• 26
    eş ve çocuk olarak aynı evin içinde veya tribünde iki tanesi ile birlikte yaşamak zorunda kaldığım dişi insan türü.
    haaa şikayetçimiyim? hayır.
    tribünde veya evde gol sevincini onlarla beraber yaşamak muhteşem. üzüntüleri paylaşabilmek güzel amma! benden önce zıplayıp "ofsayt ulan ofsayt" diye bağırmalarına hala alışamadım be arkadaş.

    senelerce sap gezip 33 yaşında evlenince insan bir türlü adapte olamıyor yeni duruma. bu arada ufaklık 1.75 boy 85 kilo ile 16 yaşına girdiği günden beri benden daha fanatik oldu. üstelik iki kişiler lan..

    e dayanıyorum haliyle...
    tek bir bakışlarına bakar ! ciddiyim.*
  • 27
    6 mart 2009 galatasaray bursaspor maçı öncesi kendilerini gördükçe yanımdakine* sürekli " çok güzel ya, hep böyle bayanlar olsun" diye sevincimi gösterdim. o maçta nedense çok fazla bayan vardı. bursaspor'lu bayan taraftarlara helal olsun dedim mesela, anadolu takımının da olmalı kadın destekçisi. elbette erkeği bayanı olmaz taraftarın ama dengelere baktığımızda o kadar azlar ki, insan tribünlerde sayıca artışını görünce ister istemez mutlu oluyor. bir gün tribünlerin sadece sağduyunun, renk sevgisinin güzelliği ile donanacağına; kendini taraftar sananların küfretmek, rahatlamak için geldiği bir deşarj yeri olmasından kurtulacağına inancı artıyor insanın. o gün gelene kadar da zorluklarla mücadele edip, maçlara gelmeyi sürdüren bayan taraftara çok iş düşecek.

    not: entry özellikle 8 mart'ta yazılmıştır.
  • 29
    aceto'nun bununla ilgili yazisi :

    (alinti: zenit taraftarına mesaj
    zenit tribünlerinin abileri, stadyumda kadın taraftar istemiyorlar. maça gelmelerini istemiyoruz demişler. sebeb de kadınlar gelince adam gibi küfür edemiyor, tezahürat yapamıyoruz diyorlar. zenit kulübüne başvurmuşlar, kadınlara bilet satmayın diye. kulübün ne cevap vereceği belli de. benim bu haberi okuduğum italyan sitesinde gelen yorum güzel: "istemiyorsanız hepsini bize yollayın." )

    ablanin resmi : http://2.bp.blogspot.com/...KSfpRZw/s400/345.jpg
  • 31
    maç günlerinde üstümde formamla sami yen civarlarında dolaştığımda, renkdaşlarım tarafından gülümsemeyle selamlanıp aynı şekilde karşılık veriyorum. bunun kollektif bilincin sonucu olduğunu düşünüyorum. bayan taraftara ciddi anlamda saygı gösteren büyük bir kesim mevcut. erkek taraftar diye bakmamak lazım, zira üstümde o forma olsa da olmasa da aynı saygıyı ya da saygısızlığı bayan olduğum için görmem her zaman muhtemel. kaldı ki bugüne kadar, ne eski açıkta ne de kapalı alt-üstte herhangi kötü bir olayla karşılaşmadım.

    geçen sene bir fenerbahçe derbisinde, fenerbahçeli bir bayan taraftar üstünde fenerbahçe formasıyla, yüzlerce galatasaraylı taraftarın bulunduğu çadırın önünden geçme cesareti göstermişti de hayretler içerisinde kalmıştım. korkunç hakaretlere ve küfürlere maruz kaldı tabii ki ama benzer bir şey kadıköy'de galatasaraylı bir bayan taraftarın da başına gelebilirdi. empati yapmak lazım. sonuç olarak; yerine göre davranmasını bilmek lazım, olay bundan ibaret sadece.
  • 32
    "family" "girls" gibi örgütlenmeler ile sorun olmaktan çıkarılıp bir ileri aşamaya sıçratılabileceğine inandığım olşum. şimdilik tribünde zaten zor yer bulabiliyoruz. aslantepe'nin açılışı ile birlikte işlerimden vakit bulabilirsem eşim ve kızım ile birlikte daha rahat maç setredebilmek için "family" gibi bir oluşuma önderlik etmeyi düşünüyorum. böylelikle hem aslantepenin her maçta dolmasına faydam olur, hemde taraftarı olduğum klübümün kültürüne bir katkı sağlarım. ayrıca dünyada bir ilki gerçekleştirerek klübüm adına iyi bir örnek teşkil ederiz. allah utandırmasın.

