1
büyük umutlarla transfer ettiğimiz futbolcunun oynadığı ilk maçta ceza sahası dışından gol attıktan sonra sezonun geri kalanında beklenen performansı gösterememesi durumu.
bu başlığı ağzımıza bir parmak bal çalıp bizi kandıranlara, formamıza isimlerini yazdırıp formalarının hakkını vermeyenlere, gece gece youtube açtırıp gollerini izletenlere, o ilk golün umuduyla bize hasret çektirenlere ithaf ediyorum.
dün gece youtube'da gezerken eski bir sevgiliyle tekrar karşılaştım. ansızın karşıma çıkan "cassio lincoln skills and goals" videosuna tıkladığımda ise artık çok geçti. no-look paslar, rabona ortalar, uzaktan atılan goller, korner bayrağını alıp dans etmeler...
her şey hagi'nin gidişinden sonra her yetenekli futbolcuyu karpatların maradona'sı ile karşılaştırmamızla başladı. bunun en belirgin örneği ise avrupa'nın en iyi 10 numarası titriyle florya'ya gelen cassio lincoln idi. fakat sadece gelişinden iki sene sonra, başarının cezasız kalmayacağı düsturuyla yetişen efsane kaptanımız bülent korkmaz ile girdiği fuck off düellsounda kaybeden taraf olup kadro dışı bırakılıyor ve yaz kampında meçhule karışarak doğduğu topraklara geri dönüyordu. sonrasında ise galatasaray taraftarı bekleyiş, mutluluk, umut ve hezeyan evrelerinden oluşan sonsuz bir döngünün içinde hapsoluyordu. uzun zaman beklenen yeni transferin ilk golünden sonra yaşanılan mutlulukla "abi adam ilk maçında astı çatala" coşkusundan sonra düşen performansı, "biraz toplasın sen o zaman gör" umuduna yerini bıraktıktan sonra akıp giden zaman ve "verelim kurtulalım bu adamdan bize hayır gelmez" kabullenişine uzanan bir hayal kırıklığıyla forması rafa kalkıyordu.
en büyük hayal kırıklığımız kronolojinin de ilk basamağında olduğu için:
1-cassio de souza soares lincoln http://gss.gs/4mz
hagi'den sonra doldurulamayan 10 numara boşluğu 2006 yılının sıcak bir yaz günü cassio lincoln'un galatasaray'a transfer edilmesiyle dolduruluyordu. taraftarlar pes 2006 oyununda lincoln'ü takıma transfer ediyor, özhan canaydın avrupa'nın en iyi 10 numarasını aldık diyor, digiturk lincoln'ün kadıköy'de attığı golleri yayınlıyor ve kamp dönemi başlıyor. sevgili kalli nazar değmesin diye brezilyalı'yı hazırlık maçlarında oynatmıyor ve 10 numaramızın en yakın arkadaşı sarı adamlar oluyor. idman bitiminde frikik çalışması yapan lincoln'ün sarı adamlarını hasan şaş taşıyordu. http://gss.gs/jFW
hasretle geçen günlerden sonra ligin ilk maçı gelmişti. maça iyi başlayan galatasarayımız golü ararken ceza sahası yayında topu alan lincoln sağ ayağıyla topu doksana gönderiyor ve taraftar çılgınlar gibi sevinip yeni hagi'mizi bağrına basıyordu. lincoln maçın ikinci yarısında oyundan çıkıp ayağına buz torbasını koyduğunda çocuklar gibi üzülüyordum. haftaya lincoln'ü göremeyecek miyiz derken lincoln ligin üçüncü haftasına da golle dönüyordu. herşey güzel derken kalli bir beşiktaş derbisi öncesi hakan şükür ve lincoln'ü kadro dışı bırakınca lincoln'de saçı sakalı bırakıp kayıplara karışıyor. ara ara sergilediği güzel performanslar olsa da beklentilerimizden uzaklaşıyor ama gençlerbirliği deplasmanında attığı gol belki de bizi o sene şampiyon yapıyordu.
