efsanenin doğuşuna, en başına gidelim. 1884'te kurulan leicester şehrinin ilginç kulübü. 1891 yılında filbert street 'e taşınıp, maçlarını 110 yıl boyunca burada oynamış bir futbol takımı leicester... 2002 yılının başlarında
walkers stadyumu'na taşınıyorlar, tabii walkers ; stadın ilk adı, daha sonra bir sponsor bulunuyor ve ismi
king power arena oluyor.
tilkiler olarak biliniyorlar örneğin.
şimdi günümüze gelelim. ilginçtir şuanki piyasa değeri
95,5 milyon euro olan bir futbol takımına sahipler. yani bizim kadro daha değerli onlardan. tabii bu değer pahadaki değer, yürekliliklerinin bir karşılığı değil. jamie vardy çok konuşuldu belki ama bu takımın esas sırrı riyad mahrez'de. dünkü maçı izlerken maçın anlatımından görevli arkadaş maçı bırakıp ona daldı resmen, onu övmekten maçı kaçırdığı anlar oldu. hızlı, kıvrak ve her şeyden önce zeki bir futbolcu mahrez. genelde hızlı oyuncuların bitiriciliği kötü olur ama mahrez'in bitiriciliği de çok üst düzey. sadece mahrez mi var, hayır elbette. örneğin sol beklerinde ''yaa bu adam kim'' diyerek küçümseyebileceğimiz bir christian fuchs var. zaman zaman sağ bekte de oynatıyor ranieri onu. hiçbir özelliği üst düzey değil ama hiçbir özelliği standart altı da değil. komple bir oyuncu, ve kestiği ortalar can alıcı ortalar. eeh haliyle forveti de vardy gibi bir eleman olunca , sağdan soldan ortadan her yerden pozisyon buluyorlar.
oyun anlayışı olarak fazla ofansif değiller, ama asla rakipten korkmuyorlar. kim olursa olsun, kazanmak için oynadılar bu sene hep. orta sahaları öyle dirençli ki dakikalar geçtikçe rakip resmen boğuluyor. zaten dikkat ederseniz leicester genelde ikinci yarılarda rakibi hapsediyor yarısahaya. çünkü ilk yarıda rakibin enerjisi bitiyor. rakip ilk yarı bakıyor,tartıyor. diyorlar ki bunlarda bir şey yok biz hücum yapalım. yapıyorlar da fakat sonra görüyorlar bazı şeyleri. çoğu takım 70. dakika civarlarında bitiriyor enerjisini leicester karşısında. işin kötü yanı da şu hücum yapmazsan hiç kazanamazsın leicester'a karşı.
orta sahada gökhan inler'den faydalandılar ama ranieri'nin pek memnun olmadığı belliydi. özellikle gökhan inler'in son 2 senede çıkan hastalığı yani pas hatası, takıma zarar verdi birkaç maçta. ara transferde
daniel amartey gibi bir wonderkid'i kadrolarına kattılar. amartey orta sahaya yaratıcılık veya zeka katmaz ama direnç katar. zaten dirençlilerdi şimdi çok daha dirençli olacaklardır. çok akıllıca transferler yapıyorlar. takım gençleşiyor. ara transferde gelenlerin yaş ortalaması 20 civarında. kante gibi de bir adet canavara sahipler. önümüzdeki maçlarda amartey- kante ikilisini görücez muhtemelen. kante 24, amartey 21, mahrez 24, drinkwater 25 yaşında. oldukça genç bir orta sahaları var.koşması gereken mevkileri gençlerle, statik oynama lüksü olan kaleci, stoper gibi mevkileri ise yaşlı, tecrübeli oyuncularla kapatıp kadro içinde denge sağlıyorlar.
ranieri kısmına gelirsek; bu adamın çok abartılmaması gerektiğini düşünüyorum. evet çok iyi bir uyum yakaladı britanya'nın havasıyla ama bu onun etkisini olduğundan fazla göstermemeli. çünkü
nigel pearson ile geçtiğimiz sezonun yanılmıyorsam son 8 haftasında 7 galibiyet almışlardı. yani ranieri biraz da mirasa kondu. her italyan gibi orta saha da orta saha diyen bir hoca. taktik varyasyonları çok fazla. ancak bence işin sırrı taktikten ziyade motivasyonda. 64 yaşına gelmiş ve elle tutulur hiçbir başarısı olmayan ranieri ile, ilkleri başarmak isteyen leicester'ın birleşiminden inanç doğdu. ee taraftar da tüm dünya da destekliyor sonuna kadar. umarım şampiyon olurlar ve bir imkansız daha gerçekleşmiş olur.