böyle günlerde yazı yazmak çok zor.
galatasaray ile alakalı güzel olan az şey var şuan. içimiz yanıyor, midemiz kaynıyor, nerede teselli bulacağımızı bir türlü bilemiyoruz. futboldan soğuyoruz bir yerde. tabi bizim gibiler için futboldan soğumak demek hayattan soğumak demektir. bu durum nice başarılar yaşamış bu koca camiayı bir karmaşaya itmekte ve dibe vurmasına neden olmaktadır. dibe vurma derken puan tablosundaki durumu baz alarak konuşmuyorum, her anlamda bir dibe vurma söz konusu, kültürel, yapısal, düşüncesel vs.
ben böyle bir dönemde
galatasaray’ımın verdiği acılar ile kavrulurken, bana 2 sezonda yaşattıklarını aynaya baktığımda anlayabiliyorken,
galatasaray’ıma adayacağım iki erkek evlada sahip oldum. nedendir bilinmez onları gördüğüm andan itibaren
galatasaray içinde bir umut doğdu içime, onların tribünde armaya destek verdiğini hayal ettim önce, acayip duygulandım, sonra neden olmasın sahada da olabilirler dedim, hatta dedim sahada olmalarının ne önemi var galatasaray’a hizmet eden bir görev dahi olsa beni çok gururlandıracağını düşündüm…
onların artık anacakları bir
ali sami yen var, onların artık anılarını dinleyecekleri bir
metin oktay’ları var, onların artık
babagündüz nasihatları var, onların okuyarak tüketemiyecekleri bir tarihleri var. onların
galatasaray’ları var!
benim artık iki oğlum var…
benim artık iki aslanım var…
onlara sarı kırmızı bir hayat hazırladım...
onlar artık
armanın peşinde!