• 1851
    avrupa ligi'nde tur atladılar diye tebrik etme bahanesiyle başakşehir ve okan buruk başlıklarına gidip fatih terim'e laf etmeye çalışanlara tekrar hatırlatalım. bu takım maçlarını başakşehir fatih terim stadında oynuyor. bu hafta şampiyonlar ligi'nde oynamamasının sebebi de 19.05.2019 tarihinde fatih terim'in takımına yenilmiş olmaları.

    fatih terim kompleksi sahiplerine eğer isterlerse lacivertli başka bir takım daha önerebilirim.
  • 1852
    (bkz: bitti demediniz mi lan)

    lol. kendimiz soyleyip kendimiz inaniyoruz. avrupa liginde* basarili bir ilk yari gecirdiler. umarim daha da ileri giderler. ligde ise modaya uyup inisli cikisli grafikleri var. buna ragmen bizden sonra en ciddi aday olduklarini dusunuyorum.

    daha onceleri 3. 4. 5. olurken sorun yoktu ama adamlar bizimle sampiyonluk mucadelesi verdigi icin fenerden de besiktastan da dusman bildik. ki bu sacmalikti. fikret orman'i, ali koc'u akla getirmek bile yeter. emre belozoglu ve abdullah avci gibi itici profiller de etkendi elbette. oysa adamlar istikrarli bir sekilde yillardir topunu oynuyor. bugun avrupada, turk takimlarinin dokuldugu bir sezonda gruptan cikmalari basari. birkac tur daha devam ederlerse buyuk basari olur.
  • 1853
    tebrik kisvesi altında kirli geçmişinin görmezden gelinmesini kabullenemediğim takım. övülmeyi asla hak etmiyorlar çünkü diğer kulüplerimizle eşit şartlarda yarışmıyorlar. borç yok, ffp sorunu yok. takımın başına en potansiyelli hocayı şak diye getirebiliyorlar. ayrıca bu bir kolej takımı değil. koskoca bir sektörün türkiye'deki en kaymaklı kısmından pay alan bir oluşum. peki buralara nasıl geldiler? överken bunların hepsini unutuyorsunuz.

    1) bu takım istanbul büyükşehir belediyesine ait bir takım değil miydi? bu takım devletin takımı değil miydi? devlet bu takımın futbocu maaşlarından transfer ücretlerine kadar her şeyini ödemedi mi? bu takıma stad yapmadı mı? bu kadar yatırım yapılan ve başarılı olan bu takım neden özelleştirildi?

    2) neden hakim ideolojinin temsilcilerinden göksal gümüşdağ'a satıldı? ne kadara satıldı? devlet satıştan kar etti mi? stat için bir ücret ödendi mi? göksal gümüşdağ gelecekte bu kulübü çinlilere vs. satarsa devletin kasasına ekstra bir bedel girecek mi?

    3) neden adı başakşehir yapıldı? bu isim neden tercih edildi? bu takımın siyasi bir ideolojiyle paralel yükselişe geçmesi ve başakşehir bölgesinin bu ideolojinin kalelerinden birisi olması tesadüf mü? göksal gümüşdağ'ın bu ideolojiden olması tesadüf mü?

    4) geçen sezonlarda bazı maçlarda skandal hakem hataları yapıldı. birçoğumuz bunun beklenen kulüp satışını gerçekleştirmek için kurgulanmış olabileceğini aylarca konuştuk. o sezonları şampiyon bitirdiğimiz için başakşehir kulübü temize mi çıktı? kendilerinden alt sıralardaki takımların hakkı yenmedi mi?

