1
yazar, blogger, tapilasi insan evladi.
radikal'de bu hafta bizi yazmis, buyrun.
--- alıntı ---
başbakan ‘tıksırıncaya kadar içiyorlar!’ diyeceğine, ‘isteyen içiyor, isteyen içmiyor.’ dese ne olurdu? incileri mi dökülürdü? bizim başbakanımız neden halkıyla sanki hizmetçisiyle konuşurmuş gibi konuşuyor, anlayabilmiş değilim. oysa ki onlar bizim hizmetçimiz ve onların bize saygı göstermesi gerekir. ellerindeki tüm gücü de parayı da veren biziz. işveren biziz, postayı da biz yiyiyoruz. olacak iş değil.
şımarık, mızmız, küsen bir başbakana kim sahip olmak ister acaba? yumurta atılmadı, küfür edilmedi, sadece ıslıklandı. ayrıca bu protesto öyle 300-500 kişilik bir iş değildi. bütün stat yuhaladı başbakanı. herkes alkışlasın mı yani zorla? bunu her insan bilir, işin içine topluluk psikolojisi girince bütün saygı algıları değişir.
gelin stada, olay gecesine dönelim:
1. çeşitli iğrenç gösterilerden sonra anons yapılır. “sayın başbakanımız recep tayyip erdoğan stadımıza teşrif etmiştir!”
2. stattaki 40 bin kişinin yarısından fazlasının inanılmaz ıslık ve yuhalama sesleri kulakları sağır eder.
3. tatsız bir sessizlik olur.
4. mikrofonik ses, bu kez de galatasaray kulübü başkanı adnan polat’ı anons eder.
5. bir kez daha ıslıklar yükselir.
6. polat, stattaki en büyük payın recep tayyip erdoğan’a ait olduğunu söyler.
7. islıklar aynı yoğunlukta yine yükselir.
8. polat konuşmasını bitirir.
9. tatsız bir sessizlik olur.
10. toki başkanı konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet edilir.
11. pek bir tepki almaz.
12. ne zaman ki galatasaray’ı aşağılamaya yönelik sözleri duyulur, yeni cehennem başlarına yıkılır. bu konuşmada toki başkanı, “ali sami yen’de yükümlülüklerini yerine getirmeyen galatasaray yönetimi ve aynı şekilde bu alanda da tahsis şartlarını yerine getiremeyen yönetim” diye muhabbete giriyor. eee her tarafı galatasaraylı dolu bir ortamda bunu söyleyen peygamber olsa, yine de bir sıkıntı olur. tabii çirkin ve yalnız türkiye’nin gizli mimarı toki başkanı, gücüne ve erkine dayanıp böylesi saçma bir açılışla konuşmasına başlayınca ıslık şov da ister istemez başlar. stadyumdakiler “bravo toki, her yerimize beton döktün şu güne kadar, harikasın” deseydi daha mı iyi olurdu, açıkcası bilemiyorum.
13. sonra sırasıyla başbakan ve toki küserler ve stadı terk ederler.
peki bundan sonra ne olabilir?
‘başbakanı koruma kanunu’ çıkabilir. böylelikle başbakan ne yaparsa yapsın, nereye giderse gitsin, vatandaşları tarafından hiçbir şekilde eleştirilemez, protesto edilemez bir kabuk kazanmış olur.
başbakanı protesto etmek yasaklanabilir. sonuçta, protesto eylemleri sonucunda bir sürü insanımız cop darbelerine, fişlenmeye ve çeşitli tehditlere maruz kalıyor. ileri demokrasi için bunu önlemek gerekir. öyleyse, protesto etmeyi yasaklayalım. tabii ki halk sağlığı için yasaklıyoruz. sonra da kimse gelip ‘polis öğrencilere yönelik şiddet kullandı’ filan demesin. kendileri protesto ediyor, sonra da dayağı yiyince laf ediyorlar. biz kaç kere uyarımızı yaptık. protesto sağlığa zararlıdır diye.
acayip bir ‘protesto vergisi’ gelebilir. sağlığa zararlı her şeyden ve türkiye’de bolca yapılan her şeyden alındığı gibi protestodan da, yüzde 25-30 protesto vergisi alınsa, onun üzerinden de %18 ötv filan alınsa, parasını veren vatandaş rahat rahat protestosunu yapsa, hem ülke kazanır, hem vatandaş rahat eder.
