mösyö dinozor;
hani senin, "karışamazsın!" dediğin stad var ya, mevzubahis takım taraftarı oraya deplasmana geldiğinde sen rahat koltuğunda yayıla yayıla maçı izlerken, belki de zahmet etmeyip evinde uzana uzana seyrederken ben onların sesini bastırmak, takımın, kulübün aleyhine tek kötü sözün duyulmasını engellemek için bir ayağım koltuk kenarına zar zor dayanmış, diğeri yarım basabilmiş vaziyette kıçımı yırtıyorum. bundan ömrüm boyunca gocunmadım, gocunmam. çünkü senin, "karışamazsın!" dediğin stattaki o ufacık yer benim cennetim.
ben o tribünlerdeki yerimin geçmişteki mücadelelerin, uykusuz sabahlamaların, kelle koltukta savaşların bakiyesi olduğunun, benden sonra da -tıpkı bende olduğu gibi- gelecek nesillere miras bırakılacak kutsal bir alan olduğunun farkındayım. bunun ne demek olduğunu bilmediğin için işkembe-i kübradan bol kese sallamak kolay.
mösyö dinozor,
hepsini geçtim. diyelim ki hafta sonları maçtan maça gelen, hafta içi galatasaray'la gram ilgilenmeyen bir seyirciyim. "karışamazsın!" dediğin yere paraları sayan, senelik kiralayan da benim.
işine geldiğinde "25 milyon taraftarı olan bir camia arkamda." diye gerine gerine anlatırken şimdi pişkince o 25 milyona, "karışma!" deme hakkını nereden bulduğunu da merak etmekteyim.
galatasaray benim. formasının arkasında "keyta" yazan mardinli kardeşimin, sokakta oynarken top ayağına her geldiğinde, "selçuk topu aldı, selçuk gidiyor" diye bağıran çocuğun, takımı yenildiğinde üç-beş gün kahveye gidemeyen emekli amcamın, heyecandan maçı izleyemeden gözlerini kapatıp dualar eden annemin, teyzemin, anlayacağın halkın. senin küçük şirketin değil, sen de bu insanların patronu değilsin. halk, evinin nasıl kullanılacağınan karışır, o karar verir.
mösyö dinozor,
http://ultraslan.com/...artcalismasi/039.jpg