---
alıntı ---
alayınızı...
küfürü, maçlara yeni gelenler pek sevmiyorlar. özellikle çocuk ve kadınların maçlarda küfürlerden çok rahatsız oldukları yazılıyor, çiziliyor. sanki hayatımızın içinde yokmuş gibi, ya da sanki biz hiç küfretmeyen bir milletmişiz gibi... düşündük taşındık, bu küfür mezvuuna kesin ve özellikle basınımızın pek seveceği “bilimsel” (yani bayağı pozitivist) bir yaklaşım getirelim dedik... bir profesör doktor arkadaşımıza “yahu, şu küfür denen şey nedir, bilimsel bir izahı var mıdır?” diye sorduk... önce düşündü, sonra “ ben bu konuda şizofrengi dergisi’ne bilimsel bir makale yazmıştım. hatta o makaleyi geçen yıl new york’ta uluslararası epidemik ensefalit kongresi’nde de bildiri olarak sunmuştum. o kadar çok beğenildi ki scientific ındex’te de yer aldı ; bugüne kadar 800 tane alıntı yapmışlar, geçen baktığımda gördüm” deyince, “aman bize gönderiver” dedik. rica ederiz, okuyunuz!
tanımı: küfür, hava yolu ile insana bulaşan kronik bir ensefalittir. etken olan virüs, insan salyasıyla çıkar ve diğer insanlara otistik yoldan bulaşır. etken virüse karşı bedenin birçok savunma mekanizması vardır, ki bunların hiperaktivasyonu insan canlısının otistik olmasına yol açar. küfür çok eskiden beri tanınan bir hastalık olmasına rağmen, ancak günümüzde bu satırların - sizin satırlarınızın - yazarı - sizin yazarınız - tarafından insan beynine ensefalit etkeni olduğu ispat edilmiştir. yani ben buldum.
tarihçe: tarihde ilk küfür, meşhur elma mevzusundan dünyaya intikal hadisesinde adem tarafından havva’ya hitaben “göte geldik” özdeyişi ile başlamıştır. yaratıklarımızda baş gösteren ve ilk toplumsal başkaldırı denemesi olan bu ifade muhteremlerin birer maymuna dönüştürülmesiyle sonuçlanmış ve insanlığın evrim süreci başlamıştır (din-darwin sentezi). günler ayları, aylar mevsimleri. mevsimler... ya işte bir sürü yıl geçer. artık olacak canlının beyni küfür ile tanışmıştır. kromozomlarına da bulaşır bu pislik. araya cümle girdi. bir sürü yıl daha geçer ve maymunlar tekamül etmeye başlar. maymunlar arası inanılmaz bir fuhuş süreci başlamıştır. maymunluk homo sapiense doğru bilinçsiz ve fakat kararlı adımlarla ilerler. pepsi içen ve el becerilerini geliştiren maymunlar homo kısmında evrimlerini tamamlar ve ibne hakemlerin nüvesini oluştururlar. böyle böyle giderken akif’in “medeniyet dediğin tek dişi...” dizeleri ile maymunluk biter ve insanlık başlar.
sosyolojik birimler kurulur. insanlar “biz bi bok yiyemedik bari çocuklarımız” düşüncesiyle ve uygarlaşmak amacıyla eşşek gibi çalışırlar. bir kısmı evrimlerini orada tamamlayarak eşşek olarak kalırlar, günümüze kadar gelirler. eşşek zikmek o günlerden kalma “çalışanı çükelim” mantığının bir ürünüdür (türk-darwin sentezi). şimdiki tüketim ekonomisine varışta küfürbazlık önemli bir yer işgal eder. tarihde binlerce epidemik küfür ensefalitinin tetiklediği ayaklanmalar olmuştur.
