22 nisan 2012 tarihinde oynanan galatasaray fenerbahçe maçı; süper final uydurmasını erkenden sonlandırabilecek ve 2011-2012 sezonunun galatasaray’ın şampiyonluğu büyük ölçüde garantileyeceği bir maçtı ancak galatasaray’ın ezici üstünlüğüyle geçen maçı fenerbahçe kazanınca suyun öte yakası bu sonucu bayram havasında kutladı. haklarıdır.
maç sonunda ise koridorlarda enterasan olaylar yaşandığı söylendi. bu olaylardan biri ise lig tv fenerbahçe muhabiri loran vayloyan’ın aşırı sevinciydi. loran vayloyan’ın nasıl bir sevinç yaşadığının detaylarını bilmiyorum ve açıkcası en başından beri hiç takip etmedim, etmek de istemedim. konu bugün loran vayloyan’ın lig tv’deki görevlerinden istifa etmesiyle sonuçlandı.
ülkede son yıllarda genel olarak aşırı bir fanatik davranış; içinde bulunduğu durum, görev ya da makam fark etmeksizin bir takımcılık baş gösterdi. bu konu beni 2-3 yıldır aşırı rahatsız etmeye başladı. ben de koyu galatasaray taraftarıyım, futbolseverim ama daha fazlası galatasaraylıyım. bu durum, her ne kadar sıradan bir vatandaş olsam da, normal hayatım içerisinde zaman zaman olumlu ya da olumsuz beni etkiler. asıl gelmek istediğim konu şu ki; futboldan ekmeğini kazanan en başta futbolcuların, hakemlerin, basın mensuplarının ya da kamuya mal olmuş başbakan, cumhurbaşkanı ya da benzeri üst düzey görevlilerinin gözler önünde benim kadar hatta benden daha fazla taraftarcılık yapmasını sevmiyorum.
ilk kim başlattı bilemiyorum ancak “ben doğuştan galatasaraylıyım”, “bileğimi kesseniz sarı kırmızı akar” minvalinde yapılan açıklamalar taraftarın yüreğini okşayıp gönüllerinde o futbolcuyu başka yerlere taşıyor ve takımlara gönül verenler tarafından yaptıkları işleri göz ardı ederek aşırı sahipleniliyor. “profesyonel” olarak hayatını futbol oynayarak kazanan bu insanlar, takımlarına zarar verecek hale gelseler dahi sırf galatasaraylılığı yüzünden takımdan uzaklaştırılması gündeme getirilmiyor ya da getirilemiyor. getirenlerin de zaten galatasaraylılığı sorgulanıyor. bu futbolcular bunu yaparken aslında ek olarak kendi kariyerlerine de bir kesik atıyorlar farkında olmadan. muhtemel başka takımlarda oynama şanslarını kaybediyorlar ya da gittiklerinde büyük tepkiler görüyorlar haliyle. bakın bazı futbolcular verdikleri hizmetlerle taraftar gönlünde bambaşka yerlere sahip olurlar. oynadıkları yıllar içerisinde yaptıkları hizmetler onları o kulüplerin birer simgesi haline getirir. önceki satırlarda bahsettiğim tarzda davranan oyuncular ise bende uyandırdığı duygu her ne kadar ruhumu okşasa da maalesef samimiyetsiz ve kısa yoldan bir yerlere gelmek gibi geliyor. yani uzun lafın kısası ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.
bu iş basında da bu şekilde. tamam zaten bildiğimiz bir şey galatasaraylı muhabirlerin galatasaray’ı takip ettiği. normali de budur. basın mensupları yapacakları haberi belli bir süzgeçten geçirmeleri gerekir zaman zaman. bazen de aile içinde kalması gerekenler dillendirilmemelidir. ifşa edilmesi gereken ise edilmeli, insanlar bilgilendirilmelidir. bu o gazetecinin kendi değerlerine, yeteneklerine ve karakterine,iş etiğine bakar. ancak her yerde olduğu gibi bu işi de abartanlar olduğu aşikar. profesyonel hayatlarıyla özel hayatlarını hatta özel ilişkilerini karıştırabiliyorlar. loran vayloyan da bu işleri birbirine karıştırmıştır. orada lig tv muhabiri olarak bulunurken taraftar duygularının önüne geçememiş ve profesyonelliğinin gereklerini yerine getirememiştir. bir şekilde bu sebep göz önünde tutularak işinden istifa etmesi daha doğrusu istifa ettirilmesi, bir insanın işinden olması dolayısıyla üzse dahi, beni rahatsız etmedi.
loran vayloyan’ın yaptığı bir yerde bu işin en masum hali. daha fenaları var bizlere kadar gelen. mesela bir futbolcuyla ya da bir teknik direktörle olan iyi ilişkileri yüzünden yukarda bahsettiğim ayrımı yapamayan basın mensupları var. eyyam yapıyorlar. beşiktaşlı olduğu bilinen ve yıllardır bu meslekte olan ömer güvenç bu tarz sebeplerle galatasaray – fenerbahçe maçı öncesi, galatasaray kadrosunu fenerbahçe başkanına rapor verebiliyor. ya da şike davası iddianamesinde ortaya çıktığı gibi şekip mosturoğlu, tahir kum’a ısmarlama yalan haber yaptırabiliyor. bu ortam o kadar kokuşmuş ki halkı, futbolseveri kandırmak, istediği gibi kamuoyu oluşturmak ve her türlü manipülasyon yapmak serbest. bilgisi olanın, zengin olanın güçlü olduğu günümüz dünyasında böyle at koşturmak - hem de etik değerlerin göz ardı ederek - çok normal.
bu derece kolay manipüle edilebilen ortamlarda ve kişinin görevini, konumunu hiçe sayarak yaptığı aşırı taraftarlık bir nevi “imam osurursa cemaat sıçar” lafının vücut bulmuş halidir. bu tarz taraftarlık gizli ya da açık olarak yıllardır gazetelerde, televizyonlarda yapılıyor. haliyle herkes kendini güvene almaya çalışıyor ve bu sefer gazetecinin herhangi bir haberinde niyeti sorgulanıyor. radyo programlarında, twitterda orda burada bazı kişilerin dediği “lütfen olaylara sarı kırmızı gözlüklerle bakmayın” , “futbol dostluk ve kardeşiktir” , “empati lütfen” tarzında lafları ise en başta kamuoyunu yönlendiren bu şahısların uygulaması gerekmektedir. ancak futbolun her alanında olduğu gibi bu işin de faturası hep taraftara kesilir.
loran vayloyan’ın istifa etmesi ya da ettirilmesi bu işi temizler mi? kesinlikle hayır. ancak en azından bir kişi azalırlar. hele bir de bu iş üzerinden ırkçılığa, ayrımcılığa laf getirenler var ki bana göre demogojiden öteye geçmez.
son sözüm ise futbol piyasasında “profesyonel” olarak bu işten para kazanan ve topluma mal olmuş/topluma yön verebilecek kişilerin bu tarz davranışlarının – renk fark etmeksizin - bir an önce azalarak bitmesidir. biter mi? bitmez.
*