• 4
    --- alıntı ---

    bir de total futbol için akılcı futbol tanımlaması var. elbette akılcı futbol da diğerleri salakça değil herhalde. bunu böyle göstermeye gerek yok, total futbolu benimsemeyenlere ayıp oluyor. ve total futbol olmazsa kaos futbolu olacak diye bir fikir de yok. o yoksa ille de öbürü, şart değil ki.
    kafa karışıklıklarından biri de kaos futbolunun isminden kaynaklanıyor. ismi sizi aldatmasın, fatih terim’in galatasaray’ının sahanın her yerinde rakibe bastığı, kaptığı toplarla rakip kaleye gittiği bir oyun şekli kaos futbolu. 80’lerin sonundaki gullit, rijkaard, van basten, baresi, donadoni’li kadrosuyla milan’ın oynadığının biraz daha seri şekli. milli takım’ın euro 2008’de oynadığı değil.
    galatasaray’ın oyununu pas falan yok, vur hakan şükür’e indirsin, dönen topları vur kaleye şeklinde hatırlayanların gençliğine veriyorum.

    --- alıntı ---
    alıntı : captano.blogspot.com
  • 6
    fatih terim'in galatasaray ve fiorentina takımlarına oynatmış olduğu güzel futbola atılmış çamurdan başka bir şey değildir. eğer böyle bir futbol* varsa ve buna futbol demek mümkünse bu türden bir futbolu ancak halı sahalarda görebilirsiniz: kazma halı saha oyuncularından birisi topu ayağına alır, ne yapacağını bilemez ve topun kontrolünü bir şekilde kaybeder; zavallı top da zaten o kazmadan kurtulup dışarı kaçmak için fırsat arar ama halı sahanın etrafını çevreleyen duvar ve tel örgüler buna müsaade etmez ve top çaresizce duvar ve tel örgülere en yakın yere yuvarlanır. sonra o kazma oyuncu rakip takımdan bir kazmayla beraber duvarın dibinde korkuyla bekleyen topu saklamak, kapmak veya o noktadan uzaklaştırmak amacıyla hamle yapar. kaos, karmaşa, anarşi artık sıfatı her neyse o noktada başlar zaten... her iki kazma sahanın kenarındaki tel örgülerden tutunarak zavallı topu tepiklemeye, ezmeye, büzmeye başlar. futbol topuna tel örgülere tutunarak yapılan bu linç ve tecavüz zaman zaman dörtlü beşli kazma yığını halinde bile tezahür edebilir. futbolu azıcık bilen ve oynamak isteyen adam ise sahanın ortasında elleri belinde "hay oynadığınız topu sikeyim" diye acı acı homurdanır. şayet kaos futbolu diye bir şey varsa bu futbol ancak yukarıda anlattığım gibidir. buna da futbol falan denmez.

    mehmet demirkol'un fatih terim'in oynattığı veya galatasaray'ın oynadığı güzel futbolu "kaos" şeklinde nitelemesi çok normal; herkes meşrebince çünkü.
    fakat mehmet demirkol'un literatüre sokmaktan imtina ettiği bir futbol daha var: "patos futbolu"
    patos* futbolu ekilen tarlalarların futboludur. sahada oynanmaz. rekoltesi 18'de 17+1 olacak derecede yüksektir.
  • 16
    kaos futbolu dediğimiz şey aslında doldur boşalt değildir. rakip takımın kaosu hissetmesi demektir. yani oynayan takım sistemli bir şekilde rakibi boğar. aynı anda 3-4 farklı şablonu kullanmaya hazırdır. oyun kurucu oyuncunun o an verdiği karara göre bunlardan birini kullanır. aynı maç içinde hem pozisyona dayalı total futbol, hem kontratak hem de uzun top taktiğini kullanır takım. bunu akıllıca yaparsan rakibi boğarsın, üçe dörde gidersin ha yok saçma bi şekilde oynarsan olay doldur boşalta gidiyor iş.

    doğru oynandığı takdirde dünyanın en zevkli maçını izletir izleyene
  • 17
    #2083380 numaralı entryde belirtmiştim. aklıma geldi tekrar yazayım, açayım istedim.