ikinci sezonuna skibbe özgürlüğünde fırtına gibi başlayan cassio lincoln, schalke günlerinden resitaller sunup bizleri mest ediyor ve ikinci uefa yürüyüşümüzü başlatıyordu. rüya gibi başlayan sezonda kadıköy derbisine de iyi başlıyor ve daha maçın başında lincoln'ün plasesiyle öne geçiyorduk. fenerbahçe'nin eşitliği sağlamasından hemen sonra sol çarprazda lincoln topun başına geçiyor ve ayı avlama etkinliğinin start'ını 2007 yılında veriyordu. ağlara giden gol, hakemin endirekt vuruş eyyamıyla iptal edildiği an sezon bizim için sona eriyordu. klasik kadıköy gollerine 3 tane daha ekleyen fenerbahçe karşısında boynumuz bükük ayrılırken hiçbirimiz sezonu o maçta kaybettiğimizi anlamıyorduk. ligin ikinci skib bıraktı vakasından sonra uefa ruhunu çağırmak için düzenlenen ayinin başına bülent korkmaz getiriliyordu. son saniyede geçilen turdan sonra tüm gözler uefa kupasına bir kez daha kitlendiğinde cassio lincoln fuck off kelimesinin patentini takım arkadaşıharry kewell'dan alıp bülent korkmaz'a hediye ediyordu. bu olay lincoln'ün galatasaray'daki kariyerinin bitişinin de resmi oluyor ve 10 numaramıza veda ediyorduk.
2- elano blumer http://gss.gs/WBK
bir yaz sabahı uyandığımızda "hoşgeldin elano blumer" yazısıyla sihirbaz haldun üstünel'in ölmüşlerine rahmet okurken hepimizin aklında tek bir soru vardı: yeni hagi geldi mi?
kısaca söyleyeyim gelmedi. muhteşem bir gol ile başladığı sezonda bize kazandırdığı tek şey asistin asisti kavramının bundan tam 10 sene sonra kullanılmak üzere futbol literatürümüze girmesiydi. yeni hagi olmasını beklediğimiz 28 yaşındaki brezilyalımız futbola yabancı bir oyun sergilediği maçlarda şaşkın ve tedirgin bakışlarıyla bizlere korku rakiplerimize güven aşılıyordu. beklediğimiz skor katkısını "abi koşuyor mücadele ediyor en azından" bahaneleriyle örtüp berbat geçen sezonda birbirimizi avutuyorduk.
attığı ilk gol dışında hafızalarımızda yer etmeyen elano blumer de bir süre sonra valizlerini toplayıp ülkesine dönüyor ve bizleri yeni bir 10 numara arayışında bırakıyordu.
3- sofiane feghouli http://gss.gs/fZU
mevsimler gelip geçiyor, dördüncü yıldız formamıza ekleniyor ve futbol anlayışımız 'modernize' edilerek 10 numaramız sneijder'in forması bir eleme maçı öncesi 8.5 numaralı younes belhanda'nın sırtına geçiriliyordu. modern futbol anlayışımız belhanda'nın etrafında şekillenirken sağ kanadı otoban yapacak yeni bir abdel kader keita arayışını ingiltere'de sonuçlandırıyoruz. la liga'ya bir dönem damga vurmuş cezayirli sofiane yaklaşık iki buçuk ay süren pazarlıklar sonucu florya'ya adımını atıyordu. uzun süren sakatlığını atlatması için beklediğimiz feghouli antalya ve kasımpaşa maçlarının son dakikalarında oyuna girse de ayağına top dahi değmiyordu; ta ki bir bursaspor deplasmanında takımı 1-0 mağlupken oyuna dahil olana kadar. kornerden seken topa enfes vuran cezayirli taraftarlara mavi boncuk dağıtıyordu. sezonu gol asist toplamında 15 katkının üzerinde tamamlasa da beklediğimiz performansı veremiyor ve taraftarın gözü sol kanattan akıp giden garry mendes rodrigues den ayrılmıyordu.
ikinci sezona başlamadan önce gelen cazip teklifleri 'arabistan'a gitmek için daha çok gencim' diyen cezayirli kanadımız fatih terim'in gazabına uğruyordu. ligde yedinci haftaya girerken sadece 20 dakika şans bulan feghouli için artık 'dönülmez akşamın ufkundayız' şarkısı çalarken taraftar yunus ve ozan için 'sen gözümün nuru' bestesiyle arena'yı dolduruyordu.
velhasıl bu yazıda paylaştığım futbolcular büyük maliyetlerin yanı sıra büyük beklentilerle takımımıza kazandırılmış isimlerdi. belki ilk maçlarında attıkları spektaküler goller beklentimizi arttırdı belki de bu goller gözümüzü boyadı ya da bunların hepsi bir tesadüftü.
keşke ilk gollerini milan baros gibi karambolde sert bir vuruşla, harry kewell gibi ilk maçında arka direkte bir plaseyle, didier drogba veya lukas podolski gibi akhisar/ sivas deplasmanında kafayla atsalar diye düşünürüm bazen. fazladan bir uefa kupamız veya şampiyonluklarımız olur muydu?
