36
gidenin arkasından kötü konuşmak olmaz. ama dayanamadım galatasaray sözlük'te yaptığı beşiktaş güzellemeleri hakkında bir iki kelam edicem.
şunu belirtmekte fayda var, camialar için muhaliflik üzerinden bir karar mekanizması varsa gezi parkı döneminde hareketi açıkca destekleyen tek klüp başkanı ünal aysal'dır.
evet belki ultraslan gerçekten utanç kaynağı bir topluluk haline geldi. ama taraftar grubu dediğin şey kaymağını 20-30 kişinin yediği ve artık çıkar odağı haline dönüşmüş bir saçmalıktan ibaret. nitekim o çok sevdiği çarşı grubu da gezi parkı eylemlerinden sonra her bir ileri geleniyle tükürdüğünü yaladı. hükümete desteklerini açıkladı. tekrar da bir muhalifliklerini göremedik açıkcası. saçmaladıkça saçmalayan, yalakalıkta çığır açan yönetimlerini bir defa bile eleştirmediler. yani çarşı bir mücadele odağı falan değildir. ali sami yen'e küfreden bir topluluktur.
beşiktaş semt olarak türkiye'nin kültürlü bir kesmi. üstüne de kanı deli bir çok öğrenci barındırıyor. gezi olaylarının bir noktasının burası olması normal. çarşı bu işin populerliğini kullandı. tüm beşiktaş sokaktayken napabilirlerdi ki? fakat ilk fırsatta da çark ettiler.
ünal aysal gezi parkı'nda ölen vatandaşların cenazesine çelenk yollarken ne beşiktaş'ı ne de çarşı'yı göremedik o cenazelerde.
çarşı beşiktaş taraftarını daha muhalif yapmaz. ülke geneline yayılmış taraftar kitleleri sadece ülke ortalamasını temsil eder. haliyle semt bazında da semt ortalamasını. türk insanı neyse milyonluk kitleler de odur. camiaların değişik refleksleri vardır zira yöneticiler, sosyolojik olaylar, kazanımlar-kayıplar bu kitenin psikolojisine ve davranışlarına etki eder. farkı yaratan bu. 20 sene aziz yıldırım'a maruz kalmakla alp yalman, faruk süren, ünal aysal, mustafa cengiz gibi isimlerce yönetilmek toplumu etkiler. nasıl etkiler? sınırlı süreyle maruz kaldığımız özbek ailesinin yarattığı psikolojik tahribata bakarak rahatlıkla kıyas yapabilirsiniz.
galatasaray taraftarının diğerlerinden avantajı; galatasaray üniversitesi'nin ve değerlerinin yarattığı ve de kollektif bellekle nesilden nesile aktarılmış, türkiye ortalamasının çok üzerinde kültürel kodlara sahip olmasıdır. zaten bu kodlar kimi zaman ve kimi tutumlarda kendini belli ediyor.
nitekim galatasaray taraftarı bir yığındır. iradesi ne yönetimlerce ne de taraftar gruplarınca kontrol edilemez. stad açılışını hatırlasın. ultraslan'ın yuhalamaları, mafyöz tiplemeleri, adnan polat'ın utanç kaynagı tehditleri bile galatasaray taraftarını susturamamıştır. yani hiç bir taraftar kitlesi galatasaray taraftar kitlesinden daha üstün değildir. bunu böyle bilsin.
dursun-duygun ikilisini saymazsak galatasaray kurumsal olarak hükümete hep mesafeli fakat saygılı olmuştur. asla kapısında yatmamıştır. fakat gelgelelim ki demirören malum en büyük yandaşlardan. fikret orman'i gördük, izledik. hele stadları inşaat halindeyken küçük hesaplarla açılışındaki olaylar nedeniyle yapımına onca laf ettikleri ali sami yen'de oynayabilmek için tayyip erdoğan ile galatasaray'ı nasıl karşı karşıya bırakmaya çalıştılar hala hafızalarda. aynı küçük hesaplar işte. bu küçük hesaplar da zorlama büyük olmalarının getirisi olsa gerek beşiktaş camiasının kollektif belleğine işlenmiş bir genetik koddur.
mevcut başkanları ahmet nur çebi'nin ise sadece bir açıklamasını bırakıyorum.
--- alıntı ---
"bizi kendi stadlarına istemeyenlerin, bizim stadımızda da işi olmayacağınız düşünüyorum. taraftarı da yönetimi de galatasaray'dan kimse stadımıza gelmesin."
--- alıntı ---
işte örnek beşiktaşlı duruşu budur.
