bir kurumun misyonu ve vizyonunun belirlenmesidir. ali sami yen bey, ilk kurulduğunda bir vizyon belirlemiş, fatih terim bu vizyonun getirdiği misyonu edinmiş ve kulübü avrupa şampiyonu yapmıştır.
ünal aysal ise, kendisinden sonra seçilecek olan başkanların, tek bi amaca yönelik olarak çalışmasını istiyor o da şu: türk olmayan takımları yenmek, kupa kazanmak, kulüp ekonomisini güçlendirmek. teorik açıdan hiç bir sorun yok aksine çok daha iyi bir şey bu, her gelen başkan bu görevi üstlenecek ve her gelen yıl bir tık daha kazanacak galatasaray, yani başarı sürekliliği gelecek. başkan bunun çabasındadır.
başkan kurumsallaşmanın getirdiği şartları ve bahsettiğim hedefi, genel kurul kararıyla ve tüzük zorlamasıyla kendisinden sonraki yönetimlerin de uygulamasının galatasaraya ciddi boyutta fayda sağlayacağına işaret ediyor, kesinlikle katılıyorum, olmazsa eğer çok çok yazık olur.
eğer bahsi geçen kurumsal vizyon kendisinden sonra gelen yönetimlerin uygulamak zorunda olduğu bir yükümlülük haline gelirse, en az 2 yılda bir uefa ve şampiyonlar ligi maçları seyredeceğiz. burada hangi yönetici egosundan söz edebiliriz? aysal, kendisinden sonra gelen yönetimlere
aysallaşma gibi bir kavram mı dayatıyor? hayır.
kurumsallaşma ve globalleşme kelimeleri birbirine akrabadır. dünya futbol piyasası artık global bir piyasadır ve profesyonel işler ortaya koyulur. kulüplerin başında köy çobanı bulunmaz, bunu anlamamız gerek. galatasaray eğer bunu başarırsa, diğer 2 büyük kulüp bunu örnek alıp uygulamaya çalışacaktır, dediydi dersiniz. kurumsallaşmanın olduğu yerde hatadan fazla söz edilmez. çünkü var ettiği sistem, hatayı kabul etmez. her gelen yönetimin vizyonu zaten belli, tüm çalışmasını buna göre yapacak.
bu bir yönetim anlayışıdır, mali ve idari bir konudur. öyle ağıza sakız yapılacak bir şey değildir.
terim konusuna bu pencereden bakacak olursak, terim hayatının fırsatını elinin tersiyle itmiştir. sen bu kulüpte senelerce
futbol hocalığı yapacak konuma gelmeye çok yakınken çıkıp "dönüşüm süper olacak, göreceksiniz" dersen ve bunu söylerken "milli takım hocası" kimliğindeysen, kusura bakma hocam sende hatalısın.
aysal kısa vadede büyük risk almıştır. fatih terim ise davasını satmıştır, bu kadar açık. galatasaray davasını değil, milli takım davasını seçmiştir. ulan ilerlemekte olan gemiyi bırakıp, batan geminin dümenini almaya gider mi bi kaptan? kendi meslek etiğinin dışına çıkmıştır.
aysal'ın hatalarını herkes söylüyor bahse gerek yok zaten.
toparlayayım;
kurumsallaşma neticesinde misyon, vizyon ve hedefler genel kurul ve tüzük kararıyla zorlanırsa, terim'in kurtarıcı olarak bakıldığı düzen tarihe karışacak, yerine daha kısa vadeli ve sonuç odaklı profesyonel insanlar çalışacaktır. yani 3 sezon yat 2 sezon terim kurtarsın, yok öyle dengesizlik.
diyeceğim ama, ulan bahsi geçen adam da fatih terim demeden duramıyorum, keşke böyle olmasaydı, keşke hoca anlayışlı olsaydı, keşke aysal her şeyi baştan belirleseydi, keşke krizi önleseydi, keşke açık açık basın toplantısı düzenleyip deseydi hocamı milli takıma göndermek istemiyorum diye... keşke terim benim daha farklı hedeflerim var galatasaray'da deyip konuyu kapasaydı... terim'in bugüne dek anlaşabildiği bi başkan var mı?