    (bkz: düşünüyorum o halde varım)
  • 39
    #106863 no'lu entriyde ki "bizi küçük görüyorlar" diyen kadın taraftar küçüktür. buradaki kadın taraftarların hiç böyle komplekslerinin olduğuna inanmıyorum. benim diyen yazarlardan çok yerinde tespitleri ve yakaladıkları ayrıntılar vardır. yani uzun sözün kısası o edebiyat burada yoktur. hiç olmamıştır. o biraz bir takım erkek taraftarların hüsnü kuruntusudur. ya da olması isteğidir.
  • 42
    bir galatasaray taraftarı olarak içinde yer almaktan onur duyuyorum. hiçbir zaman taraftarsan, "maçlara gidiyorsan erkek gibi kızsındır" önermesini doğru bulmadım. tam tersine bir kadına yakışır şekilde davranan, kadına ait özellikleri kaybetmeden kulübüne desteğini verenler benim gözümde idealdir, elimden geldiğince böyle olmaya çalışırım. aynı şey erkekler için de geçerlidir elbette. o yüzden aslında kadın var, erkek var ve taraftar var, hepimiz özümüzde kendimiziz ve taraftarlığımızda galatasaraylıyız.
  • 43
    bir renge sahip olmayı, o renklere ait olmayı seven taraftardır sadece... tıpkı diğerleri gibi... takip eder, izler, yorumlar, yorumları dinler... tek amacın bu olmadığını düşünenlerle doludur etrafı ama önemsemez kimseyi gönül verdiği renkleri önemsediği kadar... kadın, erkek, çocuk olmak taraftar olmak için kriter olmayanlardır, taraftar olmak sonuna kadar takımının yanında olmaktır... böyle olduğunu gördüğünde mutlu olmak... galatasaray adını duyduğunda gurur duymak...
  • 44
    gs store'un yanlış stratejisine kurban giden taraftarlardır. erkekler için yapmışlar aslanlar gibi arda, kewelll, baros tshirtlerini, eşofman takımlarını, üzerinde "we have history, you have questions" yazan tshirtleri. peki bizim için ne yapmışlar? daha sade, daha günlük hayatta kullanılacak şeyler. tamam, kabul onlar da güzel olmuş ama kadınların diğer tshirtleri giymeyeceklerini nerden çıkardınız ey yetkililer? anladık forma denilen şey pahalı, bayanlar için üretim yapmak karlı değil de tshirt bu yahu. alt tarafı 1000 tane de biraz daha küçüğünü yapacaksın.

    özetle yakında gs store'un tasarımlarının yapıldığı yeri basacak olan taraftarlardır. *
  • 46
    --- alinti ---
    derya şentürk

    bilmem bunu okuyan erkek çoğunluk olarak yazacaklarım sizi ne kadar ilgilendirir ama ben yine de sizinle paylaşmak istedim.

    çok yaşı geçkin değilim ama tribün geçmişim eskilerden başladı sayılır, bir taraftar olmak, üstüne üstlük bir de bayan olmanın zorluğunu yaşadım yıllardır, babamın sevdasıyla yeşermedi galatasaray sevgim.

    babalar çocuklarını alıp tribüne götürürken, ben trabzonspor’lu babamı çeke çeke götürdüm galatasaray tribünlerine, genelde babalar çocuklarını galatasaraylı yaparlardı ama babamı ben galatasaray’lı yaptım.