    teknik taktik nedir bilmeyen türk spor medyası tarafından doldur-boşalt olarak zihinlere kodlanmış futbol taktiği. lakin o iş öyle değil. eskilerin muazzam futbol taktiğidir. izleyicide muazzam bir haz uyandırır ki çoğu taraftar başarılı oynanan bir kaos futbolunu sekse tercih edebilir. peki neden eskinin taktiği? çünkü alan markajı yapan takıma karşı oynanmıyor.

    bundan 5-10 yıl öncesine kadar her takım hücum setleri çalışıyordu. catenacciosu ünlü italyanlar bile savunma taktiği çizmiyordu. 3 tane aygır koyarsam defansa yeter diyordu ki catenaccio çok çetrefilli bir savunma anlayışı değildir. temelde 3 stoper ve iki kanat beki yeterlidir. çünkü 5 savunmacıyla adam adama markajda adım attırmazsınız. e tabi italya'da sertliğe de izin vardı, adım mı attı; o adım atan ayakları yerden kesersin olay biter.

    ama artık olay çok değişti. birincisi, orta sıra ve alt sıra takımları genelde büyük takımların oyunlarından etkilenir. dünya'da binlerce profesyonel futbol takımı var ama bırak binlerceyi onlarca futbol anlayışı dahi yok. her ligde de büyük takım sayısı arttı. makas daraldı. böyle olunca büyük takımlar, büyük hocalar 3 puana giderken ceplerdeki 1 puandan da olmamak adına defansif taktikler de çizmeye başladı: alan markajı. alan markajı temelde rakibi ceza sahası ve çevresine sokmamaktır. her oyuncu belli bir rakipten değil, belli bir görevden sorumludur. tavan yaptıran ise guardiola barcelonasıdır. hava toplarından pique, pas aralarından mascherano sorumlu olmuştu bu takımda. ilk başlarda pek inandırıcı gelmese de kimseye orta ve alt sıra takımlarının da alan savunmasına gitmesinin yolunu açtı bu taktik. bugün akhisar, osasuna, mainz alan savunmasıyla oynuyor. hoffenheim geçen sene forvetsiz taktikle büyük başarı elde etti. çünkü defans ve orta sahada her türlü üstünlük onlardaydı. topu dolaştıra dolaştıra da ceza sahasına girdikleri sürece son vuruşu kimin yaptığı önemsizdi.

    konumuza dönecek olursak, kaos futbolu şunu temel alır; karşılayan rakibe göre ve senin futbolcunun meziyetine göre hücum planı. yani aynı anda hep kontratak hem total futbol hem doldur boşalt hem gegenpressing. ne derseniz. hepsini aynı anda uygulayabilmeniz lazım. bunun için gerekenler;

    1- farklı oyun planlarını oynayabilecek meziyette futbolcular,
    2- adam adama savunma yapan rakip.

    örnek vermek gerekirse; real madrid'i düşünelim. amaç ronaldo'yu ceza sahasında topla buluşturmak olsun. savunmadan top modric'e geldi. eğer sağ tarafındaki bale'a oynarsa, bale topu alacak süratli bir şekilde kat edecek rakibini geçecek ve ceza sahasında ronaldo'yu bulacak, gol.
    ya da modric solundaki kroos'a oynayacak, o isco'yu bulacak, ordan modric - casemiro - ronaldo - kroos tekrar pas yapacak, aradan ceza sahasına arapası bırakılacak ronaldo vurdu, gol.
    ya da pas oyunu etki etmeyecek ceza sahası dışından modric vuracak, gol.
    ya da pas oyunu etki etmeyecek sağ ve sol kanattan bindiren marcelo, carvajal ikilisinden birine top verilecek, onlar ortalayacak ve gol. muhtemelen ronaldo.

    bunların hepsi birinci maddenin getirileri. bugün de yapılıyor bunlar. madrid bugün de bu planları aynı maçta uygulayabiliyor. ancak rakipleri alan savunması yaptığı için her zaman ceza sahasında 3-4 kişi konumlandırmış oluyor. kaos yaşamıyor. kaos futbolu rakibe kaos yaşatmaktır. başını döndürmektir. ancak artık başı dönmüyor kimsenin. bu planların hepsinde eğer adam adama markaj yapsalar farklı kişileri savunmak zorunda kalacaklardı, şaşıracaklardı. kaos olacaktı. alaves teknik direktörü kulübeden zidane'a bakıp usulca yardımcısına "sikerler oğlum hepimizi sikerler" diyecekti. ama demiyor. çünkü senin nasıl geldiğini umursamıyor. sana diyor ki gel, ama ceza sahasına giremezsin. kaosu yaşamıyor.

