inan kıraç, ali dürüst gibi isimler açısından sadece ütopik bir önermedir.
bu isimler hangi dönem olursa olsun galatasaray'ı gerçekte yönetenlerdir. gerektiği zaman sahneye çıkarlar, gerektiği zaman geri çekilirler. zaten bu camianın son 20 senesine baktığımızda ne zaman yönetimler bu isimlerin iradesi dışına çıkmaya çalıştı, anında ayakta durmalarını imkansızlaştıracak bir kulüp içi kaos ve çeşitli dış saldırılara maruz kaldılar.
galatasaray'ın yapısı malesef bu. köklü kurumlarda gelenekçilik iyidir. değerleri korur. ancak gelenekçilik ile yobazlık arasında da çok ince bir çizgi vardır. malesef biz an itibarıyla lümpen yobazlığı ile karşı karşıyayız.
malesef türkiye'deki kurumların tamamı bu şekilde. sözde demokrasi peşindeki chp örneğin. parti içi demokrasi yok. ama hedef demokrasi. delegeleri genel başkan atıyor, her türlü başarısızlığa rağmen bir başka genel başkan adayının en ufak şansı olmuyor. zaten olduğu dakika destekçileriyle beraber partiden sepetleniyorlar. keza mhp, yaşananlara izin veren demokratik bir sistem olamaz. kulüpler için de aynı şey geçerli. fenerbahçe senelerdir aziz yıldırım'a mahkum. adam tayyip'ten önce vardı amk. muhalefet imkansız neredeyse. beşiktaş demirören'e yıllarca katlandı, şike olayı patlak vermese hala da katlanıyordu. galatasaray açısından daha karmaşık da olsa aynı hadise mevcut. onlar tiranlık biz bizans. camia bizans oyunları ile yönetiliyor. zaten ben kendimi bildim bileli aktörler hep aynı. kuşaktan kuşağa bir iki isim değişiyor anca.
malesef bu sistemleri yıkmak şu toplum bilinci ile imkansız. yıkarsanız da bir benzeri kurulacaktır yerine. özetle
fucking turkish mentality.