    benim tribünde yerimi aldığım yıllarda şimdiki gibi değildi tribünler, futbol sadece erkek sporu olarak görülürdü o zamanlar, maça babamsız giderdim çoğu zaman, iki bilet almaya paramız yetmezdi, formamı giymiş, atkımı sarmış, tribünde aldığımda yerimi, insanlar sus pus oturacağımı zannedip garip garip bakarlardı önce bana, oysa ben hiçbir maçtan sesim kısılmadan dönmedim evime.

    tribündeki küfürlü tezahüratlara hiç aldırış etmeden katıldım bazen, gollerde çılgına döndüm, hiç tanımadığım insanlara sarıldım, annemden azar işiteceğimi bile bile yağmurda sırılsıklam oldum kimi zaman.

    tribün kültürünü hiç bilmeyen kız arkadaşlarım, sanki gittiğim her maçta tecavüze uğruyormuşum gibi baktılar bana. rahatsız bile olmadım, çünkü bir maçı tribünden izlemenin, hayranlık duyduğun kramponlann senin önünde dans etmesinin, tanımadığın binlerce insanla aynı coşkuyu, mutluluğu paylaşmanın anlamını bilmeyenlere anlatılamazdı bu.

    paramı birikti re biriktire nice deplasmanlara gittim, insanlar bana bu kız deli gözüyle bakarken, ben aslında içten içten bu kadar müthiş bir coşkuyu yaşayamamakla onların hayatlarının ne kadar eksik ve yarım olduğunu düşündüm hep. bana göre hayatta hiçbir zevk bununla değişilemezdi.

    milan, lazio zaferini asy’de yaşamaktan, hagi’nin yarattığı müthiş mucizelere kendi gözleriyle tanık olmaktan, uefa kupası aslanların elinde havaya kalkarken sevinçten hüngür hüngür ağlamaktan daha güzel ne olabilirdi ki?

    şimdilerde her şey biraz daha değişiyor sanki, bakıyorum tribünlere ve birçok bayana rastlıyorum ama yanlarında ya eşleri, ya sevgilileri, ya da babaları, hepsinin yüzünde anlamsız bir korunma ihtiyacı var sanki, kız arkadaşlarıyla birlikte gelenler de kesin bir futbolcunun hayranıdır, kimbilir. kendim gibisine rastlamadım hiç, futbolu erkek gibi izleyen bir bayana, her maçın yalnız müdavimi olsam da, aslında biliyorum ki, ben o binlerle tek yüreği..

    hepinize sonsuz sevgiler...

    ne zaman yalnız başına bi kızcağız görürseniz tribünde beni hatırlayın.

    sağlıcakla kalın...
    --- alinti ---

    *
  • 48
    --- alinti ---

    futbol seven kadinlar, yalaninizi sevsinler

    siz trafikte takılıp maçı kaçırıyor diye karalar bağlayan ya da tüm pazar akşamını futbol yorumlarını dinleyerek geçiren kaç kadın tanıyorsunuz? gazete habertürk - ht pazar''dan handan yılmaz, ''futbolu sever gibi yapan'' kadınları yazdı.
    ortalıkta futbol delisiymiş gibi davranan kadınlar dolaşıyor. üzgünüm ama bu duruma zerre kadar inanmıyorum.