    o yüzden devri kapanmış bir oyun anlayışıdır kaos futbolu. türkiye'de terim'in ilk döneminde galatasaray uygulamıştır. hani gegenpressing, total futbol, kontratak futbolu başlıklarına "e bunu uefa zamanı galatasaray oynadı ilk" diyoruz ya, hah işte bunun sebebi bu. fatih akyel sağdan bindirip çat jardel'i buluyordu mesela, başı dönüyordu real madrid'in. veya milan deplasmanında bir anda ceza sahasına uzun gönderiyordu serbest vuruşu hagi, hasan vuruyordu kafayı. kimse ne bok döndüğünü anlamıyordu. çünkü hasan'ı tutması gereken kişi, hasan'ın olması gereken yerdeydi ama hasan orada değildi. veya uefa finalinde bir ara topuyla arif kaleciyle karşı karşıya kalıyordu. kaçırıyordu yüzde yüzlük pozisyonu. bilemedin hiçbir şekilde olmuyorsa hagi 40 metreden yolluyordu topu monaco ağlarına, kutlamaya giden ilk kişi, ona mesafe olarak en yakın olan taffarel oluyordu. ya da bakıyordu hagi, rakibi kendisine yetişemeyecek seviyede, dakika olmuş zaten son dakika kondisyonu bitik. giriyordu ceza sahasına vuruyordu yakın köşe tavana. bekledik bunu çok bekledik diyorduk. bilbao defansı şaşkın, pas yapmasını beklerken kaosa sürükleniyordu.

    işte kaos futbolu tam olarak budur. rakibi öldürür, intihara sürükler. rakip soyunma odasında matem havası oluşturur. "sen o adamı nasıl tutamazsın" kavgaları yaşatır. mutsuz eder. kaos futbolu rakibi mutsuz eder.

    dünya'nın -bana göre- en güzel oyun anlayışıdır. izlerken sıkılmazsınız. zevk alırsınız. ama artık devri sona erdi. lütfen doldur-boşalt taktiğini ya da kafası kesilmiş tavuklar gibi bir oraya bir buraya koşan takımların futbolunu kaos futboluyla karıştırmayın. çünkü bu olay efes antik kentine gidip "allah'ın taşı yav" demekle aynı şey. nereden aklıma geldiyse.

    başı döndü madrid'in başı...
  • 18
    dünya üzerinde futbol kimliğini oluşturabilen milli takımların her turnuvada söz sahibi olduklarını biliyoruz. bunun çok sayıda örneği mevcut. en çok dünya kupası kazanan brezilya'da bu joga bonito'dur. futboluyla bir döneme damgasını vurmuş, hollanda için bu total futbol'dur. almanya her zaman istikrar ekolü olmuş ve her zaman milli takımlarında bayern münih'in iz düşümü yansımış gegen pressing'le bezdirmişlerdir. bunun yanında italya'da catenaccio, ispanya'da pep guardiola'nın başlattığı xavi iniesta'lı pas futbolu, bunların hepsi futbolun devrim anlarının ve temel öğelerinin devlet bayraklarına yansımalarıyla ortaya çıkmış futbol fikir ve kimlikleri. türkiye'de ise başarıya ulaştığımız iki turnuva irdelendiğinde, 2002 dünya kupası 3. lüğünü elde eden milli takımın fatih terim'in döneme damga vuran ekibi olduğunu, avrupa 3.lüğü kazanan takımın yine fatih terim takımı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. bu iki takımda da belirli karakter özellikleri dönemin galatasaray takımı ile örtüşür. yine fatih hocamızın 2011-13 döneminde bizimle beraber çıktığı şampiyonlar ligindeki müsabakalarda oyunu rakip sahaya yıkmaya dayalı baskıcı kaotik futbol örneğini görmekteyiz. tüm bu başarılar rastlantı değil bir futbol adamının futbol anlayışının yansımasıdır. futbolda oyun içi dizilişler yaklaşık her 3-5 yılda değişir. ancak genel anlamda futbol ne kadar modern olursa olsun kazandıran kimlik bürünülen futbol kimliği asla kaybettirmez. eğer kaybediliyorsa o noktada dönüp, o ülkeye bakın mutlaka kazandıran kimlikten, karakterden uzaklaşmakta olduğunu görürüz. işte bizim de jupp derwall ile temelleri atılan, fatih terim ile zirvesini gören kazandıran kimliğimiz kaos futboluna ülke olarak sımsıkı sarılmalıyız. dün bunu 4 orta saha ve iki santrafor ile yapmıştık. bugün değişen dizilişle 2 libero 2 kanat bir oyun kurucu ve bir santraforla yapmamız gerekiyor. yine yapalım. galatasaray'ın kimliği kaos futboludur. boğucu bunaltıcı bayıltıcı bezdirici silindir gibi ezen prestir. bunu bilelim, bunu takımımızdan isteyelim. altyapı öğrencilerimize bunu öğretelim. bu kimlik galatasaray için nasıl ki ilklerin uefa'nın anahtarı olmuşsa bugün de yine ilklerin enlerin ve en büyüğün anahtarı olacaktır.
  • 19
    (bkz: fatih terim futbolu)

    25 ağustos 2019 galatasaray konyaspor maçı'nda güya ilk 60 dakikada iyi oynamışız.

    yahu ben başka bir maç mı izledim?
    bizim takımın yaptığı tek şey orta sahada rastgele top gezdir, sonra ver mariano'ya veyahut nagatomo'ya alakasız orta yapsınlar belki gol olur.

    bireysel anlamda yetenekli oyuncularımız hani bir şeyler yaparsa gol atıyoruz, yoksa rezillik.

    verkaç yok,
    boş alan koşusu yok,
    uzaktan şut yok,
    çapraz koşu yok,
    önde alan daraltma presi yok,
    yok yok yok

    peki ne var?
    organize olmayan rastgele ya da bireysel beceri ile atılan goller.

    bakın bunun en büyük ispatı da yıldız oyuncularımızdan biri eksik olduğunda (belhanda, feghouili, onyekuru vs) bu takımın girdiği pozisyon sayısı %50 azalıyor.

    şu takım süper ligin en değerli takımı, hoca 2 yıldır takımın başında, istanbul büyükşehir belediye takımının beceriksizliği ile karambole kazanılmış şampiyonluklarımız var.

    evet kimse kusura bakmasın ama karambole.
    zira şampiyon takım avrupa'da bu kadar rezil olmaz.

    haa sizler türkiye ligi şampiyonluğu ile mutlu oluyorsanız buyrun devam edelim arkadaşlar, bu 5 puanlık fark bizi korkutmasın, sonuçta 8 puan da kapanır, 18 puan da.

    ama bu takımın kuruluş felsefesi zaten türk olmayan takımları yenmek.
    yarın bir gün şampiyonlar ligi maçlarımız başladığında takke düştü, kel göründü sözünü daha iyi göreceğiz zaten.

    fatih terim hocamdan allah razı olsun, 1.5 yıldızımız onun sayesinde var.
    ancak onun devri bitti artık, çağa ayak uyduramıyor.

    special dediğimiz jose mourinho bile bugün kulüp bulamıyor, çünkü avrupa'da kimse adamın mazisine bakmıyor.

    sistem varsa başarı eninde sonunda gelir ama bu düzensiz kaotik oyunla bugün varsın, yarın yoksun.

    (bkz: aslolan galatasaray'dır)
  • 21
    son zamanlarda panik futboluna evrilmiştir. süper lig'de ya da genel olarak türk kulüplerinin maçlarını izlediğinizde böyle kesif bir panik kokusu almıyor musunuz? futbolcular oynadıkları taktiğe hiç güveniyormuş gibi gelmiyor. bir seyirci olarak o izlenimi ediniyorum sürekli. eğer bir itibar varsa maçın 20. dakikası civarı zirve yapıyor ve akabinde dibe doğru yol almaya başlıyor adeta. avrupa maçlarında bu olgu bütün çıplaklığı ile görülüyor özellikle diye düşünüyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın