101
--- alıntı ---
futbolun günahı hepimizin boynuna
futbolda şike skandalı haberiyle uyanınca “biz zaten her krizin tiryakisi olmuşuz...” diyebildim sadece.
kulağım televizyonda (normalde gözümün orada olması lazım, biliyorum!) gözüm bilgisayar ekranında bir süre yorumları takip ettim.
sanal âlemde pozisyonlar hemen belirlendi elbette.
rakibin başına gelen felaketle dalga geçenler...
takımını savunurken “sizin de geçmişinizi biliriz” imalarına yüklenenler...
“ergenekon’a inanıp buna inanılmaz mı hiç?” veya “ergenekon’a inanmayıp buna inanılır mı hiç?” diyerek meşrebine göre konuyu başka sahalara çekenler...
“ben aslında zaten biliyordum”cular...
sızan iddialar ve operasyonun doğurabileceği sonuçlar fanatizmi körükleyecek türdendi.
sıcak ve çarpıcı haberin şehveti, detayları henüz günışığı görmemiş bir dava için saf tutmaya engel teşkil etmedi haliyle...
* * *
önceliği galatasaray olan bir futbol aşığıyım.
takımlar sahaya çıkıp top yuvarlanmaya başladığında tüm kuşkuları, soru işaretlerini, komplo teorilerini unutan milyarlarca futbol meraklısı içinde yer alıyorum.
“şaibeler”, “şikeler”, “mafya bağlantıları”, “teşvikler”, “komisyonlar ve komisyoncular”, “hatırlı ağabeyler” konusunda her futbolsever kadar bir fikrim var elbette.
ama düdük çalıp maç başladığında tek gerçeğin sahada yaşandığına inanmayı tercih ederim.
futbolun adaleti yok derler, kimi zaman doğrudur ama ilahi adalet durumu önünde sonunda dengeler diye düşünürüm.
şık bir gol, heyecanlı bir 90 dakika tesellim olur, karanlık ellerin bıraktığı delilleri silip götürür.
futbola ve sahaya inanmak isterim; başka türlü bu aşkı sürdüremem.
* * *
oysa bilirim ki futbol temiz değildir.
bu konuda okuduklarım hep hatırımdadır. sadece bizde değil tüm dünyada kirlenmiş bir spordur futbol.
güney afrika’da dünya kupası için yeni statlar yaparken, fakir kitlelerin topraklarına el konulduğunu bilirim ama final maçını bunu unutarak seyredebilirim.
o statları zamanında yetiştirebilmek için insanlığa sığmayacak şartlarda çalıştırılan işçilerin ücretleriyle bir bilet bile alamadıklarını bilirim ama messi gol atarsa bunu hemencecik unutabilirim.
yöneten sınıfların tarih boyunca futbolu istedikleri gibi şekillendirdiğini, futbol sevdalılarının inşa ettiği “güzel oyun ruhu”nu işçilerden alıp elitlere nasıl devrettiği hakkında bir fikrim vardır.
bugün belli bir banka kartına sahip olmayanın galatasaray maçı seyredemeyecek hale geldiğini gören gözlerim, yıllarca eski açık’ın köşesinden “kaşar ekmek/ayran” eşliğinde maç seyretmiştir.
yine de futbol romantizmine yüklenip yeni sistemi taşlamak yerine “oturup maçı seyretmek” yatıştırmaya yeter içimdeki kötü hisleri.
kendimi kötü hissetmeye vaktim olmaz zaten, hep önümüzdeki maçlara bakmam şarttır!
* * *
bu operasyonun neticesini bugünden kestirmek mümkün değil.
vicdanıma iyice kulak verdiğimde bugün nezarethanede olanların yerinde yakın geçmişte başka kulüplerden başka isimlerin bulunabileceğini duyuyorum, biliyorum.
operasyon bir fırsattır.
geçmişi tamamen temizlemeye gücü yetmeyecek olsa da, bundan sonra güzel oyunu sömürerek şan, şöhret, kimi zaman para kazanmayı planlayanlara bir gözdağı olabilir.
milyar dolarlık pastaya iştahla saldıranlar, futbol sayesinde ülkenin güçlü adamı rolüne soyunmayı planlayanlar, hak yiyenler, haksızlık edenler belki bir daha buna cesaret edemeyebilir.
hangi kulüpten olursa olsun...
belki o zaman futbola sarsılan inanç yeniden güç toplar.
yoksa bu iş “eyvahlar olsun, yandı gülüm marka değeri” diye gölgeye kaçanlarla olmayacak.
kimseyi sevmediği gibi takımını seven fenerbahçeli, galatasaraylı, giresunlu, diyarbakırlı için tek teselli herkesi tatmin edecek bir adalet duygusu olabilir.
yeniden başlamak için, kimseye haksızlık etmeden, gerçeği şüphe bırakmayacak şekilde her takım taraftarına gösterecek bir adalet duygusu.
başka bir teselli yok şimdilik.