maymunluktan kurtulup eşşek olmadan neslini sürdürebilenler memnuniyetsizliklerini küfürlerle dile getirmişlerdir. padişah onları eziyorsa “sokayım böyle krala” diyenlerin örgütlenmesiyle bazı kazanımlar elde edilmiştir. ne sandınız, yoksa o zamanlar onların yerine düşünen ve karar veren “gerçeklerin er meydanı “mı itici güç idi? başlangıçta kronik beyin hasarına yol açan bir hastalık olarak ortaya çıkan küfür, evrim sürecinde hemen her insanın beyninde olumlu bir merkez olarak haklı bir yer işgal etmiştir.
dedemin dedesinin zamanında garibanların düzene karşı en belirgin ortak paydası küfür idi. e tabi “medya” yok, “ kısa bir reklam arasından sonra şok dosyalar” yok, “ bizi izlemenizde yarar var efendim” yok, peki ne var? “ananın ve avradının ilgili yeri “ var, var da var. günümüzde insan canlısının sahip olduğu ender değerlerden biri beyindeki küfür merkezidir. ne yazık ki, babalar da evrim esnasında boş durmamışlar ve bu merkezi keşfetmişlerdir. önceleri küfür merkezi beyinden dile serbest salınım şeklinde ulaşırken, babaların uygulamaya soktuğu ağır baskılar karşısında organizma müdafaya çekilmiş ve döt sıkışmadıkça bu merkezden faaliyet sınırlanmıştır. günler ayları,... ondan sonra beyindeki bu küfür merkezi artık kontrollü çalışmaya başlamıştır. evrimde önemli bir yer alan bu gelişmede “kibar virüs” adlı bir mikroorganizmanın etken olduğunu toriçelli bey iddia etmiş ve zamanın mualif kanadı tarafından zikinden tavana asılmıştır.
ancak ağırlığı taşıyamayan çük kopmuştur. tarihte ilk kez, penisin zannedildiği gibi esnek esnek bir organ olmadığı bu incelemeyle ispat edilmiştir (toriçelli deneyi). artık insan canlıları birbirlerinden hoşlanmasalar bile, kibar konuşmayı öğrenmişlerdir. bu tekamülün tarihdeki ilk örneği brütüs olayıdır. beyindeki küfür merkezi evrim sürecinde baskılanmasaydı da serbest salınım içinde olsaydı, sezar’ın olası son cümlesini ders kitaplarına koyacak müsteşarda döt isterim ben. günler, aylar, mevsimler geçince bu merkez üstündeki baskılar sanatın inkişafına yol açmıştır. insan canlısı hakaretlere bile uğrasa “tahir efendi bana kelp demiş, iltifatı bu sözde zahirdir”vari şiirlerle savunma yapmışlar, “itikatımca kelp tahirdir” gibi gibi komik saldırılarda da bulunmaya başlamışlardır. halbuki önceleri benzer durumlarda “tahir ananı zikim” gibi son derece yalın bir anlatıma sahip olan insan canlısı artık ağır baskıların etkisi ile değerli küfür merkezini rötuşlamalara tabi tutmaya başlamıştır. günler, ayları, gel zaman, git zaman, shapiro isimli bir tıp doktoru gilles de la tourret sendromu diye bir hastalık üzerine araştırmalar yapmaya başlamış. shapiro hastalarını incelerken (tam 250 olgu) bir bakmış çocuklar küfür ediyorlar. tabi shapiro kibar adam. terbiyesizler deyip geçiyor. ilacını veriyor. oturuyor bu çocukları yayınlıyor. şimdi bu çocuklar niye küfür ediyorlarda şiir okumuyorlar veya şarkı söylemiyorlar? demek ki, beyinde küfürler ayrı bir yerde kayıt ediliyor. hangi merkez?
sizler artık biliyorsunuz. anladınız. bak hepsi doğru. yalancıya hamamcı azmi masaj yapsın. işte tarihçe kısmı böyle. toparlayalım. evrimi öğrendik. küfür virüsünün organizmaya girip yerleştiğini ve evrimle beyinde böyle bir merkez husule geldiğini ve sonradan bazı kötü adamlar tarafından bu merkezin köreltildiğini öğrendik. bu merkezin tıpta ender görülen bir hastalıkta inhibisyondan kurtulup aktive olduğu hususunu pekiştirdik. etken virüsün bir şekilde organizmaya girip beyindeki bazı kimyasal maddeleri bloke ederek canlıda dayanılmaz bir küfür etme isteğinin oluştuğunu anladık.
patogenez: virüsün vicuda asıl giriş yolu deridir. kulak,gözbebeği, hava yolu hikaye. küçük kan damarlarının endotel hücrelerinin sitoplazmasına yerleşir. burada çoğalıp zaman içinde damarda çatlaklara neden olur. (ar damarı çatlaması)
etyoloji: virüsün özel bir adı yoktur. kendi adımı verecem ama dötüm yemiyo. klinik belirtiler: virüs vicuda girdikten sonra kuluçka dönemi girdiği insan canlısına göre değişiyor. kuluçka dönemi denir ona. tavuk sensin. ilk belirtiler ürperme, halsizlik, baş ağrısı, bacak ve sırtta ağrılar ve iştahsızlık. 2-3 gün içinde ateş yükselir. 4. günden sonra ateş 40 dereceye kadar çıkar ve canlı iyileşinceye veya ölünceye kadar kalır (ateşli taraftar deyimi buradan geliyor sanırım). bu dönem en kritik dönemdir. virüs ya beyinde inhibisyon görevini layıkıyla yapar ve canlı “mına koyim” diyerek olaylara tepki vermeye başlar, ya da “tırsma” antikorları virüsün .mına kor. bu antikor çok yoğunlaşırsa virüsler ile beraber beynin de invagine olmasına yol açtığından demansiyel bir tablo ile karşı karşıya kalırız. bu iki ihtimalden daha sık görülen durum şöyledir: ”tırsma” antikoru ile virüs arasında amansız bir savaş başlar ve yıllarca sürer. zaman zaman biri diğerine üstünlük sağlar. sükunet halinde antikor, tepki hallerinde ise virüs galip gelmiştir. son bir tekrar, birlikte söyleyelim. canlının tepki vermesi küfür ile başlar. yeni bir şey öğrenen, şaşıran, üzülen, sevinen insan canlısının ilk tepkisi küfürdür. ancak bu olumlu insani tepki derhal ekstrapiramidal sistemin baskılanmasıyla cılızlaşır.
labaratuvar tanısı: şüpheli canlıdan alınan kan örneği peritonuna şırınga edilerek çayıra salınan eşşeğin davranışlarının izlenmesiyle anlaşılır. yahut yüksek performanslı likit kromatografi yöntemi ile aynı deneğin mahrem yerine bu likit kaçırılır ve inceleme tamamlanır.
epidemiyoloji: epidemik küfür dünyanın her tarafında, bilhassa sıcak iklimlerde görülür. harp. zelzele, kıtlık yıllarında salgın halini alır.
tedavi: ben bu hastalığı pek sevdiğimden bu bahsi öğretmeden geçiyorum.
korunma: sanıldığı kadar korkunç bir fenomen değildir. korunmaya gerek yoktur. bir başkaldırı öğesidir. insan beyninde sadece küfürlerin depolandığı özel bir merkez olduğunu düşünürseniz, bireysel ve toplumsal mutluluğun ilk adımı olan bu melekeye daha sıcak ve yumuşak bakabilir, hatta benimseyebilirsiniz. küfür etmenin günümüzde ağır bir suç ve cezasının da hatırı sayılır olduğunu unutmayınız. sistem, egonun manevi hasarına karşı bu kadar hassas olamaz. bunun başka bir nedeni olmalı!
alayınızı zikim... (viral etki)
saygılarımla... (tırstım)
---
alıntı ---
*ayrıca;
(bkz:
küfürün keyifli tarihi)