vatandaş kavramı yasaklanabilir. yerine kölelik düzenine geçebiliriz. böylelikle başbakanı üzmek, küstürmek, mızmız çocuk gibi açılışlardan kaçırmak imkansız hale gelir. hepimiz rahat ederiz. alırız–veririz, yine türkiye kazanır.
bu vesileyle galatasaraylı enerji bakanı’mız, galatasaraylı olmayı askıya almış. çok üzüldüm. hiçbir bakanımızı zaten bir takımın taraftarı olarak görmek istemezdim.
bu arada benim de futbolla ilgim olmamasını ne yapacağız bilemiyorum. bakın futbola olan ilgi dedim de aklıma şöyle bir şey geldi: okan bayülgen geçen gece emenike’den özür dilememek ve durumları açıklığa kavuşturmak için bir açıklama yaptı. açıklamasında ‘bizde mültecilere ırkçılık yapılmaz’ diyordu. e ama böyle yaparsan olur abi, yapmasaydın keşke demedi kimse... neyse, açıklamanın sonunda da ‘okan bayülgen, ekranların siyahı’ diye etkili bir bitiriş yaptı. etkilendim mi? etkilenir gibi oldum, ama okan b’nin de üslubunu çok doğru bulamadım, keşke daha mütevazi bir insan olsaydı. çünkü bir şeyin tarafından sürekli ‘eğer okan bayülgen düşünüyorsa doğrudur’ diye dayatılması da ara sıra huylandırıyor beni. işte söz konusu konuşmanın kilit bölümleri (parantez içleri müessesemizin ikramıdır):
...biraz mahçup, biraz da ortamla alakasız oturmanızla ilgili olarak, sizinle ilgili ‘tekneyle gelen’, ‘mülteci’ benzetmesi yaptım ve hatta ‘arap çocuk’ dedim. bu sözleri söylediğimi fark etmedim bile (bununla okan ‘çünkü okan bayülgen söylediklerini fark etmeyen bir insandır’, mı demek istiyor, anlamadım.). çünkü sizi tanımıyorum (haa, tanımadıklarımız hakkında kafaya göre konuşabiliyormuşuz demek ki.), aslında neredeyse hiçbir futbolcuyu tanımıyorum (yani futbolcuları tanımadığım için saçmaladım ama önemli değil, çünkü zaten hiçbirini tanımıyorum). ülkemde mülteci olmak ayıp ya da aşağılık bir şey değildir (o yüzden türkiye’yle yunanistan arasında israil benzeri dev çitler kurulmaktadır. ne mutlu türkiye’de mülteci olana!). insanlarla mülteci diye dalga geçmeyiz (ama ben geçen hafta geçtim, olsun futbolcuları tanımıyorum, o yüzden no problem.)... sadece belli bir süre kafanızı bozduğum için özür dilerim.
ama medyada yazılanlara aldanıp size karşı ırkçılık yapılabileceğini düşünmeyin. bu benim ülkemde mümkün değil ve olmayacak. dolayısıyla ben de ırkçılık ve mülteci benzetmesi konularında özür dilemeyeceğim. yapmadığım bir şey için özür dileyip, olmayan bir şeyi tarihe geçiremem. ayrıca bana ırkçı diyenlere de özür dileteceğim. okan bayülgen, medyanın siyahı.
özet: okan bayülgen bence de herhangi bir şekilde ırkçı düşüncelere sahip bir insan değildir. fakat başımızdakiler gibi her şeyin en iyi ve en doğrusunu kendisinin bildiğini düşündüğü için bazen yaptığı yanlışların da farkına varamamaktadır. medyanın siyahı kısmı ise adeta yırmaz morgül ya da melih gökçek tiviti gibi bir şey, onun anlamını bilemiyorum. genelde koyu renk kıyafetler tercih ettiği için olabilir.
fikirlerinizi twitter.com/kaansezyum’dan dinliyor olacağım. moralimi bozarsanız twitter’dan çıkıp sizleri 06melihgokcek’e bırakırım, kafayı yersiniz.
--- alıntı ---
http://www.radikal.com.tr/...11&CategoryID=41
www.sezyum.com
www.twitter/kaansezyum
radikal'de bu hafta bizi yazmis, buyrun.