hayat, neden olmasın?
bu başlığı ağzımıza bir parmak bal çalıp bizi kandıranlara, formamıza isimlerini yazdırıp formalarının hakkını vermeyenlere, gece gece youtube açtırıp gollerini izletenlere, o ilk golün umuduyla bize hasret çektirenlere ithaf ediyorum.
dün gece youtube'da gezerken eski bir sevgiliyle tekrar karşılaştım. ansızın karşıma çıkan "cassio lincoln skills and goals" videosuna tıkladığımda ise artık çok geçti. no-look paslar, rabona ortalar, uzaktan atılan goller, korner bayrağını alıp dans etmeler...
her şey hagi'nin gidişinden sonra her yetenekli futbolcuyu karpatların maradona'sı ile karşılaştırmamızla başladı. bunun en belirgin örneği ise avrupa'nın en iyi 10 numarası titriyle florya'ya gelen cassio lincoln idi. fakat sadece gelişinden iki sene sonra, başarının cezasız kalmayacağı düsturuyla yetişen efsane kaptanımız bülent korkmaz ile girdiği fuck off düellsounda kaybeden taraf olup kadro dışı bırakılıyor ve yaz kampında meçhule karışarak doğduğu topraklara geri dönüyordu. sonrasında ise galatasaray taraftarı bekleyiş, mutluluk, umut ve hezeyan evrelerinden oluşan sonsuz bir döngünün içinde hapsoluyordu. uzun zaman beklenen yeni transferin ilk golünden sonra yaşanılan mutlulukla "abi adam ilk maçında astı çatala" coşkusundan sonra düşen performansı, "biraz toplasın sen o zaman gör" umuduna yerini bıraktıktan sonra akıp giden zaman ve "verelim kurtulalım bu adamdan bize hayır gelmez" kabullenişine uzanan bir hayal kırıklığıyla forması rafa kalkıyordu.
en büyük hayal kırıklığımız kronolojinin de ilk basamağında olduğu için:
1-cassio de souza soares lincoln http://gss.gs/4mz
hagi'den sonra doldurulamayan 10 numara boşluğu 2006 yılının sıcak bir yaz günü cassio lincoln'un galatasaray'a transfer edilmesiyle dolduruluyordu. taraftarlar pes 2006 oyununda lincoln'ü takıma transfer ediyor, özhan canaydın avrupa'nın en iyi 10 numarasını aldık diyor, digiturk lincoln'ün kadıköy'de attığı golleri yayınlıyor ve kamp dönemi başlıyor. sevgili kalli nazar değmesin diye brezilyalı'yı hazırlık maçlarında oynatmıyor ve 10 numaramızın en yakın arkadaşı sarı adamlar oluyor. idman bitiminde frikik çalışması yapan lincoln'ün sarı adamlarını hasan şaş taşıyordu. http://gss.gs/jFW
hasretle geçen günlerden sonra ligin ilk maçı gelmişti. maça iyi başlayan galatasarayımız golü ararken ceza sahası yayında topu alan lincoln sağ ayağıyla topu doksana gönderiyor ve taraftar çılgınlar gibi sevinip yeni hagi'mizi bağrına basıyordu. lincoln maçın ikinci yarısında oyundan çıkıp ayağına buz torbasını koyduğunda çocuklar gibi üzülüyordum. haftaya lincoln'ü göremeyecek miyiz derken lincoln ligin üçüncü haftasına da golle dönüyordu. herşey güzel derken kalli bir beşiktaş derbisi öncesi hakan şükür ve lincoln'ü kadro dışı bırakınca lincoln'de saçı sakalı bırakıp kayıplara karışıyor. ara ara sergilediği güzel performanslar olsa da beklentilerimizden uzaklaşıyor ama gençlerbirliği deplasmanında attığı gol belki de bizi o sene şampiyon yapıyordu.