önerim basit maskelere aldanmasın. eğrisiyle doğrusuyla konuları tam değerlendirsin. hem muhalifliğine de çok yakışacaktır.
şunu belirtmekte fayda var, camialar için muhaliflik üzerinden bir karar mekanizması varsa gezi parkı döneminde hareketi açıkca destekleyen tek klüp başkanı ünal aysal'dır.
evet belki ultraslan gerçekten utanç kaynağı bir topluluk haline geldi. ama taraftar grubu dediğin şey kaymağını 20-30 kişinin yediği ve artık çıkar odağı haline dönüşmüş bir saçmalıktan ibaret. nitekim o çok sevdiği çarşı grubu da gezi parkı eylemlerinden sonra her bir ileri geleniyle tükürdüğünü yaladı. hükümete desteklerini açıkladı. tekrar da bir muhalifliklerini göremedik açıkcası. saçmaladıkça saçmalayan, yalakalıkta çığır açan yönetimlerini bir defa bile eleştirmediler. yani çarşı bir mücadele odağı falan değildir. ali sami yen'e küfreden bir topluluktur.
beşiktaş semt olarak türkiye'nin kültürlü bir kesmi. üstüne de kanı deli bir çok öğrenci barındırıyor. gezi olaylarının bir noktasının burası olması normal. çarşı bu işin populerliğini kullandı. tüm beşiktaş sokaktayken napabilirlerdi ki? fakat ilk fırsatta da çark ettiler.
ünal aysal gezi parkı'nda ölen vatandaşların cenazesine çelenk yollarken ne beşiktaş'ı ne de çarşı'yı göremedik o cenazelerde.
çarşı beşiktaş taraftarını daha muhalif yapmaz. ülke geneline yayılmış taraftar kitleleri sadece ülke ortalamasını temsil eder. haliyle semt bazında da semt ortalamasını. türk insanı neyse milyonluk kitleler de odur. camiaların değişik refleksleri vardır zira yöneticiler, sosyolojik olaylar, kazanımlar-kayıplar bu kitenin psikolojisine ve davranışlarına etki eder. farkı yaratan bu. 20 sene aziz yıldırım'a maruz kalmakla alp yalman, faruk süren, ünal aysal, mustafa cengiz gibi isimlerce yönetilmek toplumu etkiler. nasıl etkiler? sınırlı süreyle maruz kaldığımız özbek ailesinin yarattığı psikolojik tahribata bakarak rahatlıkla kıyas yapabilirsiniz.
galatasaray taraftarının diğerlerinden avantajı; galatasaray üniversitesi'nin ve değerlerinin yarattığı ve de kollektif bellekle nesilden nesile aktarılmış, türkiye ortalamasının çok üzerinde kültürel kodlara sahip olmasıdır. zaten bu kodlar kimi zaman ve kimi tutumlarda kendini belli ediyor.
nitekim galatasaray taraftarı bir yığındır. iradesi ne yönetimlerce ne de taraftar gruplarınca kontrol edilemez. stad açılışını hatırlasın. ultraslan'ın yuhalamaları, mafyöz tiplemeleri, adnan polat'ın utanç kaynagı tehditleri bile galatasaray taraftarını susturamamıştır. yani hiç bir taraftar kitlesi galatasaray taraftar kitlesinden daha üstün değildir. bunu böyle bilsin.
dursun-duygun ikilisini saymazsak galatasaray kurumsal olarak hükümete hep mesafeli fakat saygılı olmuştur. asla kapısında yatmamıştır. fakat gelgelelim ki demirören malum en büyük yandaşlardan. fikret orman'i gördük, izledik. hele stadları inşaat halindeyken küçük hesaplarla açılışındaki olaylar nedeniyle yapımına onca laf ettikleri ali sami yen'de oynayabilmek için tayyip erdoğan ile galatasaray'ı nasıl karşı karşıya bırakmaya çalıştılar hala hafızalarda. aynı küçük hesaplar işte. bu küçük hesaplar da zorlama büyük olmalarının getirisi olsa gerek beşiktaş camiasının kollektif belleğine işlenmiş bir genetik koddur.
mevcut başkanları ahmet nur çebi'nin ise sadece bir açıklamasını bırakıyorum.
--- alıntı ---
"bizi kendi stadlarına istemeyenlerin, bizim stadımızda da işi olmayacağınız düşünüyorum. taraftarı da yönetimi de galatasaray'dan kimse stadımıza gelmesin."
--- alıntı ---
işte örnek beşiktaşlı duruşu budur.
önerim basit maskelere aldanmasın. eğrisiyle doğrusuyla konuları tam değerlendirsin. hem muhalifliğine de çok yakışacaktır.