de oğlum. (scholl daha sonra kendisiyle konuşan hürriyet mensubuna, ‘‘kariyerimin son yıllarında türkiye'de oynamak isterim’’ dedi.

    mehmet: bizi küçükken kaçırmak istemişsin.

    yüksel: evet bunu düşündüm. ama sonra sizlerin istikbalini düşünerek vazgeçtim. çünkü o yıllarda türkiye'de hayat şartları çok zordu. aslında kanunen annen suçluydu. ben istesem sizi getirebilirdim.

    mehmet: seni çok özledim. gel bir sarılayım.

    mehmet: bana yığınla insan geliyor, mektup gönderiyor ve yakınım olduğu söylüyor. kimisi babam, kimisi ağabeyim, kimisi ablam olduğunu söylüyor. ben ise akrabalarımı tanıdığımı söyleyerek bunu reddediyorum.

    yüksel: hani küçükken ağabeyinle senin bir köpeğiniz vardı, hatırladın mı?

    mehmet: hatırlamazmıyım, sonra onu çok sevdiğimiz için bize bırakmıştın.

    bu sırada scholl küçük kardeşi metehan'a dönerek yanağından makas alıyor ve ‘‘hangi takımı tutuyorsun’’ diye soruyor. metehan ‘‘fenerliyim’’ cevabını verince sarılıp öpüyor. ardından bir forma hediye ederek, daha sonra sana çok çok göndereceğim diyor. bu arada 4 yaşındaki küçük metehan ‘‘en büyük mehmet bizim mehmet’’ diye bağırınca baba- oğul kahkahaya boğuldu.

    mehmet scholl bir merakını daha dile getirerek, ‘‘diğer kardeşlerim nerede’’ diye sorunca baba şöyle cevaplıyor:

    - onlar her halde kardeşleri mehmet ile değil, meşhur olan mehmet scholl ile tanışmak niyetindeydi. çünkü bana üvey kardeşleri metehan'ı yanımda getirmememi söylediler. ben de reddedince gelmediler. kendilerine çok kırıldım.
    konuşmanın sonlarına gelinmişti... baba oğul tekrar birbirine doyasıya sarılıp öpüştüler ve az sonra katılacakları basın toplantısı için odadan ayrıldılar.

    ---------

    https://www.hurriyet.com.tr/...erimiz-ayni-39275624
  • 36
    kendisini hiçbir zaman türk hissetmediğini söylemesine rağmen, ülkemizde türk oyuncu olarak lanse edilen ve her maçta üstüne basa basa söylenilen oyuncuydu. oysa adam ben türk değil almanım, sadece türk ismim var diyordu.
    velhasılı kelam adam en azından samimiydi, doğru bir şekilde adam gibi söylüyordu. bazıları gibi alman milli takımını seçip sıkışınca ben türküm demiyordu.
  • 38
    mustafa doğan alman milli takımındayken oyunlarda mustafa ile eş olduğunu söylerdi. türkler almanlara karşı diye esprili şekilde takıldığını anlatırdı.

    dehşet içindesiniz di mi? mustafa doğan alman milli takımında forma giyiyordu. çok acayip günlermiş 90'lar.

    o değil de sammer ve scholl transfer haberlerini özledim. hemen bir de ideal 11 hazırlanırdı spor sayfasında. hatta scholl yerli statüsünde oynayacağı için sınırlı kontejanda avantajımız olacaktı.

    hagi, scholl, sammer, filipescu, ilie...unutulacak gibi değildi ki şu kadronun hayali.
  • 40
    turk ismiyle mehmet yuksel. 70lerde goc eden gurbetcilerden birisinin oglu olan mehmet, babasi ile olan nefret iliskisinden dolayi yuksel soyismini kullanmadi. alman gibi buyudu. turkiye ise hep onu sosyal medya ve internetin de olmadigi donemde gazetelerden bayern munih'te oynayan turk 10 numara olarak gordu. hatta gurur bile duyuldu.

    kendisi yuzlerce kez turk spor basini tarafindan galatasaray'a yazilmistir. ozellikle 95-98 yillari arasinda hep teklif ettigimiz soylendi. ılginctir ki bu dedikodular dogruydu. houness galatasaray'dan teklif aldiklarini soylemisti. mehmet scholl is bu teklifin gurur verici oldugunu fakat reddettigini soyledi.

    https://www.skysports.com/...ayern-deals-for-gala
  • 42
    yıllar boyunca fanatik ve fotomaç gibi gazetelerin son sayfa kolpa transfer haberlerini süslemiş oyuncu.
    türk oyuncu olduğu için kamuoyunun ilgisini çekmiştir uzun süre.

    ancak türklük kavramına bir o kadar da uzak bir oyuncudur kendisi. asla türk takımından birine transfer olmayı aklının ucundan geçirmemiştir. türkiyeye sempatisini olduğunu asla beyan etmemiştir. genetik olmasa da tam bir almandır.

    yine de çaptan düştüğünde almanya piyasasına giremeyip kapağı türkiyeye atan birçok oyuncudan (örneğin mesut özil) daha evladır. en azından duruşunu hiç değiştirmemiş eğilip bükülmemiş bir almandır.
  • 44
    hakkındaki transfer haberleri okuduğum şeylere göre söylentiden öteymiş. yalansa uyarın fakat kendisiyle ilgili faruk süren başkanın bir anekdotunu hatırlıyorum:

    bir gün süren başkan mehmet scholl transferi için bayern münih yetkilileriyle görüşmeye gider. bayern münih başkanı kendisine "türk futbolu mehmet scholl'ü alacak kadar gelişti mi?" minvalinde aşağılayıcı bir soru sorar. süren başkan ise "beyefendi! buraya gelmeden önce barcelona'nın kaptanını transfer ettim (popescu) cevabını verir.
  • 47
    bir röportajında küçükken biyolojik babasının aileyi borca batırıp kaçtığını, bu borçları üvey babası ve annesinin yedek işlerde çalışarak ödediğini söylemişti.
    röportajdan aklımda kalanlar:
    çocukluğunda ekmeğe muhtaç değildik ama fakir büyüdüm. annem (üvey) babam devamlı çalıştıkları için bana pek zaman ayıramazlardı, demişti.

    sokakta top oynayarak büyümüş. baba olarak da (kendisine ve annesine sahip çıktığı için) üvey babasını görüyor.

    biyolojik babası ile tanışmış ama pek samimiyet yokmuş.
    hem babası hem de üvey babası vefat etmişler.
App Store'dan indirin Google Play'den alın