--- alıntı ---
kaynak: hürriyet.
futbolun günahı hepimizin boynuna
futbolda şike skandalı haberiyle uyanınca “biz zaten her krizin tiryakisi olmuşuz...” diyebildim sadece.
kulağım televizyonda (normalde gözümün orada olması lazım, biliyorum!) gözüm bilgisayar ekranında bir süre yorumları takip ettim.
sanal âlemde pozisyonlar hemen belirlendi elbette.
rakibin başına gelen felaketle dalga geçenler...
takımını savunurken “sizin de geçmişinizi biliriz” imalarına yüklenenler...
“ergenekon’a inanıp buna inanılmaz mı hiç?” veya “ergenekon’a inanmayıp buna inanılır mı hiç?” diyerek meşrebine göre konuyu başka sahalara çekenler...
“ben aslında zaten biliyordum”cular...
sızan iddialar ve operasyonun doğurabileceği sonuçlar fanatizmi körükleyecek türdendi.
sıcak ve çarpıcı haberin şehveti, detayları henüz günışığı görmemiş bir dava için saf tutmaya engel teşkil etmedi haliyle...
* * *
önceliği galatasaray olan bir futbol aşığıyım.
takımlar sahaya çıkıp top yuvarlanmaya başladığında tüm kuşkuları, soru işaretlerini, komplo teorilerini unutan milyarlarca futbol meraklısı içinde yer alıyorum.
“şaibeler”, “şikeler”, “mafya bağlantıları”, “teşvikler”, “komisyonlar ve komisyoncular”, “hatırlı ağabeyler” konusunda her futbolsever kadar bir fikrim var elbette.
ama düdük çalıp maç başladığında tek gerçeğin sahada yaşandığına inanmayı tercih ederim.
futbolun adaleti yok derler, kimi zaman doğrudur ama ilahi adalet durumu önünde sonunda dengeler diye düşünürüm.
şık bir gol, heyecanlı bir 90 dakika tesellim olur, karanlık ellerin bıraktığı delilleri silip götürür.
futbola ve sahaya inanmak isterim; başka türlü bu aşkı sürdüremem.
* * *
oysa bilirim ki futbol temiz değildir.
bu konuda okuduklarım hep hatırımdadır. sadece bizde değil tüm dünyada kirlenmiş bir spordur futbol.
güney afrika’da dünya kupası için yeni statlar yaparken, fakir kitlelerin topraklarına el konulduğunu bilirim ama final maçını bunu unutarak seyredebilirim.
o statları zamanında yetiştirebilmek için insanlığa sığmayacak şartlarda çalıştırılan işçilerin ücretleriyle bir bilet bile alamadıklarını bilirim ama messi gol atarsa bunu hemencecik unutabilirim.
yöneten sınıfların tarih boyunca futbolu istedikleri gibi şekillendirdiğini, futbol sevdalılarının inşa ettiği “güzel oyun ruhu”nu işçilerden alıp elitlere nasıl devrettiği hakkında bir fikrim vardır.
bugün belli bir banka kartına sahip olmayanın galatasaray maçı seyredemeyecek hale geldiğini gören gözlerim, yıllarca eski açık’ın köşesinden “kaşar ekmek/ayran” eşliğinde maç seyretmiştir.
yine de futbol romantizmine yüklenip yeni sistemi taşlamak yerine “oturup maçı seyretmek” yatıştırmaya yeter içimdeki kötü hisleri.
kendimi kötü hissetmeye vaktim olmaz zaten, hep önümüzdeki maçlara bakmam şarttır!
* * *
bu operasyonun neticesini bugünden kestirmek mümkün değil.
vicdanıma iyice kulak verdiğimde bugün nezarethanede olanların yerinde yakın geçmişte başka kulüplerden başka isimlerin bulunabileceğini duyuyorum, biliyorum.
operasyon bir fırsattır.
geçmişi tamamen temizlemeye gücü yetmeyecek olsa da, bundan sonra güzel oyunu sömürerek şan, şöhret, kimi zaman para kazanmayı planlayanlara bir gözdağı olabilir.
milyar dolarlık pastaya iştahla saldıranlar, futbol sayesinde ülkenin güçlü adamı rolüne soyunmayı planlayanlar, hak yiyenler, haksızlık edenler belki bir daha buna cesaret edemeyebilir.
hangi kulüpten olursa olsun...
belki o zaman futbola sarsılan inanç yeniden güç toplar.
yoksa bu iş “eyvahlar olsun, yandı gülüm marka değeri” diye gölgeye kaçanlarla olmayacak.
kimseyi sevmediği gibi takımını seven fenerbahçeli, galatasaraylı, giresunlu, diyarbakırlı için tek teselli herkesi tatmin edecek bir adalet duygusu olabilir.
yeniden başlamak için, kimseye haksızlık etmeden, gerçeği şüphe bırakmayacak şekilde her takım taraftarına gösterecek bir adalet duygusu.
başka bir teselli yok şimdilik.
--- alıntı ---
kaynak: hürriyet.