    ekranla aramdaki mesafeyi düşünüyorum. çoook uzaktaymış gibi geliyor ama aslında dört adımı geçmez. fark ediyorum ki, mesafe diye tanımlamaya çalıştığım şey mesafe değil. boyut farkı. tv’de galatasaray-hamburg maçı var. oysa lise dönemimde çevre etkisiyle, büyük ihtimalle havalı göründüğü ve kendimi farklı hissettirdiği için futbol izler olmuştum. fenerliydim (babam gibi). rıdvan dilmen saçlarını zıplata zıplata koşardı, sesini duymuşluğumuz bile yoktu. tüm kadroyu ezbere bilir, tüm haberleri okur ve derbileri seyrederdim. diğerlerini de seyrediyormuş gibi yapardım sanırım (seyretmiş olamam). bu kısa dönemli zorlamayı bırakıp hayatıma futboldan anlamayan kadın olarak devam etmeyi uygun buldum ve allahtan bazıları gibi yetişkin hayatıma bu futbol severim yalanını taşımadım. bana sorarsanız futbol meselesi kadının doğasına uymuyor, yok öyle bir şey. (nereden mi biliyorum; kadınım ve nasıl bir yapıya sahip olduğumuzu az çok kestirebiliyorum). çocukken babamıza ya da abimize, büyüyünce de sevgilimize ya da ilgi duyduğumuz adamlara yakın olma çabası bizimkisi. küçükken yapılan oldukça masum aslında, ama yetişkin kadının yaptığı basbayağı sahtekarlığa, en iyimser ihtimalle de kendini kandırmaya giriyor.
    atip tutmak kolay
    siz trafikte takılıp maçı kaçırıyor diye karalar bağlayan ya da tüm pazar akşamını futbol yorumlarını dinleyerek geçiren kaç kadın tanıyorsunuz? ya da ortalıkta kimseler yokken televizyonda 90 dakika maç seyreden... ben tanımıyorum. ben sadece “futbol severim” yalanı yapan birtakım kadınlar tanıyorum. kimse de gelip futbol bilgisini sıralamaya kalkmasın. futbolu ezberlemek futbolu sevmek anlamına gelmiyor. kusura bakmayın ama hakkında bilgi sahibi olmanın en kolay olduğu konulardan biri futbol. bilmiyorsanız, interneti açıp kuralları öğrenirsiniz. biraz tarih, biraz istatistik. pazar akşamı yayınlanan programları izleyip iki de spor yazarı yorumu okudunuz mu, ortalıkta atıp tutacak malzemeyi edinirsiniz zaten. acayip acayip laflarla türkçe’nize basamak atlatmanız da cabası (kanatlardan açılmak, topu kesmek, tandem oynamak!!!). erkeğin futbol düşkünlüğünü açıklayan bilimsel teoriler var. dediklerine göre, meselenin ucu içgüdülerimize dayanıyor. ilkel insandaki görev dağılımı erkekler avcı, kadınlar toplayıcı şeklinde belirlenmişti. bu yüzdendir ki erkekler böylesine taktik, hız ve güç isteyen oyunlara tutkun oldular. genlerinde var. rekabet, skor ve zafer arıyorlar. sosyal ve sınıfsal farkları unuttukları o arenada, avcılık içgüdülerini tatmin ediyorlar. gayet mantıklı değil mi? kadının kodlarında ise böyle bir şey yok. dedim ya, daha ziyade erkeklere yakın olma, onlarla iletişimi kolaylaştırma çabası. erkeklerle yeni yeni flört etmeye başladığınız yaşlarda gayet normal. sonuçta konuşacak konu yaratma, ortak özellik bulma ya da farklı görünerek ilgi çekme gibi çabalar için futbol oldukça elverişli. kendine kimlik yaratma yolunda arayışlarda olan bir genç kız için de futbola meyletmek gayet normal. ancak koca kazık olduktan sonra insan kendini bilir hale gelir ve daha dürüst olmaz mı? erkeklerle iletişim kurmayı, pek çok başka konuda sohbet etmeyi öğrenmiş olmaz mı? olmuyormuş kardeşim. aksine adam tavlama konusunda her saçmalık mübah hale gelmiş. geçenlerde iş arasında laflıyoruz. “heykel işi ilgimi çekiyor, kursa falan mı gitsem” gibilerinden bir cümle kurdum. erkeklerden biri “ne o, koca mı arıyorsun” dedi. meğer hatunların yeni buldukları yöntem buymuş, resim-heykel vs. kursları ideal koca arayan kadınlarla dolup taşıyormuş. amaç ne? daha sofistike görünmek (kurslara gidenler alınmasın ben halen bir tanesine devam etmekteyim). gördüğünüz gibi sofistike, farklı, sıra dışı görünmek ve diğerlerinden ayrılmak gibi dertlerimiz var. bana göre futbol seven kadın meselesi de bu niyetin başka bir yansıması. heyecanlı derbileri, milli maçları arkadaşlarla izlemek, sevdiğiniz insanların maç izleme zevkini paylaşmak elbette büyük keyif. ben de bayılırım bu durumlarda maç seyretmeye. ama kimse kendini olduğundan farklı göstermesin, diline oturmayan futbol muhabbetleriyle samimiyetsiz bir kadın haline dönüşmesin.
    takim tutma takintisi
    kadınların çoğu bu meselede kendileriyle barışık aslında. yazıya konu olan istisnalar dışında kimse futboldan anlıyor gibi görünmeye çalışmıyor. bir arkadaşım süper dalga geçer kendisiyle. ne zaman erkek arkadaş değiştirse, adamların durumuna göre tuttuğu futbol takımını değiştirir. dönek diye dalga geçeriz, umurunda bile olmaz. düşünüyorum da o bu konudaki en dürüst örnek aslında. futbola ilgi duymadığını konuyu ciddiye almayarak sonuna kadar kabul etmiş oluyor. sevdiği adamın takımını tutmak da son derece tutkulu ve romantik bir eğilim aslında. oysa pek çoğumuz tek bir oyuncusunu sayamayacağımız halde, tuttuğumuzu deklare ettiğimiz takımı değiştirmeye çekiniriz. ne anlamı varsa? örneğine rastlamadığım için gerçekten futbol seven kadınlar olması ihtimaline karşılık açık
    kapı da bırakmak istemiyorum yazımda. o da sahtekarlık gibi geliyor. öyle birini tanır ve ikna olursam o zaman düşünürüm. bana sorarsanız bir sürü adamın bir top peşinde oradan oraya koştuğu ama 90 dakikada ancak birkaç golün atılabildiği, dünyanın en sıkıcı sporu olduğunu düşündüğüm futbolu çok bayılan erkeklere bırakmakta hiçbir sakınca yok. ofsaytın ne olduğunu anlamayan iki kadın görünce kendilerini nobelli fizik profesörü gibi hisseden adamlara fırsat vermeye gerek olmadığı gibi...
    kadınca futbol replikleri