--- alıntı ---
başbakan ‘tıksırıncaya kadar içiyorlar!’ diyeceğine, ‘isteyen içiyor, isteyen içmiyor.’ dese ne olurdu? incileri mi dökülürdü? bizim başbakanımız neden halkıyla sanki hizmetçisiyle konuşurmuş gibi konuşuyor, anlayabilmiş değilim. oysa ki onlar bizim hizmetçimiz ve onların bize saygı göstermesi gerekir. ellerindeki tüm gücü de parayı da veren biziz. işveren biziz, postayı da biz yiyiyoruz. olacak iş değil.
şımarık, mızmız, küsen bir başbakana kim sahip olmak ister acaba? yumurta atılmadı, küfür edilmedi, sadece ıslıklandı. ayrıca bu protesto öyle 300-500 kişilik bir iş değildi. bütün stat yuhaladı başbakanı. herkes alkışlasın mı yani zorla? bunu her insan bilir, işin içine topluluk psikolojisi girince bütün saygı algıları değişir.
gelin stada, olay gecesine dönelim:
1. çeşitli iğrenç gösterilerden sonra anons yapılır. “sayın başbakanımız recep tayyip erdoğan stadımıza teşrif etmiştir!”
2. stattaki 40 bin kişinin yarısından fazlasının inanılmaz ıslık ve yuhalama sesleri kulakları sağır eder.
3. tatsız bir sessizlik olur.
4. mikrofonik ses, bu kez de galatasaray kulübü başkanı adnan polat’ı anons eder.
5. bir kez daha ıslıklar yükselir.
6. polat, stattaki en büyük payın recep tayyip erdoğan’a ait olduğunu söyler.
7. islıklar aynı yoğunlukta yine yükselir.
8. polat konuşmasını bitirir.
9. tatsız bir sessizlik olur.
10. toki başkanı konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet edilir.
11. pek bir tepki almaz.
12. ne zaman ki galatasaray’ı aşağılamaya yönelik sözleri duyulur, yeni cehennem başlarına yıkılır. bu konuşmada toki başkanı, “ali sami yen’de yükümlülüklerini yerine getirmeyen galatasaray yönetimi ve aynı şekilde bu alanda da tahsis şartlarını yerine getiremeyen yönetim” diye muhabbete giriyor. eee her tarafı galatasaraylı dolu bir ortamda bunu söyleyen peygamber olsa, yine de bir sıkıntı olur. tabii çirkin ve yalnız türkiye’nin gizli mimarı toki başkanı, gücüne ve erkine dayanıp böylesi saçma bir açılışla konuşmasına başlayınca ıslık şov da ister istemez başlar. stadyumdakiler “bravo toki, her yerimize beton döktün şu güne kadar, harikasın” deseydi daha mı iyi olurdu, açıkcası bilemiyorum.
13. sonra sırasıyla başbakan ve toki küserler ve stadı terk ederler.
peki bundan sonra ne olabilir?
‘başbakanı koruma kanunu’ çıkabilir. böylelikle başbakan ne yaparsa yapsın, nereye giderse gitsin, vatandaşları tarafından hiçbir şekilde eleştirilemez, protesto edilemez bir kabuk kazanmış olur.
başbakanı protesto etmek yasaklanabilir. sonuçta, protesto eylemleri sonucunda bir sürü insanımız cop darbelerine, fişlenmeye ve çeşitli tehditlere maruz kalıyor. ileri demokrasi için bunu önlemek gerekir. öyleyse, protesto etmeyi yasaklayalım. tabii ki halk sağlığı için yasaklıyoruz. sonra da kimse gelip ‘polis öğrencilere yönelik şiddet kullandı’ filan demesin. kendileri protesto ediyor, sonra da dayağı yiyince laf ediyorlar. biz kaç kere uyarımızı yaptık. protesto sağlığa zararlıdır diye.
acayip bir ‘protesto vergisi’ gelebilir. sağlığa zararlı her şeyden ve türkiye’de bolca yapılan her şeyden alındığı gibi protestodan da, yüzde 25-30 protesto vergisi alınsa, onun üzerinden de %18 ötv filan alınsa, parasını veren vatandaş rahat rahat protestosunu yapsa, hem ülke kazanır, hem vatandaş rahat eder.