    --- ekşi sözlük'ten alıntı ---

    hala ‘ama belediyenin takımı, bizim vergilerimizle filan falan…’ şeklinde eveleyip geveleyen varsa ben uyandırayım, günaydın. göksel gümüşdağ kulübü satın almış, üstüne geçirmiş bile. yani, başakşehir futbol kulübü artık resmen şahıs kulübü, sahibi de göksel beyfendi. şimdi gelelim işin esas önemli kısmına; evet artık şahıs şirketi (kulübü) olsa bile bu kulüp baştan aşağıya belediyenin, yani devletin özkaynaklarıyla kuruldu, büyüdü. satıldığı yıla kadar sadece ve hep devlet bütçesi ve ibb’nin bütçesi ile finanse edildi. %100 devletin malı olan bir futbol kulübüydü. yani; vatandaşa hizmet olarak harcanması gereken paralarla finanse edildi. özellikle 2014’de süperlig’e çıkan takım için yapılan bütün yeni transferler, bonservis bedelleri, menajerlik paraları, futbolcu maaşları, kulüp giderleri…ve aklınıza gelen diğer her şey ve hepsi belediyenin (devletin, bizim) paralarımızla yapıldı, alındı, harcandı. bunun sonucunda 2014'de süperlig’e tekrar çıkıldı.

    çok ilginçtir; ve yine 2014’de yine sadece devletin bütçesiyle başakşehir ilçesine kocaman bir stadyum ve hemen yanına türkiye’nin en iyi antrenman ve kulüp sosyal tesisleri yapıldı. ‘ne var canım, her ile stadyum yapılıyor’ demeyin. bu çok farklı! dikkat ediniz, başakşehir’e devasa bir stadyum yapılırken orada hiç bir profesyonel futbol kulübü yoktu! olsa ne yazar, zaten 10km ötede dev gibi olimpiyat stadı var. ona rağmen devletin parasıyla yeni bir stat yapıldı. normal semt sahası, park, halısaha, spor alanı yapılsa halka hizmet için deriz, tebrik ederiz, ama devletimiz esrarengiz bir şekilde tek bir profesyonel futbol kulübü olmayan bir ilçeye avrupa standartlarında türkiye’nin en modern stadlarından birini yaptı. şimdi buraya dikkat! diğer illerde yaptığı gibi sadece stadyum yapıp bırakmadı, futbol kulübü bile olmayan bu ilçeye, stadyumun hemen yanında türkiye’nin en son teknoloji, en iyi antrenman tesisleri ve antrenman sahalarını yaptı. (bu tesisler seviyesinde tesisler, bügün 3 büyüklerde bile yok)

    tüm bunlar tamamlandıktan sonra, devletin takımı i.b.b. spor süperlig’e çıkar çıkmaz, belediyemiz bu kulübü hemen sattı. dikkat edin; öncesinde değil. tff 1.lig başlarken satılsaydı yapılacak tüm masraflardan, ödenen bonservislerden, uzun süreli sözleşmelerin yükümlülüğünden kulübü alan sorumlu olacaktı, süperlig’e çıkamama riski karşısında tüm giderleri kulübü alan şahıs üstüne alacaktı. devlet tüm riski üstüne aldı ve cefasını çekti, süperlig’e çıkar çıkmaz da tam sefa gününde de hemen sattı. kulüp satılır satılmaz da hemen isim değiştirildi ve başakşehir’e yapılan o yeni tesislere taşındı. ne zamanlama! ne var canım, devlet elindeki malın değerlenmesi için beklemiş öyle satmış diyenler varsa, yazının en sonuna kadar okuyun, bizim de merak ettiğimiz temel nokta orada gizli zaten. normal şartlarda madem satacaksın, malın kıymetlenmesi için önce malı bir vitrine çıkartırsın değil mi? i.b.b. satışı süperlig’e maçları başladıktan 2-3 ay sonra da yapılabilirdi; yeni stadı, yeni tesisleri, sıfır borcu, modern şartları gören bir çok iş adamının kulübü almak için birbiriyle yarışacaktı, fiyatı ve talibi artacaktı ama olmadı.. yangından mal kaçırılık gibi kaşla göz arasında satıldı :)

    alanda satanda işin hukuki/yasal yönünü düzgünce yapmışlardır. kılıfına uydurmuşlardır. burda hukuk dışı bişey bulmak zor ama burada acayip iki önemli noktayı siz değerli okuyuculara sunmak isterim. skandallar burada yatıyor zaten!

    birincisi ve en trajikomik olanı, bildiğim kadarıyla o dönem göksel gümüşdağ ıstanbul belediyesi başkan vekili idi. kulübün satış ihalesini kendisi düzenledi ve kendisi ihaleyi yaptı... duyuru filan yok. ihale de belediyeyi temsilen ihale sahibi oydu, ihale sonunda ihaleyi (kulübü) alan iş adamı da kendisi oldu. ‘alan memnun satan memnun’ özdeyişimize yepyeni bir boyut kazandırmış oldular. tebrikler.

    işin en ilginç olan ikinci kısmını anlamanız için önce konuya vakıf olmayanlara biraz futbol ekonomisi anlatalım. merak etmeyin futbol topunu görseniz bomba diye karakola götürecek seviyede futbolu bilseniz bile çok basit ve kısa anlatacağım ki herkes büyük resmi kolayca görsün. katarlı bein tv ile yapılan yeni tv yayın ihalesine göre (evet göksel gümüşdağ tarafından organize edilen o yayın ihalesi) süperlig’de herhangi bir kulübün (varsa kulübün sahibinin) hiç bir şey yapmadan, oturduğu yerden kasasına otomatikman yıllık ortalama 15 milyon euro garanti para giriyor. bakın tekrar ediyorum. süperlig’e adımını atar atmaz ‘merhaba, welcome’ diye önce sizi karşılıyorlar, sonra yıl içerisinde bu parayı size veriyorlar. 15 milyon euro! bu en az minimum limit.. ya alamazsam diye birşey yok, ayak bastın ve aldın, bu kadar basit. ayrıca ek olarak; şampiyon olursanız muazzam ekstra bonuslar var. galibiyet aldıkça yaklaşık her galibiyet için ekstra 2 milyon tl civarı ek gelirler var.. uefa şl’ine giderseniz alacağınız ekstra paralardan bahsetmiyorum bile! (yaklaşık 30m euro'da şl'den geliyor) futbolcu satmayı gelirlere eklemiyorum bile (sırf 15 cengiz'den aldı) bu kadar hazır-garanti gelirle bitse yine iyi. ek olarak; devletin sponsor olup dağıttığı ziraat bankası (kupa) sponsorluk parası var. bu da garanti gelir.. ek olarak; aspor/ahaber’den yayınlanan kupa maçlarının ekstra tv yayın hakkı parası var. ek olarak; devletin organize ettiği spor-toto bahis gelirlerini var. bunlar bir kulübün oturduğu yerden kolunu bile kıpırdatmadan kazanacağı ekstra garanti milyonlar! en kötü ihtimalle ettimi size minimum 20 milyon euro senelik garanti gelir. şimdi ‘iyi de bu gelirler her kulüp için var’ diyebilirsiniz. diğer tüm kulüpler 100 yıllık, 50 yıllık maziye ve dolayısıyla borçlara sahip kulüpler. 50-100 sene içerisinde tesislerini kendileri yapmış, gayrimenkülleri bu kendileri paralarla almışlar, borçlarını bu paralarla ödeyerek ayakta zar-zor duruyorlar. ve hepsi dernek (sahibi yok), para kulübün, herhangi bir şahsın değil. yani onlar için bu paralar nefes alması, ayakta kalması için bir ihtiyaç. ama yukarıda anlattığım şekilde; sıfırdan yepyeni, en modern tesisleriyle yeni kurulan borçsuz bir kulüp için bu inanılmaz bir para! dünya’nın en karlı ve en kolay para kazanılacak işi. bir iş yeri satın alıyorsun ve kapıyı açtığınız gün size garanti yaklaşık 20milyon euro civarı para veriyorlar. bu iş tam böyle bir iş.

    ayrıca değinmeden geçmeyelim, çok ilginçtir; 3 büyüklerin sponsor bulamadığı şu dönemde; başakşehir; türkiye’de en az taraftara sahip olmasına rağmen en çok sponsora sahip takım. bir şirket taraftarı olmayan, yani takipcisi, izleyicisi olmayan bir kulübe neden sponsor olur, reklam verir? bu sorunun cevabını marketingci arkadaşlara bırakıyor ve can alıcı soruyu soruyorum.

    hal böyleyken, senelik geliri garanti minimum (daha fazla olabilir) 20 milyon euro civarı olan bir şirketin (kulübün) kaça satıldığı hayati önem taşıyor? yani herşey hukuki yönden tamam olsa bile, bu ihalenin (kulüp satış bedelinin) fiyatı skandal yaratabilecek şekilde önemlidir. etik ve ahlaki bir sorun meselesi olabilir.

    ticarette genel kuraldır. harcadığınız paranın 5 senede geri döndüğü yatırımlar iyi yatırım olarak kabul edilir. burdan yola çıkarsak; her sene yaklaşık garanti 20m euro geliri olan bir işletme alacaksınız. (uefa’dan gelirleri, oyuncu satışı, sponsorluk, şampiyonluk primi vb. eklemedim bile) göksel gümüşdağ’ın kendi açıklaması herşey dahil senelik 70milyon tl civarı harcıyorlarmış. bu da ortalama 12-15m euro senelik gideriniz olacak anlamına gelir. yani, basit bit matematik hesapla; çok büyük bir başarıya gerek yok, başakşehir kümede kaldığı her sene otomatikman 5m euro kar elde ediyor demektir. bir iş yeri satın alacaksınız ve o iş yeri masraflardan sonra senelik en az minimum 5m euro potansiyel getiri sağlayabilecek.. yatırımınızı 5 senede çıkartmayı göz önünde bulunduralım ki iyi bir yatırım olsun, o zaman göksel gümüşdağ’ın en az 25 milyon euro = 150milyon tl verip kulubü satın almış olması gerekir. peki herseyini devletin yaptığı kulüp kaça satılmış? 17 milyon tl!!!! yani, beyfendi kulübü satın aldığı sene zaten yayın geliri ile ödediği parayı çıkarttı.

    işte bunu da gazeteciler araştırmalıdır- o zaman bunun kamuoyu gözünde haber değeri vardır, muhalefet partilerine görev düşer. gerekirse ihale iptal edilmelidir.

    biz gariban halka da 'hayırlı işler' demek düşer.

    uzun lafın kısası, entry’nin başlığına dönersek, adam kulübün sahibi, artık kulübün belediye ile ilgisi yok. özel bir şirket. bilginize sunulur.

    --- ekşi sözlük'ten alıntı ---

    kaynak: https://eksisozluk.com/...atin-almasi--5609853
  • 1860
    yanlışı yanlışla kapatmak onların gibi olmaktır. doğru olan bu tür takımlarla türkiye liginde her türlü mücadeleyi verip, heveslerini kursaklarında bırakmaktır. bu bir yarıştır sonuçta. ama ucu türkiye puanına ve gelecekteki türk takımlarının avrupaya katılma sayılarına dokunacaksa, tebrik etmekte de, destek vermekte de ben bir abeslik görmüyorum. sen doğru olanı yapıyorsan gerisi seni ilgilendirmez. zaten az önce de bahsettiğim gibi heveslerini kursaklarında bıraktık gereken cevabı sahada verdik. yeri geldi sözle de cevaplar verildi. takımların başında onları itici de sempatik de yapan teknik direktörler, yöneticiler, futbolcular gelip geçicidir. kurumlar kalıcıdır. kişiler, kurumlar çalıştığının karşılığını alır.

    bugün laf dalaşına girer, itişir, kakışır yeri gelir kavga ederiz ama milli meseleler ve vatan söz konusu olduğunda da bize omuz verecek olanlar ben galatasaraylıyım ben başakşehirliyim diye ayrım yapmadan kendi vatandaşlarımızdır. elin almanı, elin fransızı, elin italyanı değil. ben yurtdışındaki bu güçlere boynumuz düşük olup ezileceğimize kendi ülkemin takımını desteklerim. ki bir fenerli bile orada burada sosyal medya da bizi avrupada desteklediğini ifade ettiği zaman sana helal olsun demesini bilen biz kendi ülkemizin bir takımını avrupada desteklemekten çekinmemeliyiz. herkesin kararına saygı duymakla beraber benim düşüncem budur.
  • 1862
    hiç bir zaman, hiç bir sezon, hiç bir koşul altında şampiyon olmasını kabullenemeyeceğim tek süper lig takımı. bunlar olacağına beşiktaş da olabilir, ali koç'lu fenerbahçe de. ikincilik istedikleri kadar alabilirler, fakat şampiyonluk çok farklı bir şey. şampiyon olduğun zaman tarihte yerin olur. bu hırsızların süper lig tarihinde bir yeri olmamalı.
  • 1863
    biz şampiyon olamayacaksak bjk ya da fb yerine milyon kez şampiyon olmasını tercih edeceğim takım. akp sevgim malum ne kadar fazla.

    hiç umrumda bile değil. geçen sene biz şampiyonluğa oynarken bunları destekliyen bjkli veya fblilere nasıl akp takımını desteklersiniz diyordum ama bunun tek amacı gs şampiyonluğunun gelecek olması, yoksa akp takımı şampiyon olsa ne olacak, ülkenin tapusu bu adamlarda, bir tane de şampiyon olsunlar ne olacak.

    en azından yarın bir gün kafamızı şişirecrk taraftarları yok, hem de bir farklı şampiyonumuz daha olur.
  • 1868
    18 ocak 2020 başakşehir yeni malatyaspor maçını 4-1 kazanan ama bana kalırsa bu maçtaki oyunu biraz abartılan takım.

    19-20 sezonunda fazla maçını izlemedim. hatta ligde başakşehir maçı olarak sadece 22 kasım galatasaray başakşehir maçını izledim. bizim iç sahadaki yenilmezlik serimizi bitirmelerine rağmen o gün de beğenmemiştim başakşehir'i. donk-ahmet-marcao üçlüsüne çoğu anadolu takımı daha fazla tehlike üretirdi. kaldı ki oraya kontratak oyunu oynamaya gelen bir başakşehir vardı. buna rağmen doğru düzgün tehlike oluşturamadılar. bana kalırsa biraz lemina'nın hediye ettiği bir maç oldu.

    avrupa maçlarını izlemedim, nasıl oynadıklarını da bilmiyorum. zor bir gruptan çıktılar. elbette ortada bir başarı var. ama oradaki oyunlarını izlemediğim için oradaki oyunlarıyla ilgili bir şey diyemeyeceğim.

    18 ocak 2020 başakşehir yeni malatyaspor maçına gelirsek:
    rakibi 4-4-2 şeklinde karşılayan bir takım başakşehir. yer yer bölgesel pres yapsalar da avrupa'nın trend 4-4-2 takımlarından farklı olarak agresif pres'ten çok alan savunması yaptılar. zaten kadronun önemli bir bölümü de agresif pres oyununu kaldırmaz. alan oyununda da özellikle geçişlerde çok fazla alan verdiler. robin yalçın'ın birkaç kez sahanın ortasından rahat bir şekilde dribling yaptığını hatırlıyorum. daha sağlam mental yapıda olan bir yeni malatyaspor, başakşehir'i çok daha fazla zorlayabilirdi.

    topla oynama oranları fazla olmasına rağmen geçen senelerdeki fazlaca pas yapan görüntüleri yoktu. kaleye daha çabuk ulaşmayı hedefliyorlardı. savunmadan çıkarken 2 stoper ve önlerinde mahmut'la oyun kurmaya çalışıyorlardı. mahmut savunmadan oyun kurulumunda hem hareketliliği hem tekniği hem de sakinliğiyle çok fark yaratan bir oyuncu. özellikle milli takımın fransa maçlarında bu konuda ne kadar iyi olduğunu epeyce de ispatladı bence. başakşehir de haliyle merkezden oyun kurulumunda onu fazlasıyla kullanıyor.
    görünen o ki rakipler de bunu bildiği için oyun kurulumunda mahmut'a önlem almaya başlamışlar. 18 ocak 2020 başakşehir yeni malatyaspor maçında mahmut'a adam markajı vardı. bu da başakşehir'in merkezden oyun kurulumunu fazlaca engelledi. yeni malatyaspor ilk 20 dakikada mahmut'u marke ederek yaptığı preslerde, başakşehir'e çokça uzun vurdurmayı başardı.

    (savunmadan oyun kurulurken, oyun kurucuya adam markajı bu sezon anadolu takımlarının sıkça başvurduğu bir yöntem. n'zonzi'ye de fazlaca markaj uyguluyorlardı. adam markajıyla ilgili güzel bir yazıyı da buraya iliştireyim. https://tardini.co/...3%BCyor-77da8ce03d68 )

    açıkçası oyun kurulumunda irfan can'dan yardım beklerdim ama fazla geriye gelmedi. muhtemelen okan buruk'un da ana planı oyunu kanatlardan kurmaktı. okan buruk 18-19 sezonunda rizespor'da da kanatlardan oyun kurmayı fazlasıyla seven bir görüntü sergiliyordu. fakat kanatlardan oyun kurulumunda da çok başarılı olduklarını söyleyemem. oyunun gole kadar olan bölümü fazlasıyla clichy'nin topu ayağına alıp nereye atacağını kestirememesiyle geçti. birkaç kez elia ve visca'nın bireysel yeteneklerini kullanarak üçüncü bölgeye geçtiler. fakat o pozisyonlardan da tehlike çıkmadı. bazen de demba ba'nın pivotluğunu kullanmayı denediler ama ondan da sonuç alamadılar.

    22. dakikada irfan can'ın kötü kullandığı serbest vuruşta farnolle'ün visca'ya asist yapmasıyla 1-0 öne geçtiler. bu dakikadan sonra hem farnolle hem yeni malatyaspor oyundan düştü. skor hızlıca 4-0 oldu.

    1-0'dan sonra rakip daha fazla öne çıkmışken kontraatak üzerinden daha fazla tehlike beklerdim. çünkü bizim okan buruk takımlarında alıştığımız oyun buydu. fakat yine doğru dürüst bir şey göremedim. "golleri başakşehir attı." demek "golleri yeni malatyaspor yedi." demekten daha zordu.

    başakşehir geniş ve yetenekli kadrosu olan bir takım. önemli bir puan avantajları da var. fakat 18 ocak 2020 başakşehir yeni malatyaspor maçındaki oyunun, özellikle de 0-0 oyununun, kalan 16 maçtan çok iyi sonuçlar alabileceğini sanmıyorum. kaldı ki başakşehir'in önünde, tur atlaması zor bir ihtimal de olsa, avrupa maçları da var. her sezon olduğu gibi taraftar eksikliğini yine hissedecekler. bana kalırsa şampiyonluk şansları söylendiği kadar çok değil.

    başakşehir'in önceki maçlarını izlemedim. dediğim gibi yorumlarımı 18 ocak 2020 başakşehir yeni malatyaspor maçı üzerinden yapıyorum. eğer "okan buruk, fatih terim'in veliahtı olacak" vs. gibi yorumlar da buna benzeyen maçlar üzerinden yapılıyorsa, okan buruk'un o veliahtlıktan şu an epey uzak olduğunu da rahatlıkla söyleyebilirim.
  • 1869
    sivasspor’un paratoner olduğu ligde derinden en ciddi şampiyonluk adaylarından biridir; bence en önde olanıdır. 19. hafta fenerbahçe deplasmanından olası bir galibiyetleri herkese bunu hissettirir ama aksi bir sonuçta da şanslarında bir azalma olmaz. kendilerinin ne kadar iyi olduğunu bir kenara bırakalım; ağırlığını koyup, şampiyonluğu alacak formda bir büyük takım yok.
  • 1871
    kadıköy'de fenerbahçe'yi yenemediği için oyuncusundan teknik direktörüne maç satmakla, bilerek oynamamakla, şike yapmakla suçlanan takım.

    yani ben de haz etmiyorum başakşehir'den de kadıköy'de fenerbahçe'ye yenilmenin, normal performansının altında oynamanın nesi anormal anlamadım.

    insanlar ortaya bir emek koyuyor. "üzerimizde oyunlar oynanıyor" diyen dayılar gibi, "var bir şeyler bu maçta" demek bu kadar kolay olmamalı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın