• 86
    --- alıntı ---

    buna layik değiliz



    maç öncesi manzara gayet net… şampiyonlar ligi d grubu’nda yer alan anderlecht, 70 milyon euro’luk değeriyle en güçsüz takım.

    uluslararası arenada tecrübeli neredeyse hiçbir oyuncusu yok.

    onu 174 milyon euro piyasa değeriyle galatasaray izliyor. ancak, kadroda şampiyonlar ligi’nde çok önemli tecrübeler yaşamış isimler var.

    dortmund 344 milyon, arsenal ise 409 milyon değerinde…

    malum; bu işler parayla pulla değil, sahadaki mücadeleyle alâkalı.

    bu nedenle bahis sitelerinde grup liderliği için favori dortmund, ikincilik ise arsenal’in…

    gruptan çıkma şansı açısından galatasaray ile son sıradaki anderlecht arasında 1’e 5’lik bir fark var…

    galatasaray, anderlecht’e göre açık ara favori anlayacağınız.

    nasıl olmasın?!

    ali sami yen arena’da sahaya çıkan anderlecht’te bir futbolcu 33 yaşında, diğer ikisi 26, geriye kalanlar 20’lerin başında…

    hatta aralarında 17 yaşında olan tielemans bile var.

    adeta bir u21 takımıyla oynuyor galatasaray…

    ama sahadaki küçükler, galatasaraylı oyunculardan çok daha büyük maalesef.

    passolig saçmalığı yüzünden şampiyonlar ligi’nde dolmayan tribünler ve 5+3+1 kuralı nedeniyle adeta bulunmaz hint kumaşı haline gelen 23 yaşındaki tarık çamdal sahada yokken, rakibin neredeyse yüzde 80’inin 23 yaş altında olması büyük bir sorun…

    bu sorunun basın tarafından yeterince dillendirilmemesi ayrı bir sorun.

    galatasaray taraftarının maç sırasındaki protestolarıyla dile getirdiği şike ve ırkçılığın cezasız kalması en temel sorun.

    78 milyonluk türkiye dünya kupası’na gidemezken küçücük belçika’nın orada yer alması ise bir başka kritik sorun…

    pozisyon pozisyon maçı analiz edecek değilim; o işi sizlerin vergileriyle trt’den ayda 200 bin tl maaş alanlara bırakıyorum.

    haa onlara kalsa durum ayrı bir vahim.

    mesela fransa’nın en iyi defans oyuncusu seçildiği yıl türkiye’ye gelen ve dün gecenin muslera ile birlikte ayakta kalan nadir isimlerinden olan chedjou, çoktan gönderilmeliydi türkiye’den…

    200 bin tl maaşla futboldan anladıkları bu kadar…

    gelelim sadede…

    bence pozisyon gayet net:

    uluslararası kuralları ve değerleri hiçe sayarak, mahalle delikanlısı ayağıyla yola devam edersek birkaç seneye kalmaz maçları dortmund, arsenal, anderlecht ile değil işid’le oynarız