vatandaş kavramı yasaklanabilir. yerine kölelik düzenine geçebiliriz. böylelikle başbakanı üzmek, küstürmek, mızmız çocuk gibi açılışlardan kaçırmak imkansız hale gelir. hepimiz rahat ederiz. alırız–veririz, yine türkiye kazanır.
bu vesileyle galatasaraylı enerji bakanı’mız, galatasaraylı olmayı askıya almış. çok üzüldüm. hiçbir bakanımızı zaten bir takımın taraftarı olarak görmek istemezdim.
bu arada benim de futbolla ilgim olmamasını ne yapacağız bilemiyorum. bakın futbola olan ilgi dedim de aklıma şöyle bir şey geldi: okan bayülgen geçen gece emenike’den özür dilememek ve durumları açıklığa kavuşturmak için bir açıklama yaptı. açıklamasında ‘bizde mültecilere ırkçılık yapılmaz’ diyordu. e ama böyle yaparsan olur abi, yapmasaydın keşke demedi kimse... neyse, açıklamanın sonunda da ‘okan bayülgen, ekranların siyahı’ diye etkili bir bitiriş yaptı. etkilendim mi? etkilenir gibi oldum, ama okan b’nin de üslubunu çok doğru bulamadım, keşke daha mütevazi bir insan olsaydı. çünkü bir şeyin tarafından sürekli ‘eğer okan bayülgen düşünüyorsa doğrudur’ diye dayatılması da ara sıra huylandırıyor beni. işte söz konusu konuşmanın kilit bölümleri (parantez içleri müessesemizin ikramıdır):
...biraz mahçup, biraz da ortamla alakasız oturmanızla ilgili olarak, sizinle ilgili ‘tekneyle gelen’, ‘mülteci’ benzetmesi yaptım ve hatta ‘arap çocuk’ dedim. bu sözleri söylediğimi fark etmedim bile (bununla okan ‘çünkü okan bayülgen söylediklerini fark etmeyen bir insandır’, mı demek istiyor, anlamadım.). çünkü sizi tanımıyorum (haa, tanımadıklarımız hakkında kafaya göre konuşabiliyormuşuz demek ki.), aslında neredeyse hiçbir futbolcuyu tanımıyorum (yani futbolcuları tanımadığım için saçmaladım ama önemli değil, çünkü zaten hiçbirini tanımıyorum). ülkemde mülteci olmak ayıp ya da aşağılık bir şey değildir (o yüzden türkiye’yle yunanistan arasında israil benzeri dev çitler kurulmaktadır. ne mutlu türkiye’de mülteci olana!). insanlarla mülteci diye dalga geçmeyiz (ama ben geçen hafta geçtim, olsun futbolcuları tanımıyorum, o yüzden no problem.)... sadece belli bir süre kafanızı bozduğum için özür dilerim.
ama medyada yazılanlara aldanıp size karşı ırkçılık yapılabileceğini düşünmeyin. bu benim ülkemde mümkün değil ve olmayacak. dolayısıyla ben de ırkçılık ve mülteci benzetmesi konularında özür dilemeyeceğim. yapmadığım bir şey için özür dileyip, olmayan bir şeyi tarihe geçiremem. ayrıca bana ırkçı diyenlere de özür dileteceğim. okan bayülgen, medyanın siyahı.
özet: okan bayülgen bence de herhangi bir şekilde ırkçı düşüncelere sahip bir insan değildir. fakat başımızdakiler gibi her şeyin en iyi ve en doğrusunu kendisinin bildiğini düşündüğü için bazen yaptığı yanlışların da farkına varamamaktadır. medyanın siyahı kısmı ise adeta yırmaz morgül ya da melih gökçek tiviti gibi bir şey, onun anlamını bilemiyorum. genelde koyu renk kıyafetler tercih ettiği için olabilir.
fikirlerinizi twitter.com/kaansezyum’dan dinliyor olacağım. moralimi bozarsanız twitter’dan çıkıp sizleri 06melihgokcek’e bırakırım, kafayı yersiniz.
--- alıntı ---
http://www.radikal.com.tr/...11&CategoryID=41
www.sezyum.com
www.twitter/kaansezyum