26
aktif ve hararetli olarak iki üç gündür, ancak irili ufaklı olarak birkaç ay, hatta birkaç senedir süregelen bir tartışma mevcut. ikiden fazla taraf bulunuyor bu tartışmada. bu başlığın olduğu söz öbeği de hem bu platformda, hem sosyal medyada, hem de taraftarların karşılıklı diyalogları arasında arda turan'ın galatasaray'a transferi üzerinden dönen tartışmaların çıkış noktası.
gayem kafasının içinde su kamışı taşıyan beşiktaşlılar gibi 'çok şerefliyiz moruk öyle böyle değil' kafasında olmak değil. ben başka bir şeyden bahsediyorum.* galatasaray hepimizin çok sevdiği, istisnasız tüm taraftarının küçücük çocukken en saf duygularla tutulduğu bir camia. sevdiğimiz kulübümüzü en değerli - maddi ya da manevi, öznel veya nesnel, somut ya da soyut hiç farketmez - varlıklara benzetir, ona layık görürüz öyle değil mi? sloganlara, tezahüratlara mevzu bahis olan bu başlık da buna çok iyi bir örnek. galatasaray taraftarı, kulübünü en değerli gördüğü şey olan kupalara layık buluyor.
kupalara layık olan kulübün, bu uğurda kendisini bu layık olduğu şeye en kısa ve direkt taşıyacak isimlere (aracılara diyelim ona) ihtiyaç duyması da bundandır diye düşünüyorum. yani fatih terim, ünal aysal, dursun özbek, igor tudor, mustafa cengiz, metin oktay, gündüz kılıç, radamel falcao, mbaye diagne, milan baros, arda turan ve daha ismini burada anamadığım birçok karakter de bu uğurda fayda sağlayacağı düşülen kişiler. tüm bu karakterler demek ki galatasaray'ın layık olduğu kupalara uzanması adına kulüp bünyesine dahil olan isimlermiş. aralarında başarılı olan var, çok yanlış bir isim olup, takımı bir santimetre bile ileri taşıyamayan da.
tüm bu tartışmaları tekrar değerlendirelim. galatasaray, layık olduğu şey eğer kupa ise sorun yok. arda da gelsin, emre belözoğlu da gelsin, volkan demirel de gelsin, aziz yıldırım da gelsin, nihat özdemir de gelsin. çünkü bu slogan zafere giden her yol mubahtır zihniyetini de ortaya koyuyor. yanlış değerlendirdiysem özür dilerim.
arda turan ve daha önceki tüm karakterleri takıma transferini, kulüp bünyesine dahil olmasını değerlendirirken bu sloganı ya da tezahüratı düşünelim. çünkü galatasaray kupalara layıktı, iyi karakterlere, büyük sporcu ve yöneticilere değil. öyle olsa, bu söz olmazdı.
tabi florya'nın artık neresinde olduğunu bilmediğim bir söz de var, seni bu kulübe getiren yeteneğin bu kulüpte tutacak olan ise karakterindir diye. öyle bir şey yokmuş arkadaşlar, şehir efsanesiymiş o. ya da metinlerin olduğu dönemler için geçerli olabilir, metin oktay'ın oynadığı dönemlere şahit olmadığım için bilmiyorum. tabi bir de gündüz kılıç tarafından sarfedilen his takımı tabiri var. o da yine şahsı tarafından bizzat görüp duymadığım bir vecize.
bizler, keşke tuttuğumuz kulübü kupalara değil de, daha kutsi hedef ve mertebelere layık görseymişiz. çünkü bu başlığın söz konusu olduğu hedefe göre yanlış yapılan bir şey göremiyorum ben. 'arda artık takımımıza katıldı, bize de bu saatten sonra desteklemek düşer' diyenler için zaten hiçbir sıkıntı yok. belli ki kulübün karar mercileri de bu konuda hemfikir. bu yazıyı yazmaktaki amacım kimseyi üzmek, kırmak, kimse ile polemik yaşamak değil. bu yazıyı yazarken de düşündüm, değerli vaktinizi aldığım için özür dilerim. arda konusunda benimle hemfikir olun, olmayın, kimseye doğrudan yöneltmedim bu cümlelerimi. üzdüğüm, kırdığım bir şey oldu ise de hakkınızı helal edin, benden yana helal olsun.