    --- alıntı ---

    http://www.iskenderbaydar.com/buna-layik-degiliz/
  • 126
    nasıl ki geçmişte burada hakkımda yapılan olumlu yorumlar kabulüm ise eleştirileriniz de kabulüm. dün akşam podolski'nin jübilesi sırasında galatasaray ve arsenal resmi hesaplarının oyuncu hakkında attığı tweetlere gönderme yaparak "bu akşam @arsenal ve @galatasaraysk hesaplarının @podolski10 jübilesi paylaşımların altındaki yorumlara bakmanızı öneririm" diye yazdım. birinde, geçmişte arsenal forması giymiş ve daha sonra kulübü tarafından satılmış bir oyuncu hakkında övgüler, maalesef bizim haberin altında ilgili ilgisiz hakaretler vardı. bunu yazdıktan sonra benzer tepkilere ben de hedef oldum. ve bir başarı öyküsü olarak değil ama bir tespit olarak burada sizlerin de eleştirilerine neden olan tweet'i attım. katılmayabilirsiniz. maalesef son yıllarda giderek daha vahim bir hal alan sosyal medya lincine, konunun tam da ne olduğuna bakılmadan pek çok insan dahil oluyor. maruzatım bu kadar. iyi akşamlar.
  • 132
    o tweeti attıktan sonra, kendisini hem burda hemde twitter'da eleştirdim saygı çerçevesinde.. öncelikle şunu belirteyim, sezon sonu 3 m euro'ya gidebilecek bir futbolcuyu, devre arasında o parayı veren kulübe satarsınız. satmazsanız ve rica ederseniz yarım sezon saha kalsın diye, 2,6 m euro'ya verirsiniz. herkes uçuyor yok o paraya satılmazdı diye.. adam çin'e gitmeyi kabul etmiyorsa, zorla gönderemezsin. kaldı ki zaten japonya'dan yıllık 7 milyon euro kazanacak. e o zaman niye çin'e gitsin? yani benim için poldi'nin o paraya satılması normal.. neyse konumuza dönemlim, iskender abi bizimle arsenal taraftarını kıyaslıyor. kıyaslama abi, biz onlarla aynı değiliz. yaşadığımız hayatlar, imkanlar, kulübün durumu.. onların kasasında 150 m pound var, poldi'yi sattılar ama mesut, alexis, giroud var. senelerdir şampiyon olamadıkları halde, stadyumları full çekiyor. bizde poldi giderse yerine kim gelecek belli değil, belki de serdar gürler gelecek.. bu psikoloji'de ki insanların eleştiri yapması çok normal.. küfürü aslan savunmuyorum ama sizde kıyas yapmayın. ayrıca sen kulüpte çalışmıyor olsan, poldi satışını bizden daha çok eleştirirdin:))
  • 95
    --- alıntı ---

    maç gibi maç

    öyle maçlar vardır ki 90 dakika izlersin, sıkıntıdan patlarsın, bitsin diye dua edersin, maçı kazansan bile tribünden ya da ekran karşısında gömüldüğün koltuğundan mutsuz ayrılırsın…

    galatasaray-bursaspor maçı için her şeyi söyleyebiliriz ama sıkıcı bir maç olduğunu asla söyleyemeyiz. sahadaki oyuncular formalarını, taraftarlar oturdukları koltukları terden sırılsıklam yaptılar, orası kesin…

    iki takım adına neredeyse 40 şut vardı kaleyi yoklayan… sanırım uzun zamandır böylesi bir skora erişilememişti ligde…

    ama bu tablo çok iyi bir futboldan ziyade, çok hatadan kaynaklandı. özellikle de galatasaray adına…

    maça tek forvetle başlayan galatasaray pozisyon bulamazken, bol bol tehlike yaşadı kalesinde…

    ilk dakikalar adeta fernandao ile fernando muslera arasında geçti…

    buna rağmen wesley sneijder’ın mükemmel tek topu, olcan adın’ın maçtaki tek olumlu hareketi olan adrese teslim ortası, umut bulut’un adeta havada zamanı durdurarak asılı kaldığı kafa vuruşuyla 1-0 öne geçti…

    galatasaray’ın pozisyon bulamaması tek forvetle oynamasından kaynaklanmıyordu. orta sahanın oyunun hem hücum hem savunma tarafında aksamasıydı asıl sorun… sabri sarıoğlu sakatlanınca, hamza hamzaoğlu yanlış bir hamle daha yaptı. orta sahayı güçlendirmek yerine, galatasaray taraftarının izlemek için sabırsızlandığı sinan gümüş’ü alarak hücumu destekledi. ve zaten bursaspor hâkimiyetinde olan oyun, tamamen yeşil beyazlıların kontrolüne terk edildi.

    buna rağmen soyunma odasına önde gidebilirdi galatasaray…

    onu da stoperlerin uyumsuzluğu önledi.

    o dakikaya kadar muslera ile pek çok kez karşı karşıya kalıp değerlendirmeyen bursaspor, volkan şen ile affetmedi ve beraberliği yakaladı.

    ikinci yarıda da genel manzara değişmedi… bursaspor, verimli forveti fernandao ile 2-1 öne geçti. galatasaray’a beraberliği getiren ise, yeteneği değil ama oyun zekâsı tartışmalı, ruhsal yapısı dalgalı volkan şen’in frikiğe kolunu sokması oldu.

    herkesin “aman emre mi atıyor” dediği penaltıyla galatasaray, çok da hak etmediği 1 puana, emre çolak da a takım formasıyla çıktığı 100’üncü maçında 8’inci golüne ulaştı.

    gelelim maçın bize anlattıklarına…

    hamza hamzaoğlu iyi başladı, son maçlarda tökezliyor… iyi niyetine inanıyor taraftar ama büyük takım hocalığı hatayı affetmiyor.

    gerçi galatasaray başkanı’nın yaptığı hataların yanında hamza hoca’nın hataları devede kulak kalır ya, neyse!!

    galatasaray taraftarı, en çok yuhaladığı isimlerden burak yılmaz’ın sakatlığıyla golcüsünün değerini, selçuk inan’ın sarı kart cezalısı olması sonrasında da kaptanının orta sahada üstlendiği rolü fark etti.

    felipe melo’nun hırsını seviyor sarı kırmızılılar… gel gelelim bursaspor karşısında 90 dakika sahada kalması resmen mucizeydi. brezilyalı yıldız en az 3 sarı kartlık maç oynadı, 1 sarıyla tamamladı. melo’nun sinirlerine hâkim olamamasında orta sahada yalnız kalmasının da önemli rolü vardı.

    ligin ikinci yarısı gelmesine rağmen, maç öncesinde passolig’le ilgili yaşanan sıkıntılar taraftarı canından bezdirdi.

    her şeye rağmen, galatasaray adına kaybedilen 2 puan değil kazanılan 1 puan söz konusu…

    ve lig daha yeni başlıyor.

    taraftarın tutkusu, futbolcuların arzusu güzel…

    son bir not da şenol güneş için…

    tartışmasız türk futbolunun en önemli ismi…

    gittiği her takımdan takas malzemesi olarak gönderilen burak yılmaz’dan trabzonspor’da bir kral yarattı. yine trabzon’da selçuk inan’a ruh kattı.

    bitmiş volkan şen’i ayağa kaldırdı. ve izlemekten keyif alınan bir bursaspor yarattı.

    türk futbolunun, hatta daha da ötesinde türkiye’nin temel sorunu olarak, ukalalar tarafından imajı beğenilmediği için milli takım’dan uzaklaştı.

    doğruları söylediği için dokuz köyün yolunu unuttu.

    ama o doğru bildiği yolda yürümeye devam ediyor.

    türk futbolu ve türkiye’nin ihtiyacı şenol güneş gibi isimler…

    düzene dönmeyenler, güce boyun eğmeyenler, dimdik yürümeye devam edenler.

    tıpkı tevfik fikret’in şiirinden yola çıkarak galatasaray taraftarının pankartlaştırdığı ve bugünlerde en çok galatasaray yönetiminin okuması gereken o dörtlük gibi:

    kimseden bir fayda ummam ben, dilenmem kol kanat…

    kendi boşluk, kendi gök kubbemde kendim gezginim…

    bir eğik baş bir boyunduruktan ağırdır boynuma;

    fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir galatasaraylıyım.

    --- alıntı ---
  • 83
    --- alıntı ---

    hollandali olmak



    biraz hollanda’yı, biraz galatasaray’ın hollandalı yıldızı wesley sneijder’ı anlatmak istiyorum bugün.

    malum; biz türkler her şeyi çok iyi bildiğimiz için gelişine burun kıvırmıştık.

    “para için geldi”, “eşiyle tatile geldi” falan demişti bazı kabzımallar.

    parasını hak etmediğini söylemişti bazı hocalar.

    zaman zaman pas bile alamamıştı saha içinde takım arkadaşlarından.

    çok konuşkan değildi, hatta çok da sessizdi…

    kendini anlatmadı, hiç savunmadı. sadece futbolunu oynadı.

    juventus’a attığı golle galatasaray’ı şampiyonlar ligi’nde gruptan çıkardı.

    fenerbahçe’ye attığı golle, 2013-2014 sezonunun en mutlu anlarını yaşattı.

    eskişehirspor’a attığı golle türkiye kupası’nı kazandırdı.

    koşmuyor diye eleştirilirken, dünya kupası’nın en çok koşan futbolcusu oldu.

    takımını yarı finale çıkartan isimlerin başında yer aldı.

    sonrasında, dünya üçüncüsü takımın en önemli yıldızlarından biri olarak hak ettiği tatili yaptı.

    ama o bile çok görüldü.

    çalışmıyor, yan gelip yatıyor, dönmeyecek denildi.

    oysa o, özel kondisyoner eşliğinde çalışmalarını hiç aksatmadı.

    tatil dönüşü yapılan performans testlerinden başarıyla çıktı.

    ve o şimdi ikinci kaptan.

    10 şubat 1985’te, iskenderun’da doğan selçuk inan birinci kaptan.

    9 haziran 1984’te utrecht’te doğan wesley sneijder ikinci kaptan.

    galatasaray’ın iki değeri, iki önemli karakteri.

    ve bence güzel bir sezonun habercisi…

    gelin biraz da hollanda’ya bakalım…

    hollanda’nın yüz ölçümü türkiye’nin yaklaşık 20’de 1’i…

    tarım ihracatında dünya lideri… 60 milyar doların üzerinde tarım ihracatı var.

    toplam ihracatı ise 600 milyar dolar civarında.

    bize sürekli dayatılan ama bu gidişle asla başarılamayacak olan “2023 yılında 500 milyar dolar ihracat” hedefinin şimdiden önünde.

    ülkede yasak yok.

    isteyen uyuşturucu kullanıyor, isteyen spor yapıyor.

    baskı ise hiç yok. özgürlükler ülkesi.

    iyi olmak için tepende birinin tepinmesi gerekmiyor. sen kişisel olarak tercihini yapıp ilerliyorsun.

    kendin için yaşıyorsun.

    tıpkı wesley sneijder gibi…

    tıpkı fenerbahçe’nin 34 yaşındaki yıldızı dirk kuyt gibi…

    sonuç ortada.

    küçücük hollanda, kocaman türkiye’nin fersah fersah önünde.

    bizdeki muhafazakârlık, tutuculuk, hoşgörüsüzlük yok, başarı var.

    ve o hollanda’nın milli takımı’nın yıldızı çok şükür ki galatasaray’da…

    altta tatil fotoğraflarını bulabilirsiniz wesley sneijder ile eşi yolanthe cabau’nun…

    keşke ferrarisini bir kilometre uzakta bırakıp sevgilisinin evine taksiyle giden, yakalandığında da “biz sadece arkadaşız” diyen türk futbolcuları da bu kadar rahat yaşayabilseler aşklarını…

    ve keşke bu kadar başarılı olmayı başarabilseler.

    --- alıntı ---
  • 52
    bize şöyle bir mail göndermiş kendisi. bize de paylaşmak düşer.

    --- alıntı ---

    selamlar...
    burada hakkımda yazdıklarınız ve yazılanlar için hepinize teşekkür ederim.
    muhtemelen görmüşsünüzdür ama görmeyenler için hatırlatmak istedim:
    galatasaray yazılarıma artık kendimi ve kalemimi daha rahat hissettiğim http://iskenderbaydar.com adresinden devam ediyorum.
    eleştiri ve yorumlarınızı beklerim.
    herkese sarı kırmızı sevgiler...

    --- alıntı ---
  • 98
    --- alıntı ---

    kafamda deli sorular

    o kadar çok şey var ki maça dair yazacak, bakalım nasıl bitecek bu yazı…

    maç öncesiyle başlayalım…

    insan olarak çok sevdiğim bir fenerbahçeli gazeteci dostumun, “iddaa galatasaray’ın galibiyetine 2.20 veriyormuş; evi satıp oynayın” diyecek kadar gözünün körleşebildiği bir hava yaratılmıştı her zamanki gibi…

    oysa dünkü maça kadar trabzon’da oynanan lig maçlarında, karadeniz takımının 16, galatasaray’ın 15 galibiyeti vardı. ama onlara sorsan hep galatasaray kazanıyordu.

    yıllardır algı operasyonlarının göbeğinde yaşadıklarından, gerçeklerle kendilerine sunulan yalanlar arasında farklı bir boyuta konumlanmış durumdalar ne de olsa…

    gelelim maça…

    ilk yarının son dakikasında emre çolak ve burak yılmaz’ın art arda direklere takılan vuruşlarını saymazsak galatasaray diye bir takım yoktu sahada.

    maçın hemen başlarında, 7-8 metre arkasından depara kalkan erkan zengin’le girdiği mücadeleyi kaybeden sabri sarıoğlu, galatasaray taraftarına 90 dakikada yaşatacağı çilenin sinyalini veriyordu adeta. kıdemli sağ bek, ileri gittiği hiçbir pozisyonda geri dönemedi. adeta ciğerleri koşmasına müsaade etmedi. hamza hamzaoğlu oynamasına neden müsaade etti, o da ayrı bir konu!

    ilk yarıdaki trabzon öne geçmeyi, hatta farkı arttırmayı hak eden taraftı.

    sabri’nin geri dönmekte geç kaldığı bir pozisyonda, ofsayt diye el kaldırıp adamını takip etmeyi bırakan hakan balta’nın katkısı ve fernando muslera’nın savrukluğu sayesinde, özer hurmacı ile 1-0’ı yakaladı trabzon…

    gelelim hakan balta meselesine…

    koray günter, forma şansı bulduğu maçlarda gayet iyi bir performans çizmişti… buna rağmen trabzon’a giden kafilede kendine yer bulamadı.

    “sakat mı” diye sordum soruşturdum; herhangi bir sakatlığı yokmuş…

    hamza hoca’nın, defansın göbeğinde sürekli aksayan hakan’ı tercih etmesinin ardında, fatih terim’in de milli takım’da hakan’la oynamasının rolü olabilir mi merak ediyorum doğrusu…

    trabzonspor’un tam 5 futbolcusu, galatasaray’ın en çok koşan ismi selçuk inan’dan fazla mesafe kat etti maçın ilk yarısında…

    bu bile 1-0’ın galatasaray adına iyi bir sonuç olduğunun kanıtı aslında…

    penaltı tartışmalarına da değinmeden geçmeyelim… alex telles defansta durmayı, pozisyon almayı bile bilmiyor. hakem çalsa kimse sesini çıkartamazdı… ama hakem, trabzon’un golü öncesi selçuk inan’a yapılan harekete faul çalsa, ona da kimse bir şey diyemezdi.

    son bir not da emre çolak’a dair… hamit altıntop sakatlanmasa belki oynayamayacaktı maçta… galatasaray’ı hücumda hareketlendiren isim oldu. bir topu direkten döndü, biri gol oldu, onun dışında da sürekli kaleyi yokladı. eğer hamza hoca, emre’nin bu performansına idmanlarda göremediyse bu da önemli bir sorun.

    ikinci yarıda emre ile dirilen galatasaray, savunmaya çözüm üretemeyince, 29 yaşındaki carl medjani futbol kariyerindeki 13’üncü, galatasaray karşısındaki 3’üncü golüyle takımına 3 puanı getirdi.

    galatasaray, umut bulut’un tel tel döküldüğü, selçuk inan’ın eskiye döndüğü, olcan adın’ın hayal kırıklığı olmayı sürdürdüğü, burak yılmaz’ın etkili olamadığı, wesley sneijder’ın bile gol pası dışında pek varlık gösteremediği maçı ve liderliği kaybetti trabzon karşısında…

    maçlar gelir geçer ama yaşananlar kolay kolay unutulmaz…

    ilk yarıda arena’da oynanan maçta, “2010-2011 şampiyonu trabzonspor” pankartı ile karşılanan, maç öncesi ve sonrasında tribünlere çağırılıp alkışlanan trabzonsporlu futbolcular ve taraftarların sergiledikleri agresif tavırlar, ettikleri küfürler en hafif tabirle terbiyesizlikti.

    neden bu kadar gerginlerdi bilemiyorum… kulüp olarak yıllardır şikeye karşı mücadele ettiklerini söyleyip geçmişinde teşvik gölgesi olan bir ismi takımın başına getirdikleri için olabilir belki sinirleri…

    sadede gelelim…

    galatasaray’ın önünde gaziantep, akhisar (d), konyaspor, mersin (d), gençlerbirliği, beşiktaş ve rize (d) ile oynayacağı 7 maç var…

    federasyon’un fikstür oyunlarına, maç anlatırken rengini saklayamayan spikerlere, daha sayamadığım birçok iç ve dış etkene rağmen şampiyon olmak istiyorsa hamza hoca ve öğrencileri, bir daha puan kaybetmemeleri lazım…

    bunu başarmak için de sahada herkesin terinin son damlasına kadar mücadele etmesi lazım…

    ***

    maçın en keyifli anına gelince…

    maça değil öncesine ait açıkçası…

    “fatih’in fethettiği, yavuz’un yönettiği, kanuni’nin doğduğu efsane şehir trabzon” dev boyutlu koreografide, kanuni yerine ii. selim’in resminin kullanılması, kolay kolay efsane olunmadığının kanıtıydı.

    --- alıntı ---

    çok ince detaylı bir maç yazısı daha özelikle savunmadaki adamlara yorum çok doğru.
  • 78
    sizler paylaşmadığınıza göre iş başa düştü. ki bence sezonun en önemli hareketi.. melo, "ben sadece saha içinde olabilecek bir hareket yaptım. bunun üzerine beni ülkeden kovmaya çalışan bir adamın elini niye sıkayım? sahalarda neler oluyor. bir baksın. daha iyi baksın" diyerek türkiye'deki çarpık futbol düzenine dil çıkardı.. helal olsun.. http://www.iskenderbaydar.com/helal-olsun-melo/
  • 156
    çıkıp hata yaptım özür dilerim diyeceğine hala laga luga. şu dünyada yok mu şöyle delikanlı bir insan yanıldım diyecek. yani en son kimden duydum hatasını kabul edip özür dileyen hatırlamıyorum. ama neden olsun ki? adam pişman değilim diyo hemen altına şak şak şak yazıyorlar. bu yanlış haberin üzerine o kadar laf salatası yapacağına bir pardon yazıp olayı kapatırsın. sonra kim ne derse desin. zaten ondan sonra düzgün bir insan sana bir şey demez. fax çekmeyi bile beceremeyen personelden sonra tweet atmayı beceremeyen personel şaşırtmadı açıkcası. koskoca galatasaray'ın sözde profesyönelleri. başkanı başkan değil ki diğer çalışanlar ne olsun. resmî hesaptan yanlış bilgi mi paylaşılmış? olsun, şak şak şak. transfer haberini duyup heveslenen taraftarı kim takar. bir de özür mü dileyeceksin bu eziklerden. hayatta başarısı olmayanlar senin gibi üstün kariyerin sahiplerine laf atarak tatmin olmaya çalışıyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın