sözlükte son zamanlarda açılmış en nitelikli başlıklardan biri. özellikle
2012-2013 sezonu transfer dönemi'nde gelme ihtimali olan oyuncuların billur ağırlığının tahlilini yapmakta olan taraftardan bıkan ben için oldukça iyi bu düşünceleri okumak.
son zamanlarda endüstriyel futbol geyiği sayesinde renkleri sarı kırmızı olan gönül verdiğim kulüp tarafından sadece cebimin yolunduğunu fark ettikçe, sözlükte de bir takım düşüncelerimi paylaştım. son yıllarda kesinlikle taraftar profili çok değişti. mecburiyetmişçesine maça giderken forma giydiriliyor insanlara, o da forma olsa gam yemeyeceğim reklam panosu sanki. para verseler ancak öyle giyilesi şeyler. önde türk telekom arkada ülker, kolda avea, şortta nikon, götümde de dagi olsun da tam yapın amk. bu forma mı şimdi sorarım size. bu mu gönül verdiğimiz parçalı? sonra da bu reklam panosunu 100 liraya satıp galatasaray ruhu pazarlıyorlar sözüm ona. biz de tıpış tıpış storelarda tek sıra olup bu muhteşem galatasaraylılık ruhunu satın alıyoruz. bunu otuz sene önceki taraftara anlatsan, götüyle gülerdi eminim. tabii otuz senelik süreçten geçmemesi kaydıyla.
karton şapka ve atkı dolu günlerden, reklam panosu forma ve bilumum tekstil ürünlerine geçen bu süreçte kazanılanlardan ziyade kaybettiğimiz bir çok olgu var. sadece son dört yılda bile özellikle lincoln transferinden sonra yaşanan süreç ve 2000 jenerasyonunun sosyal medya ve taraftar ortamına müdahil olmasıyla, ortam leş bir hal aldı. 2007 sezonundaki saf duygularımızı 2012 yılında saldırgan başarı diye yırtınan, transfer manyağı bir hale dönüştürdük.
işte bu dönemde gün be gün arttı maça forma ile gelen taraftar. ben de her maçta giydim forma yalan yok. fakat bugünden sonra giymeyeceğim. belki kırmızı bir tişört, soktuğumun şirketlerinin isminin yazmadığı her hangi bir sarı kırmızı... bunun bana yeteceğine inanıyorum. herkese de yetmeli.
metin oktay forması dışında formayı gerçek forma olarak da göremem zaten. o reklamları atmadan hiç bir manası yok o işin. beynimizi uyuşturan; daha çok para harcarsan daha iyi taraftar olursun ilüzyonunun bir parçası olmak da istemiyorum.
bazen üzülüyorum mustafa sarp'a git diye sövdüğüme. keşke gene o oynasaydı da, şu başarıda ortaya çıkan transfer yarışı yaptırıp, stadda video fotoğraf çekip sadece kafa siken ergenler ve ya ergen kafalı yetişkinler, kendimi en rahat ettiğim ortamdan siktir olup gitselerdi. biz bize gene mutlu olurduk.