gayem kafasının içinde su kamışı taşıyan beşiktaşlılar gibi 'çok şerefliyiz moruk öyle böyle değil' kafasında olmak değil. ben başka bir şeyden bahsediyorum.* galatasaray hepimizin çok sevdiği, istisnasız tüm taraftarının küçücük çocukken en saf duygularla tutulduğu bir camia. sevdiğimiz kulübümüzü en değerli - maddi ya da manevi, öznel veya nesnel, somut ya da soyut hiç farketmez - varlıklara benzetir, ona layık görürüz öyle değil mi? sloganlara, tezahüratlara mevzu bahis olan bu başlık da buna çok iyi bir örnek. galatasaray taraftarı, kulübünü en değerli gördüğü şey olan kupalara layık buluyor.
kupalara layık olan kulübün, bu uğurda kendisini bu layık olduğu şeye en kısa ve direkt taşıyacak isimlere (aracılara diyelim ona) ihtiyaç duyması da bundandır diye düşünüyorum. yani fatih terim, ünal aysal, dursun özbek, igor tudor, mustafa cengiz, metin oktay, gündüz kılıç, radamel falcao, mbaye diagne, milan baros, arda turan ve daha ismini burada anamadığım birçok karakter de bu uğurda fayda sağlayacağı düşülen kişiler. tüm bu karakterler demek ki galatasaray'ın layık olduğu kupalara uzanması adına kulüp bünyesine dahil olan isimlermiş. aralarında başarılı olan var, çok yanlış bir isim olup, takımı bir santimetre bile ileri taşıyamayan da.
tüm bu tartışmaları tekrar değerlendirelim. galatasaray, layık olduğu şey eğer kupa ise sorun yok. arda da gelsin, emre belözoğlu da gelsin, volkan demirel de gelsin, aziz yıldırım da gelsin, nihat özdemir de gelsin. çünkü bu slogan zafere giden her yol mubahtır zihniyetini de ortaya koyuyor. yanlış değerlendirdiysem özür dilerim.
arda turan ve daha önceki tüm karakterleri takıma transferini, kulüp bünyesine dahil olmasını değerlendirirken bu sloganı ya da tezahüratı düşünelim. çünkü galatasaray kupalara layıktı, iyi karakterlere, büyük sporcu ve yöneticilere değil. öyle olsa, bu söz olmazdı.
tabi florya'nın artık neresinde olduğunu bilmediğim bir söz de var, seni bu kulübe getiren yeteneğin bu kulüpte tutacak olan ise karakterindir diye. öyle bir şey yokmuş arkadaşlar, şehir efsanesiymiş o. ya da metinlerin olduğu dönemler için geçerli olabilir, metin oktay'ın oynadığı dönemlere şahit olmadığım için bilmiyorum. tabi bir de gündüz kılıç tarafından sarfedilen his takımı tabiri var. o da yine şahsı tarafından bizzat görüp duymadığım bir vecize.
bizler, keşke tuttuğumuz kulübü kupalara değil de, daha kutsi hedef ve mertebelere layık görseymişiz. çünkü bu başlığın söz konusu olduğu hedefe göre yanlış yapılan bir şey göremiyorum ben. 'arda artık takımımıza katıldı, bize de bu saatten sonra desteklemek düşer' diyenler için zaten hiçbir sıkıntı yok. belli ki kulübün karar mercileri de bu konuda hemfikir. bu yazıyı yazmaktaki amacım kimseyi üzmek, kırmak, kimse ile polemik yaşamak değil. bu yazıyı yazarken de düşündüm, değerli vaktinizi aldığım için özür dilerim. arda konusunda benimle hemfikir olun, olmayın, kimseye doğrudan yöneltmedim bu cümlelerimi. üzdüğüm, kırdığım bir şey oldu ise de hakkınızı helal edin, benden yana helal olsun.