    hangisi bizimkiler?
    atlama öyle adamların ortasına, kenardan kenardan koş! (sakatlanan futbolcu oğluna)
    hadi onlar çuvalla para kazanıyor, sen niye yırtıyorsun kendini burada? (televizyon karşısında bağırıp çağıran oğluna)
    maç bitsin diye bekledim, şimdi de konuşan adamları mı seyredeceğiz.
    adam ayağa kalkana kadar benim diziyi açıversek...
    biz yenersek n’olmuş oluyor?
    ööğğğ iğreeenç! sümüğünü formasına sildi.
    sen beni sevmiyorsun artık.

    gazete habertürk - ht pazar - handan yılmaz

    --- alinti ---
  • 49
    "aşkıııım şimdi bizim kale hangisi?" şeklinde salak soru soranlar hariç hiçbir şekilde tribünlerde rol için ıslanmayacak, hiç hazetmediği halde küfürleri duymaya razı olmayacak (evet kadının doğası böyledir, genel olarak küfürden hazetmez) taraftar grubu. bir kadın bir erkeğe şirin görünmek için futboldan daha iyi gerekçeler bulabilir ve sanılanın aksine ülkemizde futbol seven kız "erkek gibi" (ki bu genelleme daha da iğrenç) kabul edildiğinden bu onlara özel hayatlarında prim filan yapmaz. futboldan çok iyi anlasın ya da anlamasın herhangi bir renge gönül verip işini gücünü buna göre ayarlayan bir kadına kimsenin "numara yapıyor" deme hakkı yoktur. hele hele hayatı mango ile kuaför arasında geçen tiplerin bayan taraftar hakkında konuşurken 1 değil 2,3,4,5 kere filan düşünmesi gerekir.
  • 50
    #169336 entry'de geçen yazıyı yazan arkadaş gibi bazen gerçekten "bayan"ları da vardır. çevresinde gördüğü, hayatının tam orta noktasına erkekleri koymuş kadın tiplerinden feyz alıp da 'futbolu gerçekten seven kadın olamaz' iddiaları ile polemik yaratmaya çalışır. hee bir de "bir sürü adamın bir top peşinde oradan oraya koştuğu ama 90 dakikada ancak birkaç golün atılabildiği .vs " yazmış. lütfen aşalım artık bu klişeyi şekerim. *
App Store'dan indirin Google Play'den alın