oyuncunun transferi öncesinde yazılmış 3 entry’ den 1’i bana ait, oyuncu ile ilgili çok fazla anım olduğundan dolayı girmiş olduğum entry çaylaklık dönemime dayanıyor. (bkz:
#1338369)
2012-2013 sezonun şubat-mart aylarında oynamış olduğu young boys, basel, lozan karşılaşmalarını yerinde izlemiş biri olarak kendisi hakkında birkaç kelam da ben etmek istiyorum.
hayatımdan küçük bir kesit gibi olacak ama oyuncu hakkında çoğunluğunuzun fikir sahibi olmadığını varsayarsak merak ettikleriniz hakkında bir nebze fikir sahibi olmak adına yazdıklarıma bir parça katlanmak durumunda kalacaksınız.
*2012 yılında çalışmış olduğum firma tarafından ingiltere’ de iç içe geçmiş yürütmekte olduğumuz iki projeyi takip etmek için görevlendirildim. haziran ayında siparişini verdiğim kombineyi babama hediye etmek zorunda kalıp temmuz ayında yollara düştüm. 1-2 haftalık şehir/insan adaptasyonundan sonra hayatımdaki çarkları yerine oturtabilmeyi başarabildim. çalışmış olduğum mühendislik firmasında günde 4-5 saat civarında zaman geçirdiğimden gün içerisinde epeyce boş vaktim olduğunu söyleyebilmek mümkündü, ilerleyen günlerde firmada çalışan personellerden biri sağ olsun beni
bristol city futbol kulübünün bir yardım organizasyonuna davet etti.
yabancı çevrelerde sosyalleşmek gibi bir problemim olmadığından gece boyunca bolca insanla tanışma fırsatım oldu. bunlara bir insanın kendine benzeyen, bu kadar ortak özelliğe sahip biri karşısına çıkabilir mi diyebileceğim insan da dahil. orta yaş sınıfının içine ufaktan dahil oluyorum; insan bazen aşk arıyor, bazen ortaya karışık duygu ve ihtiyaçlar. o güne dek tanışmış olduğum insanlar içinde bu kadar çok ortak payda altında buluşabildiğim başka bir insan olmadığından, gözüme kestirdiğim mevcut ‘bayan’ hedefi günlük telefon görüşmeleriyle sıkıştırmanın ardından yemeğe davet edebildim.
hedefimiz zürih’ in bir köyünden ingiltere’ ye gelen, bunu derken utanıyorum ama benden çok daha büyük bir futbol fanatiği ve isviçre’de yaşadığı dönemde deplasman deplasman dolaşan bir grasshopper taraftarıydı. ilk yemekten sonraki zaman diliminde haftasonları publarda izlenen öğlen seansı isviçre ligi maçları ve akşamları galatasaray maçlarıyla çok daha fazla zaman geçirme fırsatı bulabildik, neticesinde ilişkinin adını ‘birliktelik’ olarak koymayı başarabildik.
yaklaşık 4 ay boyunca lig, kupa grasshopper takımının tüm maçlarını sektirmeden televizyondan izleme fırsatım oldu. sevdiceğimin en sevdiği oyuncu, takımın en önemli oyuncusu olan izet hajrovic olduğundan bu oyuncu yüzünden kafam bolca şişirildi.
2013 yılının başında kız arkadaşım isviçre’ ye döndü, şubat ayının ortasında peşinden gittim. müstakbel oyuncumuzun hem içeride, hem dışarıda 3 tane karşılaşmasını izleme fırsatı buldum. hajrovic’ in forması hediye edildi, vazgeçilmezim oldu. (u: ola ki istanbul’ da bir halı sahada formasını görürseniz kuvvetle muhtemel benimdir.)
oyuncu hakkında değinebileceğim birkaç nokta var; sağ kanatta oynayıp sadece sol ayağını kullandığına aldanmayın sağ ayağını da oldukça efektif kullanabilmekte, sprint yönü kuvvetli fakat yine de bruma gibi hızıyla adam geçmesini beklemeyin. formunun gelip geçici olduğu hakkında aklınızda soru işaretleri var ise 2 sezondur düzenli olarak benzer performansları sergiliyor.
grasshopper, isviçre liginde birkaç senedir tepeye oynamasına rağmen çok skorer bir ekip değil.
* bunun nedeni oyun akışının durağanlığı ve forvetlerinin vasatlığı. 12-13 sezonunda takım halinde 48 gol atarlarken(hajrovic’in istatistikleri 8 gol 7 asist), bu sezon ise attıkları 26 golde hajrovic’ in payı yine geçtiğimiz yıl olduğu gibi yine baskın.(6 gol 4 asist)
asıl pozisyonu orta sahanın sağı gibi gözükse dahi maç içlerinde takım çok üretken olamadığından orta sahanın önünde veya merkez forvet olarak kullanıldığı maçlarda bulunmakta.
fizik olarak mücadeleye yatkın olmakla beraber negatif olarak savunmaya çok yardım eden bir oyuncu olduğunu söylemek güç fakat bunu da geliştirebileceğine inanıyorum.
2013-2014 sezonu öncesi hem
atletico madrid hem de
juventus oyuncuyu almak için çaba sarf ettiler. haberlerini ve röportajlarını geçtiğimiz günlerde sözlüğe de kopyaladığımız blick 3.5 milyon euroluk bir teklifin juventus tarafından kulübe iletildiğini söyledi fakat transfer bir türlü gerçekleşemedi. devre arasında transferi gerçekleşmese dahi yaz döneminde sözleşmesinin bitimine 1 yıl kalmasına rağmen 4 milyon euro civarında bedelle ingiliz orta halli takımlarından birine veya italya'nın başı çeken takımlarından birine transferini beklemekteydim.
ligimizde ne yazık ki yabancı sınırı problemi olduğu ortada ve oyuncunun türk vatandaşlığı alıp alamayacağı şimdilik meçhul olarak gözükmekte. buna rağmen oyuncu 2014 dünya kupasında spahic-dzeko-salihovic kaptanlığında turnuvada yer alacak bosna hersek futbol milli takımının kadrosunda yer alan en yetenekli, parlaması mümkün oyunculardan biri olacaktır. turnuvaya ilk defa katılsalar bile iran ve nijerya ile mücadele edeceklerini hatırlatıp, üst tur şansları olduklarına da ayrıca vurgu yapmak gerek. bu tip bir oyuncu ile uzun süreli sözleşme yapabilmek kesinlikle bir vizyon transferidir ve kulübün parlama ihtimali olan genç oyuncular tarafından tercih edildiğini göstermektedir.
kendimce özel bir oyuncuyu kulübüm transfer etti, transfer süreci boyunca yüzümde garip bir gülümseme vücudumda ise oldukça garip hisler vardı. buraya birşeyler yazmak yerine sonunda neler yaşadığımı sizlerle paylaşmak istedim. birkaç ay önce ayrılmak durumunda kaldığım sevdiğim insanla bir süredir konuşamıyorduk ki beklediğim üzere birkaç saat önce içtenlikle öyle bir küfür yedim ki bu iş herhalde oldu dedim. büyük oyuncu olur veya olamaz ama zamanında bu adama sadece 4-5 milyon euro’ ya almışlar dediğimiz kulüplerin yapmış oldukları cinsten bir transferi noktalamış durumdayız, izet’ e ve tüm camiamıza hayırlı olsun. (u: olur da bir arkadaş benim için oldukça özel olan bu oyuncu ile ilerleyen günlerde tarafıma kısa bir tanışma fırsatı yaratabilirse bundan da büyük mutluluk duyarım.)