ikinci sezonuna skibbe özgürlüğünde fırtına gibi başlayan cassio lincoln, schalke günlerinden resitaller sunup bizleri mest ediyor ve ikinci uefa yürüyüşümüzü başlatıyordu. rüya gibi başlayan sezonda kadıköy derbisine de iyi başlıyor ve daha maçın başında lincoln'ün plasesiyle öne geçiyorduk. fenerbahçe'nin eşitliği sağlamasından hemen sonra sol çarprazda lincoln topun başına geçiyor ve ayı avlama etkinliğinin start'ını 2007 yılında veriyordu. ağlara giden gol, hakemin endirekt vuruş eyyamıyla iptal edildiği an sezon bizim için sona eriyordu. klasik kadıköy gollerine 3 tane daha ekleyen fenerbahçe karşısında boynumuz bükük ayrılırken hiçbirimiz sezonu o maçta kaybettiğimizi anlamıyorduk. ligin ikinci skib bıraktı vakasından sonra uefa ruhunu çağırmak için düzenlenen ayinin başına bülent korkmaz getiriliyordu. son saniyede geçilen turdan sonra tüm gözler uefa kupasına bir kez daha kitlendiğinde cassio lincoln fuck off kelimesinin patentini takım arkadaşıharry kewell'dan alıp bülent korkmaz'a hediye ediyordu. bu olay lincoln'ün galatasaray'daki kariyerinin bitişinin de resmi oluyor ve 10 numaramıza veda ediyorduk.
2- elano blumer http://gss.gs/WBK
bir yaz sabahı uyandığımızda "hoşgeldin elano blumer" yazısıyla sihirbaz haldun üstünel'in ölmüşlerine rahmet okurken hepimizin aklında tek bir soru vardı: yeni hagi geldi mi?
kısaca söyleyeyim gelmedi. muhteşem bir gol ile başladığı sezonda bize kazandırdığı tek şey asistin asisti kavramının bundan tam 10 sene sonra kullanılmak üzere futbol literatürümüze girmesiydi. yeni hagi olmasını beklediğimiz 28 yaşındaki brezilyalımız futbola yabancı bir oyun sergilediği maçlarda şaşkın ve tedirgin bakışlarıyla bizlere korku rakiplerimize güven aşılıyordu. beklediğimiz skor katkısını "abi koşuyor mücadele ediyor en azından" bahaneleriyle örtüp berbat geçen sezonda birbirimizi avutuyorduk.
attığı ilk gol dışında hafızalarımızda yer etmeyen elano blumer de bir süre sonra valizlerini toplayıp ülkesine dönüyor ve bizleri yeni bir 10 numara arayışında bırakıyordu.
3- sofiane feghouli http://gss.gs/fZU
mevsimler gelip geçiyor, dördüncü yıldız formamıza ekleniyor ve futbol anlayışımız 'modernize' edilerek 10 numaramız sneijder'in forması bir eleme maçı öncesi 8.5 numaralı younes belhanda'nın sırtına geçiriliyordu. modern futbol anlayışımız belhanda'nın etrafında şekillenirken sağ kanadı otoban yapacak yeni bir abdel kader keita arayışını ingiltere'de sonuçlandırıyoruz. la liga'ya bir dönem damga vurmuş cezayirli sofiane yaklaşık iki buçuk ay süren pazarlıklar sonucu florya'ya adımını atıyordu. uzun süren sakatlığını atlatması için beklediğimiz feghouli antalya ve kasımpaşa maçlarının son dakikalarında oyuna girse de ayağına top dahi değmiyordu; ta ki bir bursaspor deplasmanında takımı 1-0 mağlupken oyuna dahil olana kadar. kornerden seken topa enfes vuran cezayirli taraftarlara mavi boncuk dağıtıyordu. sezonu gol asist toplamında 15 katkının üzerinde tamamlasa da beklediğimiz performansı veremiyor ve taraftarın gözü sol kanattan akıp giden garry mendes rodrigues den ayrılmıyordu.
ikinci sezona başlamadan önce gelen cazip teklifleri 'arabistan'a gitmek için daha çok gencim' diyen cezayirli kanadımız fatih terim'in gazabına uğruyordu. ligde yedinci haftaya girerken sadece 20 dakika şans bulan feghouli için artık 'dönülmez akşamın ufkundayız' şarkısı çalarken taraftar yunus ve ozan için 'sen gözümün nuru' bestesiyle arena'yı dolduruyordu.
velhasıl bu yazıda paylaştığım futbolcular büyük maliyetlerin yanı sıra büyük beklentilerle takımımıza kazandırılmış isimlerdi. belki ilk maçlarında attıkları spektaküler goller beklentimizi arttırdı belki de bu goller gözümüzü boyadı ya da bunların hepsi bir tesadüftü.
keşke ilk gollerini milan baros gibi karambolde sert bir vuruşla, harry kewell gibi ilk maçında arka direkte bir plaseyle, didier drogba veya lukas podolski gibi akhisar/ sivas deplasmanında kafayla atsalar diye düşünürüm bazen. fazladan bir uefa kupamız veya şampiyonluklarımız olur muydu?
hayat, neden olmasın?